25 Nisan 2016 Pazartesi

7 PKK’LI LEJYONER KESKİN NİŞANCI ERMENİ ORDUSUNUN KADROLU KOMANDOSU ÇIKTI

YARDIM VE YATAKLIK EDEN "VATAN HAİNLERİ" KAHROLSUN!..
7 PKK LEJYONERİ KESKİN NİŞANCI; DÜŞMAN (ERMENİ) ORDUSUNUN KADROLU KOMANDOSU ÇIKTI...
(25 Nisan 2016 Pazartesi; Ulusal Ajans & Ulusal Haber)
Ermeni terör örgütü Asala’nın devamı PKK’ya karşı yapılan operasyonlarda etkisizleştirilen 7 keskin nişancı Ermeni ordusunda görevli, rütbeli ve kadrolu komando çıktı. Güneydoğu’da terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarda etkisiz hale getirilen teröristlerden 7 sniperın (keskin nişancı) Ermeni ordusunda komando olduğu belirlendi. Ermeni terör örgütü Asala ile PKK arasındaki derin bağa dikkat çeken Uluslararası terör uzmanı, emekli subay ve Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşin, operasyonların sürdürüldüğü Güneydoğu’dan kendisine ulaşan ilginç bilgileri paylaşırken, "Asala bitmedi. Silahlı terör hareketi, PKK’ya dönüştü. Ben de bölgede subay olarak görev yaptım. PKK’nın bazı birimleri, Asala’dan oluşuyor. Son iki üç aylık çatışmalarda ölen sözde PKK sniperlarının yedisi, Ermeni komandosu. Hatta, etkisiz hale getirilen Ermeni askerlerin cenazelerinin Ermenistan’a gidememesi Ermenistan ile PKK arasında sorun oldu" dedi.
KİRLİ İŞBİRLİĞİ

Prof. Dr. Caşin, şu anda dünyanın en büyük 17 ekonomisi olan Türkiye’nin 2023’te ‘İlk 10’a girmeyi’hedeflediğine vurgu yaparak PKK, PYD ve Asala’nın, Türkiye’nin büyümesini engellemeyi amaçladığını söyledi. Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyaretinde PKK/PYD/Asala bağlantısına dikkat çektiğini hatırlatan Prof. Dr. Mesut Caşin, "Türkiye-Ermenistan ve PKK/PYD sorunlarını, bir arada değerlendirmek gerekiyor. Bu örgütlerin birlikte hareket etmesi bu gerçeği doğruluyor" diye konuştu.
PKK ASALA TERÖR ÖRGÜTÜ VE TÜM GERÇEKLER
Pkk aslında Ermeni terör örgütü Asala nın bir uzantısı olduğu gerçeği artık kamuoyunda iyiden iyiye konuşulmaya başlandı. Peki Asala ne, PKK kim amaçları neler….Kürt ve Türklerden beklentileri neler.Türkiye’yi nasıl bir oyunun içine sokmaya çalışıyorlar. İşte her vatandaşımızın bilmesi öğrenmesi gereken gerçekler ilk kez FİB Haber de… Mutlaka okumalısınız ve bu gerçekleri bilmelisiniz. Pkk aslında Ermeni terör örgütü Asala nın bir uzantısı olduğu gerçeği artık kamuoyunda iyiden iyiye konuşulmaya başlandı. Peki Asala ne, PKK kim amaçları neler….Kürt ve Türklerden beklentileri neler.Türkiye’yi nasıl bir oyunun içine sokmaya çalışıyorlar. İşte her vatandaşımızın bilmesi öğrenmesi gereken gerçekler ilk kez FİB Haber de…
Mutlaka "BU ARAŞTIRMAYI" okumalısınız ve gerçekleri bilmelisiniz.        
VARAN 2 - 
FİB HABER
Pkk’lıların Aslında Ermeni Kürtlerin İse Esasında Türkmen Olduğunu Biliyor muydunuz… Türkiye üzerinde oynanan oyunlar ve gizli planlar şüphesiz ülkemizde haçlı zihniyetinden günümüze kadar gelmektedir… ASALA'nın ardındaki sır Türkiye bir ağaçtır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak.Eğer Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başlar... " Aslında bize unutturulmuş yada unutturulmaya çalışılan tarihimiz o kadar önemli gerçekleri içerisinde barındırıyor ki. Dünü olmayanın yarını da olmaz. Dünü unutursak yarına güvenle asla bakamayız.Bu yüzden bu konuyu tarihsel zincirlerin birer halkası olarak değerlendirmeliyiz.Dün ne oldu bugün ki yaşananların gerçekte sebepleri nelerdir sorularına her zaman tarih ışık tutacaktır. Bizde konumuzu fazla değil bundan 4 sene öncesine gidiyoruz. Yıl 2008 ve Kayseri de bir sempozyumda o dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun açıklamalarına götürüyoruz.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun o açıklamaları o dönemde ortalığı kasıp kavurmuştu.
Sırada yeni tezler var. Peki Halaçoğlu ne söylemişti gelin isterseniz önce bir hatırlayalım: “ Halaçoğlu’nu doğrulayan Prof. Salim Cöhce, “Türkiye’de Araplaşan binlerce Ermeni var.” diyor.” Prof. Halaçoğlu, o gün Kayseri’de şu sözleri sarf etmişti : “Müslümanlığı kabul etmiş ve kendisini Türk olarak kabul etmiş insanlar gelip Anadolu’ya yerleşmiştir. Dolayısıyla bunları bir mozaik olarak kabul etmek, farkına varmadan ülke içerisinde de birtakım gruplaşmalara neden olmaktadır. Bu konuda özellikle siyasetçilerin çok dikkatli olması gerekir. Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz insanların aslında yapısal olarak ‘Türkmen asıllı’ olduğunu, ‘Kürt-Alevi’ olarak bilinen vatandaşların ise ‘Ermeni kökenli’ olduğunu gördük. Ülkeyi bölmeye çalışan TİKKO ve PKK terör örgütlerinin içinde yer alan insanların birçoğu Ermeni dönmesi Kürtlerden oluşuyor. TİKKO ve PKK hareketi bizim bildiğimiz gibi Kürt hareketi değildir.”   Özellikle dış mihrakların beslediği bazı emellerine ulaşmak için ermeni gizli örgütü Asala ile başlayan serüven bu günlerde pkk ile devam ediyor. Pkk leşleri içinde ermeni Asala’nın bozguna uğraması ile ilgili olarak;
AKSİYON GÜNDEME GETİRMİŞTİ  
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na en büyük tepki Alevi ve Kürtlerden geldi; daha sonra bazı aydınlardan… Bunun üzerine ikinci bir açıklama yapma gereğini duydu TTK Başkanı: “Bütün Kürtler Türkmen’dir ya da bütün Alevi Kürtler, Ermeni kökenlidir demedim. Bu oran Kürtlerin yüzde 30’u kadardır… 1915’te sürülmemek için Müslümanlığa geçen Ermenilerin sayısı 1920’lerde 100 bin kadardı... 1936-37 yıllarında ise devlet bu kişileri ev ev tespit etmişti. Listeler elimde. Devlet isterse açıklarım…”   Bu ‘resmî’ ifadelerle birlikte, öteden beri söylenen; ancak pek dillendirilmeyen “içimizdeki Ermenilerin” varlığı da ‘resmen’ deşifre edilmiş oldu. Zaten tartışmalar da daha çok bu noktaya kilitlendi. Kürt-Alevilerin önemli bir kısmının “Ermeni dönmeler” olduğunun söylenmesi de önemli bir husus. Aslında Aksiyon dergisi bu konuyu daha önce gündeme getirmiş, sesiz bir tartışmanın ve bir sorgulamanın başlamasına öncülük etmişti. Dergimizin 577. sayısına kapak olan “Anneannem bir Ermeniydi” ve 634. sayıdaki “ Cinayet Kripto Ermeniler için milat” haberleri önemli bir kaynak olarak kayıtlara geçmişti. Ermeni gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra Aksiyon’a konuşan İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Cöhce, Halaçoğlu’nun yeni gündeme getirdiği konuyu o tarihlerde şöyle özetliyordu: “Türkiye’de kendini gizleyen 80 ila 100 bin civarında Ermeni var… Ermeniler daha çok Kürt ve Alevilerin içinde gizlendiler.”    
AMERİKALILAR DA DOĞRULUYOR  
Prof. Dr. Salim Cöhce bu kez başka bir tezi gündeme getiriyor: Türkiye’de Araplaşan binlerce Ermeni var.” Prof. Cöhce, “Yusuf Halaçoğlu’nun söyledikleri doğrudur ve yeni bir şey değildir. Bilinen; ancak kimsenin açıklamadığı şeylerdir.” diye başlıyor söze. Bu konuda kendilerinin artık birtakım “yeni açıklamalar” yapması gereğine işaret eden Cöhce şöyle konuşuyor: “Kripto Ermenilerle ilgili yıllardır sürdürğümüz çalışmalarda bu konuları daha önce gündeme getirmiştik. Bunlar bizim uydurduklarımız değil. O tarihlerde Amerikalı temsilcilerin kayıtlarında da bunlar var. Erzurum’da 500 bin Ermeni’yi Kürtler sakladı. Aynı şekilde Tunceli’de 50 bin Ermeni yine buradaki Aleviler tarafından saklandı. Kürt Aleviler bunlardır. Varto ve Hınıs’ta da aynı durum olmuştur. Birçok yerde bu var. 1841-1863 tarihleri arasında Amerikan misyonerlerin yaptığı araştırmalar var. Etnik ve dinî kökene dayalı bir çalışma bu. Burada kim kimdir, nedir tespit ediliyor. Hatta Amerikalılar bu amaçla Atatürk Üniversitesi’nin Van’da kurulmasını istiyorlar. Daha rahat araştırmalar yapmak için. Ancak Demokrat Parti üniversitenin Erzurum’da kurulmasını sağlıyor.”   Sadece Ermenilerin Kürt-Alevi olmadığını veyahut Kürtleşmediğini vurguluyor Prof. Dr. Salim Cöhce: “Binlerce Ermeni aynı zamanda Araplaştı. Siirt, Hatay, Urfa, Mardin gibi yerlerde yaşayanlar, kendilerini Arap kimliği içinde gizlediler. Bunlar bugün Arapça konuşuyor ve kendilerini dışarıya Arap olarak gösteriyor. Tehcire Gregoryan Ermenileri tâbi oldu. Protestan ve Katolik Ermeniler bundan çok az etkilendi.” Prof. Cöhce, Araplaşan Ermenilerle birlikte “Süryanileşen Ermenilerin” de olduğunu sözlerine ekliyor.    
TERÖR ÖRGÜTLERİNDEKİ GİZLİ ERMENİLER  
TTK Başkanı Prof. Halaçoğlu’nun dikkat çektiği diğer bir nokta ise TİKKO ve PKK terör örgütlerinin içinde yer alanların birçoğunun “Ermeni dönmesi Kürtler” olduğuydu. Tartışma, bu sözler üzerine daha da alevlendi. Peki Halaçoğlu haklı mıydı?   Türkiye’nin terör tarihinde gizli veya Kripto Ermenilerin olduğu, terör örgütlerinde de Türkiye karşıtı Ermenilere büyük sempati duyulduğu bir gerçek. Bölücü Ermeniler en fazla PKK içerisinde yer aldı. İmralı’da tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan, ikinci kez devlet başkanı seçilmesi sonrasında Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan’a 10 Nisan 1998’de gönderdiği mektupta, 1915 tehcirini soykırım olarak tanıdıklarını bildiriyordu. Öcalan’a göre Ermeni soykırımı, Hitler’in Yahudi soykırımı için de önayak olmuştu. Aynı şekilde PKK’ya yakınlığıyla bilinen Avrupa’daki sözde “Kürdistan Parlamentosu” da Nisan 1997’de aldığı bir kararla Ermeni tehcirini “soykırım” olarak tanımıştı. Kararda ilginç bir şekilde, Hamidiye Alayları ile korucu sistemi arasında bağlantı kurulup, günümüzde de Kürtler ve Aleviler’e yönelik “soykırım” yürütüldüğü iddia edilmişti.   PKK içerisinde yer alan “Ermeni dönmeler” ve “gizli Ermeniler” ile örgüt arasında sıkı bağ bulunuyor. PKK Başkanlık Konseyi üyesi Nuriye Kespir, Merkez Komite üyeleri Bekir Bakırcıoğlu ve Musa Haciyav’ın da sözü edilen Ermenilerden olduğu biliniyor.    
ÖCALAN-TİKKO-ASALA BAĞLANTISI  
TİKKO’daki Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantı, karşılıklı menfaat ilişkisine dayanıyor. Ermeniler terör örgütü mensuplarına yardım ettiği gibi, militanlar da Ermenilere yardım ediyor. Bu anlamda bir dönem faaliyette olan ASALA ile PKK ilişkisi bir tesadüf değil. Adapazarı’nda öldürülen uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk, ASALA konusunda ön plana çıkan bir isim. Diyarbakır Lice nüfusuna kayıtlı Cantürk’ün annesi, Hatun Demirciyan isimli bir Ermeni. Cantürk’ün yasadışı yollardan elde ettiği paraları önce ASALA, sonra PKK’ya aktardığı, PKK’nın kaçırdığı uyuşturucuyu dünya piyasalarına pazarladığı ileri sürülmüştü. Abdullah Öcalan İmaralı’da görülen duruşmasında ASALA ile 1980’lerde birlikte hareket ettiklerini ve toplantı düzenliklerini aktarıyor. Amerika’da yayımlanan Armenian Struggle dergisinde 1985’te çıkan bir makalede de ASALA yandaşlarının şu ifadelerine yer veriliyor: “Türk askerlerine karşı Kürt kardeşlerimizle omuz omuza verdiğimiz mücadelede bir üst düzey militanımızla 22 savaşçımızı yitirdik. Kürt kardeşlerimizle beraber silahlı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Şimdilik toparlanmak için daha geri mevzilere çekileceğiz; ancak bir süre sonra Kürt savaşçılarla eylemlerimizi Anadolu’nun içine kadar taşıyacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”    
SOL TERÖR İÇİNDEKİ KRİPTO ERMENİLER  
Tıpkı PKK’da olduğu gibi birçok sol örgütte de lider seviyesinde Ermeniler var. Türkiye Komünist Partisi-Marksist/Leninist (TKP/ML)’nin askerî kanadı olarak ortaya çıkan terör örgütü TİKKO’da çok sayıda Ermeni’nin varlığı dikkat çekiyor. Ermeni-Hıristiyan Garbis Altınoğlu, TKP/ML örgütünün teorisyenliğini ve genel sekreterliğini yaptı. TİKKO’ya yakın internet sitelerinde hâlâ yazıları yayımlanıyor. 1946 doğumlu Garbis Altınoğlu, Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi Bölümü mezunu. Babası Ohannes Altınoğlu da 1957’de Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile İslam olan dinini Hıristiyan olarak değiştirmiş.   Ermeni asıllı bir diğer TİKKO mensubu ise Orhan Bakır (Armanek Bakırcıyan) idi. Bakırcıyan, 12 Eylül öncesi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okurken arkadaşı Hrant Dink ile birlikte Surp Haç Lisesi’nde belletmen olarak görev yapıyordu. Bakırcıyan daha sonra Hrant ve arkadaşı Stefan ile sol örgütlere katılma kararı aldı. Ancak Ermeni oluşları işlerini zorlaştırmasın diye Hırant, Fırat; Stefan, Murat; Armanek ise Orhan adını aldı. Dağa çıkan ve sonraki yıllarda Ali Ağa koduyla Tunceli ve civarında terör estiren Armanek, nam-ı diğer Orhan, o bölgedeki gizli Ermenilerle temas kurmayı başardı. 1978’de askerî bir operasyon sırasında öldürüldü. 1988’de İzmit yakınlarında bir TİKKO evini basan güvenlik güçleri, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Manvel Demir’i yaralamış; ancak Manvel kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Demir, Ömer kod adıyla TKP/ML’nin İstanbul İl Sekreterliği görevini yürüttü. TİKKO’nun Zeytinburnu sorumlusu Aziz Demirel de Ermeni asıllı idi.  
KÜRT İSYANLARINDA DA VARLAR
Ermeniler ile isyancı Kürtlerin ilişkisi bazı bölgelerde belirgin olarak ortaya çıkıyor. Tunceli, Hozat, Ovacık, Çemişgezek, Mazgirt, Pülümür, Elazığ, Tercan, Dicle, Erzincan ve Sivas bu yerleşim yerlerinin başında geliyor. Bunda tehcir sırasında yaklaşık 20 bin kadar Ermeni’nin, Alevi ve Alevi Kürtlerin yaşadığı sarp dağlarla çevrili Dersim aşiretlerine sığınması etkili oldu. Buradaki Ermeniler daha sonra civara yayılarak biraz da intikam hissiyle Kürt isyanlarında aktif görev aldı. Dersim İsyanı’nın başlamasına bir Ermeni start verdi. Ermenilerin isyancı Kürtlerle bağlantısı günümüzde hâlâ birçok noktada esrarını koruyan Ağrı ve Dersim isyanlarında belirgin şekilde karşımıza çıkıyor. Ağrı isyanı için Ermeni Taşnak örgütünün bir temsilcisinin Ağrı’ya geldiği biliniyor. Zilan Kürtleri arasında iyi tanındığı için “Ermeni Zilan” lakabını alan Ardeşir Muradyan, isyanın silahlı kanadı komutanları arasında yer alır. 1937’de Dersim isyanının fitilini de Kahmut Köprüsü’nü yakan Ermeni asıllı Demirci Mustafa ateşler. Demirci Mustafa Ateş, 1993’te 84 yaşındayken asıl dini olan Hıristiyanlığa döner. Tunceli merkez nüfusuna kayıtlı Mustafa Ateş 1979’da ismini Marcelo, dinini de Hıristiyanlık olarak değiştirir; ancak 1992’de tekrar İslamiyet’e geçer.  
BAZI İLLERDEKİ KRİPTO ERMENİLER  
Şehirlere göre Kripto Ermeni sayısı ve ‘resmî’ durumu: 
Diyarbakır Bin aile (Kürt, Süryani ve Alevi)   Malatya 3 bin 655 aile (Kürt-Alevi)   Kayseri 5 bin aile (Türk)   Elazığ Bin aile (Kürt, Alevi)   Van 4 bin aile (Kürt)   Tunceli 2 bin aile (Kürt-Alevi)   Şanlıurfa 3 bin 500 aile (Kürt, Arap)   Siirt 1200 aile (Arap, Kürt-küçük bir kısmı)   Hatay 1100 aile (Arap)   Bitlis 200 aile (Kürt)   Erzurum 3 bin aile (Kürt, Alevi, Türk-küçük bir kısmı)   Erzincan 1300 aile (Alevi, Kürt)   Sivas 2 bin aile (Kürt, Alevi)   Mardin 1500 aile (Arap)   K.Maraş 3 bin aile (Kürt, Alevi)   Adıyaman 1600 aile (Kürt)   Adana 2 bin aile (Kürt, Arap, Alevi) * Bu veriler değişik kuruluş ve araştırmacıların devam eden çalışmalarından alınmıştır. Sayılar, tespit durumuna göre değişime açıktır.
KÜRT YAZAR ÜMİT FIRAT: 
ERMENİLEŞEN KÜRTLER DE VAR
“Profesör Halaçoğlu’nun açıklamaları Türk Tarih Kurumu tezinin ve Güneş Dil Teorisi’nin iflası anlamını da taşıyor. Bu teze göre herkes Türk soyundan geliyordu. Afet İnan gibilerin çalışmaları artık rafa kaldırılıyor. Halaçoğlu’nun söylediği Ermenilerin, Kürt Alevi olması, Kürtleşmesi doğaldır ve doğrudur. Kendilerini kurtarmak için öyle göstermişler ve zamanla benimsemişler. Tersi bir durum söz konusu; Kürtlerin bazıları da Ermeni olmuştur. Batı’da da değişenler oldu. Türkiye’de herkesin dosyası vardır. Bu bilgiler devletin elinde. Ama bazıları aleyhte kullanıyor. Bu doğru bir çıkarım değil. Devlet kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Alparslan Türkeş için Van’dan göçen bir Ermeni ailesinin çocuğu dediler. Siyasette bu kullanıldı. Başkaları için de çok yakıştırmalar oldu. Çevremizde yakın akrabamızda geçmişte Ermeni genç kızlarla evlenenler oldu. Kızlar Müslüman olmak zorundaydı. Bu Ermeniler Ermeni olduklarını gizlediler. Ancak ortam yumuşayınca özlerine sahip çıktılar. Benim babaannem, anneannem bir Ermeniymiş demeye başladılar. Ben Kığlılıyım (Bingöl) demeye çekiniyordum. Benim mensup olduğum Kığlı ilçesi ve onun çevresindeki yerleşim yerlerinde pek çok ailede Ermeni gelinler vardır. Benim kuzenimin de anneannesi Ermeniydi.”  
İşte bu açıklamalar aslında ortada oynana oyunun en açık realitesidir. Zira yapılan araştırmalar Asala ile başlayıp pkk tikko gibi farklı isimlerde devam eden bir takım terör örgütü grupların temelinin aynı olduğunu gösteriyor.Yine bu önemli araştırma aslında Kürtlerin bir Türk Son Asala örgütüyle amacına ulaşamayan ve hüsrana uğrayan ermeni terör örgütü grubunun, Ermenilerin intikam ve sinsi oyunları nedeniyle Kürt savunuculuğu rolüyle pkk adıyla kurdukları yeni terör örgütüyle “Türk-Kürt” kardeşliğini dünden bugüne bozmaya ve yıkmaya çalışmışlardır. Sinsi oyunun birer parçası olarak özellikle cahil Kürt vatandaşlarımızı kendi emelleri için kullanırlarken yine cahil Türk vatandaşlarımıza da ara bozucu nefret ve nifak tohumları atmaya çalışmışlardır. ASALA-PKK el ele Ermeni terör örgütü ASALA'nın, terör örgütü PKK ile ortak hareket ettiği ortaya çıkması da aslında bir çok şeyi tüm gerçekliği ile ortaya koymaya yetiyor. Asala örgütü Nedir? Amacı Nedir…
ASALA (İngilizce: Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia tamlamasının kısaltmasıdır; Ermenice: Հայաստանի ազատագրության հայ գաղտնի բանակ Hayastani Azatagrut'yan Hay Gaghtni Banak) veya tam adı ile Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu, 1973 ve 1985 yılları arasında, Türkiye dahil 16 farklı ülkede Türk ve diğer mülki ve diplomatik hedeflere karşı terör eylemlerinde bulunmuş solcu ve aşırı milliyetçi Ermeni terör örgütü. Bir çok kaynaklarda (kimi tarafsız kaynaklar da dahil olmak üzere) terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. 1980-1990 yıllarında ABD'nin terör örgütü listesinde de yer almaktaydı. Tarihi 1975 yılında Lübnan İç Savaşı esnasında, Beyrut şehrinde, sempatizan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin yardımı ile Agop Agopyan tarafından kurulmuştur. Agopyan'a göre, örgütün temel amaçları Ermeni ilkesininin dünya kamuoyuna tanıtılması ve yurtdışı Ermeni toplumunda milliyetçi duygunun yükseltilmesi olmuştur. ASALA özellikle bağımsız bir Ermenistan kurmak, Ermeni Soykırım iddialarını Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine kabul ettirmek, tazminat ödettirmek ve iddia edilen Ermeni vatanına topraklarını devrettirmek için çalışmıştır. ASALA militanları bir dönem Yunanistan ve Suriye İstihbarat servislerinin her türlü eğitim, öğrenim ve lojistik destek kolaylıklarından yararlanmışlardır. Terör örgütü olarak tanınması ASALA, 1980 yıllarında ABD tarafından resmi olarak terör örgütü listesine alınmıştır[11]. Fakat, 1985 yılından sonra aktif olmayan ASALA, ABD'nin 2001'de hazırladığı "Yabancı Terörist Örgütler (Foreign Terrorist Organisations)" listesine ve "Ülkeye Girişi Yasak Olan Teröristler (US Terrorist Exclusion List)" listesine, Birleşik Krallık'ın "Yasadışı Gruplar (UK Proscribed Group)" listesine, Avustralya'nın, Kanada'nın, Avrupa Birliği'nin ve Rusya'nın "Tanımlanmış Gruplar (Specified Groups)" listelerine dahildir. Eylemleri 29 Ağustos 1982 tarihli Güneş gazetesi (1982). 1970'li ve 1980'li yıllarda, genelde Türk hedeflere karşı saldıran ASALA, aynı zamanda değişik nedenlerle Madrid'te Trans World Airlines ve Los Angeles'ta Air Canada ofislerini de bombalamıştır. ABD ve Kanada hedeflerine karşı bu türlü saldırılar örgütün Ermeni milliyetçiliği ile birlikte, PKK gibi, Marksist-Leninist ideolojisine bağlılığı ile açıklanabilir. Ermeni teröründe, Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda Türkiye'nin 42 diplomatı ile 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır. ASALA'nin Türkiye içinde ilk terör eylemi 1982'nin 7 Ağustos tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanında gerçekleştirdiği bomba saldırısı olmuştur. Saldırı sonucunda 9 kişi hayatını kaybetmiş, 72 kişi yaralanmıştır. ASALA'ya mal edilen saldırılar farklı kaynaklarda değişiklikler arz etmektedir. Amerikan hükümet kaynaklarına göre 1968'den itibaren ASALA, 84 olayda 299 kişiyi yaralamış 46 kişiyi öldürmüştür. Paris'te Türk Hava Yolları'nı bombalayan örgüt üyelerine 30 ay ceza verilmiştir. 1983 Temmuz'unda gerçekleşen Orly Havaalanı katliamında 8 kişi öldürülüp 52 kişi yaralanmıştır. ASALA, kendi milliyetçi hedeflerinin yanı sıra Marksizm-Leninizm'i de desteklemiş, benzer eğilimleri olan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), PKK/Kongra-Gel/KADEK, ve Kızıl İtalyan Tugayları (Italian Red Brigades) gibi diğer uluslararası silahlı örgütler ile işbirliği yapmıştır. 1985 yılından sonra ASALA tarafından kayda değer bir terör eylemi gerçekleştirilmemiştir. Örgütün hedef seçimi Hedeflerin dağılım yüzdeleri şu şekildedir: Sivil şahıslar ve malları %2 Havaalanları ve havayolu şirketleri %34 İş yeri %14 Diplomatik hedefler %41 Basın-yayın %1 Dini şahıslar ve kuruluşlar %1 Taşımacılık %2 Diğer %2 Dağılışı [değiştir]   1983 Paris Orly Havaalanı saldırısından sonra örgüt birçok ufak gruba bölünmüştür. Zamanla örgüt içi çekişmeler ve anlaşmazlıklar ortaya çıkmış, kurucularından Agop Agopyan öldürülmüş, Ermeni halkından da yeterli destek göremeyip, tarih sahnesinden çekilmiştir.  Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980'li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine gitmişlerdir. 1984 yılında cereyan eden Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla PKK sahneye itilmiş ve Asala-Ermeni terörü geri plana çekilmiştir. Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bazı somut örnekler şunlardır: Terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini "Kızıl Hafta" olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak ve toplantılar yapmaya başlamıştır. 8 Nisan 1980 tarihinde Lübnan'ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütleri ortak basın toplantısı düzenlemişler ve toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Toplantı akabinde 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuza, 19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Hava Yolları büromuza yönelik olarak düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmiştir. Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından "Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı" onur üyeliğine seçilmiştir. Ermeni Halk Hareketi'nin bünyesinde, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi bir Kürdistan Komitesi oluşturulmuştur. 4 Haziran 1993 tarihinde; Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terör örgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır. Ermeni-PKK ilişkisiyle ilgili bir başka çarpıcı örnek ise, 6- 9 Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut'taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Başpiskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda kullanılan şu ifadelerdir: Şimdilik Türkiye'ye karşı sakin tutum gösterilmelidir. Ermeni toplumu gittikçe büyümekte ve ekonomik yönden güçlenmektedir. Geliştirilen propaganda faaliyetleri sayesinde, bütün dünyada (sözde) soykırım daha iyi bilinmeye başlanmıştır. Ermenistan devleti kurulmuştur, her geçen gün toprakları genişlemektedir ve atalarının intikamını mutlaka alacaklardır. Başta ABD olmak üzere, diğer batılı ülkeler de Karabağ'da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar. Bu fırsatı değerlendirmek gerekir; ve Karabağ'da savaşan Ermeni gençlerine yenileri katılacaktır. Türkiye'de -PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kastedilerek- iç savaş devam edecek, Türk ekonomisi sıfır noktasına gelecek ve vatandaşlar baş kaldıracaklardır. Türkiye bölünecek ve bir Kürt devleti kurulacaktır. Ermeniler Kürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmeli ve Kürtlerin mücadelelerini desteklemelidirler. Bugün Türklerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin olacaktır.
PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ERMENİSTAN'DAKİ YAYIN ORGANLARI
Ermenistan'da Reya Taze ve Bota Redaksiyon adlı gazetelerin PKK terör örgütü kontrolünde Kiril Alfabesiyle yazıldığı ve PKK terör örgütünün propagandasını yaptığı bilinmektedir. Bu gazeteler Türkiye ve Avrupa'dan gelen PKK terör örgütü mensuplarınca yayımlanmaktadır.
PKK - ASALA İLİŞKİLERİ 
Uluslararası nitelikteki Ermeni terörizmi, 1973 yılında ortaya çıkarak 1974 Kıbrıs barış harekatını müteakip yurtdışında bulunan vatandaşlarımız ve temsilciliklerimize yönelik sabotaj, suikast ve saldırı türü terör hareketleri ile kendini göstermeye başlamıştır. Başta Ermeni terör örgütü ASALA olmak üzere 1984 yılına kadar eylemler sürdürmüş ve l970'li yıllarda çeşitli legal siyasi oluşumlar içinde kendisini göstermeye başlayan Kürtçülük hareketini, terör örgütü PKK ile ivme kazanması üzerine, yerini Abdullah ÖCALAN liderliğinde Kürt-Türk ayırmadan öldürebilen, katliamlarla ismini duyurmaya çalışan PKK terör örgütüne bırakmıştır. Fakat bu tarihten önce de PKK-ASALA terör örgütleri arasındaki işbirliğinin, ortaklaşa yapılan eylemler, yayınlanan deklerasyonlar, ASALA ve diğer Ermeni terör örgütü mensuplarının PKK terör örgütü kamplarındaki eğitimi, ASALA terör örgütünün üst düzey yetkililerinin eğitim yaptırdıkları, bunların dışında PKK terör örgütünün Ermeni Taşnaksutyun Partisi ile ilişki içerisinde olduğu bilinmektedir. PKK-ASALA terör örgütü işbirliğinde ortak amaç olarak, Marksist-Leninist ideoloji doğrultusunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde devlet kurmaktır. İki örgütün de hedef aldığı bölgeler göz önünde bulundurulduğunda hedeflerin çakıştığını görüyoruz. Bu durumda iki örgütten birinin diğerine taşeronluk yaptığı fikri güçlenmektedir. Ele geçirilen belgeler neticesinde Bekaa ve Zeli kamplarında Ermeni terör örgütü ASALA ile terör örgütü PKK militanları ile birlikte eğitim gördükleri ortaya çıkmıştır.
PKK İLE ERMENİLER ARASINDA 1987 YILINDA YAPILAN ANLAŞMA
1987 yılında bölücü terör örgütü PKK ile Ermeniler arasında bir anlaşma yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın hükümleri şunlardır: Ermeniler PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacaklar PKK terör örgütüne her yıl için adam başına 5.000 ABD Doları ödenecek Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaklar Yapılan bu anlaşmanın akabinde örgüt içerisinde Ermenilerin sivrilmeleri üzerine, PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Samurouyan adlı şahısla birlikte 18 Nisan 1990 tarihinde yapılan toplantıda şu kararlar alınmıştır: PKK ve ASALA terör örgütlerinin artık ortak yönetilecektir Türkiye'de güvenlik kuvvetlerine yönelik eylemlerde istihbaratı Ermeniler yapacak Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar eşit olarak bölüşülecek Kamp masraflarının % 75'ini Ermeniler karşılayacak Türkiye'deki metropol şehirlerde eylemler yapılacak 1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak'ta üslenen terör örgütü PKK'ya karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması ve barınma imkanlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran ve Ermenistan'a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan'daki aktif faaliyetleri başlamıştır. PKK terör örgütünün Avrupa temsilcilerinden bir grubun Ermenistan'a giderek, PKK terör örgütü mensuplarının Kars bölgesinden Ermenistan'a rahatça girip çıkmaları için anlaşma yaptığı, Sovyet Rusya'nın dağılması ile Ermenistan'ın bağımsızlığına kavuşması sonucu PKK terör örgütünün Ermenistan'da Kürt yerleşim birimlerinde barınma imkanı bularak burada örgüte maddi-manevi destek sağlayıp, faaliyetlerini sürdürdüğü ayrıca, 19-20 Mayıs 1992 tarihlerinde bir grup PKK terör örgütü mensubunun Ermenilerle beraber Azeri Türklerine karşı savaşmak için 3 araçla Urumiye'den Ermenistan'a hareket ettiği bilinmektedir. ASALA'nın ardındaki sır Bu yazıyı mutlaka okuyun… (İKTİBAS & KAYNAK: http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1329-26-asalanin-ardindaki-sir.html
www.fibhaber.comhttp://www.fibhaber.com/gundem/pkk-asala-teror-orgutu-ve-tum-gercekler-h705.html)

23 Nisan 2016 Cumartesi

23 NİSAN MİLLİ & ULUSAL EGEMENLİK VE (GELECEĞİN SAHİPLERİ) ÇOCUK BAYRAMI

Bugün çocukların en güzel bayramı
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün; Dünyada ilk ve tek olmak üzere, geleceğin sahibi, emanetçi ve mimarları olan "çocuklara armağan ettiği" 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle yurt genelinde çeşitli etkinlikler ve yarışmalar düzenlendi.
Dünya’da çocuklara armağan edilen tek bayram olan "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" nedeniyle tüm yurtta çeşitli etkinlikler düzenleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara bayram olarak armağan ettiği bu özel günde düzenlediği Çocuk Festivali, Avrupa’nın en büyük yaşam, spor ve eğlence merkezi olan Maltepe Sahilindeki Orhangazi Şehir Parkı’nda bugün saat 10.00’da başlayacak ve gün boyu sürecek. Festival kapsamında, ortaokullar arasında düzenlenen “23 Nisan; Benim Bayramım” konulu yarışmada, şiir ve kompozisyon dalında birinci olan öğrenciler eserlerini okuyacak. Dereceye girenlere ödülleri verilecek. Sahne etkinlikleri kapsamında ise Süheyl-Behzat Uygur ile Şahane Çocuk Programı, “Babaannemin Çantası” ve “Kelebek Avcısı” adlı çocuk oyunları ile bando gösterisi yapılacak. 23 Nisan serbest sahnesinde ise okullar kendi etkinliklerini yapabilecek. Top havuzu, tırmanma duvarı, hayvanat bahçesi ve korsan kaydırak gibi çeşitli şişme oyun gruplarında eğlenecek olan çocuklar, kostüm karakterler ve masal kahramanları ile buluşacak. Oyuncak ve gök kuşağı kortejleri de çocuklara keyifli anlar yaşatacak.
Hafta boyu sürecek
Başkent Ankara, dünyanın dört bir yanından çocuklara ev sahipliği yaparken, hafta boyunca miniklere yönelik etkinlikler düzenlenecek. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), bugün saat 14.00’te Yıldız İbrahimova solistliğinde Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Özel Konseri verecek. Ankara Devlet Opera ve Balesi de aralarında Çocuk Korosu konserinin de yer aldığı özel etkinlikler yapacak. Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri komutanlıklarınca 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla hazırlanan kısa filmler ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin sosyal paylaşım sitesi Youtube’deki hesabından yayımlandı.

20 Nisan 2016 Çarşamba

Türklere karşı yapılacak bir soykırıma hazırlık var!, [Haber & Makale] Cengiz ÖZAKINCI

HABER.MAKALE: CENGİZ ÖZAKINCI: "TÜRKLERE YAPILACAK BİR SOYKIRIM HAZIRLIĞI VAR!..”
Avrupa Parlamentosu (AP)'nin son raporu kaygıyla karşılandı. Raporun yarattığı algı: "Türklere karşı yapılacak bir soykırıma hazırlık var!"
Yazar Cengiz Özakıncı, Avrupa Parlamentosu (AP) ve Papa Franciscus’un Türkiye’yi “soykırımcı” ilan etme girişimlerine tepki gösterdi.
Kanal B’de Levent Yıldız’ın sunduğu Söz İstanbul’da programına konuk olan Yazar Cengiz Özakıncı, Avrupa Parlamentosu (AP)’nda 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelendiren karar tasarısının kabul edilmesini ve Papa Franciscus’un “20. yüzyılın ilk soykırımının Ermeni toplumuna karşı yapıldığı”na yönelik sözlerini değerlendirdi. Son bir hafta içindeki bu yaşananlara şaşırmadığını ifade eden Özakıncı, “Hiç şaşırmadım. Bunları hep ‘olacak şeyler’ olarak değerlendiriyorum. Fakat bunların olmasını önleyici bir siyasi çabayı yönetimimizde görmüyorum. Halkta var, bizlerde var. Aydınlar da halkın bir parçasıdır. Biz devlet görevlisi değiliz, devletten maaş almıyoruz. Sadece kendi imkanlarımızla yaptığımız araştırmaların sonuçlarını halkımızla paylaşıyoruz. Ve onları aydınlatmaya çalışıyoruz.” dedi.
TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE (CEMİYET-İ AKVAM) GİRERKEN ÖNE SÜRDÜĞÜ KOŞUL!
Sözde Ermeni soykırımı yapıldığına yönelik propaganda çalışmasının 1933’te başladığını ifade eden Özakıncı, Avrupa Parlamentosu’nu oluşturan tüm ülkelerin yer aldığı ve (bugünün Birleşmiş Milletleri olan) Milletler Cemiyeti’nin 1930’lu yıllarda Türkiye’yi bu çatı altına katılmaya davet ettiğini, Türkiye’nin de katılma konusunda bir şart ortaya koyduğunu anlattı: “ ‘Ermeni soykırımı yaptınız’ propagandasına 1933’te başladılar Cumhuriyet döneminde ve Avrupa’da, Amerika’da. Ve Atatürk bu propagandayı bıçak gibi kesti. 1932 yılında Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne davet edilmiştir. Fakat Milletler Cemiyeti’nin davet etmek gibi bir kuralı yok. Milletler Cemiyeti’ne girmek isteyen ülke, belli formları dolduruyor, bir dilekçeyle başvuru yapıyor. Verdiği o başvuru dilekçesi, önce Azınlıklar Komisyonu’na gidiyor. Bu nokta çok önemli. O komisyon, başvuran ülkenin kendi içinde azınlıklara kötü muamele etmişliği var mı-yok mu bunu araştırıyor. Ona göre başvurusu kabul ya da reddediliyor. Türkiye Cumhuriyeti Milletler Cemiyeti’ne başvurmamıştır, Milletler Cemiyeti (Atatürk döneminde) Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi kurallarını bile çiğneyerek davet etmiştir. Bizim Dışişleri Bakanımız da verdiği cevapta, şunu demiştir: ‘Türkiye Cumhuriyeti devleti bugüne kadar yapmış olduğu iç ve dış hukuk işlemlerinin tümünü Milletler Cemiyeti yasalarına uygun olduğunun kabul edilmesi koşuluyla girer.’
“GEÇMİŞTE BİZİ İBRA EDEN ÜLKELER, ŞİMDİ KARALAMAK İSTİYORLAR”
Ve Milletler Cemiyeti, Türkiye’nin bu talebini kabul ederek Türkiye’yi davet etmiştir. Ve Türkiye 1932 öncesi yaptığı bütün iç hukuk ve dış hukuk işlemlerinin uluslararası hukuka, devletler hukukuna uygun olduğunu kabul ederek Milletler Cemiyeti’ne alınmıştır. Milletler Cemiyeti’ni oluşturan ülkeler bugün Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’ye ‘soykırım yaptı’ diyorlar. Bu Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne geçmişi ibra edilerek alınmış olması gerçeğiyle, bugün aynı ülkelerin Türkiye’nin geçmişine kara çalma tutumu, Türkiye’ye Ermeni soykırımı yükleme tutumu, kendi içlerindeki en büyük çelişkidir. Bizim Dışişlerimiz pekâlâ Avrupa Parlamentosu’na şunu söyleyebilir: ‘Yahu sizi oluşturan ülkeler 1932 yılında bizim azınlıklarla ilgili tüm sorunlarımızı da ibra ederek, aklayarak almadı mı? Bizi ibra eden ülkeler, şimdi niye karalıyor? Bu o ülkelerin kendi iç çelişkisinden ibaret. Önce kendi çelişkilerini düzeltsinler.’ Dışişlerimiz bunu demeliydi. Ben söylüyorum, devletimizin de bunu söylemesini beklerim doğal olarak çünkü bu en güçlü argümanlarımızdan bir tanesidir.”
SOYKIRIM PROPAGANDASI YAPMAYI AMAÇLAYAN FİLM, TÜRKİYE’DE NASIL YANKI BULDU?
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesinden bir yıl sonra, ilk Ermeni soykırım propaganda çalışmalarının da başladığını dile getiren Özakıncı, ilk tohumları atılan kampanya kapsamında yazılan bir romanın, film haline getirileceğinin açıklanmasına, Türkiye’de yaşayan Ermenilerden yanıt geldiğini de açıkladı: “O dönemin Birleşmiş Milletleri olan Milletler Cemiyeti’ne, Cemiyet-i Akvam denilen Milletler Cemiyeti’ne Türkiye girdikten bir yıl sonra, Hitler Avrupası’nda Werfel isimli bir Musevi yazarın Musa Dağ’da Kırk Gün isimli bir romanı yayımlanmıştır. Bu Musevi yazar, romanında Türklerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeni soykırımı yaptığını anlatmaktadır. Goebbels ve Hitler, bu romanın Almanya’da yayımlanmasına izin vermişlerdir. Burası çok önemlidir. Birkaç yıl sonra kendileri soykırım yapacaklar olanlar… Bu romanın daha sonra hemen Amerika’da İngilizcesi yayımlanmıştır. Yıl 1934, hemen Hollywood’da filme çekilmesine karar verilmiştir. Ve bizim Matbuat Umum Müdürlüğümüz tüm gazeteleri takip ettiğinden, ‘Türkler Ermeni katliamı, soykırımı yaptı’ diyen bir filmi Hollywood çekecek. Hemen bu Türk gazetelerine yansıyor. ‘Amerika’da Werfel isimli yazarın Türklere toplu katliamcılık yükleyen romanı filme çekiliyor’ haberi Türk gazetelerinde çıktığında ne oluyor biliyor musunuz? Ermeni yurttaşlarımız, Pangaltı Kilisesi’nde toplanıyorlar Werfel adlı o yazarın kitabını ve yazarın büyük bir fotoğrafını, portresini getirip kilisenin avlusuna koyuyorlar. Etrafında toplanarak, ‘Kahrolsun Werfel, kahrolsun Türklerle Ermenilerin dostluğunu bozmak isteyen böylesi soykırım filmleri, biz Türk Ermenileriyiz, öz be öz Türk yurttaşıyız, bu tür propagandalara karşıyız, Allah kahretsin böyle propagandaları’ diyerek hem o kitabı hem de yazarın portresini ateşe verirler.”
“TÜRKİYE’NİN VERDİĞİ NOTA KARŞISINDA AMERİKA’NIN PAÇALARI TUTUŞMUŞTU”
Bütün Dünya dergisinde yıllardan bu yana yayımlanan belgeler ve yazılarda da, Türk basınında çıkan haberler ile Ermeni yurttaşlarımızın infialinin yer aldığını belirten Özakıncı, şöyle devam etti: “Hemen ardından Musevi yurttaşlarımız da sinagoglarında toplanırlar ve ‘Mademki Türkleri Ermeni kıyımcılığıyla suçlayan yazar bir Musevidir, biz o Museviyi istemiyoruz, biz Türklerin Ermeni kıyımı yapmadığını biliyoruz’ derler. Türk gazetelerinin bu infiali Amerikan gazetelerine yansıyor. Türk Dışişleri Amerika’ya nota veriyor. Böyle bir film yapılırsa Amerika ile tüm ilişkilerimizi kopartacağız. Birincisi, şayet Türkleri soykırımla itham eden o Hollywood filmi yapılacak olursa, ondan sonra hiçbir Hollywood filmi Türkiye’ye girmeyecek. İkincisi, Amerika’yla ilişkilerimizin tamamını gözden geçireceğiz. Bunun üzerine Amerika Dışişleri Hollywood şirketine ‘Sakın o filmi yapmayın’ diye baskı yapıyor. Amerika’nın ödü patlıyor! Atatürk Türkiyesi’nde ABD yönetiminin Türkiye’den gelen nota karşısında paçaları tutuşmuştur. Atatürk’ün kurmuş olduğu Balkan Paktı ülkeleri Yunanistan, Yugoslavya, Romanya gibi ülkeler de Amerika’ya peş peşe notalar veriyorlar. ‘Şayet Türklerin Ermeni kırımı yaptığı propagandasını yapacak bu film çekilecek olursa hiçbirimiz Hollywood filmlerini ülkemize sokmayacağız, boykot ediyoruz’ diyorlar. Fransa da, ‘Werfel’in filmi yapılırsa biz de Hollywood filmlerini boykot ediyoruz’ diyor.”
“AVRUPA DEVLETLERİNİN TUTUMU ENTELEKTÜEL CEHALET, FANATİZM VE AHLAKSIZLIKTIR”
Avrupa Parlamentosu (AP)’nun ‘Türklerin Ermeni soykırımı yaptığına dair’ bir karar aldığını anımsatan Cengiz Özakıncı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kim toplanmış? 1934 yılında ‘Türkler Ermenilere kırım yaptı’ filmini protesto eden ülkeler mi toplanmış? Onlar mı şimdi ‘Türkiye Ermenileri kırdı’ diye karar veriyorlar? Onların 1934’teki tutumlarıyla, bugünkü tutumları arasındaki çelişkiyi açıklamak, bize değil onlara düşüyor. Ben bunu bir aydın olarak açıklamak istersem, iki sözcükle açıklarım: Entelektüel ahlaksızlık. Entelektüel ahlak, kendi kendisiyle tutarlı olmayı gerektirir. Mantığın çelişmezlik ilkesine saygıdır. Tutum ve davranışlarında tutarlılık ve sürekliliktir. Avrupa ülkelerinin hiçbirisi entelektüel tutarlılık ve entelektüel ahlak ilkelerini uygulamıyor. Ve hiçe sayarak çiğniyor. Biz bu ülkelerin şimdi yaptıklarına entelektüel ahlaktan yoksun tutum diyebiliriz. Ve her birine 1934’teki Ermeni propagandasına neden karşı çıkmıştınız o zaman sorusunu, Milletler Cemiyeti’ne neden almıştınız sorusunu sorabiliriz. Milletler Cemiyeti’ne alan da aynı Avrupa ülkeleri, 1934’te Ermeni propagandasına karşı çıkan da aynı Avrupa ülkeleridir. 2015’te ‘Ermeni soykırımı yaptınız’ diyen de aynı Avrupa ülkeleri… O zaman biz bu Avrupa ülkelerine bir ‘kendinize gelin’ diyelim.”
“SÖZDE SOYKIRIMIN PROPAGANDASI, GÖSTERİLEN BAŞLANGIÇ TARİHİNDEN DAHA ÖNCE BAŞLAMIŞTI”
Sözde Ermeni soykırımı için verilen tarihin 24 Nisan 1915 olduğunun da altını çizen Özakıncı, bu tarihin çok daha öncesinde sözde ‘Ermeni soykırımı’ yayınlarının başladığını da açıkladı: “Polonya asıllı bir aileden gelen Ahmet Rüstem Bey (Alfred Bilinsky), daha sonradan Müslümanlığı benimsemiş bir ABD büyükelçimizdi. 1914 yılında ABD’ye tayin olup büyükelçilik görevine başladığı zaman, ABD gazetelerinin tümünde ‘Türkler Ermenilere toplu kıyım uyguladı’ manşetleri görüyor. 25 Nisan 1915’ten bir yıl önce. Daha ortada tehcir yok. Ahmet Rüstem Bey, ‘Sen Wilson önce kendi kanlı ellerini bir temizle’ diyor. ‘Türkiye’ye kan dökücülük suçu atmadan önce sen kendi ellerini bir temizle, Kızılderililerin soyunu sen kırmadın mı’ diyor. ‘Zencilere sen Klu Klux Klan yapmıyor musun’ diyor. ‘Sen önce kendi ellerini temizle, sen ırkçı ve faşistsin, ondan sonra bana suç atarsan, eli temizdir diye cevap veririm, şu an ben sana cevap bile vermeye gerek bile duymuyorum’ diyor. Ahmet Rüstem Bey’in bu sözleri de manşet olunca, derhal Amerika’dan kovuluyor, ölüm tehditleri altında Türkiye’ye geliyor. Daha sonra Ahmet Rüstem Bey, Türklerin Ermeni soykırımı yapmadıklarına dair Fransızca bir kitap yayımlıyor 1920’de. Kitabın önsözünde diyor ki, ‘Ben Polonya kökenli Alfred Bilinsky, sonradan Müslüman olarak Ahmet Rüstem oldum, fakat ben ve ailem ekmek yediğimiz ülkeye ihanet etmeyiz. O nedenle ülkemi canım pahasına savunurum.’”
“SOYKIRIM DAMGASI KURŞUNLARA DÖNER”
Malta Yargılaması’nda da hiçbir delil olmadığı için sözde Ermeni kırımıyla suçlanan Türklerin hepsinin beraat ettiklerini anımsatan Özakıncı, “Biz kaç defa yargılanacağız? Kaç defa ispatlamak zorundayız?” diye sordu. Özakıncı, şöyle dedi: “Dünya tarihi kitabının yazarı Herbert George Wells der ki, ‘Şayet biri size barbar diyorsa, hemen önleminizi alın. Çünkü o sizi barbarca ortadan kaldırmayı planlıyor demektir.’ Bugün ‘Soykırım desinler ne olur’, ‘Toprak verelim ne olur’, ‘Tazminat ödeyelim ne olur’ diyenlere şunu hatırlatırım: Bu ‘Türkler soykırımcıdır’ kararları ileride patlak verecek herhangi bir bölgesel savaşta namluların bize döndürülmesinde o ülke halkını ve erlerini motive etmekte kullanılacak. Soykırım damgası yersen, sadece toprak vermekle ve tazminat ödemekle kurtulamazsın. Soykırım damgası sana kurşun olarak döner çünkü Birinci Dünya Savaşı’nda, İngiltere’de Başbakan Lloyd George Türklere ‘Barbardır ve yok edilmelidir’ demiştir. Bir kilise konuşmasında ‘Türkler barbar bir ırktır, sadece yıkmasını bilirler, onları Amerika’da Kızılderililere uygulanan yöntemle ortadan kaldıracağız’ diyor açık ve net biçimde. ‘Türkler insanlığın kanser hücresidir, kazıyacağız’ diyor. Bu söylemler sonra kurşuna dönüyor.”
“BÜTÜN BUNLAR, TÜRKİYE’YE VE TÜRKLERE KARŞI YAPILACAK BİR SOYKIRIMA HAZIRLIKTIR”
Papa Franciscus’un Türkiye’yi “soykırımcı” ilan ettiği açıklamasına da tepki gösteren Özakıncı, şunları kaydetti: “Papa’nın, Vatikan’ın IŞİD’den ne farkı varmış? İslamda Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabımda bir bölüm, Papalığın yaptığı soykırımlarla dolu. Papalığın Yaptığı Mezhep Kıyımları kitabını Türkiye’de ilk kez bu kitabın içinde yayımladım. Papalık başka inançlılara odunla yakma cezası verir. Hatta Protestanların kemiklerini mezarlarından çıkarttırarak yaktırır ve küllerini savurur. Burada Papalığın işlediği cinayetlerin, isim isim kimleri öldürdüğünün listesi var. 300 bine yakın insan. Papalığın tarihi kanlıdır. Onu demek istiyorum. Ahmet Rüstem Bey gibi, ben de Papa’ya sesleneyim; sen önce kendi ellerini bir temizle Papa. Ey Vatikan, sen önce kendi tarihini bir temizle. Papalığın, Fransa’da yapılan ve 100 bini aşkın insanın öldüğü Protestan katliamını kutlayan madalyası da var bu kitapta. Vatikan, mezhep ayrılığı dolayısıyla ‘bu insanları doğrayın’ emri vermiştir ve bu emir yerine getirilmiştir. Bu katliamdan sonra da Papalık bir altın madalya yaptırmıştır. Bunu övünerek madalyalaştırmıştır. Hitler soykırımında da Vatikan’ın rolü var.
Bütün bunlar, Türkiye’ye yapılacak bir soykırıma hazırlıktır. George Wells’in dediği gibi, ‘Biri size sözle ‘barbar’ diye saldırmaya başlamışsa, hemen önlem al çünkü o seni barbarca ortadan kaldırmayı planlıyor.’ Bize soykırımcı damgasının kendi kendileriyle tutarsızlık teşkil edecek biçimde, geçmişteki tutumlarının tam tersine bir tavırla bugün damgalanmaya çalışılıyorsak bunun amacı; ileride bir savaşta bize kurşun sıkılmasını haklı gösterecek bir psikolojik zemin hazırlama çabasından ibarettir.” (ULUSAL HABER, 19 Nisan 2016)
Sabriye AŞIR – 18 Nisan 2015 – Ereğli Bülteni

13 Nisan 2016 Çarşamba

Kars Emniyet Müdürü Faruk Karaduman, 81 ile ‘gizli’ ibareli yazı gönderdi.

EMNİYET'TEN 70 İL İÇİN IŞİD UYARISI
Kars Emniyet Müdürü Faruk Karaduman, 81 ile ‘gizli’ ibareli yazı gönderdi. Yazıda, IŞİD’in İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Kocaeli, Antalya, Edirne, Gaziantep, Bursa’nın arasında bulunduğu 70 ilde hücre evlerinin olduğunu bildirdi.
VATANDAŞ SORUYOR:
"Eğer ülkede hükümet, 'mit, bit, asker, polis ve jandarma' varsa, bu anarşi, terör ve tedhiş örgütlerinin memlekette ne işi var? Velev ki!.. hükümet yoksa, bu durumda: Kahrolası, Allahın belâsı, işbirlikçi, lânetli muhalefet ile 'Cumhuriyetin Hâkim ve Savcıları, Mustafa Kemâl'in Askerleri, Cumhuriyet'in neferleri, sözde aydın güruhu' ne iş yapar?"
Kars Emniyet Müdürlüğü’nün “gizli” ibareli bir yazısı, terör örgütü IŞİD’in Türkiye’de 70 ilde “uyuyan hücreleri” olduğunu ortaya çıkardı. Emniyetin IŞİD içindeki bir muhbirinden alınan bilgiye dikkat çeken Kars Emniyet Müdürü Faruk Karaduman, örgütün 70 ilde hücre evlerinin bulunduğunu bildirdi.
ÖNCELİKLİ HEDEF VE YUVALANMA, ÇÖREKLENME YERLERİ TURİSTİK BÖLGELER
Örgütün turistik bölgeler, HDP ve CHP ile sol örgütleri hedef alacağını bildiren Karaduman, personelinden konu hakkında duyarlı olunmasını istedi. Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre  Kars İl Emniyet Müdürü Karaduman, IŞİD’in düzenlediği ve 102 kişinin öldüğü 10 Ekim 2015’teki Ankara saldırısı sonrasında, 28 Ekim 2015 tarihinde merkez ve ilçe teşkilatlarına “gizli” ibareli bir yazı gönderdi. “Muhtemel eylem” konulu yazıda, üst birimlerden gelen uyarılar personele bildirildi. IŞİD terör örgütü mensuplarınca Türkiye’de tepkisel eylemler düzenlenebileceğine ilişkin hususların iletildiği ifade edilen yazıda, “savaş bölgesinde izlenimlerde bulunulan, görüşülen şahıs kategorisindeki şahsın gönderdiği e-postanın” içeriğine yer verildi.
MİT'E RAĞMEN!..
70 İLDE HÜCRE EVİ?...
Yazıya göre, e-postada “IŞİD terör örgütünün önümüzdeki günlerde Türkiye’de yeni bir saldırı gerçekleştireceği, özellikle turistik bölgeler ile HDP, CHP partileri ve sol marjinal örgütleri hedef alacağı” bildirildi. “Türkiye’de 70 kadar ilde IŞİD terör örgütüne ait hücre evlerinin bulunduğu” anlatılan e-postada, IŞİD içinde görüşülen şahis kategorisindeki kişi, bu bilgiyi “Suriye ülkesinde faaliyet gösteren IŞİD terör örgütünün yetkili bir isminden öğrendiğini” kaydetti.
DİKKATLİ OLUN UYARISI
E-postada, örgütün yetkili bir isminden öğrenildiği kadarıyla: İstanbul, Trabzon, Samsun, İzmir, Mardin, Adana, Bingöl, Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Şanlıurfa, Mersin, Bitlis, Van, Batman, Konya,  Kocaeli,  Bursa, Kahramanmaraş, Siirt, Şırnak,  Aydın, Ağrı, Antalya, Edirne, Osmaniye, Iğdır, Niğde, Amasya ve Ordu illerinde hücre örgütlenmelerinin bulunduğu” bildirildi. Emniyet Müdürü Karaduman, bu bilgileri verdikten sonra personelinden “Belirtilen hususların çalışmalarınızda değerlendirilmesini, gizliliğe azami derecede riayet edilerek konu hakkında duyarlı bulunulmasını, olabilecek gelişmelerden Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bilgi verilmesini” istedi. (Ulusal Haber & Ulusal Ajans: 13 Nisan 2016 – Çarşamba)  

2 Nisan 2016 Cumartesi

HANİ, "HALK İSTİKRARI SEÇTİ" DEMİŞLERDİ!.. İSTİKRAR DEDİKLERİ BU MU?...

Üretici-Tüketici MAĞDUR; İşçi-Emekli, Memur, Esnaf PERİŞAN
BİNLERCE ŞİRKET İFLASIN EŞİĞİNDE!
Her geçen gün iflaslara yeni biri ekleniyor. Euler Hermes`in Türkiye Genel Müdürü Özüner "Yıl sonu 16 bin olan iflas sayısı beklentisini 17 bin 265`e revize ettik" dedi.
İflaslarla ilgili tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, iflas erteleme uygulamasında eksiklerin olduğunu ve bunların düzeltilmesi gerektiğini ifade ederken her geçen gün iflaslara yeni biri ekleniyor.
Alacak sigortasında dünyanın önde gelen şirketlerinden Euler Hermes'in Türkiye Genel Müdürü Özlem Özüner, "İflaslarda bu yıl yüzde 6 artış bekliyorduk.Bunu revize ediyoruz ve yüzde 15’e çıkaracağız. Çünkü Kasım-Aralık-Ocak ayları çok kötü geçti. Yıl sonu 16 bin olan iflas sayısı beklentisini 17 bin 265'e revize ettik. Tatsız gidiyor" dedi.
İFLÂSLARDA % 6 YERİNE, 
% 15 BEKLENTİ!...
Habertürk'ten Ufuk Korcan'ın haberine göre, iflas erteleme başvurularının da bu rakamların içinde yer aldığını belirten Özüner şöyle devam etti: "İflas erteleme daha çok şu anda. İflaslardaki artış şu anda Çin’de yüzde 25, Brezilya’da yüzde 36. İflas erteleme süreci bazı ülkelerde çok iyi yönetiliyor. Amerika’da çok doğru bir sistem var keşke bizde de öyle olsa. Amerika’daki sistem şöyle yürüyor: Global otomotiv firmaları bile girdi. 2008 krizinde mesela. Bilirkişi orada sektörel bilirkişi. Dolayısıyla otomotiv sektörüyse iflas ertelemeye giren ve şirkete gelen kayyum da otomotiv sektörünü bilen biri. İlk gün kreditörleri çağırıyor, bizi, bankaları... Diyor ki biz böyle böyle korumaya giriyoruz ama nasıl destekleyeceksiniz? Bir finansal plan yapılacak. Sonra ikinci bir kreditör grubu çağırıyor.
Diyor ki siz de fonlayacaksınız. Ve yeni fonlayacaklar iflas ertelemeden sonra alacaklı olarak birinci sıraya çıkıyorlar. Bu o kadar sağlıklı bir şeyki firmayı yeniden harekete geçiriyorsunuz. Bize diyor ki yeni tedarik limiti verin. Çünkü buna suni tenefüs yapmamız lazım. Böylece firmalar bir buçuk iki senede o finansal planlarını kreditörlerle paylaşıyorlar, üç ayda bir rapor veriyorlar. Sanki kayyum kreditörlerle birlikte bir işbirliği yapmış gibi. Bizde ise kayyum geldiği anda bütün ilişki kesiliyor. İflas edinceye kadar hiçbir haberimiz yok o firmadan."
EN FAZLA İFLAS HANGİ SEKTÖRDE?
Özlem Özüner, sigortaladıkları sektörler arasından en fazla iflasın gıda, demir-çelik ve kimyada olduğunu vurguladı. "Gıdada bakliyatçılar, gıda perakendecileri iflas yaşıyor" diyen Özüner, "Orada konsolidasyon var şu anda. Geleneksel yapılar bozuluyor aslında. Bir de bunlar çok daha küçük yapılar olmalarına rağmen birleşiyorlardı. O satın almalarda yüksek finansman kullanıyorlardı. Ekonomik büyüme düşünce, tüketim eğilimleri düşünce büyük yatırımla büyük finansmanla boylarından büyük iş yapmış oldukları için batıyorlar. Emtia fiyatlarındaki düşüşün yanı sıra bizim demir çelik sektörümüzün şöyle bir sıkıntısı var. Türkiye hep yüzde 7-8 büyüyecekmiş gibi düşünüp dev yatırımlar yaptılar. Oysa 2008 krizinden sonra Türkiye’de büyüme hep standart ama yavaşlama var. O yüzden biraz ayağımı yorganıma göre uzatayım tavrı yoktu. Nasıl bir zamanlar tekstilde herkes tekstil makinesi alıp deli gibi yatırım yaptı. Bütün yurtdışı makinecileri sevindirdik. Sonra o kadar kapasite olmadığı ortaya çıktı. Bazen şirketlerin daha yavaş daha sindirerek büyümesi aslında akıllıca oluyor. Avrupa’da küçücük şirketler var, onlar da bilir herkesi almayı, bütün makinelerle bir anda yatırım yapmayı, ama yapmıyorlar. Daha düşük büyüme dönemlerine alıştırmışlar kendilerini"diye konuştu.
'TÜRKİYE KELEPİR ŞİRKET PAZARINA DÖNECEK' 
Finansal zorlukların ardından şirketlerin aktif değerlerinin ucuzladığına dikkat çeken Özüner, Türkiye'nin kelepir şirket pazarına döneceğini kaydetti. Özüner şunları söyledi: "Aktifler çok ucuzluyor. Satın almalar bekleyebiliriz ama henüz değil bence. Daha da ucuzlamasını bekliyor olabilir yabancılar. Bence 2017 daha uygun bir zemin olacak. Yabancılar pusuya yattı. Aslında Türkiye’deki şirketler de pusuya yatmalı. Çünkü dünyada da işler çok iyi değil ve dünyada da aktif fiyatları düşen ülkeler var. Yani ben niye gidip başka ülkelerde kelepir şirket bakmayayım. Türkiye’de kendimi aşırı pompalamasam orta ölçekte kalsam ama dışarıdaki fırsatlara baksam daha sağlıklı bir büyüme sağlarım. Bence yatırımcılarımızda o hata var. Tek pazara tek büyüme hikayesine odaklanma hatası var.
HATALARLA DOLU BİR EKONOMİ YÖNETİMİ!...
Otomotiv yan sanayide güzel şeyler duyuyorum. Yurt dışında önemli otomotiv yan sanayi merkezlerindeki daha küçülmüş aktifleri ucuzlamış şirketleri alıyorlar. Otomotivin birleştirici metaryellerini yapan, Türkiye’de agresif büyümeyip İspanya ve Hindistan’da yatırım yapan şirketler var örneğin. Sonuçta biz Avrupa’nın çok yakınındayız ve Avrupa’ya üretim merkezi olabilecek çok sektörümüz var. Bunu sağlam adımlarla yapmamız lazım, her zaman likidite oluk oluk akmıyor. Ne zamaki büyüme Türkiye’de biraz yavaşladı o zaman şirketlerin de kendi büyümesini yavaşlatmaları gerekti ama birbirleriyle feci rekabete giriyorlar, o makine almış ben de alayım, o yatırım yapmış ben de yapayım diye. Sonra ilk yavaşlamada herkes ortada. Endeksimize göre Rusya, Brezilya, Çin bizden daha kötü iflaslarda. Onların 2015’te başladı. Biz biraz geriden geliyoruz ama ocak şubatta epey bir hızlanarak geldik. Yılın geneline bakmak lazım."
BİR YORUM VE KATKI: Son genel seçim sonuçları televizyonlarda yorumlanırken yandaş konumundakiler "halk istikrarı seçti" demişlerdi. Buyurun size istikrar. Çatışmada, iflaslarda, maaşlarda, ücretlerde, iç ve dış politikada kaos, açmaz ve çıkmazlarda istikrar. Oraj POYRAZ 
(Kaynak:  http://finans.gazetevatan.com/haber-detay/gundem/binlerce-sirket-iflasin-esiginde/43922/
KÂBUS YAYILMAKTA, ÇÖKÜŞ SÜRMEKTE!...
104 YILLIK DEV GRUP İFLAS ETTİ!
İflas erteleme başvuruları derken, iflas haberleri peş peşe bomba gibi düşmeye başladı. Geçen hafta 56 yıllık dev Ataç Grubu`nun iflası gündemi sallarken, şimdi de 104 yıllık giyim firması Atalar Giyim iflas etti.
İflas erteleme başvuruları peş peşe geliyor derken, iflâs haberleri gündeme bomba gibi düşmeye başladı. Geçen hafta 56 yıllık dev Ataç Grubu'nun iflası gündemi sallarken, şimdi de 104 yıllık giyim firması Atalar Giyim iflâs etti.
35 MAĞAZASI BULUNUYORDU
Şirket geçen yıl ağustos ayında İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne iflâs erteleme talebinde bulunmuştu. 1912 yılında temeli atılan Atalar Giyim’in Türkiye çapında 35 mağazası vardı.
1 HAFTA ARAYLA 2'İNCİ DEV...
Geçen hafta Antalya 1'inci Asliye Ticaret Mahkemesi, bir dönem Türkiye'nin en büyükleri arasında yer alan ve varlıkları 1 milyar doları aşan Ataç Grubu'nun iflasına karar verdi.
İFLAS ERTELEYEN ERTELEYENE
Öte yandan Bebek ve çocuk ürünleri üretimi firmalarından Aziz Bebe Tekstil Giyim ve Tic. A.Ş., Ankaralı Turyapı İnşaat Taahhüt Ticaret San AŞ. ve Göldağ İnşaat Sanayi şirketi, şekerleme üretimi yapan Gumi Gıda San. Ve Tic. A.Ş, müteahhitlik sektörü firmalarından Tuncay İnşaat Sanayi ve Turizm İşletmeleri A.Ş., Eyüboğlu Gruba bağlı 4 şirket, Ömer Okutan Beton San. ve Ticaret A.Ş. ile Okutan Yapı İnşaat Malzemeleri ve İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Gaziantep’de üretim yapan Akteks Akrilik İplik San.ve Tic. A.Ş. de iflâs erteleme istemişti. Şubat ayında ise Aynes Gıda iflâs erteleme istedi.