24 Nisan 2015 Cuma

HAKSIZ ÇIKAR sağlama amaçlı çok büyük bir YALAN, insanlık dışı İFTİRA, GASP-İRTİKAP ve nitelikli sahtekârlıkla yayılan FURYA.... Doğrusu: Ermeniler tarafından yapılan TÜRK ve Müslüman SOYKIRIMI'dır. Tıpkı KARABAĞ, Gence ve Kelbecer gibi!...

*İHANET ŞEBEKELERİ;
DÖNME, DEVŞİRME, ETKİ AJANI, DÂHİLİ BEDHAH (İÇ / GİZLİ DÜŞMAN), İŞBİRLİKÇİ, ANARŞİST, TERÖRİST, TETİKÇİ VE KRİPTOLARIN ASIRLIK NİFAK TOHUMU, ALÇAKÇA YALANI...
* BABALIK EMRİNDE HAÇLI TETİKÇİLİĞİ YAPAN YALANCI, ÜÇ KAĞITÇI SAHTEKÂR DİYASPORA'NIN
TÜRK MİLLETİ'Nİ SOYUP SOĞAN'A ÇEVİRME, BÖLME VE PARÇALAMA PLÂNI  
*İŞTE!.. 
Türkiye Cumhuriyeti'nin bağrında beslediği yılanlar; Milletin gözünü oymaya, memleketi soymaya, halkı bölmeye kalkışan Kargalar; Bütün nimet, imkân, ihsan ve Milli kaynaklarımızdan herkesten çok yararlanan; Sinsi, iki yüzlü, çoklu standartlı dâhili ve harici bedhah, işbirlikçi; Bilumum anarşi, terör-tedhiş, yıkıcı ve bölücü asilerin elebaşları, AB+ABD, İsrail uşakları, bütün Türk-İslâm düşmanlarının maşaları ve nankör düşmanların iğrenç uzantıları, menfur "kin domuzu" haçlı kalkışması..  
* HAKSIZ ÇIKAR sağlama amaçlı çok büyük bir YALAN, insanlık dışı İFTİRA ve GASP-İRTİKAP ve nitelikli sahtekârlıkla yayılan FURYA....
Soykırım Yalanı!..
Eğer haklı ve doğru iseniz; 3000'e yakın Türk ve Müslüman Toplu Mezarına karşın; Hiç olmazsa BİR ADET Ermeni toplu mezarı gösterin. Sizi gidi müfteri, hain düşman ve insanlık dışı yaratıklar... Bu mel'unlara destek veren "ne idüğü belirsiz" mankurtlara da lânet olsun. Aynı dönemde 20 MİLYON Osmanlı (Türk-Müslüman) Askerinin alçakça ŞEHİD edildiğini; BİR MİLYON BEŞ YÜZ BİN (1.500.000) 7'den-70'e korumasız, silâhsız, masum, müsemma, Müslüman Türk ve Kürt'e, kudurmuş Taşnak ve Hınçak (Ermeni) çetelerince; En hain, insanlık dışı, alçakça, kalleşçe ve kahpece SOYKIRIM yapıldığını açıkça iddia, ispat ve ilân edemeyenler de kahrolsun. 

15 Nisan 2015 Çarşamba

MASKE DÜŞTÜ!.. MENFUR OYUNLAR, KİRLİ ELLER VE İĞRENÇ EMELLER ORTALIĞA DÖKÜLDÜ...

Papa’nın Neden ‘Soykırım’ Dediği Belli Oldu 
(Media Watch - Nis 15, 2015)
Ermeni diasporasının, Vatikan Bankası IOR’a 25 milyar dolar aktarma sözü karşılığında Papa’nın ‘Soykırım’ dediği iddia edildi. Ermeni diasparası "Ermeni diasporanın" son oyuncağı Papa Francis oldu. Önceki gün Ermeniler için düzenlediği ayinde 1915 olayları için ‘Soykırım’ ifadesini kullanan Papa’nın, bir anlaşma gereği bu hamleyi yaptığı iddia edildi. 
Adı skandallarla anılan Vatikan Bankası IOR’a 25 milyar dolar aktarma sözü veren Ermeni diasporanın Papa Francis’i satın aldığı belirtildi. Nakit olarak İsviçre bankalarından aktarılan paranın, geçtiğimiz hafta son taksitinin de ödendiğine dikkat çekildi. Las Vegas kumarhanelerinin mimarı olan dolar milyarderi Kirk Kerkorian’ın bu işi organize ettiğine dikkat çekildi. Kerkorian’ın, 15’i ABD’de yaşayan 20 işadamından bu parayı 5 yıllığına aldığı öğrenildi. Türk düşmanı olan Kerkorian, bu paranın garantisini aldıktan sonra yeni yılın ilk günlerinde Papa ile bir görüşme yaptığı da iddialar arasında. Papa’nın bu teklife önce olumsuz yaklaştığı, ancak bankanın finans konusundaki sıkıntıları göz önünde bulundurduktan sonra ‘Evet’ dediği ifade edildi.
24 NİSAN ERİVAN TAKTİĞİ 
Papa Francis’in 24 Nisan’da Erivan’a gitmemesinin nedeni ise, taraf olduğunun net olarak ortaya çıkmasından korkması gösterildi. Geçen yıl Moskova’da gözaltına alınan ve ev hapsinde tutulan Ermeni işadamı Levon Ayrapetyan da Papa’nın ikna edilmesi konusunda danışmanlarını görevlendirdi.
SON SÖZÜ SÖYLEDİ
Jerr Hrimiyan (Bestekar): Ermeni soykırımı nedeni ile ilgili Türkiye’ye ve dünyaya soykırım iddiaları ile ilgili olarak en güzel yanıtı Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan vermiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan,güzel ve insancıl duygularla hiçbir cumhurbaşkanının cesaret edemeyeceği duygularla acıları paylaşmıştır. En güzel mesaj Erdoğan’ın mesajındadır…
AYRIMCI PAPA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Papa Francis’in Ermeni iddialarıyla ilgili sözleri konusunda açıklamalar yaptı. Çavuşoğlu, “Her şeyden önce hem Papa hem de Ermeni temsilcilerin yaptığı açıklamalar tarihi ve hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bosna ve Ruanda olayları uluslararası mahkemelerce soykırım olarak saptanmasına rağmen bunlara ‘toplu kıyım’ diyor ama hukuken tanınmayan 1915 olaylarıyla ilgili ‘soykırım’ ifadesini kullanıyor. Burada ayrımcılık var” dedi.
Avrupa Parlamentosu'nu uyarıyoruz AİHM kararını çiğneyemezsin! Avrupa Parlamentosu “AIHM YERINE KARAR VEREMEZ!..”
PAPA Franciscus’un Vatikan’da 1915 olayları için “soykırım” terimini kullanarak yaptığı kışkırtmanın ardından bugün de “soykırım tasarısı” Avrupa Parlamentosu’nda (AP) oylanacak. AP, 12 Mart günü, AB Dışişleri Komitesi’nin hazırladığı ve 77. maddesinde “Ermeni soykırımının 100. yılında AB üyesi ülkeler tarafından tanınması ve üye ülkeler tarafından kabulünün tavsiyesi” ifadeleri bulunan raporu kabul etmişti.  
Geçen günlerde de Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu EPP (Avrupa Halk Partisi) Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımını tanımaya çağırmış ve gerekenin yapılması için AB ülkelerine çağrıda bulunmuştu. Yapılacak oylama sırasında Vatan Partisi Avrupa Temsilciliği, Talat Paşa Komitesi, Türkiye Gençlik Birliği ve Atatürkçü Düşünce Dernekleri Birliği Avrupa genelinde AB temsilcilikleri önünde olacak. Eşzamanlı basın açıklaması yapma kararını öğrenen İsveç ve İsviçre’deki Türk toplumunun temsilcileri de AB temsilcilikleri önünde Vatan Nöbeti’ne destek kararı aldı. Oylamaya karşı dün de 751 AB parlamenterine mektuplar ulaştırıldı.  
‘AVRUPA’DAKİ TÜRKLER KAYITSIZ KALMAYACAK’ 
İngilizce hazırlanan, Vatan Partisi Avrupa Temsilciliği, Avrupa ADD Birliği ve Avrupa Talat Paşa Komitesi’nin imzasını taşıyan ve 751 parlamentere ulaştırılan uyarı mektubunda şu ifadelere yer verildi: “Avrupa Parlamentosu, hukuka aykırı davranıyor, AİHM ve Lahey Adalet Divanı kararı açıkça çiğneniyor. Avrupa’daki 5 milyon Türk, bu hukuksuzluğa kayıtsız kalmayacaktır.” 
‘5 MİLYON TÜRK’Ü HAPSE Mİ ATACAKSINIZ?’ 
BrükseL’de bulunan Vatan Partisi Avrupa Temsilcisi Beyhan Yıldırım, Aydınlık’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “751 AB Parlamentosu üyesi vekile uyarı mektuplarımızı ulaştırdık. Türk toplumunun temsilcileri olarak, parlamenterlerden görüşme talebinde de bulunduk. 5 milyon Türk’ü ne yapacaksınız? Hapse mi atacaksınız? Bu dava hukuken ve siyasi olarak bitmiştir. Görmüyor musunuz? AB Parlamentosu, kendi hukukunu da hiçe saymaktadır. Açıkça AİHM’nin 2. Dairesi’nin Perinçek-İsviçre davasına ilişkin aldığı karar, Lahey Adalet Divanı’nın kararı çiğnenmektedir. Avrupa, bu hukuksuzluktan vazgeçmezse bilsinler ki, Avrupa’daki Türk toplumu gelişmeler karşısında ayağa kalkmasını bilir. İlk büyük tepkimizi, 24-25 Nisan 2015 tarihinde Frankfurt ve Berlin’de devasa yürüyüşlerle veriyoruz.” 
‘VATAN SAVUNDUK’ 
Türkiye Gençlik Birliği Avrupa’nın da konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunlar kaydedildi: “Bizler soykırım yapmadık, vatan savunduk! Kanlı tarihinizle yüzleşin ve bügüne kadar işlemiş olduğunuz insanlık suçlarından dolayı başta büyük Türk milleti olmak üzere bütün mazlum milletlerden özür dileyin. 1915’lerde Ermeni halkının çekmiş olduğu acıların da sebebi siz, İngiliz, Fransız ve Amerikan emperyalistlersiniz. 
‘POLİTİK BİR KARAR’ 
Emekli Büyükelçi Pulat Tacar, “Avrupa Parlamentosu’nda bu karar yüzde 100 çıkacaktır. 1987 senesinde çıkan karar sırasında orada büyükelçiydim ve o kararın nasıl çıktığını bizzat gözlemledim. Kararın çıkmaması için her türlü gerekçe vardı. Karar komitede bütün soykırım kelimeleri yok edilerek genel kurula getirildi. Politik bir karardır, parlamento yargılayamaz. Doğu Perinçek-İsviçre davası düşünceyi ifade özgürlüğü davasıdır. AİHM 2. Dairesi’nin aldığı karar Perinçek’in düşünceyi ifade özgürlüğü çerçevesinde ‘Ermeni soykırımı’ olmadığını ve bunun bir uluslararsı yalan olduğunu ifade etmesinin kendisini mahkum etmeye yeterli olmadığını söylemişti. AİHM Ermeni soykırımı konusunda herhangi bir karara varmamıştır.Doğu Perinçek’in söylemi hukuksal bakımdan önemlidir. Perinçek, hukuksal bağlamda ‘soykırım’ denemez diyor. Diğerlerinin söyledikleri ise siyasal bağlamda söylenebilir. Aradaki fark çok önemlidir. Soykırım sözleşmesi hukuksal metindir. Hukuksal metinde gayet açıkça neye soykırım deneceği ve hangi şartlarda soykırım deneceği açıktır.” 
‘MÜCADELEMİZLE AVRUPA’YI AYDINLATACAĞIZ’ 
Talat Paşa Komitesi Avrupa Sözcüsü Niyazi Öncel de “Bu kararları tanımıyoruz. Gayriciddidir, hukuki değildir. Talat Paşa Komitesi olarak, yurtdışındaki vatandaşlarımızın yanında ve önlerinde olmaya devam edeceğiz. Milletimize söz veriyoruz. Büyük kitlesel yürüyüşlerle Avrupa’ya, ABD’ye gereken mesajlar verilecektir” diye konuştu.  
‘TÜRKİYE’DE BAŞKA VATİKAN’DA BAŞKA...’ 
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Papa’nın Ermeni iddialarını destekleyen açıklamasını eleştirdi, “Dini liderler nefreti, kini değil, barışı, kardeşliği ön plana çıkarmalı” dedi. Çavuşoğlu, Papa’nın Türkiye’de farklı, orada farklı konuştuğunu kaydetti. Bu durumu samimiyetsizlik olarak nitelendiren Çavuşoğlu, “İster dini lider olun, ister bir ülke lideri, söylemlerimiz birbiriyle tutarlı olmalıdır” diye konuştu.  
ASALA VATİKAN’DAKİ 2 ELÇİMİZE SALDIRMIŞTI 
Türkiye’yi Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan Vatikan’da görevli 2 Türk büyükelçi, Ermeniterör örgütü ASALA’nın saldırısına uğramıştı. Emekli büyükelçiler, Papa Franciscus’un Türkleri Ermenilere soykırım yapmakla suçlaması sonrası Aydınlık’a yaptıkları açıklamada Papa’ya, Ermeni terör örgütü ASALA’nın Vatikan’da görev yapan Türk büyükelçilere yönelik saldırılarını hatırlattılar. Emekli Büyükelçi M. Nuri Yıldırım “Vatikan’da görev yapan Büyükelçi Taha Carım 1977’de Ermeni teröristlerinin saldırısında yaşamını yitirdi. Yine bir başka saldırıda 1979 yılında bir başka büyükelçimiz Vecdi Türel ve koruması yaralandı. Papa Franciscus bunları hatırlıyor mu?” dedi. 
HOLLANDA’DA TÜRKLER 127 VEKİLE DAVA AÇIYOR 
Hollanda Türkleri Konseyi, 1915 olaylarıyla ilgili Hollanda parlamentosunun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi üyeleri ve Avrupa Parlamentosu üyelerini mahkemeye vermeye hazırlanıyor. Konsey Başkanı Sefa Yürükel ve Mustafa Cingöz, Hollanda parlamentosunda geçen hafta gündeme gelen ve 13 ret oyuna karşılık 127 oyla kabul edilen “Ermeni Soykırımı” önerisinin Türk toplumuna karşı işlenmiş bir iftira suçu olduğunu belirtti. Yürükel ve Cingöz, hafta sonu düzenledikleri basın toplantısında, Hollanda parlamentosunda öneriye “Evet” diyenlerin aldıkları kararla Hollanda’da yaşayan 500 bin Türk’ü rencide ettiklerini vurgulayarak öneriyi sunan ve buna destek veren partilerle milletvekilleri hakkında dava açacaklarını kaydetti. 
‘PAPA MAHKEME GİBİ HÜKÜM VEREMEZ’ 
Papa’nın düzenlediği ayinde 1915 olayları için “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmasına tepki gösteren emekli Büyükelçi Onur Öymen, Papalığın bir din devleti olduğuna dikkat çekerek, “Din devletinin siyasi konularda görüş belirtmesi doğru değil. Papalık kendini mahkeme yerine koyuyor. Bu konuda, alınmış bir mahkeme kararı var. AİHM, Perinçek davasında, bu olayın soykırım olarak tanımlanamayacağına karar vermiştir. Mahkeme kararını bile bile sanki papalık AİHM’den daha üstün bir makammış gibi hüküm veriyor” dedi. Öymen, Papa’nın tarihi konuları tartışmaya girerse kendisinin de üzüntü verici bir durumla karşılaşabileceğini kaydetti.  
AVİM BAŞKANI KILIÇ: PAPA’NIN ÇIKIŞI PLANLI 
Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) Başkanı emekli Büyükelçi Alev Kılıç, Papa’nın sözlerini Aydınlık’a değerlendirdi. Ermeni diyasporasının bugüne kadar soykırım iddialarını ve kampanyalarını 3 ayak üzerine inşa ettiğini vurgulayan Kılıç, “Bunlardan biri siyasi, biri tarihi, biri de hukuki. Bu üç ayaktan tarihi ayak Türkiye lehine döndü. Yapılan aydınlatıcı çalışmalar, incelemeler bunda etkili oldu. AİHM’in soykırım olmadığını tescil etmesi ise noktayı koydu. Hukuki ayakta ise hiç başarılı olamadılar” dedi. Diyasporanın elinde bir tek siyasi propaganda kaldığını kaydeden Kılıç, “Şimdi siyasi boyuta dini boyutu eklediler. Vatikan’da Papa’nın yaptığı soykırım açıklaması planlı bir olay. Toplantıya katılanlar da bunun göstergesi” diye konuştu.
(REF: Aydinlik Gazetesi)
MÜTHİŞ BİR İDDİA: “Erməni diasporasi qondarma "soyqırım" eylemi içün pope Fransis'a 25 milyon Dollar rüşvet vermiş!” ‏ From: AzerNews
HABER: Dr. Kayaalp Buyukataman, TF ADVISORYBOARD - Turkish Forum Dunya Turkleri Birligi Bilgi: Haluk TARCAN
Cumhuriyyet.az avropa.info-ya istinadən xəbər verilir ki Erməni diasporasi qondarma "soyqırım" eylemi icün pope Fransis'a  25-milyon Dollar rüşvet vermiş! Erməni diasporunun külli miqdarda pul ilə ələ aldığı sonuncu oyuncağı Roma'da Pope  Fransis olub. Pope Fransiskin ermənilər üçün təşkil etdiyi tədbirdə 1915-ci il 1-ci Dünya Savaşi hadisələrini soyqırım adlandırmasının alt səbəbi bəlli olub.
Basinda yayılan xəbərlərdə Pope'ın Erməni diasporuilə razılaşdığı içün bucür açıqlama verdiyi bildirilir. Xəbərlərdə Vatikan Bank'ına 25 milyon dollar pul köçürməsin boynuna alan Erməni diasporu pope'i bu yolila əlaldığı söylənilir.
Xəbərlərə görə İsveç banklarından pulun son hissəsi keçən həftə köçürülüb. Bu işin yapımının başadami Las-Vegas qumarxanalarının içadamlarindan sayılan Kirk Kerkoryan  olduğu bildirilir. Kerkoryan'ın bu pulu  20 Ermeni asilli işadamından ve... aldığı soylənilir. Beləliklə qondarma "Ermeni soyqırım" oyunlari bir əsirdir, bir yalanin corəgini yiyən Ermeni diasporu əlilə, xristian aleminin bir yeni böyük ayıbına civirilir. Sayqılarımla, E. Altunbay - 14.4.2015
Billionaire Kirk Kerkorian funding a film about the Armenian genocide JoBlo.com‎ - 18 hours ago, The one time owner of MGM may be 97 years old but that hasn't stoppedKirk Kerkorian from ... More news for kirk kerkorian
ELEŞTİRİ; YORUM VE KATKILAR:
BÖYLE BUYURMUŞ PAPA EFENDİ HAZRETLERİ‏
Hristiyanlik insanlik tarihinde yukselen en sapikca sistemdir. Thomas Jefferson (1743-1826), 
Tum mabet ve kiliseler yikilip dumduz edilmelidir. Bunlardan bir iki tanesinin enkazi saklanip, ibret almalari icin, gelecek kusaklara Hristiyanligin yilan yumurtalarini biraktigi yerler olarak gosterilmelidir. Nietzsche (1844-1900)
Once sunu belirteyim. Hz İsa'yi seven ve sayan insanlar bu yazdiklarim icin alinmasinlar. Sozum o kisiye degil, ama onun ogretisini tarihin en korkunc zulum mekanizmasina ceviren Katolik Hristiyanliga.
Dunyamizda finans-yayilmacilik-din tabanli savaslar surerken, uzun bir suredir, bakalim Hristiyanlik ne zaman isin icine karisacak diye merak ediyordum. Sagolsun, Papa hazretleri beni mahcup etmedi, bir demec patlatip, bizim uyguladigimiz iddia edilen Ermeni soykirimi hakkinda konustu. simdi bu isin tarihi arka planina deginmeyecegim. Birakalim tarihciler ve siyasetciler tartissin. Ben geleyim Papa efendiye.
Papa hazretleri, bence, biraksin Ermeni meselesini de, kendi kilisesine bagli papazlarin senede kac cocuga tecavuz ettiklerinin bilancosunu cikarsin. Ama dilerse, Vatikan bankasinin Mafya ile olan iliskileri hakkinda bir vaaz da verebilir. Dinlemek isterim. Hic kimseye hesap vermeden yatirim yapan Vatikan Bankasini kullanarak, İtalyan Gambino ailesinin eroinden gelen parayi nasil akladigini dinlemek ogretici olabilir. Ama bu konular isine gelmiyorsa, Nazi altinlarinin nasil saklandigini veya kendilerine Benito Mussolini'nin nasil yardim ettigini de anlatabilir.
Daha eskilere gidelim mi? Mesela kara Afrika'sinda yasayan yerlilerin nasil kole edildiklerini, nasil tasindiklarini anlatalim mi? Elmina kalesinin ismini kac kisi bilir? 1492 yilinda Gana'da kurulan bu kaleye zenciler getirilir, tutsak edilir ve kole tacirlerinin gemileri ile yeni dunyaya gonderilirdi. Orda ise, hem yerel halk, hem de getirilen zenciler yuzyillarca dovule dovule, akla hayale gelmeyecek iskencelerle calistirildilar. Yapilanlar inanilacak gibi degildi. Herhangi bir zenci, cagrildigi zaman hemen kosa kosa "efendisinin" yanina gitmezse kollari bacaklari koparilarak olduruluyor ve cesedi digerleri gorsun diye sergileniyordu. Kimse bana, efendim bu islerin Hristiyanlikla ne alakasi var, demesin. cunku beyaz efendiler, Kuba'dan baslayip, tum Guney Amerika'yi kapsayan istilalarinda, gittikleri yerlere ilk olarak hasmetli bir kilise dikiyorlar ve onun insaatinda koleleri kullaniyorlardi. Bu halk sonradan Hristiyan oldu, cogu gecmislerini unuttu, simdi ise kiliselerinde mutlu bir sekilde ilahiler okuyorlar.
Ya Aborjinler nasil Hristiyan oldu ? Kitaya 18. yuzyilda İngilizler ve diger beyazlar geldiginde Aborjinlerin goklerdeki kutsal babamizdan haberi bile yoktu. Bugun ise yerel halkin yaklasik %80'i Hristiyandir. Avusturalya cok verimliydi. Tarlalarda calistirilan Aborjinlerden herhangi biri en ufak bir direnis gosterdiginde, parmaklari kopariliyor ve kendi ailesinin gormesi icin onlarin onune atiliyordu. Kitada cocuk islah evleri kuruldu. Burda yerli cocuklar, rahibelerin gozetiminde en kati disiplin kurallari uygulanarak yetistirildiler.
Kuzey Amerika yerlilerine ne dersiniz ? Tarihin gordugu en korkunc "soykirim". Bu kelimeyi bilerek kullaniyorum. Hic tartismasiz, tam bir soykirim. Kac milyon kisinin olduruldugu bile belli degil. Beyaz adamin kitada yayilmasi ile o topraklarda yuzyillardir yasamis olan zavalli insanlar bir kiyima ugradilar. "Rezervasyon" kelimesinin anlamini bilir misiniz? Bu kelime, kizilderilileri verimsiz topraklara surmek icin kullaniliyordu. İrili ufakli onlarca kabile; Navajolar, Cheyenneler, Apacheler, Creekler, Siyular, Seminoller ve digerleri, corak topraklarda olume terkedildi. Sonunda buyuk cogunlugu asimile edildiler, bazilari ise alkolik oldu.
Peki, Papa efendi hazretleri, insanligin buyuk beyinlerinin, bilimcilerin, sanatcilarin eserlerini nasil seytan isi olarak gorduklerini aciklamak ister mi? Hani su meshur "Index Librorum Prohibitorum" Papaligin yasakladigi kitaplar ve yazarlar. Victor Hugo, Balzac, Copernicus, Spinoza, Kant, Galilei, Hume, Descartes, Andre Gide, Montaigne, Voltarire, Diderot ve daha yuzlercesi, kendi kutsal palavralarina uymadigi icin nasil yasaklandi...onu da bir zahmet aciklasinlar.
Ya kadinlarla kedilerin yakilmasi? Kadinlar cadi olarak goruldukleri ve kediler de ugursuz yaratiklar olarak kabul edildikleri icin kac milyon kadin yakildi acaba ? 1200'ler ile 1700'ler arasinda surdurulen cadi avinda, papaligin kadinlari seytan ilan eden kac tane "fetvasi" yayinladi, acaba aciklama zahmetinde bulunurlar mi? Mesela hafizasini biraz zorlayip Papa VII ve VIII İnnocent'in "Hristiyanligin kesin emri olarak" cadilarin kedileriyle birlikte yakilmalarina dair verdigi fetvalari bir okusa da dinlesek ...simdi inanmasi cok zor gelir; ama kurulan cadi mahkemlerinde, kediler de aynen insanlar gibi yargilaniyordu. Kadinlar ise, ciglik cigliga bagirarak seytanla isbirligi yaptiklarini itiraf ediyorlardi. Elbette engizisyonun yardimi ile !
Burda birakiyorum. Aslinda daha neler neler var...yuzyillara dayanan kan, iskence ve tecavuz dolu bir tarih.
Saygilar..
Levent Erturk

13 Nisan 2015 Pazartesi

Yüksek Seçim Kurulu, yaklaşık % 50 fazla "oy pusulasını" neden ve niçin bastırdı acaba!...

YSK 52 MİLYON YERİNE 74 MİLYON OY PUSULASI BASTIRIYOR!..
22 milyon fazla Oy pusulası nerede kullanılacak?
DEVLET Malzeme Ofisi (DMO), 7 Haziran seçimleri için 73 milyon 988 bin 955 oy pusulası bastıracak. 
Prof. Dr. D. ALİ ERCAN
Değerli arkadaşlar, YSK'nun  7 haziran MV Seçimi için DMO aracılığı ile 74 milyon Oy pusulası bastırması Sandıklarda manipülasyon söylentilerine haklı bir neden oluşturuyor. 
Öncelikle Seçmen sayısını belirleyelim; 18 yaş üzeri seçmenlerin Toplam nüfus içerisindeki oranı  (1-18/y) dir. burada  y  toplumun ortalama yaşam süresini gösteriyor, ki 2015 yılı için ortalama yaşam süresi 61,4 yıldır...*  
Öte yandan 31 Aralık itibariyle Türkiye'nin nüfusu  (yurt içi ve yurt dışında yaşayan yurttaşların sayısı) TUIK tarafından 77 milyon 696 bin olarak verilmişti. 2013-2014 yıllık nüfus artış hızı da binde 13,4 olarak verildi; yani 2015 haziranında nüfusumuz kabaca binde 6,7 artmış haliyle 78 milyon 215 bin olacaktır. Buna göre seçmen sayımız da (1-18/61,4) x 78,215= 55 milyon 285 bin kadardır. 
GERÇEKLER; 
KAYGILAR VE İHTİMALLER!..
Oysa TUIK Yurt içi + Yurt dışı toplam Seçmen sayısını 56,6 milyon olarak veriyor. Yani 1,3 milyon fazlalık var! (Suriye'den gelen sığınmacılar olabilir mi?)  
Aynı TUIK 2007 seçiminde 48,8 milyon olması gereken seçmen sayısını tam 6 milyon eksiği ile 42,8 milyon olarak vermişti. (Bir aşağı, bir yukarı belki bir gün körün taşı tutturur gerçek sayıyı)
Evet, 2015 Haziran seçiminde Seçmen sayımız 55,3 milyondur. 
SEÇİMLERE KATILIM ORTALAMASI
Şimdiye kadarki seçimlere katılım ortalaması ~% 80 olmuştur.. hadi %5 fazlasıyla bu sefer %85 katılım öngörelim; buna göre Oy kullanacak seçmen sayısı maksimum 47 milyon olacaktır.  Ortalama %10 kadar yedek (~ 5 milyon) oy pusulası eklesek  en fazla 52 milyon oy pusulası yeterli iken, YSK'nun 74 milyon oy pusulası bastırması (eğer belli bir basım evine para kazandırmak amacına yönelik değilse)  ya acınacak bir hesap bilmezlikle, ya da çirkin bir manipülasyon hazırlığı ile karşı karşıyayız. 
Kaygılarımla. Æ (Prof. Dr. A. Ali ERCAN)
(*) TUIK böyle bir kavramı bilmiyor ve kullanmıyor. Ortalama yaşam süresi bir yıl içerisinde ölen insanların ölüm yaşlarının ortalamasıdır.

7 Nisan 2015 Salı

GÜNEY DOĞU BELEDİYELER DOSYASI: İşte hırsızlığın fotoğrafı "DOĞUDA BELEŞ BATIDA GÖMEŞ"

BELEDİYELER DOSYASI: 
İşte hırsızlığın fotoğrafı
DOĞUDA BELEŞ BATIDA GÖMEŞ‏
İşte Hükümet’in bize ödetmek için yasa hazırladığı kayıp, kaçak ve çalıntı elektriğin tüyler ürperten fotoğrafları...
İç, Batı, Kuzey ve Güney Anadolu'da devlet şahindir. Özelleştirme denilen "alenen peşkeş" yoluyla özel sektörün eline düşen hizmet sektörleri ise tam bir canavar. Güney Doğu Anadolu dışında, sıkıysa bir vatandaş elektrik, su, telefon, yol, asfalt, kanalizasyon ve sair vergileri gününde ödemesin. En geç üç günde hizmetler kesilir, jet hızıyla icralar gelir vatandaşın ümüğüne çöker. Malına, mülküne, maaşına el konulur. Batıda merhamet, şefkat, müsamaha ve tolerans yoktur. Batıda hükümet desteği ile celâlleşen, canavarlaşan, her ne pahasına olursa olsun yasa, yasak ve kuralları acımasızca bile olsa, mutlaka uygulayan kurumlar, kuruluşlar, özel/güzel sektörler vardır. Fakat hükümetin "hükümferma olamadığı" güney doğuda öyle mi? İki klimanın sabah akşam çalıştığı gecekondular, kaçak trafolarla çevrilmiş sulama kanalları, duvarı boydan boya klimalarla kaplanmış iş hanı ve apartman daireleri…
TASARRUF ARTIK BOŞ
İktidar, kaçak elektrik kullananların faturasını dürüst vatandaşın üzerine yıkan tasarıyı komisyondan geçirdi. Tasarının Meclis genel kurulunda da kabul edilerek yasalaşması halinde, kaçak elektriğin parası faturalarımıza artık “yasal” olarak eklenecek. Evindeki iki lambadan birini söndürüp, televizyonunu karanlıkta izleyerek 5-10 lira tasarruf etmeye çalışan vatandaş; çifter klimayla soğutulan gecekonduların, oluk oluk tarla sulayan toprak ağalarının ödemediği milyarlarca liralık kaçak elektriği de ödemek zorunda kalacak.
FATURALAR ŞİŞECEK
Enerji Bakanlığı’nın hesaplamalarına göre, bugüne kadar kullanılan 33 milyar liralık kaçak elektriğin parası da dürüst vatandaşa yüklendi. Vatandaş tam dava açıp haksız yere ödettirilen parayı geri alıyordu ki, yeni yasayla şimdi dava yolu da fiilen kapatılmaya çalışılıyor. Kaçak kullanımın dürüst vatandaşa yüklenmesi yasayla güvenceye alınacağı için artık dağıtım şirketleri kaçağın peşine düşmek zorunda kalmayacak. Tüketilen kaçak elektrik 77 milyon vatandaşın faturasını yasal olarak eklenecek. Kaçak kullananlar da “nasıl olsa diğerleri ödüyor” diye savurganlığı daha da artıracak. Sonuçta dürüst vatandaşın elektrik faturası şişecek.
İŞTE CAN YAKAN FOTOĞRALAR
Hükümet, kaçak elektrik kullananları adeta ödüllendirirken, kimlerin faturasını ödediğimiz fotoğraflara çarpıcı bir şekilde yansıdı. Kaçağın en yüksek boyutlarda olduğu Güneydoğu’daki Dicle dağıtım bölgesinde çekilen fotoğraflar, apartman ve işhanlarının dış duvarını tamamını saran klimaları, derme çatma gecekondularda kullanılan çifter klimaları, kaçak elektrikle sulanan geniş tarım arazilerini gözler önüne seriyor. Kaçak trafolar özellikle sulama kanallarında sıklıkla kullanılıyor. Sulama suyunun bu kanallardan çekilip kilometrelerce öteye taşınabilmesi için büyük bir trafoya ihtiyaç duyuluyor. O trafo da bırakın evleri, fabrikaların tükettiği elektriği tüketiyor.
ARI PETEĞİ GİBİ: 
Kaçağın yoğun olduğu Dicle bölgesinde bir apartman. Apartmanın dış yüzü adeta arı peteğini andıran klimalarla sarılmış. Fotoğraf, her bir dairenin yanı sıra her bir oda da ayrı ayrı klima olduğunu gösteriyor. Binanın altındaki deponun ise bedava kaçak elektrikle çalışan klimalarla adeta soğuk hava deposuna dönüştürüldüğü görülüyor. Devlet bu savurganlığı önlemek yerine, orada tüketilen elektriğin faturasını bize gönderiyor.
BU TÜKETİM BİZİM FATURADA: 
Sulama kanalına kurulan kaçak trafoyla tarlalar sulanıyor. Çapı yaklaşık 40 cm olan borularla suyun kilometrelerce ötelere taşınabilmesi için büyük miktarlarda elektrik tüketiliyor.
ELEKTRİK SEBİLİ: 
Sulama kanalının dibinde 3 ayrı kaçak trafo kurulmuş. Enerji Bakanı Yıldız’ın ‘Kaçak kullanımı trafolardan takip edeceğiz” dediği manzara işte bu. Üç ayrı trafonun tükettiği elektrikle, kilometrelerce ötedeki üç ayrı bölgeye su pompalanıyor.  Görüntü adeta, kullananların para ödemediği elektrik sebilini işaret ediyor.
TOPRAK AĞALARI: 
Teknik uzmanların yaptığı tespitlere göre, su kanallarına çekilen elektrik direkleri ve trafolar, birden fazla toprak ağasının binlerce dönüm tarlasını sulamak için kaçak elektrik kullanıyor. Toprak ağaları bedava sulama sayesinde milyonları kazanırken yoksul vatandaş o tüketimi kendi elektrik faturasında görüyor.
VAHŞİ TÜKETİM: 
Elektrik bedava olunca suyun kaç yüz metre yükseğe pompalanacağı, kaç kilometre öteye taşınacağı dert edilmiyor. Vahşi tüketim normal elektrik tüketiminin birkaç kat artmasına neden oluyor.
BİR GECEKONDU 2 KLİMA: 
Bedava kullanılan kaçak elektrik yoksul yaşamda lüks tüketim fırsatı sunuyor. İşte derme çatma bir gecekondu. Bu küçük gecekondu da bile bir değil iki adet klima var. Klima bu evi yazın soğutuyor, kışın ısıtıyor. Devlet ise orada tüketilen elektriğin faturasını bize gönderiyor.
ARADAKİ FARK
Türkiye genelindeki konutlarda aylık ortalama 131 kilovatsaat elektrik enerjisi kullanılıyor. Buna karşılık kaçağın en yoğun olduğu Dicle elektrik dağıtım bölgesinde kullanılan elektrik tam 606 kwh. Kaçak kullanılan elektrik normal tüketimin yaklaşık 5 katına ulaşıyor. Yani elektrik kaçak kullanılınca savurganlık artıyor, ihtiyacın 5 katı tüketim yapılıyor. Kaçaktaki savurganlık faturalara da aynı şekilde yansıyor. Türkiye genelindeki konutlar ortalama olarak aylık 43 lira elektrik faturası gelirken, kaçak kullanımın yaygın olduğu Dicle dağıtım bölgesinde bir konutun ortalama tüketimi faturalara 212 lira olarak yansıyor. Bu faturanın ödemesine gelince denge bir anda değişiyor. Türkiye genelindeki konutlar 43 liralık faturanın neredeyse tamamına denk gelen 42 lirasını öderken Dicle bölgesinde 212 liralık faturanın sadece 23 lirası ödeniyor. Onların ödemediği geri kalan 189 lirayı ise dürüst vatandaş ödemek zorunda kalıyor. Türkiye genelindeki yaklaşık 37 milyon elektrik abonesi aylık ortalama 500 kwh elektrik tüketirken Güneydoğu’daki yaklaşık 1,5 milyon elektrik abonesi ise aylık ortalama 1,266 kwh elektrik tüketiyor. Bu savurganlığın tek nedeni ise, elektrik parasının nasıl olsa ödenmiyor olması.
[publicize twitter] [publicize facebook] [category istihbarat]
[tags BELEDİYELER DOSYASI, hırsızlık, fotoğraf]
***
YORUM; ELEŞTİRİ VE KATKI:
TOPRAK AĞALARI DEĞİL, ELEKTRİK AĞALARI!...
Sayın Grup üyeleri ve değerli Ulusal Haber okuyucuları;
Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? Bir tarafta 34 milyon aboneyle bütün Türkiye 500 KWH elektrik tüketiyor. Diğer tarafta Güneydoğu Anadolu’dan 1,5 milyon abone toplam 1266 KWH elektrik tüketiyor.
Korkunç bir durum. Lütfen yukarıdaki cümleyi üç kere daha okuyunuz.
Şimdi batıda neden elektriği bu kadar pahallı kullandığımızı anladınız mı?
Aslında bilmelisiniz, aslında ödediğimiz elektrik faturaları bu tabloya bakarak az bile. Belli ki, devlet ciddi miktarda kaynak aktararak zararın tamamını halka yansıtmıyor. Sırf elektrik ücreti tahsil edeyim derken kavga kıyamet kopmasın diye.
Peki bu durum ne anlam taşıyor? Güneydoğu Anadolu halkı fakirliğinden mi böyle yapıyor? Ya da mecburiyet mi var? Bilemediğimiz ne sebep olabilir?
Ben size söyleyeyim. Bu tamamen bir hınç, bir öfke meselesi. Güneydoğu Anadolu halkı Türklerden hınç alıyor, öfkesini çıkarıyor. Eşeğini dövemeyen semerini döver misali, kendince bir kötülük ediyor. Açıkçası hainlik yapıyor. Başka hiçbir açıklaması yok.
Güneydoğu halkı kendini ayrı tutuyor, ülkenin kalanında yaşayan herkesi, Türk halkını, Türk devletini, kısacası Türkleri düşman olarak görüyor.
Peki bu iş nereye kadar gider? Ülke nasıl rahatlar? Bir çözüm var mı?
Ben yıllardır bu işe kafa yoruyorum. Bölgede bir süre için çalıştım, şartları az çok bilirim. Fakat iyi bir çözüm yolu göremiyorum. Bu işin sonu kanlı olacak. Hem de nasıl, kıyamet gibi kan akacak.
Şimdi bazıları sanki hiç düşünülmemiş gibi ayrılmak isteyen ayrılsın, isteyen çekip gitsin, rahatlayalım, bu iş bitsin diyecek. Onu ben de düşündüm elbette. Bunun zihin jimnastiğini çok yaptım. Mümkün değil, imkanı yok. Böylesi bir çözüm huzur getirmez, getirmeyecek. Yine kan akaca, yine oluk oluk akacak.
Çünkü, Kürtler bilmiyor bu çok açık ama, Türkler ve Kürtler arasında sınır yok, gerçekten de yok. Çekoslavakya‘da, Bask bölgelerinde başka bir sürü yerde sınırlar var, ya da az bir çabayla çizmek mümkün. Ama Türkler ve Kürtler arasında sınırlar çizmek gerçekten imkansız mertebesinde.
Şu sınır çizme olayını bir kez daha düşünelim. Diyelim ki referandum yapıldı ve Güneydoğu Anadolu’da halkın büyük bölümü ayrılmak için oy kullandı. Ve yine diyelim ki, referandum sonuçlarına göre bir sınır çizildi. Peki bu sınırın dışında kalan Kürtler ne olacak, içinde kalan Türkler ne olacak? İşte en önemli soru bu? 
Sınır bu boru değil, bir şeyi bir başka şeyden ayıracak. Ülkenin bir bölümü bağımsızlık ya da özel statü kazandıktan sonra kalan bölümünde Kürtlerin durumu aynı olabilir mi? Kürt bölgelerinde zaten Türk kalmadı, bunu hepimiz biliyoruz.
Bir sürü laf var. Türkiyenin kalan bölümü de federatif bir yapıya sokulacak, böylece her taraf aynı anda federasyon yapısına sokulunca Kürt bölgelerinin federatif yapıya bürünmesi göze batmayacak, farklılık yaratmayacak. Peki sizce buna kim inanır, bence sadece Kadir İnanır. Sonuçta siz, ben ve herkes biliyoruz. Federasyon talebi bizim talebimiz değildi, Kürtlerin talebiydi. O halde istemeyenler, uzak durmak isteyenler Kürtler. İstenmeyenler, uzakta tutulmak istenenler de Türkler. Gönül işidir bunlar. Gönüller kırıldıktan sonra nasıl olacak, neler olacak peki? O günler geldiğinde neler olur ben az çok biliyorum. Hiç iyi olmaz.
Kürdistan dışında kalan Kürtler için söylenen bir başka çözüm, metropollerde bunların çokça bulundukları mahallelerin Kobani gibi özel statülü siteler olması. Peki sizce İstanbul’un orta yerinde, sağa sola serpilmiş özerk Kürt siteleri nasıl olur? Tutar mı bu maya?
Kürtler ve Türkler ayrılacaksa bunun tek yolu var. Ama savaşla, ama barışçı yollarla sınırlar tesbit edilir. Yine ama savaşla, ama barışçı yollarla halklar kendi taraflarına çekilir. Bu işler bittikten sonra artık Türkler alfabelerinden K harfini, Kürtler de T harfini çıkarılar. Doğrusu bu çözümün devamında iyi komşuluk ilişkileri beklemek dahi fazlasıyla lüks olur. Tıpkı Ermenistan Türkiye komşuluğu gibi bir durum olur.
Bir de ama savaşla, ama barışçı yollar meselesi var. Doğrusu bu işlerin barış yoluyla hallini en çok ben isterim ama emin olun bu hiç olası değil. Barışçı dediğimiz referandumlar, ortaya çıkan duruma göre mübadele antlaşmaları. Bu işin savaşla olan şekli çok açık. Katliamlar, etnik arındırmalar, göçe zorlamalar, hatta işin ucu soykırıma kadar dahi varabilir.
Aslında Kürtler savaşarak sınır çizme konusunda epeyce mesafe aldılar ve bu şekilde ayrılmak niyetlerinin olduğu da çok açık.
Bir de fay hatları sadece Kürt etnik ayrılıkçılığından ibaret değil. Her iki kesimde Sünni, Şii, Alevi ayrımları var. Bu fay hatlarını kazıyan İran, Suudi Arabistan ve batılı ülkeler var. Velev ki, ülke her iki halkın kesin sınırlarla ayrıldığı bir siyasi çözüme kavuştu, bu durumda her iki tarafta günümüz Irak ve Suriyesinden olan dini ve mezhebi çatışmaların da alanı olacak. Kimse kendini muaf saymasın.
Doğrusu benim tek beklentim, bir mucize eseri Kürtlerin aklını başına toplamasından ibaret. Yoksa bindik bir alamete gidiyoruz kıyamet durumu. Sonuçta bir ülkeyi şöyle ya da böyle paylaşmak zorunda iki halkız. Ya dövüşerek, ya barışarak, ya bir arada ya ayrılarak bu topraklarda yaşayacağız. Kürtler bu güne kadar dövüşerek pay koparma yolunda gayret sarf ettiler. Ve yine bu güne kadar sadece kan ve gözyaşı elde ettiler. Doğrusu bu günden sonra da daha başka bir sonuç elde etmelerini mümkün görmüyorum. Biz Türkler ise bütün bu kavgada çok fazla dahlimiz olmasa da mağdur olacağız bu çok açık.
Bazı sazanlar çıkıp devletin suçlarını, Türklerin ettiği mezalimleri anlatacak. İyi güzel de bu işler tarihin hiçbir döneminde düzgün yürümedi ki. Kürtler hemen her zaman silah kullanmaya çok meraklı oldular. Elbette bunun da karşılıkları oldu. Kimi zaman orantılı, kimi zaman orantısız. Kim önce ne yaptı sorusunu sormak ne derece anlamlı onu bilmiyorum. Ama bana sorarsanız her şeyin bir öncesi, onun da bir öncesi var. Bu silsileyi tarihin çok öncelerine kadar uzatabilirsiniz. Doğrusu ben sadece bu yüzden önce kim vurdu sorusunun artık çok değerli olmadığını düşünüyorum.
Elitlerin dünya nüfusunu 2,5 milyara çekmek yönünde bir planı olduğunu hep duyarız. Dan Brown’un son romanı Cehennem bunu işlemişti. Komplo teorisyenlerinin çok iyi bildiği bir sırdır bu. Ben şöyle geriye çekilip baktığımda bu planın yürürlükte olduğunu rahatça görebiliyorum. Zincirin zayıf halkası Müslümanlar, azaltma operasyonu dünyanın her yerinden önce burada başladı. Belki de on, ya da yirmi yıldır bu plan yürürlükte. Müslümanlar sürekli olarak iç savaşlar, etnik arındırmalar, katliamlar, hastalıklar, açlıklar, ekolojik sorunlarla uğraşıyor. Bilmiyorum bu durumu halka anlatmanın daha açık bir yolu var mı?
Saygılar. Oraj POYRAZ, (Özgür Gündem & L2fSIJNoA0xfSNxA)

4 Nisan 2015 Cumartesi

İşte Milliyetçilik, Türklük, Vatan, Millet, İnsan, Bayrak ve Toprak Sevgisi Budur

ABD’deki Türklerden dev adım, dev kampanya...
Turkishny.com
ABD Merkezli “Yönlendirme Komitesi” tarafından hazırlanan ve Ermeni meselesinin (Osmanlı Devleti döneminde Ermenilere soykırım yapıldığına dair yalan, iftira, asılsız kampanya, sahte iddia ve furyaların) tarihi gerçeklere bırakılması mesajını veren ilanlar bir ay boyunca Washington DC'deki 110 otobüs, 30 farklı metro istasyonu ve merkezi konuma sahip 2 dev billboardlarda yayınlanacak.
145 SİVİL TOPLUM KURULUŞU
ABD Merkezli 145 sivil toplum kuruluşu tarafından ortak olarak kurulan “Yönlendirme Komitesi” (Steering Committee) 24 Nisan yaklaşırken “Bizi Birleştirin Bölmeyin” ve “Tarih karar versin” sloganları ile başlattığı, Türkler ve Ermeniler arasında dostluk köprüleri kurulmasını amaçlayan faaliyetleri kapsamında Washington DC’de bir reklam kampanyası başlatıyor.
"BİZİ BİRLEŞTİRİN BÖLMEYİN" & "TARİH KARAR VERSİN"
“Yönlendirme Komitesi” tarafından başlatılan kampanya kapsamında 30 gün boyunca Washington DC'deki 110 otobüs, 30 farklı metro istasyonu ve merkezi konuma sahip 2 dev billboardlarda (Osmanlı Devleti döneminde, Doğu Anadolu bölgesinde Ermenilere soykırım yapıldığına dair asılsız, yalan, iftira, mesnetsiz kampanya, sahte iddia ve furyaların önlenmesi ve son bulması amaçlı olarak)“Bizi Birleştirin Bölmeyin” ve “Tarih karar versin” sloganları taşıyan reklam afişleri yayınlanacak. (Ulusal Haber ve Ulusal Ajans adına girişimci STK'ları yürekten kutlar, tebrik eder, başarılar diler ve alkışlarız.) [CUMA, 3 NISAN 2015 03:14 PM]