'Y'CHP’DE, ZORUNLU BİR
HESAPLAŞMA, ÖZ ELEŞTİRİ, EMPATİ VE YÜZLEŞMEYE DOĞRU...
MUHARREM İNCE’DEN, BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA
SERT SÖZLER: KRİZ KAPIDA
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP’nin Antalya
kampında yaptığı konuşmada CHP’nin mevcut Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu sert
bir dille eleştirdi.
[Ulusal Haber & Ulusal Ajans-23 Mayıs 2016]
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP’nin Antalya
kampında yaptığı konuşmada CHP’nin mevcut Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu sert
bir dille eleştirdi.
Kendisinin hayır oyu kullandığını ve arkadaşlarına da bu
yönde uyarılarda bulunduğunu belirten CHP'li İnce, yönetimsizlik sorununun
partinin ilkelerinden uzak bir siyaset gütmesine neden olduğunu ve önümüzde
büyük bir krizin bizleri beklediğini söyledi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, 60'dan fazla
milletvekilinin mahkemelerde onuru ile oynanacağını söyleyen CHP'li İnce;
elalem ne der anlayışıyla politika yürütülemeyeceğini, 7 Haziran öncesinde ve
sonrasında yürütülen yanlış politikaların bedelinin bugün ödendiğinin altını
çizdi. İşte CHP'li Muharrem İnce'nin Antalya kampında yaptığı o konuşma: “CHP
yelkenlerini doldurmuş, umut saçıyor, güçlenmiş, bu kez AKP'yi perişan edecek,
derlenmiş, toparlanmış, her şey yolunda, mükkem gidiyor… Böyleyse, bu
konuşulanların hiçbirisini ciddiye almayın. Ama değilse, benim söylediklerimi
ciddiye alın. Zaten benim söylediklerim doğru değilse, ben bir siyasi mefta
olurum, öngörülerim tutmamıştır. Ama benim öngörülerim tutarsa siyasi mefta
olurum ne de görüşlerim.
Şimdi, sorun nerede başlıyor, neden başarılı olamıyoruz?
Bir… Size örnekler vereceğim, krizleri nasıl yönettik? İki… Büyük olaylarda
neden oy devşiremedik? 17 – 25 Aralık, Suriye politikası… 17 – 25 Aralık'ta
Demirel iktidarda olsaydı, bir haftada bunları indirirdi. Siz beceremiyorsunuz.
YEMİN MESELESİNDE TÜKÜRDÜĞÜMÜZÜ YALADIK
Şimdi bakalım, ilk olayı hatırlayalım; 2011'de yemin etmeme
meselesi… Doğrudur, yanlıştır, bir karar aldık. İki milletvekilimiz cezaevinden
çıkıp gelmeden yemin etmeyeceğiz dedik. Politika doğru muydu bilemem ama
milletvekillerimizin başarısız olmasında büyük payı oldu. Yalvardım o zaman
yeni seçilen milletvekillerine; “Yapmayın, etmeyin, telefonda görüşmeyin”
dedim. Telefonda görüştü arkadaşlarımız; “Ya edelim yemini boşver,
milletvekilliğimiz düşer bak. Bir daha ya seçiliriz ya seçilmeyiz” diye
konuştukça, telefon kayıtları Erdoğan'ın elinde olduğu için yumuşak karnımızı
gördü ve meydanlara çıkıp; “Tükürdüğünüzü yalayacaksınız” dedi ve tükürdüğümüzü
yaladık ve gittik “tıpış tıpış” yeminimizi ettik. Yenildik resmen Erdoğan'ın
karşısında.
1 KASIM'DA TERÖR VARKEN, 7 HAZİRAN'IN MAAŞ VAATLERİNİ İÇEREN
BROŞÜRLERİ DAĞITTIK
7 Haziran'da bir seçime girdik. 7 Haziran'daki
broşürlerimizle 1 Kasım'daki broşürlerimiz pek çok vilayetimizde aynıydı,
biliyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Asgari ücret 1500 TL,
emekliye iki maaş vaatleri doğru söylemler ama 7 Haziran'da doğruydu, 1
Kasım'da doğru değildi. 7 Haziran'dan sonra güvenlik politikaları öne çıktı,
bombalar patlıyordu. Kontrollü bir terör vardı. AKP'nin kontrolünde bir terör
vardı, kimsenin umurunda değildi 1500 TL, kimsenin umurunda değildi iki maaş
ikramiye. Ama biz eski broşürleri dağıttık. Meclis Başkanlığı seçimi mesela…
Çok kötü yönettik. Laiklikle ilgili söylemler, geleceğim oraya da.
80 GENEL BAŞKAN YARDIMCISI DEĞİŞTİRİLDİ
80 kişi değişmiş arkadaşlar, ya 78 ya 80 genel başkan
yardımcısı değişmiş. Her bir başarısız olaydan sonra genel başkan
yardımcılarını değiştiriyoruz. O zaman sayın genel başkan, sizin de adam
seçimiyle ilgili bir sıkıntınız var demektir, iyi adamları seçemiyorsunuz
demektir. Sürekli değişiyor, örgütten sorumlu genel başkan yardımcılarını
unuttum… Önder Sav, Adnan Keskin, Nihat Bey, Gürsel Tekin, Tekin Bingöl.. Dış
politikadan sorumlu olanlar, keza sürekli değişmiş. Hep mi suçlu bu insanlar,
hep mi genel başkan yardımcıları hatalı?
%35'İ TUTTURAMADIK, İÇ SORGULAMA YAPMADIK
Mesela 17 Mayıs 2015, hedefimiz %35 diyorsunuz. Altında
kalırsak iç sorgulama yaparız diyorsunuz. Yaptık mı? Günlerce saatlerce
tartıştık mı? Tartışmadık.
AKP terörle mücadelede baştan sona hatalı bir parti. Ama
nasıl oluyor da bedelini biz ödüyoruz? Size samimi olarak söylüyorum bunu, en
içten duygularla söylüyorum. Sayın Genel Başkan'a yumurta atıldığında içim
sızladı. Ben Gülsüm hanım gibi bakmıyorum, neden bedelini biz ödeyelim? Ne
yapmak istediklerini biliyoruz, yapmak istedikleri şu… Siz PKK'ya destek
oldunuz CHP diyor. Böyle bir şey yaptık mı? Yapmadık. Algı yaratmak istiyor
AKP'liler. Ama bu algının oluşmasında ilkesiz, tutarsız duruşumuz..
EVET OYU VERENLER ÇOCUKLARINA SÖYLEYEMEYECEK
Dün dokunulmazlıklarla ilgili evet oyu veren arkadaşlarıma
sesleniyorum. Onların vicdanına sesleniyorum. Bir sene sonra o arkadaşlarımız
“Ben hayır verdim” diye konuşacaklar. Öyle utanacaklar ki, çocuklarına
söyleyemeyecekler evet oyu verdiklerini.
HAKİMLERİN SAVCILARIN GENEL BAŞKAN'A NASIL HAKARET
EDECEKLERİNİ GÖRECEĞİZ
Başımıza nelerin geleceğini hep birlikte göreceğiz. Başta
Sayın Genel Başkan. Nasıl onuruyla oynanacaklarını hep birlikte göreceğiz. O
hakimlerin, savcıların Genel Başkan'a nasıl hakaret edeceklerini göreceğiz.
KOMŞULAR NE DER DİYEREK SİYASET YAPILMAZ
Ben hayır verdim, her arkadaşıma da hayır vermesi
gerektiğini söyledim. Ne olurmuş? Referandumda hayır verirsek AKP ile MHP evet
dermiş, biz HDP ile görünmemeliymişiz. Siyaset ilke ile yapılır. Komşular ne
der diye, elalem ne der diye siyaset yapılmaz. HDP bir şeyi doğru söylerse, o
HDP söyledi diye biz geri adım mı atacağız? MHP doğru bir şey söylerse, MHP ile
görünmemek için geri adım mı atacağız? Bu doğru değildir.
CEZAEVİNDEN KORKTUĞUMDAN DEĞİL, ÖNGÖRÜSÜZLÜĞE KIZDIĞIMDAN
Bakın Eren Erdem, Muharrem İnce, Barış Yarkadaş, Enis
Berberoğlu, başta bunlar dördü… Bakın mahkemelerde neler yaşayacağız,
göreceğiz. 12 tane fezlekem var, korkuyor muyum? Vallahi düğün bayram. 5-6 sene
hapislerde yatmış arkadaşlarımız var, korktuğumdan filan değil, öngörüsüzlüğe
kızıyorum. Nasıl kendi boynumuza ip geçiririz biz? Bu doğru değil. Aslanlar
gibi çıkıp “hayır diyeceğiz” demeliydik. Araştırma komisyonu kuruldu ne dediler,
“Yargı bağımsız olmadığı için dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz”. Bakın, başımıza
nelerin geleceğini tahmin ediyorum ama bazı arkadaşlar burada, korkutmak
istemiyorum açıkçası.
BEN ANAYASA'YA SADAKAT YEMİNİ ETTİM, GENEL BAŞKAN TALİMAT
VERSE DE DEĞİŞTİREMEZ
“Anayasa'ya aykırı ama evet diyeceğiz.” Yetmez ama evet gibi
bir şey. Talihsiz bir cümle. Ben Anayasa üzerine yemin ettim, Anayasa'ya aykırı
olduğuna inandığım bir şeye, Parti Meclisi de karar alsa, Genel Başkan da
talimat verse ben oy veremem, vermem. Benim onurum var, kişiliğim var, duruşum
var, 52 yaşındayım; Muharrem İnce'ye hesabım var benim. Ben bunu yapamam,
yapabilen yapsın arkadaşlar.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NU ADAY YAPTINIZ, MHP'DEN MİLLETVEKİLİ
OLDU
Mesela, büyük kriz anlarında… Cumhurbaşkanı adayımız
Ekmeleddin İhsanoğlu. Riski göze aldım dedi sayın genel başkan. Hangi riski?
Sonuç nedir? Cumhurbaşkanı adayı yaptığımız kişi MHP'den milletvekili oldu,
sonra Meclis Başkanlığı seçiminde de onu desteklemedik, o da ayrı bir konu.
Bakın yine Abdullah Gül'le Tayyip Erdoğan kavga etti, Tayyip Erdoğan ile cemaat
kavga etti, Tayyip Erdoğan ile Davutoğlu kavga etti. Bunlar hep kavga
ettiklerinde biz hep el ovuşturduk. Çok iyi hatırlıyorum 12 Haziran 2013 günü
Yalova'daydım, Grup Başkanvekiliydim, Yalova'dan atladım gece saat 01:30'da
yalvardım bu MYK'nın tutanakları varsa, “yanlış bu” dedim, Abdullah Gül'ü
göreve davet ettik, liderler zirvesini topla diye çağrı yaptık. Abdullah Gül de
“İşinize bakın, toplamıyorum” dedi. Derdim şuydu, bunların kavgalarından medet
ummayın, cemaatle kavgasından medet ummayın.
MALATYA'DAKİ 7 GENCİN HAKKI DA ÜSTÜNÜZDE, DAVUTOĞLU'NA
HAKKIMIZI HELAL EDEMEZSİNİZ
Davutoğlu'na hakkınızı helal edemezsiniz efendim. Hepimizin
hakkı var, edemezsiniz. Siz hepimizi temsil ediyorsunuz. Ben Davutoğlu'na
hakkımı helal etmiyorum. Bu beceriksiz, bu pısırık adama helal etmiyorum! 500
şehit var 7 Haziran'dan bu yana, o Ankara'da havaya uçan çocukların hakkı var
orada! Malatya'da gittiğimizde yedi çocuğun evini gezdik. 18 – 20 yaşında
çocuklar, havaya uçmuş, parça parça olmuş çocuklar. Aynı mahallenin
çocuklarıydı, Veli'yle birlikte gezdik, o çocukların hakkı var nasıl helal
ederiz hakkımızı biz Davutoğlu'na. Siz bizim Genel Başkanımızsınız, böyle bir
helalliği yapmamalısınız. Siz edebilirsiniz ama ben etmiyorum.
İKİ KONUDA SİZE DESTEK VERDİM
Mesela iki konu daha var.. Buranın konuşmak için uygun ortam
olduğunu düşünüyorum, burada konuşmayacağız da nerede konuşacağız? Ben “önüne
yatmak” konusunda ve “kan” meselesinde de kararlığımızı gösterdiğiniz noktasında
sizi destekledim. Yine aynı şey olsun, yine desteklerim. Sonuna kadar
arkanızda, yanınızda dururuz ama krizlerden ne yazık ki hiçbirinden doğru
düzgün çıkmadık.
ATATÜRK'ÜN RESMİNİ KİM İNDİRDİ TARTIŞMASINDAN 65 GÜNDE
ÇIKAMADINIZ
65 gün Atatürk'ün resmini kim indirdi, indirdi mi indirmedi
mi tartışması yapıldı. Ben 17 gün öncesinden biliyordum, hiçkimseye söylemedim.
Medyaya fısıldayan filan ben değildim, ispatlarım bunu, her türlü ispatlarım.
Ama partim yara almasın diye 17 gün sustum. 65 gün bu tartışma, bir dakikalık
işi var bunun. Gel bakalım Aylin Nazlıaka, kim bunun sorumlusu söyle.
Söylemiyor musun, at Aylin Nazlıaka'yı. Söylüyor mu, indireni at. Bu kadar.
SARAY'DA PARALEL HÜKÜMET VARSA BİZDE DE PARALEL MYK VAR
Saray'da paralel hükümet kuruyorlarmış, e paralel MYK var
bizde de. Milletvekilinden danışman olmaz arkadaşlar, böyle bir şey yok.
Siyasette yeni mi çıktı bu? Biz hepimiz Sayın Kılıçdaroğlu'nun danışmanıyız
zaten. Zorunlu danışmanıyız. Talep ederseniz telefon açarsınız, geliriz
bildiğimiz bir konudan siz yararlanmak istiyorsanız, biz bildiğimizi size
anlatmaya mecburuz zaten. 133 danışmanınız var zaten. Bu doğru bir uygulama
değil, eski köye yeni adet mi çıktı? Danışman olan milletvekili, danışman
olmayan milletvekili. Paralel bir MYK var, Genel Başkan Yardımcısı var bir
konuyla ilgili, onunla ilgili bir de danışman milletvekili var. Bu yapıya
derhal son vermemiz lazım.
GRUP BAŞKANVEKİLLERİNE DE AYIP, BEKAROĞLU'NA DA AYIP
Parlamentodaki ilişkilerden sorumlu danışman var, Sayın
Bekaroğlu yanılmıyorsam. Ayıptır, Sayın Bekaroğlu'na da ayıp, Grup
Başkanvekillerine de ayıp. Sayın Grup Başkanvekillerinin görevi budur zaten,
ben beş sene yaptım bu işi. Grup Başkanvekilinin görevi MYK ile grup arasındaki
koordinasyonu sağlamaktır. Hem Bekaroğlu'na saygısızlık hem de Grup
Başkanvekillerimize saygısızlık.
KURULTAY'A GELİP KONUŞMUYORSUNUZ
Sayın Genel Başkanım, kurultaya teşekkür konuşması
yapmıyorsunuz, tek adaysınız başka aday yok. Kurultaya gelmiyorsun, açılışına
gelmiyorsun, kadın kolları seçimine gelmiyorsun. Adam her gün muhtarları
topluyor, konuşacak bahane arıyor, hazır ortamlar var gelip konuşmuyorsun. 81
vilayet orada ama siz hiçbirisinde yoksunuz.
İL BAŞKANLARININ DESTEK AÇIKLAMASINA İHTİYACINIZ VARSA
ACZİYETİNİZDEN
Partinin şu huyundan bir vazgeçmesini istiyorum, hepinizin
huzurunda söylüyorum. Şu eski alışkanlıkları bir bırakalım. Ne zaman il
başkanları bir araya gelse “İl başkanlarından Genel Başkan'a destek
açıklaması”. Ya arkadaşlar, bunu yapmayalım. Komik oluyor. Buna ihtiyacınız mı
var? Bir parti yönetiminin buna ihtiyacı yok. Partinin en üst organı
kurultaydır. Kurultay yetkisini Parti Meclisi'ne devreder. PM en üst
organımızdır, Kurultay adına karar verir. MYK'mız ise Bakanlar Kurulumuzdur.
Yani siz zaten görev başındasınız, görevden alma, atama yetkiniz var. Ne diye
bunlardan destek açıklaması bekliyorsunuz? Onlara muhtaç mısınız? Siz il
başkanlarının desteğine, yazılı basına ‘imza at şuraya' demelerine muhtaç
mısınız? O zaman aczinizi gösterir bu. Buna ihtiyacınız olmamalı. Bir partinin
yönetiminin, ikide bir de zırt pırt, il başkanlarının destek açıklaması
yapmasına ihtiyaçları olmaması lazım.
ÖNCE HAİNLERLE, SONRA PARTİMİN MİLLETVEKİLLERİYLE
KONUŞUYORSUNUZ
Yetmez ama evetçilerle Türkiye'yi tartıştınız, bizlerle
şimdi tartışıyorsunuz. Ne kadar Cumhuriyet düşmanı varsa, hain varsa hepsi
oradaydı bakın, cümbür cemaat. Onlarla daha önce konuştunuz, partinizin
milletvekilleriyle, PM üyeleriyle daha sonra konuşuyorsunuz.
GENEL BAŞKAN “DARBE OLMUŞ” DİYOR, CHP GRUBU MELCİS'TE ELMA
ÜRETİCİLERİNİ KONUŞUYOR
Darbe dedik, değil mi? 317 milletvekili varken Cumhurbaşkanı
Başbakanı görevden aldı, darbe dedik biz de. Peki arkadaşlar, böyle önemli bir
olay olmuş o gün Meclis'te CHP grubu neyi konuştu biliyor musunuz? Elma
üreticilerini konuştu. Partinin Genel Başkanı “Darbe olmuştur Meclis'te” diyor,
partinin milletvekilleri elma üreticilerini konuşuyor. Elmayı konuşmayalım
demiyorum ama o gün mü konuşalım bunu, vicdanınıza bırakıyorum.
LAİKLİK İÇİN İMZA TOPLAYAN ARKADAŞIMIZ FIRÇA YEDİ, MEHMET
BURADA
25 Nisan günü “Laiklik Anayasa'da olmamalı, yeni Anayasa'da
da olmamalıdır” diyor Meclis Başkanı, o gün Meclis'te CHP ne konuştu, biliyor
musunuz? Patates üreticilerinin sorunlarını. Benim partide yöneticilik görevim
olmadığı için, geçiyorum geldiğim zaman Meclis'e, arkaya oturuyorum. Meclis
Başkanı 25 Nisan'da bu lafı söylemiş, aradan 10 gün geçmiş hiç çıt çıkmamış.
Hukukçu arkadaşlarımıza, Haluk Bey'e, Namık'a, Tanju'ya bir dilekçe hazırlayın
dedim, dava açalım. Hatta Haluk Bey söyledi, açalım tamam. Yazdık dilekçeyi,
dava açacağız. Burdur Milletvekilimiz Mehmet Göker de aldı, “Abi dedi, imza
toplayalım”. Topla Mehmetciğim. Mehmet fırça yedi laikliğe sahip çıktığımız
için. Mehmet de burada, ben de buradayım. Herkes burada. 53 imza toplanmıştı,
arkadaşımız imzaları yırttı attı, sonra biz 20 imzayla tepki verdik.
HÜKÜMETİ KURMA GÖREVİ VERİLMEDİĞİNDE BİR MİLYON KİŞİYİ
SARAY'IN ÖNÜNE YIĞMALIYDIK, YAPMADIK
37 gün istikşafi görüşmeler yaptık, bakanlık hayalleri
kurduk. 8 gün kaldı geriye, 8 günde bize hükümet kurma görevi verilmedi.
Darbedir bu dedik ama gittik, elimizde patladı. Bir milyon kişiyi Saray'ın
önüne yığmalıydık. Vereceksin Ana muhalefet partisine hükümeti kurma görevini diye
bir milyon kişiyi oraya yığabilirdik, bunların hiçbirisini yapmadık.
SEÇİMDEN SONRA İL BAŞKANLARINA TALİMAT VERSEN NE OLUR?
Yine komik bir şey, 81 il başkanına talimat verdik, suç
duyurusunda bulunun dedik. Hani Valilere talimat veriler, operasyon yetkisi
vermeyin diye… Peki, bizim bu 81 il başkanı ne zaman suç duyurusunda bulundular
biliyor musunuz? Komik olan tarafı burası. Seçimden önce değil, seçimden sonra.
Seçimden sonra il başkanlarına bu talimatı verip bunu yapsak ne olacak,
yapmasak ne olacak?
SEZGİN TANRIKULU'NU ÇAĞLAYAN'DA SAVCILAR ÖZEL OLARAK
BEKLİYORLAR
Değerli arkadaşlarım, ben bu dokunulmazlık konusunun
partimizin başına, ülkemizin başına, hepimizin başına nasıl bir bela açacağını
göreceğim, hep birlikte göreceğiz. Onurumuzla nasıl oynanacağını, mahkeme
köşelerinde mübaşirlerin bile bizimle nasıl makara yapacaklarını, “Aman HDP ile
aynı görünmeyelim, evet oyu verelim. Referanduma giderse referandumda HDP ile
görünürsek ve yüksek oranda da evet çıkarsa bizim de Kurultay'a gitmemiz
gerekir. O yüzden şimdi evet oyu verelim, Kurultay'ı da engelleriz” diye evet
oyu verenlerin ne yapacaklarını şimdi hep birlikte göreceğiz. O hakimler,
savcılar bizimle nasıl dalga geçecek, göreceğiz. Sezgin Tanrıkulu İstanbul
Çağlayan Adliyesi'ne gittiğinde başına nelerin geleceğini şimdiden sana
söyleyebilirim. O savcının ölümünde senin payın olduğunu düşünen savcılar var
orada, bekliyorlar seni dört gözle. Beni de bekliyorlar, biliyorum. Hepsini
biliyorum. Bu doğru bir şey değildi. Bütün krizlerde dip yaptık, büyüyemedik.
Önemli olayların hiçbirisinden oy devşiremedik. Allah sonumuzu hayretsin
diyorum. Ben önümüzdeki krizlerde de partinin yönetim sorunu yüzünden hepimizin
başının belaya gireceğini düşünüyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder