17 Mayıs 2019 Cuma

19 MAYIS 1919 TÜRK ULUSUNUN UYANDIĞI, EMPERYALİZME BAŞKALDIRDIĞI GÜNDÜR.

19 MAYIS 1919

TÜRK ULUSUNUN UYANDIĞI, EMPERYALİZME BAŞKALDIRDIĞI GÜNDÜR.
BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN “YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM” DİYEREK , ULUS EGEMENLİĞİNE DAYANAN, TAM BAĞIMSIZ BİR DEVLET KURMA KARARININ YAŞAMA GEÇİRİLDİĞİ GÜNDÜR.

BU GÜNÜN 100.CÜ YILINI KUTLARKEN, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ŞU SÖZÜNÜ DE UNUTMAMAK GEREK.
“MİLLETİN İSTİKLALİNİ, GENE MİLLETİN AZİM VE KARARI KURTARACAKTIR.”
Geçmişini unutan milletler geleceklerini şekillendiremezlerse, başkalarının esaretleri altında yaşamaya mahkum olabilirler.
19 Mayıs 1919 da gelinirken neler yaşanmış.
Bizzat Nutuk'tan öğrenelim.

Samsun 1919 M.Kemal.

         NUTUK’TAN

Türk Yurdunun Genel Durumu
Samsun'a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş
1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım.
Genel durum ve görünüş :
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta (Birinci Dünya Savaşında) yenilmiş.
Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, 
koşulları ağır bir ateşkes anlaşması (mütarekename) imzalanmış.
Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda. 
Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. 
Padişah ve Halife olan (Saltanat ve halifelik katında oturan) Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. 
vahdettin ülkeden kaçarken
 Damat Ferit Paşa'nın'nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.
Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta.
İtilâf devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar.
Osmanlının parçalanmasına karar verenler.
Birer uydurma nedenle, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizlerce işgal edilmiş.
Antalya ile Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon'la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor.
Her yanda yabancı devletlerin subay ve görevlileri ve özel adamları çalışmakta. 
Anadolunun bölünme haritası
Daha sonra, sözümüze başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da İtilâf Devletlerinin uygun bulmasıyla Yunan ordusu İzmir'e çıkarılıyor.
15 Mayıs 1919 Yunan Ordusu İzmir'de

Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgeler, İstanbul Rum Patrikliğinde kurulan Mavri Mira Kurulu'nun (belge: l) illerde çeteler kurmak ve yönetmekle, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraştığını doğruladı. Yunan Kızılhaçı, Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Kurulu'nun çalışmalarını kolaylaştırmaya yardım ediyor. Mavri Mira Kurulu'nca yönetilen Rum okullarının izci örgütleri, yirmi yaşını aşmış gençleri de içine alarak her yerde geliştiriliyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Kurulu ile düşünce birliği içinde çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tam olarak Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz kıyılarında kurulan ve İstanbul'daki merkeze bağlı Pontus Cemiyeti kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor. (belge: 2)
Türk Milletinin Yurdunu Savunma Kararı
Düşünülen Kurtuluş Yolları
Durumun korkunçluğu ve ağırlığı karşısında, her yerde, her bölgede birtakım kişilerce kurtuluş yolları düşünülmeye başlanmıştı. Bu düşünceyle girişilen çalışmalar, birtakım örgütler doğurdu. Örneğin: Edirne ve çevresinde Trakya-Paşaeli adlı bir dernek vardı. Doğuda (belge: 3), Erzurum'da ve Elazığ'da (belge: 4), genel merkezi İstanbul'da olmak üzere Vilâyatı Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti (Doğu İlleri Ulusal Hakları Savunma Derneği) kurulmuştu. Trabzon'da Muhafazai Hukuk (Hakları Koruma) adlı bir dernek bulunduğu gibi İstanbul'da da, Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti (Trabzon ve Çevresini Bağımsızlaştırma Derneği) vardı. Bu dernek merkezinin gönderdiği delegeler, Of ilçesi ve Lazistan livasında şubeler açmışlardı. (belge: 5, 6)
Yunanlıların İzmir'e gireceğinin açık belirtilerini Mayısın on üçünden beri gören, İzmir'de birtakım genç yurtseverler, ayın 14/15'inci gecesi, bu acıklı durumu aralarında görüşmüşler; bir olup bittiğe geldiği kuşku götürmeyen bu girişin, katma (ilhak) ile sonuçlanmasını önlemek düşüncesinde birleşmişler ve Reddi İlhak (Katmayı önleme) ilkesini ortaya atmışlardır. Bu ilkenin yayılması için aynı gece İzmir'de Yahudi Maşatlığı'na toplanabilen halkça bir gösteri toplantısı (miting) yapılmışsa da ertesi gün sabahleyin Yunan askerlerinin rıhtımda görülmesiyle bu toplantıdan umulduğu ölçüde sonuç alınamamıştır.
Yurt İçinde ve İstanbul'da Ulusal Varlığa Düşman Kuruluşlar
Kurulmaya başlayan bu örgütlerden başka, ülke içinde daha birtakım girişimler ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştı. 
Özellikle Diyarbakır, (belge: 8, 9) Bitlis, Elazığ illerinde, İstanbul'dan yönetilen Kürt Teali Cemiyeti (Kürt Yükselme Derneği) vardı. Bu derneğin amacı, yabancı devletlerin koruyuculuğu altında, bir Kürt hükümeti kurmaktı.
Konya ve dolaylarında, İstanbul'dan yönetilen Tealii İslam Cemiyeti (İslam Yükselme Derneği) kurulmasına çalışılıyordu. Ülkenin hemen her yanında İtilâf ve Hürriyet, Sulh ve Selâmet Cemiyetleri (Uzlaştırma ve Özgürlük, Barış ve Esenlik Dernekleri) de vardı.



İngiliz Muhipler Cemiyeti

İstanbul'da çeşitli amaçlarla gizli ve açık olmak üzere de, birtakım parti ya da dernek adı altında kuruluşlar vardı.
İstanbul'da önemli sayılacak kuruluşlardan biri İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği) idi. Bu addan İngilizleri sevenlerin kurdukları bir dernek olduğu anlaşılmasın! Bence, bu derneği kuranlar, kendilerini ve kişisel çıkarlarını sevenler ve kendi varlıklarıyla çıkarlarının dokunulmazlık çaresini Lloyt Corc (Lloyd George) hükümeti aracılığıyla İngiliz desteğini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların (bedbaht), İngiltere Devleti'nin, bütünüyle, bir Osmanlı Devleti bırakmak ve korumak isteğinde olup olamayacağını bir kez düşünüp düşünmedikleri üzerinde durmak gerekir.
Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve yeryüzü Halifesi sanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Bey'ler ve Sait Molla bulunuyordu. Dernekte İngiliz ulusundan kimi serüvenciler de vardı. Örneğin: Rahip Fru (Frew) gibi. Yapılan işlerden ve işlemlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Fru idi.
Bu derneğin iki görünüşü ve niteliği vardı. Biri, dış görünüşü ve uygarca girişimlerle İngiliz desteğini istemeye ve sağlamaya yönelen niteliği idi. Öteki, gizli yönü idi. Asıl çalışma bu yöndeydi. Yurt içinde örgütler kurarak ayaklanma ve başkaldırmalara yol açmak, ulusal bilinci işlemez kılmak, yabancı devletlerin işe karışmalarını kolaylaştırmak gibi haince girişimler, derneğin bu gizli kolunca yönetilmekteydi. Sait Molla'nın, derneğin açık girişimlerinde olduğu gibi ondan daha çok gizli işlerinde de rol oynadığı görülecektir. Bu dernek için söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gerektiğinde göstereceğim belgelerle daha iyi anlaşılacaktır.


Amerika'nın Güdümünü İsteyenler
İstanbul'daki kadın erkek birtakım ileri gelen kişiler de, gerçek kurtuluşu Amerika'nın güdümünü (mandasını) istemek ve sağlamakta görüyorlardı. Bu kanıda olanlar, düşüncelerinde çok direndiler, tam uygun işin, kendi görüşlerinin desteklenmesi olduğunu kanıtlamaya çok çalıştılar. Bu konuda da, sırası gelince kimi açıklamalar yapacağım.
Genel Duruma Dar Bir Çerçeveden Bakış
Bu açıklamadan sonra genel durumu, daha dar bir çerçeve içine alarak, çabucak ve kolayca, hep birlikte gözden geçirelim:
Düşman devletler Osmanlı Devleti'ne ve ülkesine maddi ve manevi bakımdan saldırmışlar; yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve Halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri bekliyor. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve sezebildikleri etkilere göre kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyorlar... Ordu, adı var, kendi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar, Genel Savaşın bunca sıkıntı ve güçlükleriyle yorgun, yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumunun kıyısında kafaları, çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta...
Burada, pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım. Ulus ve ordu, Padişah ve Halifenin hainliğinden haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve uysal. Ulus ve ordu, kurtuluş yolu düşünürken bu atadan gelen alışkanlık dolayısıyla kendinden önce yüce halifeliğin ve padişahlığın kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinden yoksun... Bu inançla bağdaşmaz oy ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline! Hemen dinsiz, vatansız, hain, istenmez olur.
Bir başka önemli noktayı da söylemek gerekir. Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek, temel ilke gibi görülmekteydi. Bu devletlerden yalnız biriyle bile başa çıkılamayacağı kuruntusu, hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken hepsini birden yenen, yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla düşmanlığa varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı.
Bu anlayışta olan yalnız halk değildi; özellikle, seçkin denilen insanlar bile öyle düşünüyordu.
Öyleyse, kurtuluş yolu ararken iki şey söz konusu olmayacaktı. İlkin, İtilâf Devletlerine karşı düşmanlık durumuna girilmeyecekti; sonra da, Padişah ve Halifeye canla başla bağlı ve sadık kalmak temel koşul olacaktı.
Düşünülen Kurtuluş Yolları
Şimdi baylar, izin verirseniz size bir soru sorayım: Bu durum ve koşullar karşısında kurtuluş için, nasıl bir karar düşünülebilirdi?
Açıkladığım bilgilere ve gözlem sonuçlarına göre üç türlü karar ortaya atılmıştı:
Birincisi, İngiltere'nin koruyuculuğunu (İngiltere'nin himayesini) istemek,
İkincisi, Amerika'nın güdümünü (mandasını) istemek.
Bu iki türlü karara varmış olanlar, Osmanlı Devleti'nin bir bütün olarak kalmasını düşünenlerdir. Osmanlı ülkesinin çeşitli devletler arasında paylaşılmasından ise, bu ülkeyi bütün olarak bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı yeğleyenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yollarına yönelikti. Örneğin: Bazı bölgeler, kendilerinin Osmanlı Devleti'nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmamak yollarına başvuruyor. Bazı bölgeler de, Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağına, Osmanlı ülkelerinin paylaşılacağına oldu bitti gözüyle bakarak kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlar.
Bu üç türlü kararın gerekçesi, yapmış olduğum açıklamalar arasında vardır.


                Benim Kararım
Bandırma Vapuru
Baylar, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı bütün kanıtlar ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?
Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?
Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.



Ya Bağımsızlık Ya Ölüm
Bağımsızlık elde edilmiş,
19 Mayıs kutlamaları yapılıyordu.
Bu kararın dayandığı en sağlam düşünüş ve mantık şu idi:
Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.
Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri hiç düşünülemez.
Oysa, Türkün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir.
Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.
Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. 
Ne olacaktı? Tutsaklık.
Peki efendim, öteki kararlara uymakla da sonuç bu olmayacak mıydı?
Şu ayrımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur.
Sonra, Osmanlı soyunu (Osmanlı hanedanı) ve saltanatını sürdürmeye çalışmak, elbette Türk ulusuna karşı en büyük kötülüğü istemekti. 
Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlığa güvenle bakılamazdı. Artık yurtla, ulusla hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?
Halifeliğin durumuna gelince, bunun bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir durumu kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlamak için ulusun daha alışmadığı sorunlara el atmak gerekiyordu. Kamunun söz konusu etmesinde büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen noktaların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı.
Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine başkaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.
19 MAYIS KUTLAMALARI BÖYLE YAPILIYORDU.
ÖZLÜYORUZ O GÜNLERİ



Uygulamayı Evrelere Ayırmak ve Adım Adım İlerleyerek Amaca Varmak
Türk ata yurduna ve Türkün bağımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahlı olarak karşı çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gereklerini ve zorunluluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek, elbette yerinde olamazdı. Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak dokuz yılda yaptıklarımız bir mantık dizisiyle düşünülürse, ilk günden bugüne dek izlediğimiz genel gidişin, ilk kararın çizdiği çizgiden ve yöneldiği amaçtan hiç ayrılmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.
Burada, zihinlerde yer tutabilecek bazı duraksama düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için bir gerçeği hep birlikte gözden geçirmeliyiz.
Beliren ulusal savaşın tek amacı yurdu dış saldırıdan kurtarmak olduğu halde bu savaşın, başarıya ulaştıkça, ulusal iradeye dayanan yönetimin bütün ilkelerini ve şekillerini evre evre bugünkü döneme değin gerçekleştirmesi olağan ve kaçınılmaz bir tarih akışı idi. Bu kaçınılmaz tarih akışını, gelenekten gelen alışkanlığı ile, hemen sezinleyen hükümdar soyu, ilk andan başlayarak ulusal savaşın amansız bir düşmanı oldu. Bu kaçınılmaz tarih akışını, ilk anda ben de gördüm ve sezinledim. Ama, baştan sona bütün evreleri kapsayan sezgilerimizi ilk anda bütünüyle açığa vurmadık ve söylemedik. İleride olabilecekler üzerine çok konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve maddesel savaşa boş kuruntular niteliği verebilirdi; dış tehlikenin yakın etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasında ise, geleneklerine, düşünme yeteneklerine, ruhsal durumlarına uymayan olası değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Başarı için pratik ve güvenilir yol, her evreyi zamanı geldikçe uygulamaktı. Ulusun gelişmesi ve yükselmesi için esenlik yolu bu idi. Ben de böyle yaptım. Ancak bu pratik ve güvenilir başarı yolu; yakın çalışma arkadaşım olarak tanınmış kişilerden kimileriyle aramızda, zaman zaman görüşlerde, davranışlarda, yapılan işlerde beliren temelli ve ikinci derecede anlaşmazlıkların, kırgınlıkların ve giderek ayrılıkların da nedeni ve açıklaması olmuştur. Ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri, ulusal yaşamın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet yasalarına değin uzayan gelişmelerinde, kendi düşünce ve psikolojilerinin kavrama sınırı bittikçe, bana direnmeye ve karşı çıkmaya başlamışlardır. Bu noktaları, aydınlanmanız için, kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı olmak için, sırası geldikçe, birer birer göstermeye çalışacağım.


Ulusal Sır
Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse diyebilirim ki ben, ulusun vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundaydım. 
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
1 OCAK 1919 DAN İTİBAREN ÜLKENİN DURUMUNA BİR GÖZ ATALIM: 
1 Ocak 1919                   İngilizlerin Antep'i işgali.
3 Ocak 1919                   İngilizlerin Cerablus'u işgal etmeleri
12 Ocak 1919                 İngilizlerin Ermeni amaçlarına hizmet etmek üzere Kars'a yerleşmeleri.
14 Ocak 1919                 Bir Yunan birliğinin Hadımköyü'nden Lüleburgaz'a kadar demiryolunu işgali.
15 Ocak 1919                 İngilizlerin Haydarpaşa İstasyonu'nu, Fransızların Şark demiryollarını işgal etmeleri.
22 Ocak 1919                 Türk Kuvvetleri'nin Batum'u boşaltması.
                                       Konya İstasyonu'nun İngilizler tarafından işgal edilmesi.
30 Ocak 1919                 Paris Barış Konferansında Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının kararlaştırılması.
1 Şubat 1919                  Kasaba (Turgutlu) Aydın Demiryolu'nun İngilizler ve Fransızlar tarafından işgali.
3 Şubat 1919                  Fransızların Pozantı'nın güneyindeki Akköprü ve Çiftehan'ı işgal etmesi.
                                       Venizelos'un, Paris Barış Konferansı'nda Yunan görüşünü savunması : (Bütün adaları, Trakya'yı ve Batı Anadolu'yu Yunanistan için istemesi)
8 Şubat 1919                  Fransız işgal orduları başkomutanı general Francete Esperay'in Sirkeci'den Beyoğlu'na kadar beyaz at üzerinde ve Rum tezahüratı ile yürüyüşü
22 Şubat 1919                Maraş'ın İngilizler tarafından işgal edilmesi.
27 Şubat 1919                İngilizlerin Birecik'i işgal etmeleri
7 Mart 1919                   Kozan'ın işgali.
10 Mart 1919                 İstanbul'da İngilizlerin isteği ile bazı tanınmış kişilerin tutuklanması.
24 Mart 1919                 İngilizlerin Urfa'yı işgali.
30 Mart 1919                 İngilizlerin Merzifon'u işgali.
                                       Damat Ferit Paşa'nın İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'a İngiliz himayesini isteyen bir proje vermesi.
                                       Boğazlayan kaymakamı Kemal Bey'in Ermeni tehciri dolayısıyla, Divanı Harp kararıyla, İstanbul'da idamı ve ertesi gün halkın olayı büyük gösterilerle protesto etmesi.
13 Nisan 1919                 İngilizlerin Kars'ı işgal edip Cenubigarbi Kafkas Hükümeti'nin dağıtması.
16 Nisan 1919                 Fransızların Afyon'u işgali.
20 Nisan 1919                 Gürcü ordusunun, milli şura kuvvetlerini bozarak Ardahan'ı işgali.
30 Nisan 1919                 Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu kıtaatı müfettişliğine atanması.
                                       İngilizlerin Kars'ın yönetimini Ermenilere devretmesi.
5 Mayız 1919                  Paris Konferansı görüşmelerinde, Lloyd George'un Yunanlıların İzmir'e çıkarılmasını önermesi
10 Mayıs 1919                İtilaf Devletleri temsilcilerinin, Paris'te Yunanlıların İzmir'i işgali konusunda karar almaları.
11 Mayıs 1919                Mardin bölgesinde Ali paşa ayaklanması.
                                       İtalyanların Marmaris, Fethiye ve Bodrum'u işgali.
                                       Bir kısım Amerikan savaş gemilerinin İzmir'e gelişi.
14 Mayıs 1919                Genelkurmay başkanlığına Cevat Paşa'nın (ÇOBANLI) ikinci kez atanması.
                                       Mustafa Kemal Paşa'nın, Sadrazam Damat Ferit ile yeni görevi hakkında görüşmesi.
                                       İzmir civarındaki Foça, Karaburun, Urla ve Yenikale istihkamlarının İngiliz, Fransız ve Yunan birliklerince işgali.
                                       İtalyanların Kuşadası'na çıkarma yapması ve Selçuk İstasyonu'nun işgali.
15 Mayıs 1919                İzmir'in yunan birlikleri tarafından işgali.
                                       Yunan askerlerine ilk kurşunu atan Hasan Tahsin'in şehit edilişi.
                                       Mustafa kemal paşa'nın Padişah Vahdettin tarafından kabulü.
                                       Muğla'da, İzmir'in işgalini protesto amacıyla miting.
16 Mayıs 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılışı.
                                       Seferi Hisar'ın Yunanlılar tarafından işgali.
                                       Güllük'ün İtalyanlar tarafından işgali.
                                       Denizli, Tavas, Kastamonu'da İzmir'in işgalini protesto mitingleri.
17 Mayıs 1919                Albay Refet Bey'in (BELE) III. Kolordu komutanlığına atanması.
                                       İtalyanların Söke'yi işgali.
                                       Yunanlıların Urla ve Çemşe'yi işgali.
19 Mayıs 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı.
                                       Aydın ve İstanbul'da İzmir'in işgalini protesto mitingleri.
20 Mayıs 1919                İstanbul'da "İngiliz Muhipleri Cemiyeti"nin kuruluşu.
                                       Yunan kuvvetlerinin Torbalı'yı işgali.
                                       İstanbul'da, Üsküdar Doğancılar'da İzmir'in işgalini protesto mitingi.
21 Mayıs 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'dan, Erzurum'dan XV. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa'ya telgrafı:
                                       "Umumi durumumuzun almakta olduğu vahim şekilden pek elemli ve müteessirim. Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdani vazifeyi yakından müşterek mesai ile yerine getirmek mümkün olacağı kanaatiyle bu son memuriyeti kabul ettim. Bir an evvel Zat-ı alinize kavuşmak arzusundayım"
                                       Menemen ve Seydiköy'ün işgali.
22 Mayıs 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'dan Sadaret'e raporu:
                                       "Millet yek vücut olup, hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef ittihaz etmiştir."
                                       Genelkurmay başkanı Cevat Cevat Paşa'nın (ÇOBANLI), Yunanlıların bazı yerlerde silah teslim almaları üzerine İzmir ve civarına genelgesi:
                                       "Devletin Yunanlılara kaptıracak ne bir silahı, ne de fişeği vardır. Silah teslimi gibi zilletlere meydan bırakılmamasını ehemmiyetle ilave ederim.
                                       Kadıköy'de yabancı işgallerini protesto mitingi.
                                       Balıkesir'de Doğru Söz adlı işgallere karşı gazetelerin yayıma başlaması.
                                       Yunanlıların Selçuk'u işgali.
                                       Diyarbakır'da, İzmir'in işgalini ve Doğu'da bir Ermeni devleti kurulması tasarısını protesto mitingi.
23 Mayıs 1919                İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalini protesto amacıyla "Sultan Ahmet Meydanı"nda büyük miting.
24 Mayıs 1919                Rauf Bey'in (ORBAY) Anadolu'ya geçmek üzere İstanbul'dan ayrılışı.
25 Mayıs 1919                Mustafa kemal Paşa'nın Samsun'dan Havza'ya geçişi.
                                       Bayındır ve Karabağ'ın Yunanlılar tarafından işgali.
26 Mayıs 1919                Yunanlıların Manisa'yı işgali.
                                       Yunanlıların Germencik İstasyonu'nu da ele geçirmeleri.
                                       Yıldız Sarayında "Şura-yı Saltanat" toplantısı (Vahdettin'in açış konuşması, Sadrazam Damat Ferit Paşa'nın konuşmasından sonra üyelerin son siyasi durum hakkında görüşlerini bildirmesi.)
27 Mayıs 1919                Yunanlıların Aydın'ı işgali.
28 Mayıs 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Havza'dan, III., XV. ve XX. Kolordu Komutanlıklarına yazısı:
                                       "Milletin esaretten kurtuluşu, hakim ve müstakil oluşu topraklarında yaşayabilmesi ancak azimkar ve namuslu ellerin milletin kısa ve doğru yoldan müdafaa-i hukuk ve istiklale sevkiyle kabil olacaktır. Mülkiye memurlarının şayan-ı itimat zevatı el ele vererek İstiklalimizin müdafaası emrinde gereken teşkilatı (şüphesiz mahrem)...zaruri ediyorum. Bu husus ihtisası dolayısıyla biz askerlerin uhde, vatanperveresine terettüp etmektedir."
                                       Ayvalık sahillerine çıkarma yapan Yunan kuvvetlerine 172. Piyade Alay Komutanı Yarbay Ali Beyin (Çetinkaya) silahla karşı koyması.
                                       Yunanlıların Tire'yi işgal etmesi.
                                       İngilizlerin İstanbul'da Bekirağa Bölüğü'nde tutulan 67 siyasi tutukluyu Malta'ya sürmesi.
29 Mayıs 1919                Ayvalık ve Turgutlu'nun Yunanlılar tarafından işgal edilmesi.
1 Haziran 1919               Ödemiş'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi
                                       Damat Ferit Paşa'nın Paris Konferansı'na davet edilmesi.
                                       İtalyanların Milas'ı işgali.
                                       Albay Kazım Bey'in (Özalp) Balıkesir'deki 61. Fırka Komutanlığı görevine başlaması
4 Haziran 1919               Yunanlıların Nazilli'yi işgal etmesi.
5 Haziran 1919               Yunanlıların Akhisar ile Nif'i işgali.
                                       İtalyanların Çin'e ile Yatağan'ı işgali.
6 Haziran 1919               General Milne'nin Mustafa Kemal Paşa'nın geri çağrılması için Harbiye Nezareti'ne yazısı.
8 Haziran 1919               Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı :
                                       "Maiyetinizdeki istimbotlardan biriyle İstanbul'a teşrifiniz rica olunur..."
                                       Anadolu'ya geçen Rauf Bey'in (Orbay) Ankara'ya gelişi ve Ali Fuat Paşa tarafından karşılanışı.
9 Haziran 1919               Hacı Şükrü Bey tarafından Aydın cephesinde "Kuvay-i Milliye" teşkil edilmesi.
11 Haziran 1919             Mustafa Kemal Paşa'nın Havza'dan Kazım Karabekir Paşa'ya telgrafı:
                                       "Hükümet, aldatarak İstanbul'a getirtmek planını izlediğinden, ben de mümkün olduğu kadar zaman kazanmak ve karargahımı memleket içerisine sokmak için aynı usulde mukabele ve yazışma yapmaktayım."
12 Haziran 1919             Mustafa Kemal Paşa'nın karargahı ile beraber Amasya'ya gelişi.
                                       Yunanlıların Bergama'yı işgali.
13 Haziran 1919             Dikili'nin Yunanlılar tarafından işgali.
15 Haziran 1919             Bergama'nın milli kuvvetler tarafından geri alınışı.
16 Haziran 1919             Yörük Efe Müfrezesi'nin Malkoç köprüsüne baskını ve Yunan müfrezesinin imha edilişi.
17 Haziran 1919             Yunan kuvvetlerinin Menemen'de katliam yapmaları
                                       Damat Ferit Paşa'nın Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtırası.
19 Haziran 1919             Milli kuvvetlerin Bergama'yı boşaltarak çekilmesi.
20 Haziran 1919             Milli kuvvetlerin Nazilli'yi geri almaları.
                                       Yunan kuvvetlerinin Bergama'yı ikinci kez işgali.
22 Haziran 1919             Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya'dan mülki ve askeri makamlara tamimi:
                                       "Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır. Bunun için tekmili vilayetlerin her livasından milletin itimadına mazhar üç murahhasın mümkün olan süratle yetişmek üzere hemen yola çıkartılması icap etmektedir. Her ihtimale karşı keyfiyetin bir milli sır haline tutulması lazımdır."
                                       Yunanlıların Akhisar'ı yeniden işgali.
23 Haziran 1919             Mustafa kemal paşa hakkında hükümet kararı:
                                       "Mustafa Kemal Paşa'nın azledilerek hiçbir resmi sıfatı kalmamış olduğundan tebligat ve işarların resmi mahiyeti haiz olmadığının icap eden vilayetlere tebliğinin Dahiliye nezaretine bildirilmesi."
26 Haziran 1919             Dahiliye Nazırı Ali Kemal'in: "Milli ordu teşkil etmenin ve müdafaa-i milliye hazırlamak gibi faaliyetlerin felaket olduğunu.." ilan eden beyannamesi.
28 Haziran 1919             Balıkesir'de milli bir kongre toplanması.
                                       İtalyanların Burdur'u işgali.
30 Haziran 1919             Milli kuvvetlerin Aydın'ı geri alışı.
3 Temmuz 1919              Mustafa Kemal Paşa'nın, Rauf Bey ile birlikte Erzurum'a gelişi.
4 Temmuz 1919              Yunan kuvvetlerinin ikinci kez işgal etmesi.
5 Temmuz 1919              Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa'nın, Mustafa kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırması.
8 Temmuz 1919              Mustafa kemal Paşa'nın resmi memuriyetine son verdiği hakkında Padişah iradesi.
                                       Mustafa kemal Paşa'nın, göreviyle beraber askerlik mesleğinden istifası.
9 Temmuz 1919              Mustafa kemal paşa'nın resmi göreviyle beraber askerlik mesleğinden istifasını, Orduya, Vilayetlere ve millete duyurması: "...Bundan sonra mukaddes milli gayemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit sıfatıyla bulunmakta olduğumu..."
                                       Rauf Bey'in eski Bahriye Nazırı sıfatıyla Erzurum'dan vilayetlere beyanname niteliğinde telgrafı: "...Mustafa Kemal Paşa ile birlikte nihayete kadar çalışmaya mukaddesatımız üzerine yemin ettiğimizi arz ve ilan eylerim..."
                                       Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal Paşa'yı ziyareti:
                                       "..Ben ve kolordum emrinizdeyiz. Bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa ifayı bir şeref bilirim.."  
11 Temmuz 1919            Demirci Mehmet Efe'nin Kuvay-ı Milliye saflarına katılması.
13 Temmuz 1919            Talat, Enver ve Cevat Paşalarla, Doktor Nazım Bey'in İstanbul Divan-ı Harbi tarafından gıyaben idama mahkum edilmeleri.
23 Temmuz 1919            Erzurum Kongresinin açılışı.
26 Temmuz 1919            "Balıkesir'de ikinci bir Milli Kongre" toplanması.
29 Temmuz 1919            Mustafa kemal Paşa ve Rauf Bey'in derhal yakalanarak, İstanbul'a gönderilmelerinin mülki memurlara bildirilmesi hakkında hükümet kararı.
6 Ağustos 1919              "Nazilli'de bir Milli Kongre" toplanması.
7 Ağustos 1919              Erzurum Kongresi'nin Heyeti Temsiliye seçiminden sonra Mustafa Kemal Paşa'nın kısa bir konuşmasıyla son bulması.
                                       Mustafa Kemal Paşa'nın Heyeti Temsiliye Başkanlığına seçilmesi.
16 Ağustos 1919            "Alaşehir Kongresi"nin toplanması 
24 Ağustos 1919            Mustafa kemal paşa'nın Sivas'a gitmek üzere Erzurum'dan ayrılışı.
2 Eylül 1919                    Mustafa Kemal Paşa'nın Sivas'a gelişi.
3 Eylül 1919                    Dahiliye Nazırı Adil Bey ile Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa'nın,Elazığ Valisi Ali Galip'e, Mustafa kemal Paşa'nın tutuklanması ve Sivas Kongresi'nin engellenmesi hakkında emri.
4 Eylül 1919                    Sivas Kongresi'nin açılışı.
                                       Demirci Mehmet Efe'nin Aydın ve havalisinin Kuvay-ı Milliye kumandanı oluşu.
10 Eylül 1919                  Ali Galip'in üzerine asker gönderilmesi sonucu yakınındakilerle Malatya'dan kaçışı, (Kahta yolu ile Urfa'dan, Halep'e kaçmıştır.)
11 Eylül 1919                  Sivas Kongresi'nin kapanışı
                                       Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkil edildiğine dair beyannamenin Mustafa Kemal Paşa'nın imzasıyla Sivas Vilayeti'ne verilmesi.
12 Eylül 1919                  Sivas Kongre Heyetinin İstanbul ile ve her türlü resmi haberleşmenin kesildiğine ilişkin vilayetlere ve komutanlara bildirisi.
14 Eylül 1919                  Sivas Kongre Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa'nın Padişah Vahdettin'e Damat Ferit Paşa'nın ihanetlerini belirten muhtırası.
                                       Sivas'ta İrade-i Milliye Gazetesi'nin yayına başlaması.
15 Eylül 1919                  Suriye ve Kilikya'daki işgal kuvvetlerinin değiştirilmesi hakkında İngiliz - Fransız Anlaşması.
16 Eylül 1919                  "Üçünü Balıkesir Kongresi"nin açılışı
19 Eylül 1919                  "İkinci Nailli Kongresi"
20 Eylül 1920                  Padişah Vahdettin'in İstanbul Hükümetine yardımcı olunmasını "İtidal ve sükunetin muhafazasını..." isteyen beyannamesi.
22 Eylül 1920                  Mustafa Kemal Paşa'nın Amerikan heyetinin başkanı General Herbord ile Sivas'ta görüşmesi.
                                       Mustafa Kemal Paşa'nın Vahdettin'in 20 Eylül tarihli beyannamesini cevaplandırması ve Damat Ferit Paşa hükümetinin derhal düşürülmesini istemesi.
27 Eylül 1919                  Birinci Bozkır ayaklanması (Bastırılışı 4 Ekim 1919)
27 - 28 Eylül 1919          Mustafa Kemal Paşanın Padişah ve Damat Ferit Hükümetiyle Heyeti Temsiliye arasında aracı oynayan Abdülkerim Paşa ile telgraf görüşmesi.
30 Eylül 1919                  Damat Ferit Paşa'nın sadaretten istifası.
2 Ekim 1919                    Ali Rıza Paşa kabinesi (bu kabine Harbiye Nazırlığına Mersin'li Cemal Paşa getirilmiştir.)
3 Ekim 1919                    Mustafa Kemal Paşa'nın sadrazam Ali Rıza Paşa'ya telgrafı:
                                       "... Yeni kabine Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tespit edilen milli teşkilat ve maksatlara riayetkar olduğu takdirde Kuvay-i Milliye ona yardımcı olacaktır."
7 Ekim 1919                    Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın kabine adına Mustafa Kemal Paşa'ya cevabı:
                                       "... Kabine, sizinle aynı fikirde ve irade-i milliyenin hakimiyetini kabul eder. Devletin harice karşı şeref ve haysiyetini iade için, İrade-i Milliye'ye ve Heyet-i Temsiliye'ye dayanacaktır".
                                       Osmanlı Mebusan Meclisi için mebus seçimlerinin başlayacağının ilanı.
                                       Yunan zulmünü incelemek için kurulan "milletlerarası tahkik komisyonu"nun hazırladığı raporu Paris Konferansına sunması
20 Ekim 1919                  Mustafa Kemal Paşa'nın, Rauf ve Sami Beylerle birlikte Amasya'da İstanbul Hükümeti'nin Bahriye Nazırı Salih Paşa ile görüşmelere başlaması (Amasya Mülakatı)
                                       İkinci Bozkır Ayaklanması.
22 Ekim 1919                  Amasya görüşmelerinin sona ermesi ve 5 adet protokol düzenlenerek imzalanması.
25 Ekim 1919                  Manyas bölgesinde başlayan ve Susurluk - Gönen - Ulubat'ı içine alan bölgeye yayılan Birinci Anzavur Ayaklanması. (Bastırılması 30 Kasım 1919)
26 Ekim 1919                  Hart Kasabasında Şeyh Eşref ayaklanması (Bastırılması 25 Aralık 1919)
27 - 28 Ekim 1919           Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın, Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafı:
                                       "Meclisi Mebusan'ın İstanbul dışında toplanması imkansız ve devlet ve memleket için büyük mahzurları davet etmiş olacağından bugünkü hükümet görüşünde sabittir."
29 Ekim 1919                  Mustafa Kemal Paşa'nın, Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın telgrafına cevabı: "..Kabinenin mütalaaları, milli meclisin toplantı yeri hakkındaki görüşümüzü değiştirecek emniyeti henüz bahşetmemektedir.."
                                       İngilizlerin Kilis'i boşaltmaları, Kilis'in Fransızlar tarafından işgali.
                                       İngilizlerin Antep'i tahliye etmeleri ve Fransızların şehre girmeleri.
30 Ekim 1919                  Urfa'nın Fransızlar tarafından işgali.
1 Kasım 1919                  Maraş'ta İngilizlerin işgali, Fransızlara devretmesi.
3 Kasım 1919                  İzmir cephesinde Türklerle Yunanlılar arasında tespit edilen hattın (Milne hattı) General Milne tarafından Harbiye Nazırı Cemal Paşa'ya bildirilmesi.
7 Kasım 1919                  Osmanlı Meclisi Mebusanı için yapılan seçimlerde Mustafa Kemal Paşa'nın "Erzurum milletvekilliği"ne seçilmesi.
16 Kasım 1919                Gümülcüne'de halk temsilcilerinin katılımıyla bir kongre toplanması ve Batı Trakya'nın gelecekteki durumunun görüşülmesi, (Gümülcüne Kongresi)
                                       Balıkesir'de İzmir'in Doğru Gazetesinin yayına başlaması.
19 Kasım 1919                Dördüncü Balıkesir Kongresi
27 Kasım 1919                Bulgaristan ile İtilaf devletleri arasında Neuily Anlaşması
28 Kasım 1919                Maraş kalesin Fransız bayrağı çekilmesi üzerine, Maraş halkının direnişi, (Maraş halkının kale duvarlarına tırmanması ve Fransız bayrağının indirilerek yerine Türk bayrağının çekilmesi.)
11 Aralık 1919                İngiliz Yüksek Komiseri J. E Robeck'in raporu: "Mustafa Kemal başlıca düşmanımızdır."
17 Aralık 1919                Mustafa Kemal Paşa'nın Osmanlı meclisi Mebusanına seçilen mebusların, Meclisin açılışından önce Heyet-i Temsiliye 'nin yakında İstanbul'a yakın bir yere nakledileceğini bildiren genelgesi.
18 Aralık 1919                Karadeniz bölgesi Rumları tarafından Batum'da "Pontus Rum Hükümeti" adıyla bir hükümet kurulması.
27 Aralık 1919                Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye üyelerinin Ankara'ya gelişleri.

Unutmadık, unutmayacağız, unutturamayacaklar.
RUHUN ŞAD OLSUN,MEKANIN CENNET OLSUN.

Ey Türk Gençliği
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder