29 Kasım 2018 Perşembe

Nesebi GAYRİ SAHİH olan ve soy kütüğü KÂFİR'e çıkanlar böyle yapıyor işte. Ortada bir de BOSNA-HERSEK örneği var. Peki, bunlar neden ve niçin önlenemiyor? Eğer bir memlekette "nitelikli sahtekâlık, soygun/vurgun ve dolandırıcılık" önlenemiyorsa; İşin ve ipin ucu yöneticileri çıkıyor demektir.

Her gün yeni bir mercümek vak'ası yaşanıyor!.. "Filistin'e yardım" diye topladıkları paraları gece kulüplerinde yediler..
İstanbul'da çağrı merkezi kurarak, aradıkları kişilere, Kuran-ı Kerim ve dini kitap sattıklarını söyleyen ve siparişlere kağıt parçası gönderen bir şebeke, polis ekiplerince çökertildi.
"Kitap bedelinin yüzde 10’unu Arakan ve Filistin’deki Müslümanlara gönderiyoruz” diye insanların dini duygularını sömürerek yaklaşık 3 milyon lira vurgun yapan çete elebaşının lüks bir yatta, adına hazırlanan şarkılarla doğum günü kutladığı görüntüler de ortaya çıktı. Paralarla gece kulüplerinde eğlendikleri iddia edilen çete üyelerinden 4’ü tutuklandı.
Sözcü'den Habip Atam'ın haberine göre polisi harekete geçiren olay Emniyet'e yapılan bir şikayetle ortaya çıktı. Kendisini telefonla arayan bir firmadan Kuran-ı Kerim siparişi verdiğini, ancak kargoyla kağıt parçaları geldiğini söyleyen mağdurun şikayeti üzerine çalışma başlatıldı. Yapılan araştırmalarda şebekenin 0850'li bir numara ile çağrı merkezinden arama yaptığı anlaşıldı. Bunun üzerine İstanbul Emniyeti'ne bağlı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü çalışma başlattı. Araştırmalarda çağrı merkezinin Bağcılar ve Yenibosna'daki iki adreste olduğu anlaşıldı. Teknik ve fiziki takip çalışmalarından şebekenin elebaşının Adnan S. olduğu anlaşıldı. Şebeke elebaşının kız arkadaşı olduğu iddia edilen Sabriye Ö.'nün de çağrı merkezindeki çalışmaları organize ettiği tespit edildi.
Siber Polisi operasyon öncesi şebekenin şebekenin çalışmasının detaylarını da ortaya koydu. İddiaya göre şebeke üyeleri, binlerce telefon numarasının bulunduğu bir data üzerinden çalışma yapıyordu. Özellikle önemli bazı dini günlerde aramalar yoğunlaşıyordu. Aranan kişilere, günün önemi anlatılarak, Kuran-ı Kerim ya da dini kitap tavsiyesinde bulunuluyor. Ardından kitaplarda kampanya olduğu söyleniyordu. İddiaya göre, şebeke üyeleri önlerindeki bir nottan o dini günde yapılacak ibadetlerin neler olduğunu ve sevaplarını dahi anlatıyordu. Karşıdaki kişiyi ikna etmek için kendisini “Hoca” olarak tanıtan şebeke üyeleri “kitap bedelinin yüzde 10'unu Arakan ve Filistin'deki Müslümanlara gönderiyoruz” diyordu.
2 MİLYON 700 BİN LİRALIK VURGUN!
Polis ekipleri kitap almayı kabul edenlere kredi kartı ve kapıda ödeme şansı sunan şebeke üyelerinin kargo ile kağıt parçaları gönderdiğini de yapılan çalışma ile tespit etti. O kargoların gönderim yerinin ise Esenler'de bir adres olduğu tespit edildi. Araştırmada şebekenin bu şekilde 8 ayda 29 bin 600 kişiyi aradığı tespit edilen şebekenin 2 milyon 700 bin lira vurgun yaptığı ortaya çıkarıldı. Siber Polisi operasyon için yeterli delilleri toplayınca savcılık talimatıyla harekete geçti. Çağrı merkezleri ve deponun da aralarında bulunduğu çok sayıda adrese baskın düzenlendi. Şebeke elebaşı ile kız arkadaşının da bulunduğu 26 şüpheli gözaltına alındı. Yakalanan şüpheliler Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Ekipler çağrı merkezinde yapılan aramalarda, şebekenin aradıkları kişileri ikna etmek için kullanıkları notları da buldu. Notların çağrı merkezinde çalışanların masalarına yapıştırılmış olduğu belirtildi. Aranan kişilerin bu bu notlarla ikna edildiği dile getirildi. Şebeke elebaşının çalışanlara performans listesi de yaptığı belirlendi.
LÜKS YATTA PARTİ
İnsanların dini duygularını istismar eden şebekenin elebaşının doğum gününü lüks bir yatta düzenlenen partiyle kutladığı görüntüler de ortaya çıktı. Yatta dans ederek kutlama yapanların çoğunun çağrı merkezi çalışanı olması dikkat çekti. Çete yöneticilerinin elde ettikleri haksız kazançla gece kulüplerinde eğlencelere katıldıkları da öne sürüldü. Şebeke üyelerinden bir kadının çağrı merkezinde, başına taktığı takke, eline aldığı tesbih ve tefle zikir takliti yaptığı bir görüntü de ortaya çıktı. Gözaltına alınan şüpheliler polisteki işlemlerin ardından adliyeye gönderildi. Şebeke elebaşı Adnan S. ile sevgilisinin de aralarında bulunduğu 4 şüpheli tutuklandı. Diğer şüpheliler hakkında ise adli kontrol hükmü uygulandı. Şebekeden Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da şikayetçi olduğu öğrenildi.
"Bosna paraları repo yapıldı, Erbakan'ın uygun gördüğü yerlere harcandı"
Geniş kitlelerce Aziz Yıldırım'ın avukatı olarak tanınan Faik Işık, şike soruşturmasının yanı sıra, Süleyman Mercümek davası, kayıp Bosna paraları davası, Sivas olayları davası gibi kamuoyunda çokça tartışılan birçok önemli davanın da avukatlığını yaptı. İşte anlattıkları
YASİN EL-KADI DOLANDIRILDI
Faik Işık’ın meslek hayatı ise ilk olarak bugün AK Parti İstanbul Milletvekili olan ve dört dönem İstanbul Bağcılar Belediye Başkanlığı yapmış Feyzullah Kıyıklık’nın ofisinde şekillenir. Tam da o yıllarda Yasın El-Kadı Türkiye’dedir. Milli Gazete yazarlarından M. Fatih Saraç, Faik Işık ile Yasin El-Kadı’yı buluşturur ve Türkiye’deki yatırım planlarını anlatır.
Yasin El-Kadı bir süre sonra Saraç ve iki Suudi Arabistanlı yatırımcıyla Türkiye’ye gelir. Çizgi film üretmek, sanat atölyeleri kurmak istediklerini söylerler. Işık, hükümetten yatırım izinlerini alır ve şirketleri kurar. Ella Film ve Prodüksiyon isimli şirket, ‘İstanbul’un Fethi’ ve ‘Çanakkale Zaferi’ gibi çizgi filmler üretir. Caravan (Kervan) ismiyle kurulan gıda şirketiyse daha sonra BİM marketlerine dönüşür. “BİM’in avukatlığını yapacaktım. Ancak diğer kurucu ortak Cüneyt Zapsu’nun talebiyle her dönem iktidara yakın ilişkiler kurma ustası Aydın Coşar üstlendi avukatlığı.” O döneme ait Faik Işık’ın anlattığı çarpıcı bir ayrıntıysa Yasin El-Kadı’nın BİM kuruluşu sırada Türk ortaklarından yediği bir darbeyle ilgili: “BİM’in kurucu ortağı meşhur Türk’ün şirketinin, Araplar’a ucuza bulduğumuz kiralık mağazaları kabul etmeyip bizim ayrılmamızdan sonra aynı yerleri daha yüksek kiralarla BİM’e kiralamıştı.”
SİVAS DAVASINDA FİGÜRAN GİBİ YERLEŞTİRİLDİK
“Necati Ceylan, Şerafettin Petek, Hüsnü Tuna, Muharrem Balcı gibi ‘İslamcı’ denilen, ‘ağabey’ konumundaki avukatlar Sivas davasında benim gibi meslek hayatlarının başlangıcındaki pek çok avukatı, bir mesleki ve imani zorunlulukmuş gibi ikna ederek hiç tanımadığımız bazı sanıkların vekalanetmelerini çıkarttılar. Benim gibi pek çok genç avukatın sadece birkaç celsede gördüğü oydu ki; Sivas’taki o dehşet verici olayların aydınlatılması ve gerçekte kimler tarafından yapıldığının ortaya çıkartılması söz konusu değildi. Bunun yerine, o zaman davaya bakan Ankara DGM’de sağcılık-solculuk, alevilik-sünnilik, laiklik-gericilik gibi ideolojik tartışmaların tiyatrosu yapılmaktaydı. Biz davaya bir çeşit figüranlar gibi yerleştirildiğimizi fark ettik.”
MERCÜMEK DAVASINI SEÇİM SONRASINA ERTELETTİ
İstanbul Fatih Savcılığı 21 Mayıs 1994’te Süleyman Mercümek’in hesaplarına el koyarak tüm bankalardan hesap kayıtlarını istedi. Kayıtlar incelendiğinde, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı bulunduğu ve o zamanki değerle 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayı kontrol ettiği ortaya çıktı. Bu meblağın Bosna için toplanan için ancak yerine hiç ulaştırılmayan paralar olduğu iddia edildi. Faik Işık anlatıyor: “1995 genel seçimi öncesindeyiz. Bosna’da savaş devam ediyor. O zaman Avrupa’daki İHH adlı yardım kuruluşu aracılığıyla yardımlar toplanıyor. Refah Partisi olarak topladığımız paraları Erbakan Hoca’ın muteber kabul ettiği kişilere veriyoruz. Yardımların bir kısmı da elden gidiyor. Süleyman Mercümek hakkında Fatih Asliye Ceza Mahkemesi’nde yardım toplamadaki usulsüzlüklerle ilgili dava açılmış. Avukatı da o dönem Fuat Sağıroğlu’ydu. Bana bir gün gelerek, ‘Davanın son duruşması seçimlerin arefesine denk geliyor. Mahkûmiyet kararı vereceklerini duydum. Seçimlerden önce kara çıkarsa kötü olur. Erteletebilir misin davayı?’ dedi. Hakime ‘sanık Mercümek’in avukatı vekaletini bıraktı. Dosya hakkında bilgim yok. Dosyanın ertelenmesini istiyorum’ dedim. Hakim söylediklerime inanmamıştı. Ancak talebim de hukukiydi. Süre verdi ve mahkemeyi erteledi. Mercümek davası seçim sonrasına kaldı.” Seçimler bitmiş, dava ertelenmişti. Seçimlerden sonra ertelenen duruşma olmuş ve Süleyman Mercümek’e mahkûmiyet kararı çıkmıştı.
ZAMAN AŞIMINDAN DÜŞTÜ
“Bu işle ilgili yurtdışında da başkaca şahıslar vardı. Bunların da ifadesi alınmalıydı. Ayrıca o savaş ortamında yardımların resmi yollarla intikal ettirilmesi mümkün değildi. Elden ulaştırılan yardımlarla ilgili Bosnalı komutanların kendilerine ne kadar yardım yapıldığının belgelenmesi gerekiyordu. Yüksek yargı mecburen mahkûmiyeti bozdu. Çünkü eksik soruşturma olmuştu. Dosya mahkemesine iade oldu. Senelerce yurt dışında bu paraların verildiği iddia edilen Bosnalı komutanlar senelerce yurt dışında arandı. Sonunda da dosya zaman aşımından düştü.”
ERBAKAN, BOSNA PARALARI REPO YAPTI"
“Dosyayı çalışırken şunlara şahit oldum: Bizim arkadaşların Bosna’ya yardım diye topladığı paraların rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın emriyle Körfez ülkelerinde repoya yatırıldığını, daha sonra bir kısmının Erbakan’ın uygun gördüğü yerlere harcandığını, aslında Erbakan’ın Marmara Bank, Exim Bank, TYT Bank gibi bazı batmış bankalarda parasının bulunduğunu, bu bankaların batması nedeniyle tahsilat problemi çektiğini şaşkınlıkla gördüm. Erbakan Hoca’nın yakınında bu işleri yöneten birkaç kişiye niçin repo yapıldığını, bunun haram olup olmadığını sorduğumda yanıt şu oldu: ‘Hocamız, Türkiye’deki cihat kazanılmadan başkalarına yardım edilmez’ diyor. Onun için yardımların bir kısmı da burada harcandı’ cevabını aldım. Bana kısaca ‘Savunmanı yap, bu işleri sorgulama” ültimatomunu verdiler.” (KAYNAK: Toygun Atilla / Hürriyet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder