19 MAYIS 1919
TÜRK ULUSUNUN UYANDIĞI, EMPERYALİZME BAŞKALDIRDIĞI GÜNDÜR.
BÜYÜK
ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN “YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM” DİYEREK , ULUS EGEMENLİĞİNE
DAYANAN, TAM BAĞIMSIZ BİR DEVLET KURMA KARARININ YAŞAMA GEÇİRİLDİĞİ GÜNDÜR.
BU GÜNÜN 100.CÜ YILINI KUTLARKEN, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ŞU SÖZÜNÜ DE UNUTMAMAK GEREK.
“MİLLETİN İSTİKLALİNİ, GENE MİLLETİN AZİM VE KARARI KURTARACAKTIR.”
Geçmişini unutan milletler geleceklerini şekillendiremezlerse, başkalarının esaretleri altında yaşamaya mahkum olabilirler.
19 Mayıs 1919 da gelinirken neler yaşanmış.
Bizzat Nutuk'tan öğrenelim.
![]() |
Samsun 1919 M.Kemal. |
NUTUK’TAN
Türk Yurdunun Genel Durumu
Samsun'a Çıktığım Gün
Genel Durum ve Görünüş
1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a
çıktım.
Genel durum ve görünüş :
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu
topluluk, Genel Savaşta (Birinci Dünya Savaşında) yenilmiş.
Osmanlı ordusu her yanda
zedelenmiş,
koşulları ağır bir ateşkes anlaşması (mütarekename) imzalanmış.
Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda.
Ulusu
ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek,
yurttan kaçmışlar.
Padişah ve Halife olan (Saltanat ve halifelik katında
oturan) Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını
koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta.
![]() |
vahdettin ülkeden kaçarken |
Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.
İtilâf devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar.
![]() |
Osmanlının parçalanmasına karar verenler. |
Antalya ile Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon'la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor.
Her yanda yabancı devletlerin subay ve görevlileri ve özel adamları çalışmakta.
![]() |
Anadolunun bölünme haritası |
![]() |
15 Mayıs 1919 Yunan Ordusu İzmir'de |
Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgeler, İstanbul Rum Patrikliğinde kurulan Mavri Mira Kurulu'nun (belge: l) illerde çeteler kurmak ve yönetmekle, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraştığını doğruladı. Yunan Kızılhaçı, Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Kurulu'nun çalışmalarını kolaylaştırmaya yardım ediyor. Mavri Mira Kurulu'nca yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşını aşmış gençleri de içine alarak her yerde geliştiriliyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Kurulu ile düşünce birliği içinde çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tam olarak Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında kurulan ve İstanbul'daki merkeze bağlı Pontus Cemiyeti kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor. (belge: 2)
Türk Milletinin Yurdunu
Savunma Kararı
Düşünülen Kurtuluş
Yolları
Durumun korkunçluğu ve ağırlığı karşısında, her yerde, her bölgede birtakım
kişilerce kurtuluş yolları düşünülmeye başlanmıştı. Bu düşünceyle girişilen
çalışmalar, birtakım örgütler doğurdu. Örneğin: Edirne ve çevresinde
Trakya-Paşaeli adlı bir dernek vardı. Doğuda (belge: 3), Erzurum'da ve
Elazığ'da (belge: 4), genel merkezi İstanbul'da olmak üzere Vilâyatı Şarkiye
Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti (Doğu İlleri Ulusal Hakları Savunma Derneği)
kurulmuştu. Trabzon'da Muhafazai Hukuk (Hakları Koruma) adlı bir dernek
bulunduğu gibi İstanbul'da da, Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti (Trabzon
ve Çevresini Bağımsızlaştırma Derneği) vardı. Bu dernek merkezinin
gönderdiği delegeler, Of ilçesi ve Lazistan livasında şubeler açmışlardı.
(belge: 5, 6)
Yunanlıların İzmir'e gireceğinin açık belirtilerini Mayısın on üçünden beri
gören, İzmir'de birtakım genç yurtseverler, ayın 14/15'inci gecesi, bu acıklı
durumu aralarında görüşmüşler; bir olup bittiğe geldiği kuşku götürmeyen bu
girişin, katma (ilhak) ile sonuçlanmasını önlemek düşüncesinde birleşmişler ve
Reddi İlhak (Katmayı önleme) ilkesini ortaya atmışlardır. Bu ilkenin
yayılması için aynı gece İzmir'de Yahudi Maşatlığı'na toplanabilen halkça bir
gösteri toplantısı (miting) yapılmışsa da ertesi gün sabahleyin Yunan
askerlerinin rıhtımda görülmesiyle bu toplantıdan umulduğu ölçüde sonuç
alınamamıştır.
Yurt
İçinde ve İstanbul'da Ulusal Varlığa Düşman Kuruluşlar
Kurulmaya başlayan bu örgütlerden başka, ülke içinde daha birtakım
girişimler ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştı.
Özellikle Diyarbakır, (belge: 8, 9) Bitlis, Elazığ illerinde, İstanbul'dan
yönetilen Kürt Teali Cemiyeti (Kürt Yükselme Derneği) vardı. Bu derneğin
amacı, yabancı devletlerin koruyuculuğu altında, bir Kürt hükümeti kurmaktı.
Konya ve dolaylarında, İstanbul'dan yönetilen Tealii İslam Cemiyeti (İslam
Yükselme Derneği) kurulmasına çalışılıyordu. Ülkenin hemen her yanında
İtilâf ve Hürriyet, Sulh ve Selâmet Cemiyetleri (Uzlaştırma ve Özgürlük,
Barış ve Esenlik Dernekleri) de vardı.
İstanbul'da çeşitli amaçlarla gizli ve açık
olmak üzere de, birtakım parti ya da dernek adı altında kuruluşlar vardı.
İstanbul'da önemli sayılacak kuruluşlardan
biri İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği) idi. Bu addan
İngilizleri sevenlerin kurdukları bir dernek olduğu anlaşılmasın! Bence, bu
derneği kuranlar, kendilerini ve kişisel çıkarlarını sevenler ve kendi
varlıklarıyla çıkarlarının dokunulmazlık çaresini Lloyt Corc (Lloyd George)
hükümeti aracılığıyla İngiliz desteğini sağlamakta arayanlardır. Bu
zavallıların (bedbaht), İngiltere Devleti'nin, bütünüyle, bir Osmanlı
Devleti bırakmak ve korumak isteğinde olup olamayacağını bir kez düşünüp
düşünmedikleri üzerinde durmak gerekir.
Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı
Padişahı ve yeryüzü Halifesi sanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa,
Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali
Bey'ler ve Sait Molla bulunuyordu. Dernekte İngiliz ulusundan kimi serüvenciler
de vardı. Örneğin: Rahip Fru (Frew) gibi. Yapılan işlerden ve işlemlerden
anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Fru idi.
Bu derneğin iki görünüşü ve niteliği
vardı. Biri, dış görünüşü ve uygarca girişimlerle İngiliz desteğini istemeye ve
sağlamaya yönelen niteliği idi. Öteki, gizli yönü idi. Asıl çalışma bu
yöndeydi. Yurt içinde örgütler kurarak ayaklanma ve başkaldırmalara yol açmak,
ulusal bilinci işlemez kılmak, yabancı devletlerin işe karışmalarını
kolaylaştırmak gibi haince girişimler, derneğin bu gizli kolunca
yönetilmekteydi. Sait Molla'nın, derneğin açık girişimlerinde olduğu gibi ondan
daha çok gizli işlerinde de rol oynadığı görülecektir. Bu dernek için
söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gerektiğinde
göstereceğim belgelerle daha iyi anlaşılacaktır.
Amerika'nın Güdümünü İsteyenler
İstanbul'daki kadın erkek birtakım ileri
gelen kişiler de, gerçek kurtuluşu Amerika'nın güdümünü (mandasını) istemek ve
sağlamakta görüyorlardı. Bu kanıda olanlar, düşüncelerinde çok direndiler, tam
uygun işin, kendi görüşlerinin desteklenmesi olduğunu kanıtlamaya çok
çalıştılar. Bu konuda da, sırası gelince kimi açıklamalar yapacağım.
Genel Duruma Dar Bir Çerçeveden Bakış
Bu açıklamadan sonra genel durumu, daha
dar bir çerçeve içine alarak, çabucak ve kolayca, hep birlikte
gözden geçirelim:
Düşman devletler Osmanlı Devleti'ne ve
ülkesine maddi ve manevi bakımdan saldırmışlar; yok etmeye ve paylaşmaya karar
vermişler. Padişah ve Halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek
çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı
halde başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri
bekliyor. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar,
bulundukları çevreye ve sezebildikleri etkilere göre kurtuluş çaresi saydıkları
yollara başvuruyorlar... Ordu, adı var, kendi yok bir durumda. Komutanlar ve
subaylar, Genel Savaşın bunca sıkıntı ve güçlükleriyle yorgun, yurdun
parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde
derinleşen karanlık felaket uçurumunun kıyısında kafaları, çıkar yol, kurtuluş
yolu aramakta...
Burada, pek önemli olan bir noktayı da
belirtmeli ve açıklamalıyım. Ulus ve ordu, Padişah ve Halifenin hainliğinden
haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların
kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve uysal. Ulus ve ordu,
kurtuluş yolu düşünürken bu atadan gelen alışkanlık dolayısıyla kendinden önce
yüce halifeliğin ve padişahlığın kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor.
Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinden yoksun... Bu
inançla bağdaşmaz oy ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline! Hemen
dinsiz, vatansız, hain, istenmez olur.
Bir başka önemli noktayı da söylemek
gerekir. Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri
gücendirmemek, temel ilke gibi görülmekteydi. Bu devletlerden yalnız biriyle
bile başa çıkılamayacağı kuruntusu, hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı
Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken hepsini
birden yenen, yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla
düşmanlığa varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve
akılsızlık olamazdı.
Bu anlayışta olan yalnız halk değildi;
özellikle, seçkin denilen insanlar bile öyle düşünüyordu.
Öyleyse, kurtuluş yolu ararken iki şey söz
konusu olmayacaktı. İlkin, İtilâf Devletlerine karşı düşmanlık durumuna
girilmeyecekti; sonra da, Padişah ve Halifeye canla başla bağlı ve sadık kalmak
temel koşul olacaktı.
Düşünülen Kurtuluş Yolları
Şimdi baylar, izin verirseniz size
bir soru sorayım: Bu durum ve koşullar karşısında kurtuluş için, nasıl bir
karar düşünülebilirdi?
Açıkladığım bilgilere ve gözlem
sonuçlarına göre üç türlü karar ortaya atılmıştı:
Birincisi, İngiltere'nin koruyuculuğunu
(İngiltere'nin himayesini) istemek,
İkincisi, Amerika'nın güdümünü
(mandasını) istemek.
Bu iki türlü karara varmış olanlar,
Osmanlı Devleti'nin bir bütün olarak kalmasını düşünenlerdir. Osmanlı ülkesinin
çeşitli devletler arasında paylaşılmasından ise, bu ülkeyi bütün olarak bir
devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı yeğleyenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yollarına
yönelikti. Örneğin: Bazı bölgeler, kendilerinin Osmanlı Devleti'nden
koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmamak yollarına başvuruyor. Bazı
bölgeler de, Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağına, Osmanlı ülkelerinin
paylaşılacağına oldu bitti gözüyle bakarak kendi başlarını kurtarmaya
çalışıyorlar.
Bu üç türlü kararın gerekçesi, yapmış
olduğum açıklamalar arasında vardır.
Benim Kararım
![]() |
Bandırma Vapuru |
Baylar, ben bu kararların hiçbirini yerinde
bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı bütün kanıtlar ve mantıklar çürüktü,
temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devleti'nin
temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı.
Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da
paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi. Osmanlı
Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamını
yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden
ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?
Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne
olabilirdi?
Baylar, bu durum karşısında bir tek karar
vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti
kurmak.
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz
ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız
karar, bu karar olmuştur.
Ya Bağımsızlık Ya Ölüm
![]() |
Bağımsızlık elde edilmiş, 19 Mayıs kutlamaları yapılıyordu. |
Bu kararın dayandığı en sağlam
düşünüş ve mantık şu idi:
Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve
şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla
sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun
bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.
Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve
kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve
beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık
duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri
hiç düşünülemez.
Oysa, Türkün onuru, kendine güveni ve
yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok
olsun, daha iyidir.
Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin
parolası bu olacaktır.
Bir an için, bu kararın uygulanmasında
başarısızlığa uğranılacağını düşünelim.
Ne olacaktı? Tutsaklık.
Ne olacaktı? Tutsaklık.
Peki efendim, öteki kararlara uymakla da
sonuç bu olmayacak mıydı?
Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü
göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye
başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle
boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman
gözündeki yeri çok başka olur.
Sonra, Osmanlı soyunu (Osmanlı hanedanı)
ve saltanatını sürdürmeye çalışmak, elbette Türk ulusuna karşı en büyük
kötülüğü istemekti.
Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlığa güvenle bakılamazdı. Artık yurtla, ulusla hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?
Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlığa güvenle bakılamazdı. Artık yurtla, ulusla hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?
Halifeliğin durumuna gelince, bunun bilim
ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka
bir durumu kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın
uygulanmasını sağlamak için ulusun daha alışmadığı sorunlara el atmak
gerekiyordu. Kamunun söz konusu etmesinde büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen
noktaların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı.
Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve
Müslümanların halifesine başkaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak
gerekiyordu.
![]() |
19 MAYIS KUTLAMALARI BÖYLE YAPILIYORDU. ÖZLÜYORUZ O GÜNLERİ |
Uygulamayı Evrelere Ayırmak ve Adım Adım
İlerleyerek Amaca Varmak
Türk ata yurduna ve Türkün bağımsızlığına
saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahlı olarak karşı
çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gereklerini ve
zorunluluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek, elbette yerinde olamazdı.
Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve
düşüncelerini hazırlamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak
gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz yılda yaptıklarımız bir mantık
dizisiyle düşünülürse, ilk günden bugüne dek izlediğimiz genel gidişin, ilk
kararın çizdiği çizgiden ve yöneldiği amaçtan hiç ayrılmamış olduğu
kendiliğinden anlaşılır.
Burada, zihinlerde yer tutabilecek bazı
duraksama düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için bir gerçeği hep birlikte
gözden geçirmeliyiz.
Beliren ulusal savaşın tek amacı yurdu dış
saldırıdan kurtarmak olduğu halde bu savaşın, başarıya ulaştıkça, ulusal
iradeye dayanan yönetimin bütün ilkelerini ve şekillerini evre evre bugünkü
döneme değin gerçekleştirmesi olağan ve kaçınılmaz bir tarih akışı idi. Bu
kaçınılmaz tarih akışını, gelenekten gelen alışkanlığı ile, hemen sezinleyen
hükümdar soyu, ilk andan başlayarak ulusal savaşın amansız bir düşmanı oldu. Bu
kaçınılmaz tarih akışını, ilk anda ben de gördüm ve sezinledim. Ama, baştan
sona bütün evreleri kapsayan sezgilerimizi ilk anda bütünüyle açığa vurmadık ve
söylemedik. İleride olabilecekler üzerine çok konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve
maddesel savaşa boş kuruntular niteliği verebilirdi; dış tehlikenin yakın
etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasında ise, geleneklerine, düşünme
yeteneklerine, ruhsal durumlarına uymayan olası değişikliklerden ürkeceklerin
ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Başarı için pratik ve güvenilir yol, her
evreyi zamanı geldikçe uygulamaktı. Ulusun gelişmesi ve yükselmesi için esenlik
yolu bu idi. Ben de böyle yaptım. Ancak bu pratik ve güvenilir başarı yolu;
yakın çalışma arkadaşım olarak tanınmış kişilerden kimileriyle aramızda, zaman
zaman görüşlerde, davranışlarda, yapılan işlerde beliren temelli ve ikinci
derecede anlaşmazlıkların, kırgınlıkların ve giderek ayrılıkların da nedeni ve
açıklaması olmuştur. Ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri,
ulusal yaşamın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet yasalarına değin uzayan
gelişmelerinde, kendi düşünce ve psikolojilerinin kavrama sınırı bittikçe, bana
direnmeye ve karşı çıkmaya başlamışlardır. Bu noktaları, aydınlanmanız için,
kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı olmak için, sırası geldikçe, birer
birer göstermeye çalışacağım.
Ulusal Sır
Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse
diyebilirim ki ben, ulusun vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini,
bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza
uygulatmak zorundaydım. 

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
1 OCAK 1919 DAN İTİBAREN ÜLKENİN DURUMUNA BİR GÖZ ATALIM:
1 Ocak
1919 İngilizlerin Antep'i
işgali.
3 Ocak 1919 İngilizlerin Cerablus'u
işgal etmeleri
12 Ocak
1919 İngilizlerin Ermeni
amaçlarına hizmet etmek üzere Kars'a yerleşmeleri.
14 Ocak
1919 Bir Yunan birliğinin
Hadımköyü'nden Lüleburgaz'a kadar demiryolunu işgali.
15 Ocak
1919 İngilizlerin Haydarpaşa
İstasyonu'nu, Fransızların Şark demiryollarını işgal etmeleri.
22 Ocak
1919 Türk Kuvvetleri'nin
Batum'u boşaltması.
Konya
İstasyonu'nun İngilizler tarafından işgal edilmesi.
30 Ocak
1919 Paris Barış
Konferansında Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının kararlaştırılması.
1 Şubat
1919 Kasaba (Turgutlu) Aydın
Demiryolu'nun İngilizler ve Fransızlar tarafından işgali.
3 Şubat
1919 Fransızların Pozantı'nın
güneyindeki Akköprü ve Çiftehan'ı işgal etmesi.
Venizelos'un,
Paris Barış Konferansı'nda Yunan görüşünü savunması : (Bütün adaları, Trakya'yı
ve Batı Anadolu'yu Yunanistan için istemesi)
8 Şubat
1919 Fransız işgal orduları
başkomutanı general Francete Esperay'in Sirkeci'den Beyoğlu'na kadar beyaz at
üzerinde ve Rum tezahüratı ile yürüyüşü
22 Şubat
1919 Maraş'ın İngilizler tarafından işgal edilmesi.
27 Şubat
1919 İngilizlerin Birecik'i işgal etmeleri
7 Mart
1919 Kozan'ın işgali.
10 Mart
1919 İstanbul'da İngilizlerin
isteği ile bazı tanınmış kişilerin tutuklanması.
24 Mart
1919 İngilizlerin Urfa'yı
işgali.
30 Mart
1919 İngilizlerin Merzifon'u
işgali.
Damat
Ferit Paşa'nın İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'a İngiliz himayesini
isteyen bir proje vermesi.
Boğazlayan
kaymakamı Kemal Bey'in Ermeni tehciri dolayısıyla, Divanı Harp kararıyla,
İstanbul'da idamı ve ertesi gün halkın olayı büyük gösterilerle protesto
etmesi.
13 Nisan
1919 İngilizlerin Kars'ı işgal
edip Cenubigarbi Kafkas Hükümeti'nin dağıtması.
16 Nisan
1919 Fransızların Afyon'u
işgali.
20 Nisan
1919 Gürcü ordusunun, milli
şura kuvvetlerini bozarak Ardahan'ı işgali.
30 Nisan
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
9. Ordu kıtaatı müfettişliğine atanması.
İngilizlerin
Kars'ın yönetimini Ermenilere devretmesi.
5 Mayız
1919 Paris Konferansı
görüşmelerinde, Lloyd George'un Yunanlıların İzmir'e çıkarılmasını önermesi
10 Mayıs
1919 İtilaf Devletleri
temsilcilerinin, Paris'te Yunanlıların İzmir'i işgali konusunda karar almaları.
11 Mayıs
1919 Mardin bölgesinde Ali
paşa ayaklanması.
İtalyanların
Marmaris, Fethiye ve Bodrum'u işgali.
Bir
kısım Amerikan savaş gemilerinin İzmir'e gelişi.
14 Mayıs
1919 Genelkurmay başkanlığına
Cevat Paşa'nın (ÇOBANLI) ikinci kez atanması.
Mustafa
Kemal Paşa'nın, Sadrazam Damat Ferit ile yeni görevi hakkında görüşmesi.
İzmir
civarındaki Foça, Karaburun, Urla ve Yenikale istihkamlarının İngiliz, Fransız
ve Yunan birliklerince işgali.
İtalyanların
Kuşadası'na çıkarma yapması ve Selçuk İstasyonu'nun işgali.
15 Mayıs
1919 İzmir'in yunan
birlikleri tarafından işgali.
Yunan
askerlerine ilk kurşunu atan Hasan Tahsin'in şehit edilişi.
Mustafa
kemal paşa'nın Padişah Vahdettin tarafından kabulü.
Muğla'da,
İzmir'in işgalini protesto amacıyla miting.
16 Mayıs
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılışı.
Seferi
Hisar'ın Yunanlılar tarafından işgali.
Güllük'ün
İtalyanlar tarafından işgali.
Denizli,
Tavas, Kastamonu'da İzmir'in işgalini protesto mitingleri.
17 Mayıs
1919 Albay Refet Bey'in
(BELE) III. Kolordu komutanlığına atanması.
İtalyanların
Söke'yi işgali.
Yunanlıların
Urla ve Çemşe'yi işgali.
19 Mayıs
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Samsun'a çıkışı.
Aydın
ve İstanbul'da İzmir'in işgalini protesto mitingleri.
20 Mayıs
1919 İstanbul'da "İngiliz
Muhipleri Cemiyeti"nin kuruluşu.
Yunan
kuvvetlerinin Torbalı'yı işgali.
İstanbul'da,
Üsküdar Doğancılar'da İzmir'in işgalini protesto mitingi.
21 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Samsun'dan, Erzurum'dan XV. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa'ya telgrafı:
"Umumi
durumumuzun almakta olduğu vahim şekilden pek elemli ve müteessirim. Millet ve
memlekete borçlu olduğumuz en son vicdani vazifeyi yakından müşterek mesai ile
yerine getirmek mümkün olacağı kanaatiyle bu son memuriyeti kabul ettim. Bir an
evvel Zat-ı alinize kavuşmak arzusundayım"
Menemen
ve Seydiköy'ün işgali.
22 Mayıs
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Samsun'dan Sadaret'e raporu:
"Millet
yek vücut olup, hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef ittihaz
etmiştir."
Genelkurmay
başkanı Cevat Cevat Paşa'nın (ÇOBANLI), Yunanlıların bazı yerlerde silah teslim
almaları üzerine İzmir ve civarına genelgesi:
"Devletin
Yunanlılara kaptıracak ne bir silahı, ne de fişeği vardır. Silah teslimi gibi
zilletlere meydan bırakılmamasını ehemmiyetle ilave ederim.
Kadıköy'de
yabancı işgallerini protesto mitingi.
Balıkesir'de
Doğru Söz adlı işgallere karşı gazetelerin yayıma başlaması.
Yunanlıların
Selçuk'u işgali.
Diyarbakır'da,
İzmir'in işgalini ve Doğu'da bir Ermeni devleti kurulması tasarısını protesto
mitingi.
23 Mayıs
1919 İzmir'in Yunanlılar
tarafından işgalini protesto amacıyla "Sultan Ahmet Meydanı"nda
büyük miting.
24 Mayıs
1919 Rauf Bey'in (ORBAY)
Anadolu'ya geçmek üzere İstanbul'dan ayrılışı.
25 Mayıs
1919 Mustafa kemal Paşa'nın
Samsun'dan Havza'ya geçişi.
Bayındır
ve Karabağ'ın Yunanlılar tarafından işgali.
26 Mayıs
1919 Yunanlıların Manisa'yı
işgali.
Yunanlıların
Germencik İstasyonu'nu da ele geçirmeleri.
Yıldız
Sarayında "Şura-yı Saltanat" toplantısı
(Vahdettin'in açış konuşması, Sadrazam Damat Ferit Paşa'nın konuşmasından sonra
üyelerin son siyasi durum hakkında görüşlerini bildirmesi.)
27 Mayıs
1919 Yunanlıların Aydın'ı
işgali.
28 Mayıs
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Havza'dan, III., XV. ve XX. Kolordu Komutanlıklarına yazısı:
"Milletin
esaretten kurtuluşu, hakim ve müstakil oluşu topraklarında yaşayabilmesi ancak
azimkar ve namuslu ellerin milletin kısa ve doğru yoldan müdafaa-i hukuk ve
istiklale sevkiyle kabil olacaktır. Mülkiye memurlarının şayan-ı itimat zevatı
el ele vererek İstiklalimizin müdafaası emrinde gereken teşkilatı (şüphesiz
mahrem)...zaruri ediyorum. Bu husus ihtisası dolayısıyla biz askerlerin uhde,
vatanperveresine terettüp etmektedir."
Ayvalık
sahillerine çıkarma yapan Yunan kuvvetlerine 172. Piyade Alay Komutanı Yarbay
Ali Beyin (Çetinkaya) silahla karşı koyması.
Yunanlıların
Tire'yi işgal etmesi.
İngilizlerin
İstanbul'da Bekirağa Bölüğü'nde tutulan 67 siyasi tutukluyu
Malta'ya sürmesi.
29 Mayıs
1919 Ayvalık ve Turgutlu'nun
Yunanlılar tarafından işgal edilmesi.
1 Haziran
1919 Ödemiş'in Yunanlılar
tarafından işgal edilmesi
Damat
Ferit Paşa'nın Paris Konferansı'na davet edilmesi.
İtalyanların
Milas'ı işgali.
Albay
Kazım Bey'in (Özalp) Balıkesir'deki 61. Fırka Komutanlığı görevine başlaması
4 Haziran
1919 Yunanlıların Nazilli'yi
işgal etmesi.
5 Haziran
1919 Yunanlıların Akhisar ile
Nif'i işgali.
İtalyanların
Çin'e ile Yatağan'ı işgali.
6 Haziran
1919 General
Milne'nin Mustafa Kemal Paşa'nın geri çağrılması için Harbiye Nezareti'ne
yazısı.
8 Haziran
1919 Harbiye Nazırı Şevket
Turgut Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı :
"Maiyetinizdeki
istimbotlardan biriyle İstanbul'a teşrifiniz rica olunur..."
Anadolu'ya
geçen Rauf Bey'in (Orbay) Ankara'ya gelişi ve Ali Fuat Paşa tarafından
karşılanışı.
9 Haziran
1919 Hacı Şükrü Bey
tarafından Aydın cephesinde "Kuvay-i Milliye" teşkil
edilmesi.
11 Haziran
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Havza'dan Kazım Karabekir Paşa'ya telgrafı:
"Hükümet,
aldatarak İstanbul'a getirtmek planını izlediğinden, ben de mümkün olduğu kadar
zaman kazanmak ve karargahımı memleket içerisine sokmak için aynı usulde mukabele
ve yazışma yapmaktayım."
12 Haziran
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
karargahı ile beraber Amasya'ya gelişi.
Yunanlıların
Bergama'yı işgali.
13 Haziran
1919 Dikili'nin Yunanlılar
tarafından işgali.
15 Haziran
1919 Bergama'nın milli
kuvvetler tarafından geri alınışı.
16 Haziran
1919 Yörük
Efe Müfrezesi'nin Malkoç köprüsüne baskını ve Yunan müfrezesinin imha edilişi.
17 Haziran
1919 Yunan kuvvetlerinin
Menemen'de katliam yapmaları
Damat
Ferit Paşa'nın Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin
barış isteklerini bildiren muhtırası.
19 Haziran
1919 Milli kuvvetlerin
Bergama'yı boşaltarak çekilmesi.
20 Haziran
1919 Milli kuvvetlerin
Nazilli'yi geri almaları.
Yunan
kuvvetlerinin Bergama'yı ikinci kez işgali.
22 Haziran
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Amasya'dan mülki ve askeri makamlara tamimi:
"Vatanın
tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine
milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele
toplanması kararlaştırılmıştır. Bunun için tekmili vilayetlerin her livasından
milletin itimadına mazhar üç murahhasın mümkün olan süratle yetişmek üzere
hemen yola çıkartılması icap etmektedir. Her ihtimale karşı keyfiyetin bir
milli sır haline tutulması lazımdır."
Yunanlıların
Akhisar'ı yeniden işgali.
23 Haziran
1919 Mustafa kemal paşa
hakkında hükümet kararı:
"Mustafa
Kemal Paşa'nın azledilerek hiçbir resmi sıfatı kalmamış olduğundan tebligat ve
işarların resmi mahiyeti haiz olmadığının icap eden vilayetlere tebliğinin
Dahiliye nezaretine bildirilmesi."
26 Haziran
1919 Dahiliye Nazırı Ali
Kemal'in: "Milli ordu teşkil etmenin ve müdafaa-i milliye
hazırlamak gibi faaliyetlerin felaket olduğunu.." ilan eden
beyannamesi.
28 Haziran
1919 Balıkesir'de milli bir
kongre toplanması.
İtalyanların
Burdur'u işgali.
30 Haziran
1919 Milli kuvvetlerin
Aydın'ı geri alışı.
3 Temmuz
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın,
Rauf Bey ile birlikte Erzurum'a gelişi.
4 Temmuz
1919 Yunan kuvvetlerinin
ikinci kez işgal etmesi.
5 Temmuz
1919 Harbiye Nazırı Ali Ferit
Paşa'nın, Mustafa kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırması.
8 Temmuz
1919 Mustafa kemal Paşa'nın
resmi memuriyetine son verdiği hakkında Padişah iradesi.
Mustafa
kemal Paşa'nın, göreviyle beraber askerlik mesleğinden istifası.
9 Temmuz
1919 Mustafa kemal paşa'nın
resmi göreviyle beraber askerlik mesleğinden istifasını, Orduya, Vilayetlere ve
millete duyurması: "...Bundan sonra mukaddes milli gayemiz için
her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit
sıfatıyla bulunmakta olduğumu..."
Rauf
Bey'in eski Bahriye Nazırı sıfatıyla Erzurum'dan vilayetlere beyanname
niteliğinde telgrafı: "...Mustafa Kemal Paşa ile birlikte nihayete
kadar çalışmaya mukaddesatımız üzerine yemin ettiğimizi arz ve ilan
eylerim..."
Kazım
Karabekir'in Mustafa Kemal Paşa'yı ziyareti:
"..Ben
ve kolordum emrinizdeyiz. Bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa ifayı bir
şeref bilirim.."
11 Temmuz
1919 Demirci Mehmet Efe'nin
Kuvay-ı Milliye saflarına katılması.
13 Temmuz
1919 Talat, Enver ve Cevat
Paşalarla, Doktor Nazım Bey'in İstanbul Divan-ı Harbi tarafından gıyaben idama
mahkum edilmeleri.
23 Temmuz
1919 Erzurum Kongresinin
açılışı.
26 Temmuz
1919 "Balıkesir'de
ikinci bir Milli Kongre" toplanması.
29 Temmuz
1919 Mustafa kemal Paşa ve
Rauf Bey'in derhal yakalanarak, İstanbul'a gönderilmelerinin mülki memurlara
bildirilmesi hakkında hükümet kararı.
6 Ağustos
1919 "Nazilli'de
bir Milli Kongre" toplanması.
7 Ağustos
1919 Erzurum Kongresi'nin
Heyeti Temsiliye seçiminden sonra Mustafa Kemal Paşa'nın kısa bir konuşmasıyla
son bulması.
Mustafa
Kemal Paşa'nın Heyeti Temsiliye Başkanlığına seçilmesi.
16 Ağustos
1919 "Alaşehir
Kongresi"nin toplanması
24 Ağustos
1919 Mustafa kemal paşa'nın
Sivas'a gitmek üzere Erzurum'dan ayrılışı.
2 Eylül
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Sivas'a gelişi.
3 Eylül
1919 Dahiliye Nazırı Adil Bey
ile Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa'nın,Elazığ Valisi Ali Galip'e, Mustafa
kemal Paşa'nın tutuklanması ve Sivas Kongresi'nin engellenmesi hakkında emri.
4 Eylül
1919 Sivas Kongresi'nin
açılışı.
Demirci
Mehmet Efe'nin Aydın ve havalisinin Kuvay-ı Milliye kumandanı oluşu.
10 Eylül
1919 Ali Galip'in üzerine
asker gönderilmesi sonucu yakınındakilerle Malatya'dan kaçışı, (Kahta yolu ile
Urfa'dan, Halep'e kaçmıştır.)
11 Eylül
1919 Sivas Kongresi'nin
kapanışı
Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkil edildiğine dair beyannamenin Mustafa
Kemal Paşa'nın imzasıyla Sivas Vilayeti'ne verilmesi.
12 Eylül
1919 Sivas Kongre Heyetinin
İstanbul ile ve her türlü resmi haberleşmenin kesildiğine ilişkin vilayetlere
ve komutanlara bildirisi.
14 Eylül
1919 Sivas Kongre Heyeti
adına Mustafa Kemal Paşa'nın Padişah Vahdettin'e Damat Ferit Paşa'nın
ihanetlerini belirten muhtırası.
Sivas'ta
İrade-i Milliye Gazetesi'nin yayına başlaması.
15 Eylül
1919 Suriye ve Kilikya'daki
işgal kuvvetlerinin değiştirilmesi hakkında İngiliz - Fransız Anlaşması.
16 Eylül
1919 "Üçünü
Balıkesir Kongresi"nin açılışı
19 Eylül
1919 "İkinci
Nailli Kongresi"
20 Eylül
1920 Padişah Vahdettin'in
İstanbul Hükümetine yardımcı olunmasını "İtidal ve sükunetin
muhafazasını..." isteyen beyannamesi.
22 Eylül
1920 Mustafa Kemal Paşa'nın
Amerikan heyetinin başkanı General Herbord ile Sivas'ta görüşmesi.
Mustafa
Kemal Paşa'nın Vahdettin'in 20 Eylül tarihli beyannamesini cevaplandırması ve
Damat Ferit Paşa hükümetinin derhal düşürülmesini istemesi.
27 Eylül
1919 Birinci Bozkır
ayaklanması (Bastırılışı 4 Ekim 1919)
27 - 28 Eylül
1919 Mustafa Kemal Paşanın
Padişah ve Damat Ferit Hükümetiyle Heyeti Temsiliye arasında aracı oynayan
Abdülkerim Paşa ile telgraf görüşmesi.
30 Eylül
1919 Damat Ferit Paşa'nın
sadaretten istifası.
2 Ekim
1919 Ali Rıza Paşa kabinesi
(bu kabine Harbiye Nazırlığına Mersin'li Cemal Paşa getirilmiştir.)
3 Ekim
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
sadrazam Ali Rıza Paşa'ya telgrafı:
"...
Yeni kabine Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tespit edilen milli
teşkilat ve maksatlara riayetkar olduğu takdirde Kuvay-i Milliye ona yardımcı
olacaktır."
7 Ekim
1919 Harbiye Nazırı Cemal
Paşa'nın kabine adına Mustafa Kemal Paşa'ya cevabı:
"...
Kabine, sizinle aynı fikirde ve irade-i milliyenin hakimiyetini kabul eder.
Devletin harice karşı şeref ve haysiyetini iade için, İrade-i Milliye'ye ve
Heyet-i Temsiliye'ye dayanacaktır".
Osmanlı
Mebusan Meclisi için mebus seçimlerinin başlayacağının ilanı.
Yunan
zulmünü incelemek için kurulan "milletlerarası tahkik
komisyonu"nun hazırladığı raporu Paris Konferansına sunması
20 Ekim
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın,
Rauf ve Sami Beylerle birlikte Amasya'da İstanbul Hükümeti'nin Bahriye Nazırı
Salih Paşa ile görüşmelere başlaması (Amasya Mülakatı)
İkinci
Bozkır Ayaklanması.
22 Ekim
1919 Amasya görüşmelerinin
sona ermesi ve 5 adet protokol düzenlenerek imzalanması.
25 Ekim
1919 Manyas bölgesinde
başlayan ve Susurluk - Gönen - Ulubat'ı içine alan bölgeye yayılan Birinci
Anzavur Ayaklanması. (Bastırılması 30 Kasım 1919)
26 Ekim
1919 Hart Kasabasında Şeyh
Eşref ayaklanması (Bastırılması 25 Aralık 1919)
27 - 28 Ekim
1919 Harbiye Nazırı Cemal
Paşa'nın, Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı:
"Meclisi
Mebusan'ın İstanbul dışında toplanması imkansız ve devlet ve memleket için
büyük mahzurları davet etmiş olacağından bugünkü hükümet görüşünde
sabittir."
29 Ekim
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın,
Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın telgrafına cevabı: "..Kabinenin
mütalaaları, milli meclisin toplantı yeri hakkındaki görüşümüzü değiştirecek
emniyeti henüz bahşetmemektedir.."
İngilizlerin
Kilis'i boşaltmaları, Kilis'in Fransızlar tarafından işgali.
İngilizlerin
Antep'i tahliye etmeleri ve Fransızların şehre girmeleri.
30 Ekim
1919 Urfa'nın Fransızlar
tarafından işgali.
1 Kasım
1919 Maraş'ta İngilizlerin
işgali, Fransızlara devretmesi.
3 Kasım
1919 İzmir cephesinde
Türklerle Yunanlılar arasında tespit edilen hattın (Milne hattı) General Milne
tarafından Harbiye Nazırı Cemal Paşa'ya bildirilmesi.
7 Kasım
1919 Osmanlı Meclisi Mebusanı
için yapılan seçimlerde Mustafa Kemal Paşa'nın "Erzurum
milletvekilliği"ne seçilmesi.
16 Kasım
1919 Gümülcüne'de halk
temsilcilerinin katılımıyla bir kongre toplanması ve Batı Trakya'nın
gelecekteki durumunun görüşülmesi, (Gümülcüne Kongresi)
Balıkesir'de
İzmir'in Doğru Gazetesinin yayına başlaması.
19 Kasım
1919 Dördüncü Balıkesir
Kongresi
27 Kasım
1919 Bulgaristan ile İtilaf
devletleri arasında Neuily Anlaşması
28 Kasım
1919 Maraş kalesin Fransız
bayrağı çekilmesi üzerine, Maraş halkının direnişi, (Maraş halkının kale
duvarlarına tırmanması ve Fransız bayrağının indirilerek yerine Türk bayrağının
çekilmesi.)
11 Aralık
1919 İngiliz Yüksek Komiseri
J. E Robeck'in raporu: "Mustafa Kemal başlıca düşmanımızdır."
17 Aralık
1919 Mustafa Kemal Paşa'nın
Osmanlı meclisi Mebusanına seçilen mebusların, Meclisin açılışından önce
Heyet-i Temsiliye 'nin yakında İstanbul'a yakın bir yere nakledileceğini
bildiren genelgesi.
18 Aralık
1919 Karadeniz bölgesi Rumları
tarafından Batum'da "Pontus Rum Hükümeti" adıyla bir
hükümet kurulması.
27 Aralık
1919 Mustafa Kemal Paşa ve
Heyet-i Temsiliye üyelerinin Ankara'ya gelişleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder