Hükümet; Buğday, saman ve ottan sonra süt ithalatı yolda!..
Son 10 yılda Belçika kadar 1. sınıf tarım arazisini terk ve en verimli toprakları sanayi ve iskân'a tahsis eden Türkiye, 2,5 milyon ton buğday ve süt ithal edecek!
Ziraat Mühendisleri Odası’ndan yapılan açıklamada, AKP
hükümetinin aksi yöndeki açıklamalarına rağmen Türkiye tarımının içinde
bulunduğu derin kriz gözler önüne serildi. Son yıllarda uygulanan emek karşıtı
politikalar nedeniyle küçük üreticilerin eritildiğine dikkat çeken ZMO, toprak
koruma kurullarının toprağın tarım dışı amaçla kullanım taleplerinin
sekreteryası gibi çalıştığına işaret ederek, son 10 yılda Belçika
büyüklüğündeki tarım arazisini terk eden Türkiye’nin Bakanlar Kurulu kararıyla
buğdaydan süte, besilik danadan pirince kadar pek çok ürünün sıfır gümrük
vergisiyle ithal edilmesinin önünün açıldığını açıkladı…
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın, (ZMO) 44. Dönem 1.
Danışma Kurulu toplantısı 24 -26 Ekim tarihleri arasında Manisa’da
gerçekleştirildi. Türk tarımının içinde bulunduğu durum ile mesleki alanları
ilgilendiren güncel gelişmelerin de tartışıldığı toplantıda, sorunların
çözümüne ilişkin değerlendirmeler yapıldı. Danışma Kurulu toplantısının
ardından ZMO tarafından basın açıklamasında, Türkiye tarımında özellikle son
çeyrek asırdır uygulanan neo-liberal politikalar çerçevesinde çiftçilere
yapılan yetersiz desteklemeler nedeniyle üretim kısıtlandığı belirtilirken,
altyapı yatırımlarının da ihmal edilerek tarımın iklim koşullarına bağımlı yapısının
devam ettiği kaydedildi.
KAYISI, FINDIK VE BUĞDAY ÜRETİMİNDE BÜYÜK DÜŞÜŞ VAR
2013-2014 tarım yılında yaşanan meteorolojik olumsuzluklar nedeniyle bitkisel üretimde bir önceki yıla göre önemli gerilemeler olduğuna dikkat çekilen açıklamada, buğday üretiminin 13,8, arpanın yüzde 20,3, nohutun yüzde yüzde 11,1, kırmızı mercimeğin yüzde16,5, tütünün yüzde 22,2, kayısının yüzde 65,4, fındığın ise yüzde 25 oranında düştüğü vurgulanarak, “Yaşanan şiddetli kuraklığa karşın ekonomik ölçütlerde sulanabilir tarım arazilerimizin yüzde 30’dan fazlası hala sulama yatırımlarının yapılmasını beklemektedir. Kuraklığın tarım alanları dışında mera alanlarına olan etkisi de göz ardı edilemez. Yem bitkileri gibi yaprak aksamı yüksek olan bitkiler hafif kuraklıklardan dahi zarar görmektedirler. Bu kapsamda, kuraklığın mera alanlarındaki etkilerinin ölçümü ve değerlendirilmesinin yapılması bu konuda Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı tedbirleri içinde meralara ilişkin önlemlerin acilen alınması ve kuraklığa dayanıklı yem bitkisi çeşitlerinin ıslah edilerek geliştirilmesi hayvancılığımız ve doğal kaynaklarımızdaki tahribatı durdurmak açısından büyük önem taşımaktadır” görüşüne yer verildi.
2013-2014 tarım yılında yaşanan meteorolojik olumsuzluklar nedeniyle bitkisel üretimde bir önceki yıla göre önemli gerilemeler olduğuna dikkat çekilen açıklamada, buğday üretiminin 13,8, arpanın yüzde 20,3, nohutun yüzde yüzde 11,1, kırmızı mercimeğin yüzde16,5, tütünün yüzde 22,2, kayısının yüzde 65,4, fındığın ise yüzde 25 oranında düştüğü vurgulanarak, “Yaşanan şiddetli kuraklığa karşın ekonomik ölçütlerde sulanabilir tarım arazilerimizin yüzde 30’dan fazlası hala sulama yatırımlarının yapılmasını beklemektedir. Kuraklığın tarım alanları dışında mera alanlarına olan etkisi de göz ardı edilemez. Yem bitkileri gibi yaprak aksamı yüksek olan bitkiler hafif kuraklıklardan dahi zarar görmektedirler. Bu kapsamda, kuraklığın mera alanlarındaki etkilerinin ölçümü ve değerlendirilmesinin yapılması bu konuda Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı tedbirleri içinde meralara ilişkin önlemlerin acilen alınması ve kuraklığa dayanıklı yem bitkisi çeşitlerinin ıslah edilerek geliştirilmesi hayvancılığımız ve doğal kaynaklarımızdaki tahribatı durdurmak açısından büyük önem taşımaktadır” görüşüne yer verildi.
Yasa gereği ZMO temsilcilerinin de yer aldığı Toprak Koruma
Kurullarının, fiilen tarım arazilerinin tarım dışı amaçla kullanımı
taleplerinin sekretaryası gibi çalışmakta olduğunun altı çizilen ZMO
açıklamasında, şöyle denildi: “ Bilindiği üzere 5403 Sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanım Kanunu`nun 14. Maddesi tarımsal potansiyeli yüksek büyük
ovaların belirlenmesi ve korunması ile ilgilidir. Ovalarımızın korunabilmesi
için, kurulların asli işlevlerinin başında gelen ‘Büyük ovalarda koruma ve
geliştirme amaçlı tarımsal altyapı projeleri ve arazi kullanım planları kurul
veya kurulların görüşü alınarak, Bakanlık ve valilikler tarafından öncelikle
hazırlanır veya hazırlattırılır’ hükümlerini yerine getirilmek için acilen
çalışamaya başlamaları sağlanmalıdır. 6360 Sayılı Büyükşehir Yasası ile
yapılan düzenlemelerin, süreç içinde topraklarımız ve özellikle meralarımız
bakımından giderilmesi imkânsız sonuçlar doğuracak uygulamalara yol açacağı
kaygısını taşımaktayız. Bunun somut örneği, gerek 3202 Sayılı Köye Yönelik
Hizmetlere İlişkin Kanun ve gerekse 5403 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunda yazılı
görev ve sorumlulukların 6360 Sayılı yasa ile devri yapılan Büyükşehir
Belediyelerinin teşkilat yapılarında ve uygulamalarında görülmektedir.
Büyükşehir belediyelerinin tarımsal sulama hizmetleri başta olmak üzere
tarımsal-kırsal altyapı hizmetlerini yerine getirmede isteksiz hatta kayıtsız
kaldığı gözlemlenmektedir. Bu anlayış ve uygulamalar bir an önce terk
edilmelidir.”
‘TARIM ARAZİLERİ İMARA AÇILIYOR’
6360 sayılı Büyükşehir Kanunu gereğince 30 Mart 2014’ten sonra 16 bini aşkın köy mahalleye dönüştüğüne vurgu yapılan açıklamada, bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait tüm varlıkların belediyelere devredildiği belirtilerek, “tarım arazileri, meralar ve yaylakların imara açılmaktadır. Böylelikle tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin hazırlanmış olmaktadır” ifadelerine yer verildi.
6360 sayılı Büyükşehir Kanunu gereğince 30 Mart 2014’ten sonra 16 bini aşkın köy mahalleye dönüştüğüne vurgu yapılan açıklamada, bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait tüm varlıkların belediyelere devredildiği belirtilerek, “tarım arazileri, meralar ve yaylakların imara açılmaktadır. Böylelikle tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin hazırlanmış olmaktadır” ifadelerine yer verildi.
AKP hükümetinin tarımla ilgili büyüme rakamlarına karşın
Türk tarımındaki büyük yalanların gözler önüne serildiği ZMO açıklamasının
çarpıcı ayrıntıları şöyle:
30 YILDA KEÇİ YÜZDE 73, MANDA YÜZDE 92 AZALDI
-1980-2009 yıllarını kapsayan 30 yıllık dönemde sığır
varlığı yüzde 33, manda varlığı yüzde 92, koyun varlığı yüzde 55, keçi varlığı
yüzde 73 düzeyinde azalmıştır. Buna karşılık 2009’u izleyen 4 yılda sığır,
manda ve koyun varlığı yüzde 35; keçi varlığı is ise yüzde 80 düzeyinde artmış
ya da artırılmıştır. Hayvan popülasyonumuzun bu kadar kısa sürede bu denli
artması biyolojik olarak mümkün değildir. İthalatla artırılan sayılar ise
hayvancılığımızın gelişmesi olarak ifade edilemez. Tarım istatistikleri hızla
daha güvenilir bir hale getirilmelidir.
TARIMDA YAPAY BÜYÜMENİN SONUNA GELİNDİ
-Gayri safi yurtiçi hasıla 2014 yılı ikinci çeyreğinde bir
önceki yılın aynı çeyreğine göre sabit fiyatlarla yüzde 2,1’lik artış
göstermiş, yılın ilk 6 ayındaki büyüme ise yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiştir.
Buna karşılık tarım 2014 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 1,8 oranında küçülmüş,
yılın ilk 6 ayındaki büyüme ise yalnızca yüzde 0,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu
veriler tarımda yapay büyüme döneminin sonuna gelindiğini göstermektedir.
PİYASA KOŞULLARI ÇİFTÇİYİ SÖMÜRÜYOR
-2014 yılı prim desteğinde sadece yağlık ayçiçeğinde (kilo
başına 6 kuruş) ve pamukta (kilo başına 5 kuruş) artış yapılmıştır. Diğer 15
üründe ise geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da herhangi bir artış yapılmamıştır.
Tarımda koruma ve müdahale bir zorunluluktur. Aksi halde çiftçiler girdi satın
alırken ve/veya ürünlerini satarken, piyasa koşullarından dolayı çift yönlü
sömürüye maruz kalmaktadırlar.
-Yağlık ayçiçeği tohumu destekleme fiyatları 2002-2014
döneminde yüzde 165 oranında artırılmıştır. Buna karşılık söz konusu dönemde
kimyasal gübre fiyatları cinsine göre yüzde 240yüzde 320 düzeyinde yükselmiş,
karma yem ve mazot fiyatlarındaki artış ise yüzde 300’ü bulmuştur.
ZEYTİNLİKLER YIKIMA AÇILDI
-30 Ağustos 2014 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’na göre
elektrik borcunu ödemeyen çiftçilerin bu borcu 2014 yılı tarımsal destekleme
ödemelerinden mahsup edilecektir. Başka bir deyimle elektrik borcu olan
çiftçinin tarımsal desteklemesine el konularak, elektrik firmalarına
verilecektir. Hükümet bu kararı ile elektrik firmalarının tahsildarlığını
üstlenmiştir.
Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve
Yabanilerin Araştırılması Hakkında Kanun Değişikliğine Dair Kanun Tasarısı ile
zeytinlikler ‘seracılık, madencilik, elektrik üretimi, petrol ve doğalgaz arama
ve işletme, konut, yol altyapı ve üstyapısı’ yatırımlarına açılmak
istenilmektedir. Öte yandan zeytin bahçelerinin ortalama büyüklüğünün 10 dekar
olduğu ülkemizde 25 dekardan küçük zeytinliklerin zeytinlik saha olarak kabul
edilmemesi, toz ve duman çıkaran tesislerin kurulmasına izin verilecek olması
zeytinciliğin ölüm fermanı anlamına gelmektedir.
BAKANLAR KURULU KARARIYLA 2,5 MİLYON TON BUĞDAY İTHAL EDİLECEK
-19 Nisan 2014 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına göre Toprak
Mahsulleri Ofisinin (TMO) toplam 4,2 milyon ton hububat ithalatı yapabilmesi
için tarife kontenjanı açılmıştır. Karara göre, TMO ihtiyaç halinde sıfır
gümrük vergisi ile 2,5 milyon ton buğday, 1 milyon ton arpa, 500 bin ton mısır
ve 200 bin ton pirinç ithal edebilecektir.
BESİLİK DANA İTHALATININ ÖNÜ AÇILDI
-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel
Müdürlüğü, besilik dana ithalatında uygulanacak şartları belirlemiştir.
Hastalık nedeniyle yasak konulan ülkeler dışında kalan tüm ülkelerden besilik
dana ithalatı yapılabilecek; işletmesinde 100 baş hayvanı olmayanların
başvuruları dikkate alınmayacaktır. Ayrıca 100 baş hayvan sahibi kişi veya
işletme en çok 40 baş besi hayvanı ithal edebilecektir.
SÜT İTHALATI YOLDA
-Hayvan ithalatından sonra sırada zincirin son halkası olan
süt ithalatı vardır. Süt sanayicileri Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında
yurtdışından süt ithal edebilecekler. Gerek canlı hayvan, gerekse süt
ithalatına ilişkin kararların hayvancılığı tümüyle dışa bağımlı hale
getireceği, üretici fiyatlarını baskılayacağı ve sektörü geri dönüşü olmayacak
şekilde olumsuz etkileyeceği konusunda yetkilileri uyarmak istiyoruz.
MERALARA APARTMAN YAPILABİLECEK
-Soma faciası sonrasında iş güvenliği ve işçi sağlığını daha
iyi duruma getirme iddiası ile çıkarılan ve 11 Eylül 2014 tarihinde yayımlanan
6552 sayılı Kanunda 4342 sayılı Mera Kanunu`nun 14. maddesinin birinci
fıkrasına bir bent eklenmiştir. Buna göre ‘Bakanlar Kurulunca kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanı olarak ilan edilen’ yerlerin tahsis amacı
değiştirilebilecek (mera amacı dışında kullanılabilecek), kentsel dönüşüm adı
altında betonlaşacak, kentleşecektir. Hayvancılığını geliştirmek isteyen bir
ülkenin meralarını kentsel ranta açması değil, meralarını ıslah edip ot
kalitelerini yükseltmesi gerekir.
Başta Ege bölgemiz olmak üzere jeotermal kaynaklarımızdan
faydalanmaya yönelik çabalar hız kazanmıştır. Ancak bu kaynakların kullanımı
sırasında ortaya çıkacak kirlilik ve ekolojik dengeye olan etkisi göz ardı
edilmemelidir.
TÜRKİYE BELÇİKA BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ TARIM ARAZİSİNİ TERK ETTİ
-Nüfusumuzun 2003 yılında 70,8 milyon olduğu dönemde çiftçi
sayımız 3 milyon iken, 2013 yılında 77 milyona yükselmesine rağmen çiftçi
sayısı 2 milyona düşmüştür. Buna paralel olarak son 10 yıllık dönemde 30 milyon
dekar arazi (Belçika’nın toplam yüzölçümüne eşdeğerdir) tarımsal üretimde
kullanılmaz olmuştur.
EMEK KARŞITI POLİTİKALARLA KÜÇÜK ÇİFTÇİLİK YOK EDİLDİ
-2014 yılını ‘Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı’ ilan eden
Birleşmiş Milletler; açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliği ve yeterli
beslenme, doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması, kırsal kalkınma
açısından aile çiftçiliğinin ve küçük ölçekli çiftçiliğin önemine dikkat
çekmektedir. Türkiye’de son yarım yüzyıldır uygulanmakta olan emek karşıtı
politikalarla aile çiftçiliği ve küçük ölçekli çiftçilik büyük ölçüde
erimiştir. Böylesi bir yapıya direnmek için küçük ölçekli çiftçilerin güçlerini
birleştirmeleri büyük önem kazanmaktadır.
GIDA FİYATLARI YÜZDE 15 ARTTI, GIDA GÜVENLİĞİ TEHLİKEDE
-Gıda fiyatlarının, ortalama enflasyonun üzerine çıkarak
yüzde15 oranında artması, uygulanan tarım ve gıda politikalarının yanlışlığını
kanıtlamaktadır. Tüketicinin gıdaya erişimi giderek zorlaşırken, sektördeki
özelleştirmeler ve gıda güvenilirliğini tehdit eden uygulamalar, yaşanan
sıkıntıları daha da artırmaktadır.
((Yusuf Yavuz; Turkish Forum-Dunya Turkleri Konseyi_World Turkish Coalition dtk@turkishforum.com.tr))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder