30 Eylül 2016 Cuma

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan: "Lozan Antlaşması'nı zafer diye yutturmaya kalkıyorlar" & Biz konuyu ele almış ve 14 Ağustos 2014'de masaya koyarak kamuoyunun bilgisine sunmuştuk!..

14 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE

TARİHİ HAKİKATLER İbrahim ARVAS (2. Dönem Van Mebusu) (LOZAN MUAHEDESİNİN GİZLİ TARAFLARI) TÜRK KAMUOYU; MÜNEVVERLER VE "KANAAT ÖNDERLERİNİN" DİKKATİNE ARZ...

TARİHİ HAKİKATLER
İbrahim ARVAS (2. Dönem Van Mebusu) (LOZAN MUAHEDESİNİN GİZLİ TARAFLARI)

            Sulh için giden heyete katılan, basın mümessili Hüseyin Cahil Yalçın, Lozan’dan döndükten sonra, yazdığı bir seri makalelerde fikirlerini şöyle özetliyordu:
 “Bu millet, Lozan muahedesinin acılarını 30 sene sonra tadacaktır.”
Heyette bulunan Rıza Nur ise, vasiyet mucibinde, geçen sene Londra’da neşredilen hatıratında (hatıratının neşrolunduğu zaman, İsmet paşa sağ ise, onu herhalde öldürün) diye vasiyet etmiştir. Mahmut Esat Bozkurt da, medeni kanunu, 3 madde ile Meclisten geçirdiği zaman, en kuvvetli mucip sebep ve dayanak olarak (bu kanunu Medeniyi İsmet Paşa Lozan Muahedesinde kabul etmiştir. Siz de, kabul etmek zorundasınız) demişti. 
           O günkü Meclis zabıtları meydandadır. 
            Bunlar gösteriyor ki, Lozan muahedesinin iki yüzü vardır.
Birisi Millet Meclisine sunulan, açıktaki Muahededir. 
İkincisi, gizli olan Lozan Muahedesidir.
Yukarıda bildirdiğim yazılarda anlatılan Lozan bu gizli Lozan Muahedesidir.
Lozan Muahedesi, İngiliz Lordlar kamarasında görüşüldüğü zaman, o zamanki hariciye nazırı ve İngiliz heyeti mürahhasa reisi bulunan Lord  (Gürzon), Lordlar kamarası azası tarafından şiddet ile tenkid edildi.
Dünya sahifesinden ve haritadan silinmiş olan Türkler’e, nasıl oldu da istiklal verdiniz diyerek türlü türlü tenkid edildi. 50 ye yakın hatip, bu hususta söz almıştı. Lord Gürzon, reise karşı, hatiplere birden cevap vereceğine ve hepsini dinledikten sonra konuşacağını söylemişti ve öyle yaptı. Hatiplerin hepsi konuşluktan sonra bir tomar evrak ile kürsüye gelen o zamanki İngilizlerin tarafsız gazetelerinin neşriyatından anlaşıldığına göre heyet reisi Lord Gürzon (Alevhilla’ne) söze başlayıp, özetle, şöyle demişti:
“Evet misterler. Onlara istiklal verdim. Fakat buna karşılık, tüm maneviyatı ellerinden aldım. İşte vesikalarım” demiş, her maddeye ait vesikayı ayrı ayrı reise vermiş ve kâtiplere okutmasını rica etmiştir. Dinlemek ile kanaat etmeyen arkadaşlara da, “lütfen hademeler vasıtası ile gönderin, onları incelesinler” demiştir.
Bu gizli mertebenin bir kaçını burada bildirelim:
Hilafetin kaldırılması, tevhid-i tedrisat (eğitim birliği) kanunu, yani bütün medreselerin kapatılması, şapka giydirilmesi, Latin harflerinin kabulü ki, bununla Kuran-ı Azimüşşan’ın mekteplerden kaldırılması ve okutulmaması sonucuna varılmıştır.
Kadınların memur, mebus ve avukat olması ve aile idaresinin erkeklerden alınıp kadına verilmesi, her içkinin ve fuhşun serbest bırakılması ve futbolun zararlı şekilde neşr ve tamimi ve bunlar gibi daha nice değişiklikler kabul edildi.
Bütün bu inkılâplar ile birlikte, Lozan muahedesinden 40-50 sene sonra Türkiye’de Müslümanlığın yasak edilmesi ve Hıristiyanlığın ilan edilmesi de, Lozan’da dikte ettirilen maddeler arasında idi. Bunları gören Lord’lar kamarası azalarından yaşlı olanlar, kürsüye gelerek, Lord Gürzon’nun gözlerinden öpmüş ve af dilemişlerdir. Kendisinden küçük olanlar ve tenkid edenlerde, kürsüye gelerek Gürzon’un ellerinden öpmüş ve af dilemişlerdir. Ondan sonra, 5 dakika, ayakta Lord Gürzon’u alkışlamışlardır.[1] Tarihi Hakikatler İbrahim Arvas Fasıl 5 Sayfa 101
BİR HATIRLATMA, YORUM VE KATKI:
AKP'nin yandaş gazetecisi Ergün Diler ,Erdoğan'ın Lozan anlaşmasını yok sayacağını aylar önce açıklamış.Yani T.C tasfiye edilecek. 
(X FİLES, 14 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE – 18.08, AAA)
IŞİD terör örgütünün Sykes-Picot’u, PKK terörü Lozan’ı çöpe attığını söylerken, AKP genel başbakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan'ın Lozan'ı çöpe attığını aylar önce yazmış.Bunun yapılabilmesi için İngiletere, Amerika, İtalya, Fransa, Yunanistan ve Ermenistan'la yeniden savaşa girilmesi gerekiyro.Erdoğan'ın bahsettiği BAŞKOMUTANLIK bu.Bu hastalık ruhlu insanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini yok ederken aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı makamı eliyle devletin idaresini İSLAM DEVLETİ yani ŞERİAT REJİMİNE geçireceklerini düşünüyor.bU HASTA RUHLU AKP YANDAŞI İLERİ DEMOKRASİ ZEKALILARININ GİZLİ gündemi artık ortaya çıkmıştır.Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığında Türkiye belkide uzun sürecek bir savaşa girecek.Ve SON TÜRK DEVLETİ AKP'YE OY VERENLER sayesinde yıkılacak.Sonra bu zübükler tıpkı Suriyeliler,Iraklılar,Libyalılar gibi kendilerine gidecek memleket bulamayacaklar.TÜRKİYE'DE önümüzde ki günler sıcak ve kanlı çatışmalara sahne olacak.ERDOĞAN'ın havuz beslemesi ERGÜN DİLER,Lozan'ın çöpe atılacağını hatta İstanbul'un Başkent yapılacağını A HABER'DE YAZ-BOZ programında anlatıyor.AKP VE ERDOĞAN'IN Türkiye Cumhuriyetini yıkma planı bundan sonra CUMHURBAŞKANLIĞIYLA DEVAM EDECEK.ERDOĞAn'ın BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN'I NASIL İNŞA ETTİĞİNİ yazmaktan çekinmeyen YANDAŞ Ergün Diler'in o yazısı..
***
Aslında dünya için DÜN çok önemliydi! 
AK Parti’nin açıklayacağı CUMHURBAŞKANI adayının kim olacağı merak konusuydu! En son Viyana, Paris ve Lyon gezisinde Başbakan Erdoğan’ın aday olacağına kesinlikle kanaat getirmiştim! Belliydi!
Aynı gezide kimin BAŞBAKAN olacağını da gördüm! SIR değildi yani! Ama burası Türkiye! 24 saat çok uzun zamandı! Bu nedenle düne kadar bekledim!
Herkesin bildiği gibi Başbakan Erdoğan, 311 vekilin imzasıyla aday gösterildi!
Buraya kadar yazdıklarım bilinenler! Ama bu aday göstermenin ve ardından Köşk’e çıkmanın altında yatan gizli gerçek ne?
Bizim bilmediğimiz ve bize anlatılmayan gerçek bu!
Bunu bilmediğimiz zaman ülkemizdeki asıl sorunun da ne olduğunu ıskalamış oluyoruz! Bu saatten sonra herkes ezberlenmiş cümlelerle yorum yapacak!
Gazeteler, televizyonlar ortalama cümlelerle kirlilik yaratacak!
Ancak kimse doğruyu söyleyemeyecek!
Duyulması gerekenler, pas geçilecek!
Gelin o zaman yine biz bize dertleşelim…
Zaten sizden başka konuşacağım kimse de yok!
Sık sık söylediğim gibi Türkiye’deki türbülansların nedeni içerisi değildir!
Oyunu kuranlar dışarıda olup içerideki ayakçılarıyla sonuca gitmeye çalışır!
Sistem böyle işliyordu!
YABANCI emrediyor içerideki gönüllüler hemen harekete geçiyordu!
İşte dün ERDOĞAN’ın adaylığı açıklandığında bu sistemin sonuna gelindiği de ilan edilmiş oldu!
Artık Türkiye yepyeni bir sayfa açıyordu!
Abdülhamit’i hapse gönderip OSMANLI’yı yıkanlar, tarihimizi, dinimizi ve kendimize güvenimizi elimizden alanlar ilk kez yeniliyordu!
150 yıllık plan çöpe gidiyordu! İngilizler’in masada kurdukları tezgah çökerken, dün Kuzey Irak’ta bambaşka bir sayfa açılıyordu!
Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıyla Kuzey Irak’taki ÇIKIŞ birbirini tamamlıyordu!
İkisi de ANADOLU’yu esir alan anlayışın yıkılışını müjdeliyordu!
Önce BARZANİ’ye kulak verelim: “Son zamanlarda olan herşey bağımsızlığa ulaşmanın Kürdistan’ın hakkı olduğunu gösteriyor. Bundan sonra, bağımsızlığın amacımız olduğunu saklamayacağız. Irak şu anda fiilen bölünmüş durumda. Ülkenin yaşadığı bu trajik durumun içerisinde mi kalmamız gerekiyor? Bağımsızlığa karar verecek olan ben değilim.
Halktır. Bir referandum yapacağız ve bu aylar içinde olacak…”
Chatham House’larda yapılan ve Rothschild ailesinin desteğiyle onaylanan HARİTALAR tarihin çöplüğüne gidecek!
Bize biçilen elbise yırtılıp atılacak!
Barzani’nin Ankara’ya danışarak yaptığı bu çıkış çok önemli!
Bundan tam bir hafta önce ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Barzani’ye konuk oldu! Görüşme sonrası şunları söyledi: Bölünmüş bir Irak’ı kabul etmiyoruz. Irak’ın bütünlüğü için ABD üzerine düşeni yapacak. Maliki, başarısız oldu ve en kısa sürede gitmeli.
Washington bu sözlerle olaya farklı baktığını gösterdi!
Ama günlük yaşamayanlar için HAYAT daha anlamlıydı!
Türkiye’de çok önemli gelişmeler yaşanırken, Aralık 2012′de Neçirvan Barzani Time’a özel röportaj veriyordu! Çok kişinin hatırlamakta zorlanacağı söyleşide şöyle diyordu: “Türkiye bizim umut kapımız.
Eğer bu umut kapısı kapanırsa, Bağdat’a teslim oluruz ve hepimizin çıkarları tehlikeye girer. Özellikle belirtmeliyim tam bağımsız bir Kürdistan için fırsat olduğunu biliyoruz. Ancak buna Türk ordusunun da izin vermeyeceğini çok iyi biliyoruz.”
Yani Barzani ve Ankara olaya BARONLAR gibi bakmıyordu.
BARONLARIN sözlerinin üstüne ilk kez bölgede söz söyleniyordu!
Ama bunu gören ve anlayan çok kişi yoktu!
Barzani’nin sözlerinden bir hafta önce de Neçirvan, Ankara’ya gelip çok önemli görüşmeler yapmıştı! Belki de Barzani, BAĞIMSIZLIK ÇIKIŞINI bu nedenle yapıyordu!
Kim bilir!
Bölgede bunlar olurken yani KÜRT KARDEŞLERİMİZ bize gelirken, Erdoğan da KÖŞK için adımını atıyordu!
Bu faiz ve vaiz lobisinin mağlubiyetinin duyurusuydu! Ankara ve İstanbul’u MESKEN tutan LORDLAR KAMARASININ sırtının yere yapıştığının haykırışıydı!
Abdülhamit Han’ın intikamının alınmasıydı!
Cumhuriyet’i istedikleri şekilde kurduranlara atılmış en anlamlı goldü!
Kraliçe’nin adamı olmakla gurur duyanlara indirilen en büyük şamardı!
Bu Türkler’in tarih sahnesine çıkıp hem kendini hem kardeşlerini hatırlamasıydı!
Tarihin geri dönüşüydü!
Gururlu ve vicdanlı millet olan TÜRKLER’in “Artık bizsiz burada oyun kuramazsanız! Bizim istemediğimiz hiçbir şey olmaz!” mesajıydı!
En son geldiğinde Bursa YEŞİL CAMİİ’nde sandalyede oturup poz veren KRALİÇE’nin yenilmesiydi!
150 yıllık bir rövanşın alınmasıydı!
Hiç çıkarmadığı beyaz eldivenlerinin artık burada işe yaramayacağının ilanıydı!
Ekmeleddin Bey’e SPONSOR olup “Yürü arkanda biz varız!” garantisi veren dev Yahudi şirketlerin kündeye gelmesiydi!
Ne olacaklarına karar veremeyen CHP’nin, Kemal Bey’in ellerinde can verişiydi!
Değişim demekti bütün bu olanlar!
Sadece bir ADAY değildi ortaya çıkan! İngiliz sömürge imparatorluğunun pılını pırtını toplayıp buradan gitme zamanı gelmişti!
Bunun zamanı da 10 Ağustos’tu!
Bu nedenle Erdoğan gezisine SAMSUN ve ERZURUM’dan başlıyor! İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI için asıl şimdi start verildi!
Ülke artık sonsuza kadar bizim olacak!
Erdoğan’ın karşısında Ekmeleddin Bey yok!
Kraliçe’yi yeneceğiz sandıkta!
Olay bu!
Gerisi teferruat!
Anlayanlar anlamayanlara anlatsın!
Lütfen! (PHA)
  1. (e.MAİL ortamından NAKLEDEN) Mustafa Nevruz SINACI15 Ağustos 2014 06:14
    Milli Mücadele sonunda kurulan TBMM yeni ülkemizin yol haritasını çizerken, yani başta ülkenin yönetim tarzını ve halkının yaşam biçimini belirlerken bir çok gerici ve muhafazakar milletvekilinin protestosu ile karşılaştı ve bunlarla da mücadele etmek zorunda kaldı. Bu yazıyı yazdığı söylenen Van milletvekili de bu gerici zihniyetin önde giden elemanlarındandı. Bu muhafazakarlar öncelikle T.C. devletinin kurulmayıp yönetimi elleri ile tekrar osmanlı hanedanına teslim etmek ve osmanlı devletini yaşatmak istiyorlardı. Oysa 1. dünya savaşı imparatorlukların sonunu getiren sosyal bir olgudur. Kiyap okumayan, aklını kullanmayan, bilimden bihaber, duygusal insanlar daima duydukları köle olmal arzusu ile bunu denediler. Hatta osmanlı padişahı olmasa dahi Mustafa Kemal'in padişah olmasını önerdiler. Beş para etmeyecek, her zamanki doğu kurnazlığı ile, Mustafa Kemal'in duygularına yenilerek padişah olmak isteyeceğini düşündüler, ama olmadı. Bu meczuplar aynı zamanda hilafet kaldırılırken bunu önlemek için hilafet makamını da Mustafa Kemal'e teklif ettiler, ama kabul etmedi. Hilafet artık gününü ve ömrünü tamamlamış, lüzumsuz bir makamdı oysa. Sonraki 90 yıl boyunca da tüm dünyanın hilafet gibi bir makama ihtiyacı olmadığını gördük. İhtiyaç olsaydı, mesela kral suud bunu keyifle üstlenir ve ölmüş makamı diriltirdi.
    Milli mücadele sadece ülkemizi dünya yüzünden silmeye azmetmiş batılı ülkelere karşı verilmiş askeri bir mücadele değildir. Asırlardır cahil kalmış, okumamış, eğitilmemiş bir toplumun, yani Anadolu insanının bilgisizliğin karanlığında nemalanmış dinsel öğretilere, hurafelere, boş inançlara karşı verilen bir savaştır. İlerici akımlara savaş açanlardan birisi de bu yazıyı yazan Van eşrafından zattır. Bir şehrin eşrafı bu cehalette ise sıradan halkın durumunu düşünün... Mustafa Kemal, devrimleri ile cehaletin karanlığına savaş açmış ve bunu öldüğü güne kadar da başarı ile sürüdürmüştür. Tevhid-i tedrisat kanunu bunun en pratik yollarından birisi olmuştur. Kızların, kadınların okumasını sağlamak... Onları sadece mahalle aralarındaki kuran kurslarına gidebilen zavallı cahil mahlukat olmaktan kurtarıp, meslek edinebilecekleri okullara gitmelerini sağlayarak, mesleklerini icra etmelerini, topluma katkı sağlamalarını, toplum için önemli olmalarını ve toplum içindeki saygın yerlerini bulmalarını sağlamıştır.
    Bu yazıları hala yazan ve islamiyetin karanlıklarından medet umanlara sadece şu soruyu sorarım: müslüman olup ta dünya yüzünde önemli olabilmiş, saygın olabilmiş tek bir ülke varmıdır ? Bilimde, sanatta, kültürde gelişmiş bir tek islam ülkesi varmıdır ? Burada hedef kelime "islam" dan ziyade "din" dir, her türlü din. Ancak batı, 1000 sene dinin güdümünde, karanlıklar içinde yaşadıktan sonra reformasyonları yaparak dini kilisesine hapsetmiş, kaybettiği 1000 seneyi çok çalışarak süratle kapatmış ve doğu dünyasının, islam dünyasının fersah fersah önüne geçmiştir. Milli mücadele sonunda ortaya çıkan "Laiklik" kavramını batının çok kan dökerek yaptığı reformasyonların kansız ve mutedil bir benzeri olarak yorumlamak gerekir. Bu yazıyı gündeme getirenler şunu unutmasınlar, eğer T.C. laik olmasaydı bugün bir suudi arabistandan, bir suriyeden, bir irandan yada afganistandan farkı olmazdı. Ülkemizin din bataklığına sürüklenmemesi bu dünyadaki tek dileğimdir.
    SEDAT BAYSEÇ, GAZİANTEP EDU TR
    On Thu, 14 Aug 2014 15:26:02 +0000, Mustafa Nevruz SINACI gercek.demokrat@hotmail.com [Ozel-Buro] wrote

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder