Eyyy dünya lideri!
Yunan, adalarımıza el koydu haberin var mı?..
AKP, umursamazlığıyla vatan toprağını da böldü...
Yunan, adalarımıza el koydu haberin var mı?..
AKP, umursamazlığıyla vatan toprağını da böldü...
Yunanistan işgal ettiği iki adamıza
karakol kurdu!..
DİKKAT!.."VATANA İHANET" SUÇU İŞLENİYOR!..
Yunan Kara
Kuvvetleri Komutanı, tek kurşun atmadan işgal ettiği adalarımızdaki askerlerini
teftiş etti. Bunun fotoğraflarını da resmi internet sitesinde yayımlandı. Ülkemizin Güneydoğu’sunda devletin varlığı giderek azalırken,
Ege Denizi’nde ise Kanuni Sultan Süleyman ve 4. Mehmet döneminde
fethedilen, Atatürk ve İnönü’nün Lozan’da vermediği 16 ada ve bir
kayalığı Yunan askerleri tek kurşun atmadan, kolayca işgal etti.Didim’deki
Bulamaç ve Eşek adalarının işgaliyle başlayan gelişmeleri, adalarımızla
ilgili çalışmalarıyla bilinen Milli Savunma Bakanlığı eski Genel
Sekreteri Albay Ümit Yalım, gelişmeleri SÖZCÜ’ye belgelerle şöyle anlattı:
“Türkiye Cumhuriyeti, Tayyip Erdoğan’ın
Başbakanlık görevi sırasında Batı’dan bölünerek tarihinin ilk
ve en büyük toprak kaybını yaşadı. 2004 yılında Yunan Silahlı Kuvvetleri
Türkiye Cumhuriyeti’ne ait toplam 16 ada ve 1 kayalığı teker teker
işgal etti. Erdoğan, TSK’ya işgalin önlenmesi için direktif vermediği
gibi, Yunanistan’a da adaların boşaltılması için bir tek nota bile
verilmedi. İşgale sessiz kalan Erdoğan ve AKP Hükümeti, 17 Aralık
2004’te Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi aldı. Yani müzakere
tarihi, 16 Türk adası ve 1 kayalığın karşılığında alındı.
Pasaportla gidiyoruz
Yunanistan’a alenen verilen adalar ve kayalıklar, 1936 yılında dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin envanterine kaydettirilmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içerisinde bulunan bu adalarda Yunan Bayrağı dalgalanıyor, Yunan askerleri dolaşıyor. İşgal altındaki adalarımıza pasaport ile giriyoruz. Adalarımızın çevresindeki karasularımız Yunan Sahil Güvenlik Botları tarafından hergün ihlal ediliyor.
Yunanistan’a alenen verilen adalar ve kayalıklar, 1936 yılında dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin envanterine kaydettirilmiştir. İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içerisinde bulunan bu adalarda Yunan Bayrağı dalgalanıyor, Yunan askerleri dolaşıyor. İşgal altındaki adalarımıza pasaport ile giriyoruz. Adalarımızın çevresindeki karasularımız Yunan Sahil Güvenlik Botları tarafından hergün ihlal ediliyor.
Burnumuzun dibinde
Bu
şahıslar Türk karasularının 6 mil içinde bulunan adalara nasıl gidiyor?
Türkiye yol geçen hanı mı? Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimiz
korumakla görevli, Türk Deniz Kuvvetleri Doğu Akdeniz Özel Görev
Grubu, Girit Adası’nın etrafındaki 5 Türk adasını neden korumuyor?
Güney Deniz Saha Komutanlığı, Ege Denizi’ndeki 11 Türk adasını ve
1 Türk kayalığını neden korumuyor? Deniz Kuvvetleri Komutanı neden
görevini yapmıyor?
YURTTA ÜÇÜNCÜ BAYRAK
TÜRKİYE topraklarında devletin tek bayrağı olan Türk Bayrağı’nın yanı sıra Güneydoğu’da PKK paçavrasının da bazı illerde dalgalanmasına göz yumulduğunu söyleyerek duruma isyan eden Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım, şöyle konuştu: “16 adamızda da Yunan Bayrağı’nın yurttaki üçüncü bayrak olarak dalgalanmasına seyirci kalıyoruz. Ülkemizde bayrağımızdan başka bayrak dalgalandırmak isteyenler ihanet içindedir. 2004 yılından beri tam 10 yıldır, İzmir Aydın ve Muğla il sınırları içinde Yunan Bayrağı dalgalanıyor ve vatan topraklarında Yunan askerleri dolaşıyor. Buna seyirci kalanlar eninde sonunda bu ihanetin bedelini ödeyecektir.”
TÜRKİYE topraklarında devletin tek bayrağı olan Türk Bayrağı’nın yanı sıra Güneydoğu’da PKK paçavrasının da bazı illerde dalgalanmasına göz yumulduğunu söyleyerek duruma isyan eden Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım, şöyle konuştu: “16 adamızda da Yunan Bayrağı’nın yurttaki üçüncü bayrak olarak dalgalanmasına seyirci kalıyoruz. Ülkemizde bayrağımızdan başka bayrak dalgalandırmak isteyenler ihanet içindedir. 2004 yılından beri tam 10 yıldır, İzmir Aydın ve Muğla il sınırları içinde Yunan Bayrağı dalgalanıyor ve vatan topraklarında Yunan askerleri dolaşıyor. Buna seyirci kalanlar eninde sonunda bu ihanetin bedelini ödeyecektir.”
Engel
olan yok
YUNANİSTAN
Kara Kuvvetleri’nin o dönemdeki komutanı Korgeneral Athanasios
Tselios ve Savunma Bakanı Yardımcısı Konstantinos Davakis, 4 Eylül
2013 tarihinde, Yunan işgali altındaki Kalolimnoz ve Bulamaç adalarını
teftişe gitti. Türk karasuları içindeki adalara helikopterle
inen komutan ile bakan, burnumuzun dibinde kurulan karakoldaki Yunan
askerlerini ziyaret edip hatıra fotoğrafı çektirdi. Ziyaretin
fotoğrafları, Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın internet
sitesine de konuldu.
(REF: Saygı ÖZTÜRK-Ağustos 9, 2014)
***
KONUYLA İLGİLİ BİR BELGE MAKALE'DE BİZDEN!...
(REF: Saygı ÖZTÜRK-Ağustos 9, 2014)
***
KONUYLA İLGİLİ BİR BELGE MAKALE'DE BİZDEN!...
cebr-i işgal mi? peşkeş mi? yoksa!.. vatana ihanet mi?... GERÇEK NE..?..
TÜRK ADA’LARI İŞGAL ALTINDA (*)
Mustafa Nevruz SINACI
Yunanlıların, Ege’de iki Türk adasını (Bulamaç ve Eşek) alenen işgal ederek 2004 yılından bu yana iskâna açıp, turizm amaçlı olarak kullandıklarını ilk kez D[y]P genel başkanı Namık Kemal Zeybek’ten öğrendik. (08 Mayıs 2011)
Zeybek ne demişti?..
“AKP döneminde Eşek Adası ve Bulamaç Adasını Yunanlılar İşgal Etti. (*)
Bu iki adamız, bu iktidar döneminde 2004 ten başlayarak Yunanlılar tarafından yavaş, yavaş işgal edildi. AKP iktidarının bundan haberi oldu. Ama bırakın Bulamaç’ı, bırakın Eşek Adasını, onlar Kıbrıs’tan bile vazgeçmişlerdi. Adetleri olduğu üzere, Kıbrıs’ı Yunan’a peşkeş çekiyorlardı. Şimdi Didim de, burnumuzun dibinde görünen bu iki Ada, şu anda Yunanlıların işgali altında; Ama Kardak'daki Yunan Bayrağı indirilmişti!..
Kardak kayalıklarını, Yunanlılar işgal etmeye çalıştıklarında Türkiye'de bir Başbakan vardı. Bir hanımefendi, Çiller. Kardak kayalıkları işgal edildiğinde ne demişti Tansu Çiller? 'O bayrak ya inecek, ya inecek' Hangi bayrak? Bizim kayalıklarımıza, ada değil, toprak değil, kayalıklarımıza Yunanlılar, Yunan Bayrağı çektikleri zaman Başbakan'ın söylediği sözlerdi bunlardı. 'O bayrak ya inecek ya inecek.' Ne oldu? Bayrak indi mi? İndi…
Peki, o günlerdeki milli duyarlığı, vatan toprakları konusundaki hassasiyeti hatırlayın.
Ve gerçeğe bakın. Gerçek şu: Eşek ve Bulamaç Adalarımızı Yunanlılar işgal etti..
Didim'in karşısında bize ait olan iki ada var. Biri Eşek Adası, öbürü Bulamaç Adası... Bu adalar bütün uluslararası belgelere göre bizim. İngiltere'nin yaptığı haritaya göre de bizim. Başka uluslararası anlaşmalara; Lozan'a göre de bizim. Bakınız 1947'de İngilizlerin yaptığı bir harita ve çizgi var. Eşek adası ve Bulamaç adası Türkiye Cumhuriyeti'nin...
Bunu herkes biliyor. Sadece Recep Tayip Erdoğan bilmiyor.
Bu iki adamız, AKP iktidarında 2004'ten başlayarak Yunanlılar tarafından alenen işgal edildi. İktidarının bundan haberi oldu. Ama bırakın Bulamaç'ı, Eşek Adası'nı, onlar Kıbrıs'tan bile vazgeçmişlerdi. Kıbrıs'ı peşkeş çekiyorlardı. Adetleri olduğu üzere... Şimdi ise, Didim'de, burnumuzun dibindeki bu iki Ada, Yunan işgali altında. Yunanlılar, Eşek Adası'na gittiler ve kilise yaptılar. Yunan Bayrağı çektiler. Kimsenin olmadığı daha kimsenin yaşamadığı yere önce kilise yaptılar, sonra yavaş yavaş yoklaya yoklaya baktılar, Türkiye'de acaba DP, DYP’ mi var? Yoksa başka birileri mi? Baktılar ki tepki yok, birtakım insanları oraya yerleştirdiler. Şimdi Eşek Adası'na biz gidemiyoruz. Bizi sokmuyorlar. Bulamaç Ada'sı da böyle…
Bakınız bir resim daha gösteriyorum. Adaya girdiler, rıhtım ve turistik bölge yaptılar, turlar düzenlemeye başladılar. Adaları Yunan generalleri de zaman zaman teftiş ediyor, hava sahamızı, su ve topraklarımızı ihlal ederek geliyorlar. AKP iktidarının sesi, soluğu çıkmıyor. Bir taraftan Vatan topraklarını satmaktan bahsediyoruz. Hangi satmak? Bu vatan topraklarını peşkeş çekmektir... Buna izin verecek miyiz? İzmirlilerin vicdanına sesleniyorum.
Hani bir karış toprak için kanımızı veririz derdik. Ne oldu? Bunlar gelince Türkiye'de ne değişti? Şimdi bu sözleri beni dinleyen basın yayın organları yoluyla hem Recep Tayip’e hem de bütün Türkiye'ye ilan ediyorum. "Tek başıma, pasaportsuz o adalar çıkacağım.."
Süre veriyorum. Bu süre daralacak ve sonunda Türkiye'yi yönetmek iddiasında olan TC'nin Başbakanı olduğunu; TC'ni yönettiğini iddia eden, hükümet olduğunu söyleyenler eğer gidip bizim bu adalarımızı işgalden kurtarmak için teşebbüse geçmezlerse ben tek başıma gideceğim ve oraya çıkacağım.
Hükümete uyarı: İster muhtıra desinler, eğer bütün uluslararası anlaşmalara göre bizim adalarımızı geri almak, işgalden kurtarmak için sorumlu oldukları bu suçtan geri dönmek için teşebbüse geçmezlerse, ben gideceğim ve adalara çıkacağım. Pasaportsuz, vizesiz gideceğim. 'bu ada benim adamdır' diyeceğim. Bulabilirsem kayıkla, bulamazsam yüzerek gideceğim, adaya çıkacağım. Ama biliyorum ki milletim beni yalnız bırakmayacak.”
Aradan uzun süre geçti. Zeybek adalara çıkamadı, ama AKP’den de bir ses çıkmadı.
VATANA İHANET Mİ?
GAFLET Mİ?
DALÂLET Mİ?
Mustafa Nevruz SINACI
Namık Kemal Zeybek; 08 Mayıs 2011 günü İzmir’de bir açıklama yaparak; Aydın ili, Didim ilçe sınırları dâhilinde bulunan ve Lozan’a göre, TC’ye ait Eşek Adası (Agathonisi) ile Bulamaç Adası (Farmakonisi)’nın; 2004 yılında Yunanistan tarafından işgal edilip, yerleşim ve turizme açıldığını iddia etti. (1)
İddia, sırasıyla; 13 Mayıs 2011 tarihinde Hürriyet Gazetesi ve İnternet sitesinde, (2)
18 Mayıs 2011 tarihinde, Yaşar Anter’in WEB TV, Gündem programında (3) pek çok ayrıntı verilerek yer aldı. Daha sonra Zeybek 25 Mayıs 2011 tarihinde yapılan D. Parti Didim mitinginde, ağırlıklı olarak konuya değindi. (4) Güvenilir ve üye sayısı yüksek e.Posta grubu “açıkistihbarat”, 01 Haziran günü ayrıntılı bir yayın/dağıtım yaparak; Adaların aidiyet, hukuki statü ve mevcut durumları hakkında ‘tatmin edici’ yayın ve açıklamalarda bulundu. (5) Tam 5 gün sonra, Araştırmacı-Yazar Ferudun Özgümüş: “Yunan toprağımızı işgal etti. Ne devlet ne muhalefet ve ne de Genelkurmaydan ses yok” (6) başlıklı bir makale yayınladı. Makalesinde, ilgili, yetkili ve sorumlu makamları hedef alıp sorguladı. Sonra Yeniçağ Gazetesi de (Ferudun Özgümüş’e atıfla) 06 Haziran 2011 tarihinde konuya değindi.
Dünya Türk Kongresi (TURKISH-FORUM)’nin web sitesinde aynı gün benim bir makalemin altına, açıklamalı bir yorum eklendi. (8) Hal böyle olunca ben, otomatikman konu ile alâkadar olmak durumunda kaldım. Zaten de olay ve iddiaları Mayıs başından itibaren takip etmekte idim. Neticede: 07 Haziran 2011 günü A Kanal’dan (Ereğli-Konya) canlı yayın konuğu olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na konuyu sordum. Cevap alamadım. (9)
08 Haziran günü haber tekrar bazı ajanslar tarafından ısrarla duyuruldu. (10)
09 Haziran 2011 Perşembe günü, 4982 Sayılı Kanun gereği Aydın Valiliği’ne resmi bir başvuruda bulunarak açıklama ve bilgi talebinde bulundum. (Başvuru no. 35141) Bu gün 28 Haziran olmasına rağmen henüz bir cevap alamadım. Oysa yasal cevap süresi 15 gündür. Bana halâ cevap verilmedi. Umarım daha fazla gecikmeden cevap verilir ve konu aydınlanır.
GARİP VE EMTERESAN OLAN NE?..
Bu işin en garip, acaip ve muamma tarafı şu ki; İddianın 5 Mayıs 2011 tarihinde ortaya atılmasına, 8 Mayıs’ta kamuoyuna yansımasına, geniş kitlelere duyurulmasına, konu hakkında defalarca yayın yapılmasına, başta Başbakan, İçişleri, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı dâhil pek çok makam, sorumlu kişi ve mercie soru yöneltilmesine rağmen halâ alınmış açık, net, tatminkâr ve dürüst bir cevabın olmayışı!..
Bu ne iş? Ortada vahim bir iddia var. TSK ve hükümet zımmen vatana ihanetle itham ediliyor. Ortada cevap yok, iddiadan alınan, muhatap alan yok. Bu bir gaflet mi? Dalâlet mi? Yoksa gerçekten gizlenmeye ve gözlerden kaçırılmaya çalışılan menfur bir ihanet mi? Başta N. Kemal Zeybek, Demokrat Parti camiası ve bütün Türk milleti’nin bunu bilmek hakkıdır.
ÇOK ÖNEMLİ BİR KATKI & YORUM: “1001 çeşit melânet ile aynı anda mücadele etmek zorunda bırakılan aziz milletimizin 1.derecede hassasiyeti olan Vatan Toprağı konusundaki duyarlılığınıza, kararlı girişiminize ve bilgiyi milletimizle paylaşma yönündeki şahsi gayretinize samimi teşekkürlerimi sunuyorum. Zeybekler diyarı Aydın, umarım bir valisini uğurlamak zorunda kalmaz. Ama görünen o ki, böylesine hayati bir konuda şu ana kadar sessiz ve girişimsiz kalmayı yeğleyen Sn. Vali’nin Mülki İdare Amirliği sıfatı kıytırık üç-beş Yunanlı hokkabaz tarafından düşürülmüştür. Yine umuyorum ki, tüm bu iddialar, bilgiler spekülâsyondur ve yanılan, saçmalayan ben olurum.
Yoksa diğer türlü resmi görevinin geçerliliği tartışılır hale gelen makam yalnızca vali’likle sınırlı kalmaz. İçişleri Bakanı’nı da bağlar, Milli Savunma Bakanı’nı da!. Ve pek tabii ki kabinenin başı Başbakan’ı da… G.K.B.’mızı ise dile bile getirmek istemiyorum…Bu durumda sormadan edemeyeceğim, 2004 yılında AKP iktidarında gerçekleştiği iddia edilen bu işgalin pazarlık, vaat, zorlama, tehdit veya taahhüde dayalı bir arka planı var mıdır?
Yine bu noktada dile getirilmesi şart olan bir diğer iddia da, Türkiye’ye karşı yapılan ve milat sayılan en sert operasyonun 2004 yılında gerçekleştirildiği yönünde…. Tüm bunlar olayların ve iddiaların tarafımdan yorumlanan spekülatif boyutu. Operatif tarafı ise elbette ki TÜRK MİLLETİ’NE aittir. Aynen tarihlerde yazılı olduğu gibi!.… Selam ve sevgi ile, aad”
ŞİMDİ SORUYORUM.
Başta Didim Kaymakamlığı, Aydın Valiliği, Ege Ordu Komutanlığı, İçişleri / Dışişleri Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı; Yani konunun ilgili, etkili, yetkili ve sorumlu muhatapları neden bir açıklamaya yapmaz ve sorulara “tatmin edici” (ÖSYM konusunda olduğu gibi) bir cevap vermezler?
Gerçek nedir?..
Ve gerçekten olayda bir ihmal, ihanet ve hain bir pazarlık var mıdır?
Kaynaklar ve dayanaklar:
(1) Namık Kemal Zeybek, (DP) 08.05.2011 www.haberkritik.net & www.dyp.org.tr
(2) HÜRRİYET, 13 Mayıs 2011, editör & Hürriyet.com.tr
(2) HÜRRİYET, 13 Mayıs 2011, editör & Hürriyet.com.tr
(3) (DHA) Yaşar ANTER, Gündem: 18 Mayıs 2011 + WEB TV
(4) Namık Kemal Zeybek, Didim miting konuşması, 25 Mayıs 2011, www.dyp.org.tr,
(5) E-Posta Grubu: AçikIstihbaratTürkiye www.acikistihbarat.com 01.06.2011
(6) Ferudun Özgümüş <ferudunozgumus@gmail.com> Tarih: 06 Haziran 2011 Konu: Yunan toprağımızı işgal etti. Ne devlet ne muhalefet ve ne de Genelkurmaydan ses yok.
(7) Salim Yavaşoğlu - Yeniçağ Gazetesi, 06 Haziran 2011
(8) TURKISHFORUM/ABD, 06 Haziran 2011 - wordpress@turkishforum.com.tr
(9) 07 Haziran 2011 günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’na soruldu. (Konya-Ereğli, Kanal-a, canlı yayın) Yunan İşgal Etti; AKP ve Genelkurmay'dan Hiç Bir Tepki Gelmiyor?
(10) db.ajans.ankara, 08 Haziran 2011, Basın Haber Bülteni
İçişleri Bakanlığı Aydın Vali’liğine
BASIN // LÜTFEN ACİLEN CEVAP VERİNİZ.
Aydın İl sınırları içinde vaki ve kain ve valilik sorumluluğunda olan, Ege Denizi kıyı yakın şeridindeki EŞEK ve BULAMAÇ adalarının bir süredir Yunan işgali altında olduğu iddia olunmakta ve durum "açıkistihbarat grup başkanlığı tarafından ispatlanmış", DP Genel Başkanı Namık Kemal ZEYBEK başta olmak üzere, pek çok kişi ve kurum tarafından kamuoyuna açıklanmış bulunmaktadır.
Şu hale nazaran; Durumdan birinci derecede sorumlu bulunan Valilik makamınız ve bu sıfatla şahsınız yönünden resmi bilgi nedir? Belgeli ve kapsamlı bir yayın yapılacağından, mümkünse yasal süresinden önce ve ACİLEN; Değilse "yasal süresi içinde" ayrıntılı "mail ve yazılı olarak" cevap verilmesini arz ve talep ederim.
Mustafa Nevruz SINACI
Gazeteci-Hukukçu, Araştırmacı-Yazar, 09 Haziran 2011 – ANKARA
***
4982 Sayılı Kanun gereği yapılan başvurunun tarihi: 09 Haziran 2011 - Sayısı: 35141
From: info@... To: gercek.demokrat@... Date: Thu, 9 Jun 2011 17:48:51 +0300
Subject: İÇİŞLERİ BAKANLIĞI: Bilgi edinme başvurunuz hakkında
Sayın MUSTAFA NEVRUZ SINACI
09.06.2011 tarihinde Aydın Valiliği birimine Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yapmış olduğunuz başvuru birim yetkilisine ulaşmıştır. Kanuni süreç izlenerek başvurunuza yanıt verilecektir. İçişleri Bakanlığı
***
Ege’de tek taraflı Yunan girişimleri! Antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada ve adacıklar
Sözcü gazetesinin 9 Ağustos 2014 günü sürmanşetten verdiği haber, “Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada Adacık ve Kayalık (EGAYDAAK)” sorununu yeniden Türkiye’nin gündemine taşıdı. Ulusal Kanal da bu konu ile ilgili haberler yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin gölgesinde kalan bu haber, aslında daha fazla ilgiyi hak ediyor ama ulusal çıkar odaklı konular, maalesef Türk insanının fazla ilgisini çekmiyor. İçe dönük, çevremize ve dünyaya sırtımızı dönerek yaşamaktan keyif alıyoruz. Bu nedenle etrafımızdaki çemberin giderek daraldığının farkında bile değiliz!
Öncelikle, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, sorunun özü hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor. Uluslararası hukuk gereğince, bir ülkenin belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik hakkı ileri sürebilmesi için bu alanın bir antlaşma ile kendisine devredilmesi gerekmektedir. Hiçbir koşulda otomatik olarak hükümranlık hakkı doğmaz!
Yunanistan’a; Londra (30 Mayıs 1913), Atina (14 Kasım 1913), Altı Büyük Devlet Kararı (13 Şubat 1914), Lozan (24 Temmuz 1923) ve Paris (10 Şubat 1947) antlaşmaları ile isimleri resmen zikredilen, Osmanlı Devleti, Türkiye ve İtalya’ya ait ada ve adacıklar devredilmiştir. Hiçbir ülke Yunanistan’ın bu konudaki egemenlik hakkına karşı çıkmamaktadır.
Ancak Yunanistan bu antlaşmaların bütünüyle dışında, hiçbir antlaşmanın konusu olmayan Ege’deki 150 civarındaki, irili ufaklı ada, adacık ve kayalık hakkında tek taraflı olarak hak iddia etmektedir. Bu çerçevede, kendi ana kıtasına yakın bu tür adalarda herhangi bir faaliyette bulunmazken, Türkiye’ye yakın adalarda devlet uygulaması tabir ettiğimiz, iskele, liman, fener, helikopter pisti, kilise gibi inşa projeleri ile egemenlik iddialarını pekiştirmeye çalışmaktadır. Son dönemlerde işi daha da ileri götürerek bu adalarda askeri faaliyetlerde bulunmaktadır. Sözcü gazetesinin haberine konu olan Bulamaç ve Kalolimnoz adaları EGAYDAAK statüsünde askeri faaliyete konu olan adalar arasındadır.
Sorun, büyük bir tesadüf eseri Figen Akad isimli Türk ticaret gemisinin 25 Aralık 1995 günü Kardak’ta karaya oturması ile Türkiye’nin gündemine girmiştir. Gerginlik, kısa sürede krize dönüşmüştür. Bu krizde Türk Dışişleri Bakanlığı ile Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği arasında nota teatileri yaşanmış ve böylece bu ihtilaf, resmi bir nitelik kazanmıştır. O dönemde izlenen milli politikalar nedeniyle Türkiye, bu sorunda ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemiştir.
Türk Deniz Kuvvetleri, 1996 yılının Ocak ayının sonunda çok kısa süre içinde olaya müdahil olmuş, Kardak adacıkları civarında kısmi deniz kontrolü sağlamış, olaya Yunan Deniz Kuvvetlerinin müdahil olmasını engelleyerek inisiyatifi ele geçirmiştir. Böylece Yunanistan geri adım atmak zorunda kalmış, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasındaki karşılıklı suçlamalar, Yunan basınının manşetlerine taşınmıştır. Bu olay sonrasında Yunan Silahlı Kuvvetlerinin teşkilat yapısında köklü değişikliklere gidilmiştir.
Konu yaşamsal önemdedir. Çünkü ada, adacık ve kayalıkların, 1982’te Karakas’ta imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerine göre kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri bulunmaktadır. Bu konu Türkiye ile Yunanistan arasındaki karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi ihtilaflı sorunların çözümüne de tesir edecekti. Türkiye’nin bu hakkından vazgeçmesini gelecek kuşaklar asla affetmez!
Ege’de zaten adil olmayan bir düzenleme ile kendi karasularına neredeyse hapsedilen Türkiye, bu konuda da geri adım attığı takdirde, Ege’de boğulma riski ile karşı karşıya kalacaktır.Üzülerek söylemeliyim ki konunun önemini kavrayamayan Türk basını, “birkaç kayalık için sorun çıkarılır mı?” türünden yüzeysel yaklaşımlarla kamuoyu oluşmasını engellemektedir.Türk sineması da bu konu ile alay eden filmler çevirmiştir. (Özcan Deniz’in başrolde olduğu filmde bir kayalık nedeniyle Türk-Yunan ihtilafı doğar. Tam da çatışma arifesinde deprem neticesinde ada sulara gömülür ve sorun hallolur!) Benzer bir sorun için Çin ve Japonya’nın neredeyse savaş noktasına geldiği ve ABD’nin Japonya lehine müdahale seçeneklerini tartıştığı unutulmamalıdır.
Yunanistan, devlet ve basın olarak bu konuda Yunan ulusunu dinamik ve canlı tutarken, Türkiye’de bu sorun Türk milletinden gizlenerek kapalı kapılar ardında müzakere edilmektedir. Yunan devlet adamları, basın karşısında kendi görüşlerini cesurca savunurken, Türk devlet adamlarının ne söyledikleri anlaşılamamaktadır.
Kardak’ta 20 yıl önce kükreyen Türkiye, daha büyük olaylar yaşanırken niçin şimdi kuzuların sessizliğine bürünmüş! Bu durumun oluşmasında Ergenekon, Balyoz gibi davaların bir rolü olabilir mi? Her şeye rağmen Türkiye, bir an önce bu konudaki ulusal politikasını belirlemeli, meseleye yönelik tezlerini uluslararası kamuoyuna duyurmalı ve bu tezleri destekleyecek siyasi ve stratejik tedbirleri uygulamaya koymalıdır. Devletimizden, en az Güneydoğu’da olduğu kadar, cesur adımlar atmasını bekliyoruz!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr
Öncelikle, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, sorunun özü hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor. Uluslararası hukuk gereğince, bir ülkenin belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik hakkı ileri sürebilmesi için bu alanın bir antlaşma ile kendisine devredilmesi gerekmektedir. Hiçbir koşulda otomatik olarak hükümranlık hakkı doğmaz!
Yunanistan’a; Londra (30 Mayıs 1913), Atina (14 Kasım 1913), Altı Büyük Devlet Kararı (13 Şubat 1914), Lozan (24 Temmuz 1923) ve Paris (10 Şubat 1947) antlaşmaları ile isimleri resmen zikredilen, Osmanlı Devleti, Türkiye ve İtalya’ya ait ada ve adacıklar devredilmiştir. Hiçbir ülke Yunanistan’ın bu konudaki egemenlik hakkına karşı çıkmamaktadır.
Ancak Yunanistan bu antlaşmaların bütünüyle dışında, hiçbir antlaşmanın konusu olmayan Ege’deki 150 civarındaki, irili ufaklı ada, adacık ve kayalık hakkında tek taraflı olarak hak iddia etmektedir. Bu çerçevede, kendi ana kıtasına yakın bu tür adalarda herhangi bir faaliyette bulunmazken, Türkiye’ye yakın adalarda devlet uygulaması tabir ettiğimiz, iskele, liman, fener, helikopter pisti, kilise gibi inşa projeleri ile egemenlik iddialarını pekiştirmeye çalışmaktadır. Son dönemlerde işi daha da ileri götürerek bu adalarda askeri faaliyetlerde bulunmaktadır. Sözcü gazetesinin haberine konu olan Bulamaç ve Kalolimnoz adaları EGAYDAAK statüsünde askeri faaliyete konu olan adalar arasındadır.
Sorun, büyük bir tesadüf eseri Figen Akad isimli Türk ticaret gemisinin 25 Aralık 1995 günü Kardak’ta karaya oturması ile Türkiye’nin gündemine girmiştir. Gerginlik, kısa sürede krize dönüşmüştür. Bu krizde Türk Dışişleri Bakanlığı ile Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği arasında nota teatileri yaşanmış ve böylece bu ihtilaf, resmi bir nitelik kazanmıştır. O dönemde izlenen milli politikalar nedeniyle Türkiye, bu sorunda ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemiştir.
Türk Deniz Kuvvetleri, 1996 yılının Ocak ayının sonunda çok kısa süre içinde olaya müdahil olmuş, Kardak adacıkları civarında kısmi deniz kontrolü sağlamış, olaya Yunan Deniz Kuvvetlerinin müdahil olmasını engelleyerek inisiyatifi ele geçirmiştir. Böylece Yunanistan geri adım atmak zorunda kalmış, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasındaki karşılıklı suçlamalar, Yunan basınının manşetlerine taşınmıştır. Bu olay sonrasında Yunan Silahlı Kuvvetlerinin teşkilat yapısında köklü değişikliklere gidilmiştir.
Konu yaşamsal önemdedir. Çünkü ada, adacık ve kayalıkların, 1982’te Karakas’ta imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerine göre kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri bulunmaktadır. Bu konu Türkiye ile Yunanistan arasındaki karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi ihtilaflı sorunların çözümüne de tesir edecekti. Türkiye’nin bu hakkından vazgeçmesini gelecek kuşaklar asla affetmez!
Ege’de zaten adil olmayan bir düzenleme ile kendi karasularına neredeyse hapsedilen Türkiye, bu konuda da geri adım attığı takdirde, Ege’de boğulma riski ile karşı karşıya kalacaktır.Üzülerek söylemeliyim ki konunun önemini kavrayamayan Türk basını, “birkaç kayalık için sorun çıkarılır mı?” türünden yüzeysel yaklaşımlarla kamuoyu oluşmasını engellemektedir.Türk sineması da bu konu ile alay eden filmler çevirmiştir. (Özcan Deniz’in başrolde olduğu filmde bir kayalık nedeniyle Türk-Yunan ihtilafı doğar. Tam da çatışma arifesinde deprem neticesinde ada sulara gömülür ve sorun hallolur!) Benzer bir sorun için Çin ve Japonya’nın neredeyse savaş noktasına geldiği ve ABD’nin Japonya lehine müdahale seçeneklerini tartıştığı unutulmamalıdır.
Yunanistan, devlet ve basın olarak bu konuda Yunan ulusunu dinamik ve canlı tutarken, Türkiye’de bu sorun Türk milletinden gizlenerek kapalı kapılar ardında müzakere edilmektedir. Yunan devlet adamları, basın karşısında kendi görüşlerini cesurca savunurken, Türk devlet adamlarının ne söyledikleri anlaşılamamaktadır.
Kardak’ta 20 yıl önce kükreyen Türkiye, daha büyük olaylar yaşanırken niçin şimdi kuzuların sessizliğine bürünmüş! Bu durumun oluşmasında Ergenekon, Balyoz gibi davaların bir rolü olabilir mi? Her şeye rağmen Türkiye, bir an önce bu konudaki ulusal politikasını belirlemeli, meseleye yönelik tezlerini uluslararası kamuoyuna duyurmalı ve bu tezleri destekleyecek siyasi ve stratejik tedbirleri uygulamaya koymalıdır. Devletimizden, en az Güneydoğu’da olduğu kadar, cesur adımlar atmasını bekliyoruz!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr
MEĞER ADALAR
YanıtlaSil“TARTIŞMALI”
İMİŞ!..
Mustafa Nevruz SINACI
Kuşadası açıklarında bulunan Eşek ve Bulamaç adalarının aidiyeti ile hali hazır Yunan işgali altında olmalarının nedeni hakkında “bilgi edinme” mücadelem aylardır sürüyor. Şu an itibarıyla elde ettiğim bilgi sadece adaların tartışmalı statüde olduğuna dair. Mademki statüleri bu, o halde 2000’li yıllarda TC vatandaşları adalara pikniğe gidilebilir iken şimdi fiili ve cebri işgal’e niçin seyirci kalınıyor. Mesele nedir. İşte gelen bilgiler ve son başvurum.
Umarım bu ‘milli davaya’ sahip çıkılır, sır perdesi aralanır, kirli oyunlar ortaya çıkar.
“Dışişleri Bakanlığı’na, Ankara
Aşağıda bahse konu, müteaddit ve mezkür müracaatlarıma rağmen, yeterli ve gerekli “tatminkâr" cevap alamadığım EŞEK ve BULAMAÇ adaları hakkında; Mümkün olan en kısa sürede "açık, doğru, dürüst ve net" cevap (bilgi) verilmesini; önemle arz ve talep eylerim.
Saygılarımla. Mustafa Nevruz SINACI
Tarih: 03 Eylül 2011/Sayı: 768704, Ankara
Bilgi ve ekler: bimer@basbakanlik.gov.tr
*
T.C. Kuşadası Kaymakamlığı
Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu
Sayı: B054VLK4095601/622.01/2202
Konu: Mustafa Nevruz SINACI
Tarih: 23 Ağustos 2011
*
Sayın Mustafa Nevruz SINACI
İlgi: 29 Temmuz 2011 tarih ve 5399 sayılı yazınız.
İlgi tarih ve sayılı yazınız ekinde göndermiş olduğunuz başvuruya istinaden Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığından gelen cevabi yazı ilişikte sunulmuştur.
Bilgilerinizi arz ve rica ederim.
Mustafa ESEN, Kaymakam
Ek: Yazı örneği (1 sayfa)
*
T.C. Sahil Güvenlik Komutanlığı
Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı
Bakraklı/İzmir
HRK: 3700-33168-11/Hrk. Eğt.
Tarih: 17 Ağustos 2011, Konu: Bilgi Edinme Talebi.
KUŞADASI KAYMAKAMLIĞI’NA
İLGİ: a) Kuşadası Kaymakamlığı’nın 01 Ağustos 2011 gün ve sayı: BO54VLK4095601/622.01./1950 sayılı “Mustafa Nevruz SINACI” konulu yazısı.
b) Kuşadası Kaymakamlığı’nın 01 Ağustos 2011 gün ve sayı:
BO54VLK4095601/622.01./1955 sayılı “Mehmet Ali AKIN” konulu yazısı.
1. Mustafa Nevruz SINACI ve Mehmet Ali AKIN isimli şahısların 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde EŞEK ve BULAMAÇ adaları hakkında bilgi edinme talebinde bulundukları ilgi(a:b) yazı ile bildirilmiştir.
2. BU KAPSAMDA: Bahse konu şahısların bilgi edinme talebinde yer alan EŞEK ve BULAMAÇ Adaları’nın aidiyeti “TARTIŞMALI ADALAR” statüsünde olmasından dolayı talebe ilişkin cevabın Dışişleri Bakanlığınca verilmesinde fayda mütalâa edildiğinden, anılan şahısların söz konusu bilgi edinme taleplerini Dışişleri Bakanlığına yapması yönünde bilgilendirilmeleri hususunu, gereği ve bilgilerinize arz ederim.
İmza: SG EGE DENİZ BÖLGE KOMUTANI NAMINA
Levent ERGİN, Dz. Alb., Hrk. Şb. Md.”