"18 Temmuz 2005 günü; Şimdiki Diktatör ve Despot Devlet başkanı, dönemin Milli Meclis Başkanı 'Nicolas Maduro Moros': İnsanlık tarihinin ilk plânlı ve organize genositi (soykırımı) nitelemesi ile, bu gün itibarıyla tam 29 haddini ve hududunu bilmez, evrensel hukuk, onur ve erdem yoksunu, beka sorunlu ve akıl tutulması ile malûl sözde parlâmento tarafından kabul edilen, bütünüyle yalan, iftira, alçakça bir tuzak ve kumpas'dan ibaret maniple iddiaları kabul edip, onaylamıştı. Şimdi Maduro ile ülkesi Venezuela, bu kasıt ve taammüd cürmünün (ağır insanlık suçunun) bedelini ödüyor!.."
Venezuela Büyükelçisi Dr. José Bracho, Venezuela'da yaşanan ABD destekli olaylara ilişkin bir yazı kaleme aldı. Dr. Bracho 'Temennimiz, tekrardan ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterilmesi, başka devletlerin iç meselelerine dışarıdan müdahale edilmemesi ve bu delilik sona ermesiyle barış galip gelmesidir' ifadelerini kullandı (01 Mart 2019 Cuma)
Venezuela Ankara Büyükelçisi Dr. José Bracho, 'Venezuela, Latin Amerika'nın bugününü ve geleceğini belirliyor' başlıklı bir yazı ile bölgedeki son gelişmeleri değerlendirdi. “Günümüzde, Venezuela'da cereyan eden olaylar, mevcut hükümeti desteklemenin ya da bozguna uğratmanın ötesinde bir başka durumu gözler önüne sermekte ve Latin Amerika'nın siyasi kaderini tayin etmektedir” diyen Dr. Bracho “Simon Bolivar önderliğinde başlatılan Bağımsızlık Savaşı'yla, 200 yıl sürecek olan mücadele ile kıtada İspanyol hakimiyetine son verilmiştir. Bugün ise ülkemizde, bir kez daha, sahip olduğu jeopolitik konumu nedeniyle, sınırları ötesinde, benzer bir mücadeleye tanık olunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Venezuela Büyükelçisi Dr. José Bracho, yazısının devamında şunları kaydetti: “XIX. yüzyılda ortaya çıkan, Kuzey Amerika'nın tüm kıtaya egemen olmasını savunan Monroe Doktrini (1823) ile 1826 yılında Panama Kongresi'nde temelleri, Venezuelalı Kurtarıcı Simin Bolivar tarafından atılan ve Meksika'dan Arjantin'e kadar 'Büyük Latin Amerika Vatanı' idealini savunan Bolivarcı Doktrin, günümüzde tekrar karşı karşıya gelmiş durumdadır.
Venezuela Büyükelçisi Dr. José Bracho, Venezuela'da yaşanan ABD destekli olaylara ilişkin bir yazı kaleme aldı. Dr. Bracho 'Temennimiz, tekrardan ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterilmesi, başka devletlerin iç meselelerine dışarıdan müdahale edilmemesi ve bu delilik sona ermesiyle barış galip gelmesidir' ifadelerini kullandı (01 Mart 2019 Cuma)
Venezuela Ankara Büyükelçisi Dr. José Bracho, 'Venezuela, Latin Amerika'nın bugününü ve geleceğini belirliyor' başlıklı bir yazı ile bölgedeki son gelişmeleri değerlendirdi. “Günümüzde, Venezuela'da cereyan eden olaylar, mevcut hükümeti desteklemenin ya da bozguna uğratmanın ötesinde bir başka durumu gözler önüne sermekte ve Latin Amerika'nın siyasi kaderini tayin etmektedir” diyen Dr. Bracho “Simon Bolivar önderliğinde başlatılan Bağımsızlık Savaşı'yla, 200 yıl sürecek olan mücadele ile kıtada İspanyol hakimiyetine son verilmiştir. Bugün ise ülkemizde, bir kez daha, sahip olduğu jeopolitik konumu nedeniyle, sınırları ötesinde, benzer bir mücadeleye tanık olunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Venezuela Büyükelçisi Dr. José Bracho, yazısının devamında şunları kaydetti: “XIX. yüzyılda ortaya çıkan, Kuzey Amerika'nın tüm kıtaya egemen olmasını savunan Monroe Doktrini (1823) ile 1826 yılında Panama Kongresi'nde temelleri, Venezuelalı Kurtarıcı Simin Bolivar tarafından atılan ve Meksika'dan Arjantin'e kadar 'Büyük Latin Amerika Vatanı' idealini savunan Bolivarcı Doktrin, günümüzde tekrar karşı karşıya gelmiş durumdadır.
ABD'NİN 'AÇIK KADER TEZİ' PARANOYASI
Chavez'in iktidara gelişi ve Bolivarcı Doktrinin hayata geçirilmeye başlamasıyla beraber, Monroe Doktrini’nin nihai sonuçlarından biri olarak, 2010 yılında Obama döneminde temelleri ilahi ve köktenci fikirlerle donatılmış ve Kuzey Amerika'nın tüm kıtaya müdahalesini savunan 'Açık Kader Tezi'ne kadar uzanan ABD'nin savunma ve güvenlik politikası yeniden şekillendirilmiştir. Açık Kader Tezi kavramı, ilk kez gazeteci John O'Sullivan'ın bir makalesinde yer almış ve bu makelede bahsi geçen tez, ABD'nin topraklarını genişletmesine dayanak teşkil etmiş, bu doğrultuda Teksas'ın ilhak edilmesi desteklenmiştir. 'Açık Kader Tezi, bize Tanrı tarafından bütün kıtaya yayılma, özgürlüğümüzü ve kendi hükümetimizi teminat altına alma hakkımızı ortaya koymaktadır. Bir ağacın ihtiyacı olan toprak ve havaya sahip olma hakkı gibi ülkemizin kaderinde yer alan sınırlarını genişletme durumu o denli hakkıdır.' Bu bağlamda başkan olduğu dönemde Sayın Obama, 'Akıllı Güç' (Smart Power) modelini; ABD'nin Açık Kader Tezi'nde de bahsedildiği üzere amaçlarını yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğunu kamuoyuna duyurmuştur: 'Bize engel teşkil eden hükümet ve ülkelerin kollarını bükmek boynumuzun borcudur. İstediklerimizi yapmaları için kollarını bükmeliyiz. Şayet bu gerçekçi bakış açısına sahip olmasaydık etrafımızda kötü insanlar türerdi... Şayet bu dozda gerçekçi bakış açımız olmasaydı, hedeflerimize hiçbir zaman ulaşamazdık.' Akıllı Güç Doktrini, ABD'nin diplomatik baskı ve askeri tehdit unsurunu, hedeflerine erişebilmek için sonuna kadar kullanabileceğini savunmakta, ilahi ve köktenci anlayışa sahip Açık Kader Tezi'ne sadakati kanıtlanmış olup onun devamı niteliğinde olduğu gözler önüne serilmektedir.
ABD ÇIKARLARI İÇİN OLAĞANÜSTÜ TEHDİT
Mart 2015 tarihinde yayınlanan 13.692 numaralı ABD Başkanlık Kararnamesi'nde Venezuela, 'ABD çıkarları ve güvenliği açısından sıradışı ve olağanüstü tehdit' olarak tanımlanmıştır. Bu sayede Obama yerini, Donald Trump'a bıraktığında Nicolas Maduro Hükümeti'ne karşı 2013'ten beri sürdürülen yaptırımlar ve finansal ambargoya yeni saldırılar eklenmesi için yasal zemin sağlamlaştırılmış oldu.
Amerika Birleşik Devletleri Güvenlik ve Savunma Bakanlığı tarafından kendi çıkarlarına ters düşen ülkelerde çatışma ortamı ve istikrarsızlığı yaymak için psikolojik operasyonlardan (opsic) şehir terörüne, hatta finansal ambargoya kadar bir dizi reçeteyi içeren 'Özel Operasyon ve Güçler ile Geleneksel Olmayan Savaş' (2008) adlı başucu el kitabı yayınlanmıştır. Örnek vermek gerekirse ABD, kendine boyun eğmeyen ülkelere faiz oranları ve gümrük vergilerini alehinde değiştirme, diğer 'yasal' ve bürokratik önlemleri devreye sokma silahını gündeme getirmektedir. Tüm bu müdahale şekilleri bize 'Geleneksel Olmayan Savaş' metodunun ABD tarafından uygulamada olduğunu kanıtlamaktadır. Tüm bu bahsi geçen metodlar, Bzrezinski'nin Yapıcı Kaos Teorisi ile temellendirilmektedir. Bu teoride, ABD'nin hegemonyasını sürdürebilmesi için boyun eğdiremediği ve önemli enerji kaynaklarına sahip ülkelerde mevcut yapıyı alaşağı etmek adına bir dizi aşamadan söz edilmektedir. Bahsi geçen tüm aşamalar Venezuela'da medyatik, diplomatik, finansal, ekonomik, psikolojik savaş ve şehir terörü yaratma suretiyle hayata geçirilmiştir. Nicolas Maduro Moros Hükümeti'ni devirebilmek için artık son aşamaya gelindiğini söyleyebiliriz. Bu aşama, hiç yoktan ortaya sürülen bir liderin paralel devlet başkanı olarak tanınıp, ilan edilmesi ve kendisine başta finansal ve askeri olmak üzere her türlü desteğin sunulmasını kapsamaktadır.
POLİTİKA SAHNESİNDE KARŞIT KUTUPLAR
Güncel Latin Amerika siyasi panaromasında, Venezuela'da olduğu gibi antogonik dünyanın temsili olarak iki politik duruş ve görüşten bahsedebiliriz. Bunlardan biri daha önce görülmediği kadar ABD İmparatorluğu'na biat eden hükümetlerdir. ABD'ye hiçbir engel teşkil etmeyen bu hükümet tarzı, Peru eski Devlet Başkanı Pedro Pablo Kuczynski tarafından Princeton Üniversitesi 2017 Şubat ayında gerçekleşen ve 'Latin Amerika'da Yeni Bir Dönem' başlıklı konferansta 'halıda uyuklayan ve ABD için hiçbir sıkıntı yaratmayan sempatik bir köpek' şeklinde özetlenmiştir. Aynı bağlamda Şili Devlet Başkanı Sebastián Piñera, 2018 Eylül ayında Trump ile olan görüşmesinde ABD bayrağında yer alan 50 yıldıza göndermede bulunarak 'Şili bayrağı, ABD bayrağının tam da kalbinde yer almaktadır' ifadesiyle, Kuzeyli hegemonik uzak komşusunun asimilasyon ve baskı politikalarını onayladığını açıkça ifade etmiş olup tarihsel bir gafa da imza atmıştır. Kolombiya Devlet Başkanı Iván Duque ise eski CIA Başkanı, yeni ABD Dışişleri Bakanı olan Mike Pompeo'nun bir ziyareti sırasında, 'Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucularının, Kolombiya'nın bağımsızlığına destek' olduklarını öne sürmüştür. Bolivar'ın 'Kuzeyli kardeşlerimiz bu savaşı hareketsizce seyretmeyi sürdürüyorlar' sözünden bu çıkarımda bulunduğu anlaşılmaktadır.
KÜSTAH VE BARBAR ANLAYIŞ
Bu bu küstah ve barbar anlayışa karşıt olarak Venezuela'da özgürlüğü ve kendi kaderini tayin etme hakkını savunan bir ses yükselmektedir. Bu birbirine karşıt iki anlayışın görsel temsiline Venezuela içerisinde de tanık olunmaktadır. Bir tarafta (Chavezistler) Bolívar, Fidel, Mariátegui, Sandino, Allende ve Che imajlarını her gösteride ellerinden düşürmezlerken diğer tarafta ise Batman, Süpermen, Kaptan Amerika, Harika Kadın gibi ABD dünyasına ait çizgi roman karakterleri kostümleriyle gösterilere katılınılmaktadır. Hugo Chavez tarafından hayata geçirilen ve Nicolas Maduro liderliğinde uygulanmaya devam edilen, temeli 'Sosyal Kolektifler' ile 'Mahalle Meclisleri'ne dayanan bu tarihi proje, antiemperyalist egemenlik anlayışına dayanmaktadır. Kendini devlet başkanı ilan eden liderlik anlayışı ise Pentagon'un laboratuvarlarında oluşturulup, ana akım medya kuruluşları tarafından servis edilen bir harçtan beslenmektedir. Tek bir meşru dayanağı olmayan ve demokrasiyi temsil ettiği iddiasında olan eden bu tutum, halk oyuyla seçilmemiştir. Emperyalizme boyun eğen bu eski ekol, maalesef tekrardan bölgede kendine politika sahnesinde hareket alanı kazanmış durumdadır. Tüm finansal yaptırımlara rağmen siyasi ve diplomatik cephede tüm savaşları (Amerikan Devletleri Örgütü ve Birleşmiş Milletler de buna dahil) Bolivarcı Hükümet kazanmış olsa da Venezuela'ya yönelik saldırgan politikalar sona ermediği gibi alarm seviyesi daha da üste çıkarılmasıyla Venezuela Hükümeti'ne karşı daha saldırgan bir tutum sergilenmektedir. Bunu yaparken uluslararası hukuk hiçe sayılmakta, haydutça hükmetmeye çalışılmaktadır. Bir kez fitil ateş aldı mı ne yazık ki yangını kontrol altına almak çok zor olacaktır. Tüm bu tabloya rağmen temennimiz, tekrardan ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterilmesi, başka devletlerin iç meselelerine dışarıdan müdahale edilmemesi ve bu delilik sona ermesiyle barış galip gelmesidir.” (KAYNAK: ulusal.com.tr, 02 Mart 2019)
Chavez'in iktidara gelişi ve Bolivarcı Doktrinin hayata geçirilmeye başlamasıyla beraber, Monroe Doktrini’nin nihai sonuçlarından biri olarak, 2010 yılında Obama döneminde temelleri ilahi ve köktenci fikirlerle donatılmış ve Kuzey Amerika'nın tüm kıtaya müdahalesini savunan 'Açık Kader Tezi'ne kadar uzanan ABD'nin savunma ve güvenlik politikası yeniden şekillendirilmiştir. Açık Kader Tezi kavramı, ilk kez gazeteci John O'Sullivan'ın bir makalesinde yer almış ve bu makelede bahsi geçen tez, ABD'nin topraklarını genişletmesine dayanak teşkil etmiş, bu doğrultuda Teksas'ın ilhak edilmesi desteklenmiştir. 'Açık Kader Tezi, bize Tanrı tarafından bütün kıtaya yayılma, özgürlüğümüzü ve kendi hükümetimizi teminat altına alma hakkımızı ortaya koymaktadır. Bir ağacın ihtiyacı olan toprak ve havaya sahip olma hakkı gibi ülkemizin kaderinde yer alan sınırlarını genişletme durumu o denli hakkıdır.' Bu bağlamda başkan olduğu dönemde Sayın Obama, 'Akıllı Güç' (Smart Power) modelini; ABD'nin Açık Kader Tezi'nde de bahsedildiği üzere amaçlarını yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğunu kamuoyuna duyurmuştur: 'Bize engel teşkil eden hükümet ve ülkelerin kollarını bükmek boynumuzun borcudur. İstediklerimizi yapmaları için kollarını bükmeliyiz. Şayet bu gerçekçi bakış açısına sahip olmasaydık etrafımızda kötü insanlar türerdi... Şayet bu dozda gerçekçi bakış açımız olmasaydı, hedeflerimize hiçbir zaman ulaşamazdık.' Akıllı Güç Doktrini, ABD'nin diplomatik baskı ve askeri tehdit unsurunu, hedeflerine erişebilmek için sonuna kadar kullanabileceğini savunmakta, ilahi ve köktenci anlayışa sahip Açık Kader Tezi'ne sadakati kanıtlanmış olup onun devamı niteliğinde olduğu gözler önüne serilmektedir.
ABD ÇIKARLARI İÇİN OLAĞANÜSTÜ TEHDİT
Mart 2015 tarihinde yayınlanan 13.692 numaralı ABD Başkanlık Kararnamesi'nde Venezuela, 'ABD çıkarları ve güvenliği açısından sıradışı ve olağanüstü tehdit' olarak tanımlanmıştır. Bu sayede Obama yerini, Donald Trump'a bıraktığında Nicolas Maduro Hükümeti'ne karşı 2013'ten beri sürdürülen yaptırımlar ve finansal ambargoya yeni saldırılar eklenmesi için yasal zemin sağlamlaştırılmış oldu.
Amerika Birleşik Devletleri Güvenlik ve Savunma Bakanlığı tarafından kendi çıkarlarına ters düşen ülkelerde çatışma ortamı ve istikrarsızlığı yaymak için psikolojik operasyonlardan (opsic) şehir terörüne, hatta finansal ambargoya kadar bir dizi reçeteyi içeren 'Özel Operasyon ve Güçler ile Geleneksel Olmayan Savaş' (2008) adlı başucu el kitabı yayınlanmıştır. Örnek vermek gerekirse ABD, kendine boyun eğmeyen ülkelere faiz oranları ve gümrük vergilerini alehinde değiştirme, diğer 'yasal' ve bürokratik önlemleri devreye sokma silahını gündeme getirmektedir. Tüm bu müdahale şekilleri bize 'Geleneksel Olmayan Savaş' metodunun ABD tarafından uygulamada olduğunu kanıtlamaktadır. Tüm bu bahsi geçen metodlar, Bzrezinski'nin Yapıcı Kaos Teorisi ile temellendirilmektedir. Bu teoride, ABD'nin hegemonyasını sürdürebilmesi için boyun eğdiremediği ve önemli enerji kaynaklarına sahip ülkelerde mevcut yapıyı alaşağı etmek adına bir dizi aşamadan söz edilmektedir. Bahsi geçen tüm aşamalar Venezuela'da medyatik, diplomatik, finansal, ekonomik, psikolojik savaş ve şehir terörü yaratma suretiyle hayata geçirilmiştir. Nicolas Maduro Moros Hükümeti'ni devirebilmek için artık son aşamaya gelindiğini söyleyebiliriz. Bu aşama, hiç yoktan ortaya sürülen bir liderin paralel devlet başkanı olarak tanınıp, ilan edilmesi ve kendisine başta finansal ve askeri olmak üzere her türlü desteğin sunulmasını kapsamaktadır.
POLİTİKA SAHNESİNDE KARŞIT KUTUPLAR
Güncel Latin Amerika siyasi panaromasında, Venezuela'da olduğu gibi antogonik dünyanın temsili olarak iki politik duruş ve görüşten bahsedebiliriz. Bunlardan biri daha önce görülmediği kadar ABD İmparatorluğu'na biat eden hükümetlerdir. ABD'ye hiçbir engel teşkil etmeyen bu hükümet tarzı, Peru eski Devlet Başkanı Pedro Pablo Kuczynski tarafından Princeton Üniversitesi 2017 Şubat ayında gerçekleşen ve 'Latin Amerika'da Yeni Bir Dönem' başlıklı konferansta 'halıda uyuklayan ve ABD için hiçbir sıkıntı yaratmayan sempatik bir köpek' şeklinde özetlenmiştir. Aynı bağlamda Şili Devlet Başkanı Sebastián Piñera, 2018 Eylül ayında Trump ile olan görüşmesinde ABD bayrağında yer alan 50 yıldıza göndermede bulunarak 'Şili bayrağı, ABD bayrağının tam da kalbinde yer almaktadır' ifadesiyle, Kuzeyli hegemonik uzak komşusunun asimilasyon ve baskı politikalarını onayladığını açıkça ifade etmiş olup tarihsel bir gafa da imza atmıştır. Kolombiya Devlet Başkanı Iván Duque ise eski CIA Başkanı, yeni ABD Dışişleri Bakanı olan Mike Pompeo'nun bir ziyareti sırasında, 'Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucularının, Kolombiya'nın bağımsızlığına destek' olduklarını öne sürmüştür. Bolivar'ın 'Kuzeyli kardeşlerimiz bu savaşı hareketsizce seyretmeyi sürdürüyorlar' sözünden bu çıkarımda bulunduğu anlaşılmaktadır.
KÜSTAH VE BARBAR ANLAYIŞ
Bu bu küstah ve barbar anlayışa karşıt olarak Venezuela'da özgürlüğü ve kendi kaderini tayin etme hakkını savunan bir ses yükselmektedir. Bu birbirine karşıt iki anlayışın görsel temsiline Venezuela içerisinde de tanık olunmaktadır. Bir tarafta (Chavezistler) Bolívar, Fidel, Mariátegui, Sandino, Allende ve Che imajlarını her gösteride ellerinden düşürmezlerken diğer tarafta ise Batman, Süpermen, Kaptan Amerika, Harika Kadın gibi ABD dünyasına ait çizgi roman karakterleri kostümleriyle gösterilere katılınılmaktadır. Hugo Chavez tarafından hayata geçirilen ve Nicolas Maduro liderliğinde uygulanmaya devam edilen, temeli 'Sosyal Kolektifler' ile 'Mahalle Meclisleri'ne dayanan bu tarihi proje, antiemperyalist egemenlik anlayışına dayanmaktadır. Kendini devlet başkanı ilan eden liderlik anlayışı ise Pentagon'un laboratuvarlarında oluşturulup, ana akım medya kuruluşları tarafından servis edilen bir harçtan beslenmektedir. Tek bir meşru dayanağı olmayan ve demokrasiyi temsil ettiği iddiasında olan eden bu tutum, halk oyuyla seçilmemiştir. Emperyalizme boyun eğen bu eski ekol, maalesef tekrardan bölgede kendine politika sahnesinde hareket alanı kazanmış durumdadır. Tüm finansal yaptırımlara rağmen siyasi ve diplomatik cephede tüm savaşları (Amerikan Devletleri Örgütü ve Birleşmiş Milletler de buna dahil) Bolivarcı Hükümet kazanmış olsa da Venezuela'ya yönelik saldırgan politikalar sona ermediği gibi alarm seviyesi daha da üste çıkarılmasıyla Venezuela Hükümeti'ne karşı daha saldırgan bir tutum sergilenmektedir. Bunu yaparken uluslararası hukuk hiçe sayılmakta, haydutça hükmetmeye çalışılmaktadır. Bir kez fitil ateş aldı mı ne yazık ki yangını kontrol altına almak çok zor olacaktır. Tüm bu tabloya rağmen temennimiz, tekrardan ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterilmesi, başka devletlerin iç meselelerine dışarıdan müdahale edilmemesi ve bu delilik sona ermesiyle barış galip gelmesidir.” (KAYNAK: ulusal.com.tr, 02 Mart 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder