LOZAN İFSAD AMACIYLA DELİNMEYE DEVAM EDİLİYOR!..
"Egemenlik,
kayıtsız şartsız ulusundur. (1923, İzmit)"
Mustafa
Kemal ATATÜRK
Güzel
ülkemizin kuruluş belgesi sayılan LOZAN anlaşmasının 93. Yıl dönümü nedeniyle,
sizlere 23.7.2012 göndermiş olduğum LOZAN DELİNMEYE DEVAM EDİYOR
!!! başlıklı yazımı yeniden anımsatmak istedim. Çünkü geçen sürede, güzel
ülkemizin bölünmesi ve LOZAN anlaşması ile çizilen sınır çizgilerimizin
değişmesi için AB-D emperyalizminin ayak oyunları devam ediyor.
Nitekim 15
Temmuz’da yaşadığımız vahşi darbe kalkışması, güzel ülkemizi bölmek, halkımızı
birbirine düşürmek ve iç savaşın çıkmasını sağlamak üzere tezgahlanmış bir AB-D
emperyalizmi projesidir. Neyse ki saygıdeğer halkımız, medyamızın ve direnen
silahlı kuvvetlerimizin güç birliği sayesinde bu eylem önlendi. Yani yüce
önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün dediği gibi “EGEMENLİĞİN, KAYITSIZ,
ŞARTSIZ ULUSUN” olduğunu ispatladılar.
Değerli
arkadaşlar,
Anayasamızda
belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyetinin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devleti olduğu unutulmamalıdır. Bu üzücü ve kaygı verici süreçte, silahlı
kuvvetlerimiz ve yargımız çok yıpratıldı ve de itibarları sarsıldı. En
önemlisi, ulusal egemenliğimizi koruyan yasama, yürütme ve yargı kurumlarımızı;
kuvvetler ayrılığı ilkesi başta olmak üzere, her türlü yıpratmadan korumamız
gerekiyor. Onların güvenilir olması ve itibarlarının korunması, güzel
ülkemizin mutlu ve huzurlu geleceği için vazgeçilmez koşullarımızdır. Umarım tüm
yöneticilerimiz ve danışmanları, ulusal kaygılarımızı iyi algılar ve geçmişten
ders alır ve de geleceğimizi de ona göre planlarız. Kazanan güzel ülkemiz ve
saygıdeğer halkımız olacaktır.
Sevgi ve
saygılarımla (28 Temmuz 2016).
Prof. Dr.
Mehmet Ali KÖRPINAR
"Bu
antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması
ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir
belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal zafer yapıtıdır! Mustafa
Kemal ATATÜRK"
Değerli
arkadaşlar,
Lozan’da
karşı tarafın pek çok önerisinin, İsmet İnönü tarafından kabul edilmemesi
İngiliz Lord Curzon'u rahatsız etmiş ve 'Paşa paşa ne önersek ret
ediyorsunuz. Neyinize güveniyorsunuz acaba? Ret ettiğiniz önerileri cebimize
koyuyoruz. Bizden yardım istemeye geldiğinizde cebimizden çıkarıp teker teker
önünüze koyacağız' demesi üzerine İsmet İnönü, 'Şimdi istediklerimiz
aynen kabul edilsin, yardım istemeye geldiğimizde önerilerinizi değerlendiririz'yanıtı,
bağımsızlığımıza nasıl sahip çıktığımızın çok anlamlı bir kanıtı olarak tarihe
altın harflerle geçmiştir. Güzel
ülkemizin kuruluş belgesi olan ve 24.7.1923 de İsviçre’nin LOZAN kentinde
imzalanan LOZAN antlaşmasının 89. yıl dönümünü yaşıyoruz. Ancak AB-D emperyalizmi
hala bu antlaşmayı delmek ve yok etmek için çeşitli yöntemler kullanmaktadır.
Örneğin; “ABD
denetiminde kurulan GÜNEY KÜRDİSTAN DEVLETİ’nin tek resmi dilinin KÜRTÇE
olduğunu belirleyen anayasasında, bağımsız bir KÜRDİSTAN kurulmasını
öngören SEVR ANTLAŞMASI gündeme getirilerek, Kürtlere self determinasyon
hakkını 62, 63 ve 64. maddeleriyle veren 1920 SEVR ANTLAŞMASI, 1923 LOZAN
ANTLAŞMASI ile iptal edilmiştir denilmektedir…” (6 Ekim 2006
–Cumhuriyet-Bahadır Selim Dilek).
Roma’daki
NATO kolejinde ABD’li bir Albayın BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE HARİTASI ile brifing
vermesine gösterilen tepkiler yüzünden ABD Genel Kurmay Baskani Peter
Race, Türk Genel Kurmayından özür dilemiştir (30.09.2006
Milliyet). Yani ülkemizin bölünmesini ve SEVR’iyeniden uygulamak
isteyenler, çizdikleri haritaları masa üzerine koymaya başladılar.
AB üyeliği
vaadi ile 1995 de Gümrük Birliği anlaşmasını yaptık (zararımız 250 milyar $),
21.06.2001 de Uluslararası Tahkim yasasını çıkardık. AB müzakere koşulları ile
ülkemizde 13.06.2007 de İkiz yasaları ve 27.02.2008 de Vakıflar yasasının
çıkarttırdılar. Çünkü AB’nin Türkiye Temsilciliği Siyasi İşler
Müsteşarı Martin DAWSON, Vakıflarla ilgili yasa neden çıkmadı diye
Anayasa Kom Bşk. Sn. Köksal TOPTANI sigaya çekiyordu (06.07.2006-Cumhuriyet).
ULUSAL
ONUR VE SAYGINLIĞIMIZIN korunması için yasalaşan 301. maddede yapılan
değişiklikle Türklüğe hakareti serbest bıraktık. Şimdi de KKTC’nin yok
sayılmasını ve Ruhban okulunun açılmasını istiyorlar.
AB yine
öne sürdüğü yeni koşullar ile sadece Musevi Rum ve Ermenilerin azınlık olarak
kabul edildiği Lozan anlaşmasına aykırı olarak yeni azınlıklar tarif etmeye
çalışmaktadır. Kürt kökenli vatandaşlarımızı da azınlık olarak bize kabul
ettirmek amacındalar. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın İtalya seyahatinde
de söylediği gibi Kürt kökenli vatandaşlarımız bu ülkenin azınlığı değildir.
AB çatısı
altında 5. kez KÜRT SORUNU için toplantı yapıldı.
Bu toplantıya katılanlar 6. toplantının TBMM çatısı altında yapılmasını önerdiler. Toplantı sonunda da LOZAN anlaşmasının yeniden yorumlanmasını istediler. Yani 45 yıldır üye olmayı düşlediğimiz ancak daha kendi anayasası olmayan emperyalist AB, ülkemizin kuruluş belgesi sayılan LOZAN anlaşmasını gündeme getirmek istiyor!!!
Bu toplantıya katılanlar 6. toplantının TBMM çatısı altında yapılmasını önerdiler. Toplantı sonunda da LOZAN anlaşmasının yeniden yorumlanmasını istediler. Yani 45 yıldır üye olmayı düşlediğimiz ancak daha kendi anayasası olmayan emperyalist AB, ülkemizin kuruluş belgesi sayılan LOZAN anlaşmasını gündeme getirmek istiyor!!!
Yine Banu
Avar’ın 15.01.2007 günü TRT-1 de sunduğu SINIRLARIN
ÖTESİNDE programında, İngiltere’deki siyasilerin ve medya yöneticilerinin
ülkemiz hakkındaki emperyalist görüşlerini dile getirdi. Onlarda, ülkemizde bir
kürt azınlığı olduğunu öne sürmektedirler. Osmanlıyı bölmek için
imzalatılan SEVR anlaşmasının koşullarını, hala devam ettirmek çabası içinde
olduklarını görmek bizler için çok önemli uyarıdır. Bu uyarıları
içimizdeki AB uşağı olan ve KAREN FOG’un çocukları diye anılan hainlerin de
duymasını dilerim.
Lozan
Antlaşmasının delinmesine bir başka örnek; Yedikule Surp Pirgiç Ermeni
Hastanesi Vakfı'nın Türkiye aleyhine yaptığı başvuruyu, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) önceki gün kabul edilebilir bularak, esastan inceleme
sürecini başlattı. 1832'de kurulan vakıf, mahkemeye yaptığı başvuruda
Türkiye'de Müslüman olmayan dini azınlıklara ait vakıfların mülk edinmeleriyle
ilgili mevcut yasal düzenlemelerin Lozan Antlaşması'yla kısıtlandığını belirtti
ve bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu
savundu. AİHM, azınlık vakıflarının mülk düzenlemelerini Lozan'ın
kısıtladığını öne süren Ermeni vakfının şikâyetini incelemeye aldı. AİHM,
geçen yıl da aynı gerekçelerle Türkiye hakkında şikâyette bulunan Fener Rum
Erkek Lisesi Vakfı'nın başvurusunu kabul edilebilir ilan
etmişti.(22.07.2005-Milliyet-Güven Özalp-Brüksel).
Günümüzde
ise gerek Lozan antlaşmasını imzalayanlar ve gerekse de imzalamayanlar ortak
bir amaç için fırsat kollamaktadırlar. O da Lozan antlaşmasını delmek ve
böylece ülkemizin bölünmez bütünlüğüne son vermektir. Örneğin 20 Ekim 1921
de Fransa ile imzalanan Ankara antlaşması ile Güney sınırımız belirlenmiştir.
Lozan Antlaşması ile de Güney sınırlarımız teyit edilmiştir. Ancak söz konusu
iki antlaşmayı da imzalayan Fransa’nın okullarında okutulan coğrafya
derslerinde kullandıkları haritalarda, Güneydoğu Anadolu Kuzey Kürdistan ve
Doğu Anadolu da Ermenistan olarak saptanmış durumdadır.
Sayın
Başbakanımızın AB için, “bizi bölmek istiyorlar tespiti”, 16 Aralık
2004 tarihli ek protokolde bulunan 23. Madde ile açıkça dile getirilmektedir. Türkiye
1959 ve 1960 Zürih ve Londra Anlaşmalarına göre Kıbrıs için garantör devlettir.
Bu anlaşmalara göre Türkiye’nin üye olmadığı hiçbir kurum ve kuruluşa üye
olamayacak diye anılan Güney Kıbrıs, AB’ye üye yapılmıştır.
Ülkemizin
garantör hakları ile 1974 Cenevre anlaşmasına göre Kıbrıs’ta 2 eşit otonom
yönetim bulunduğu, taraflarca kabul edilmiştir. Şimdi ise Güney Kıbrıs
yeni dönem AB başkanı olarak ülkemizin geleceğine ipotek koyma isteğini açıkça
belirtmekte ve Kıbrıs’taki askerimizi işgalci olarak tanımlamaktadır.
Değerli
arkadaşlar,
Bağımsız
Türkiye Cumhuriyetini kuran ve birçok ülkeye örnek olan yüce önderimiz Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün ilke ve devrimleri, AB tarafından en büyük engel olarak
görülmektedir. Hollandalı 30 yıllık politikacı, Hıristiyan Demokrat parlamenter
Oostlander tarafından Mart-2003 de hazırlanan ön raporda, KEMALİZM
ilkeleri, AB’ye üye olmamız için en büyük engel olarak
tanımlanmıştır. Yine Avrupa Parlamentosu’nun bir İngiliz milletvekili
Andrew Duff de basın toplantısı düzenlemiş ve şöyle demişti: ‘Devlet
dairelerinden Atatürk’ün resimlerinin kaldırılması zamanı geldi. Türkiye bunu
yapmalıdır.’ Neden
ondan bu kadar korkuyorlar, neden onun ilke ve devrimlerinden bu kadar
çekiniyorlar? Lütfen düşünün ve gereken yorumu yapın.
2013 yılı,
dünyanın ekonomik açıdan çok zor bir dönemi olacak. Gerek AB ve gerekse de ABD
için ekonomik yorumlar iç açıcı değil. Umarım güzel ülkemizde ekonomik
önlemleri gereğince alır ve namert’e muhtaç olmayız. Çünkü 86 yıl önce Lord
Curzonun, LOZAN görüşmeleri sırasında dile getirdiği
dilekleri, “borç alan, emir alır” özdeyişi ile çok güzel
açıklanmaktadır.
Lozan
antlaşmasının güzel ülkemizin geleceği için önem ve değerini anlamak için
öncelikle SEVR anlaşmasını iyi algılamak ve yorumlamak gerekir. Bu konuda
Sayın Hasan Pulur’un 23.08.2003 tarihli BİR SEVR HİKÂYESİ başlıklı
yazısını aşağıda bilgilerinize sunmak istedim.
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
BİR SEVR HİKÂYESİ
EVET, biz "Sevr Antlaşması'nı buruşturup tarihin çöplüğüne attığımızı" sanırken, "onlar" bu antlaşmayı derin dondurucuda bekletip her fırsatta önümüze çıkarmaya çalışmışlardır. Erhan Bener "Bürokratlar"ın üçüncü cildinde anlatır...
EVET, biz "Sevr Antlaşması'nı buruşturup tarihin çöplüğüne attığımızı" sanırken, "onlar" bu antlaşmayı derin dondurucuda bekletip her fırsatta önümüze çıkarmaya çalışmışlardır. Erhan Bener "Bürokratlar"ın üçüncü cildinde anlatır...
Yıl, 1966,
Erhan Bener, OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) Türkiye
temsilciliğinde görevlidir, baş temsilci Cahit Kayra'dır. Türkiye'nin
bu örgütle ilişkisi nedir? Her zamanki gibi: Para! Türkiye, borç, kredi,
kısacası para aramaktadır. BAŞ
temsilci Cahit Kayra, cumartesi günleri temsilcilikte çeşitli konuların
tartışıldığı toplantılar düzenler, dünya sorunları, sanat ve kültür olayları
gibi... OECD
Yardım Konsorsiyomu'nun, Türkiye'ye yapılacak yardım için, ileri sürdüğü
şartları adeta Osmanlı devletine kabul ettirilen Duyun - u Umumiye şartlarına
benzeten Cahit Kayra, Fransız Devlet Yayınları Kurulu'ndan bir Sevr
Antlaşması aldırır, okuyunca o kadar ilginç bulur ki, ilk cumartesi
toplantısını buna ayırır.
ERHAN
Bener anlatır, antlaşma incelendikçe görülür ki, Sevr'in ekonomik ve mali
hükümleriyle, OECD konsorsiyomunun şartları arasında tıpatıp uyum
vardır: "Konsorsiyomun hazırladığı metinlerdeki birçok tümcenin, Sevr
Antlaşması'nın metninde hemen hemen aynen yer aldığını gördük."
CAHİT
Kayra da şöyle der: "Bizim okullarda Sevr Antlaşması'nı sadece
imparatorluğun coğrafya bakımından parçalanmasını sağlayan bir anlaşma diye
okuturlar. Oysa içindeki ekonomik, mali hükümler bu parçalanmadan çok daha
önemlidir. Daha sonra, Lozan Anlaşması sırasında, toprak parçalanmasına önem
vermeyen sömürgeci devletler, Sevr'in ekonomik ve mali hükümlerini uygulamakta
çok direnmişlerdi. Bana kalsa, okullarımızda, Lozan'dan çok, Sevr Anlaşması'nı
okutmak gerekir. O zaman gençlerimiz bugünü daha iyi anlayabilirler." Toplantıya
katılanlar, başta Erhan Bener, Paris'teki Devlet Yayınevine
giderek "Sevr Antlaşması"ndan birer tane isterler. Maalesef
yoktur, çünkü Fransız Dışişleri Bakanlığı satışı durdurmuştur!
Ama Cahit
Kayra'nın elindekini de alacak değillerdir ya! Bu nüsha 1997 yılında Cahit
Kayra'nın yorumuyla Türkiye'de yayımlanır. (Boyut Kitapları) Meraklısı gider
alır, okur. DEMEK ki,
isteyen Sevr'i unutsun, isteyen unutturmaya
çalışsın, "onlar" derin dondurucu da "Sevr"i
saklamaktadırlar. Son
örnek... Amerika ne diyor? "Irak'a
asker gönderirsen, krediyi alırsın!" diyor.
BİR "BİLGİ" NOT:
BİR "BİLGİ" NOT:
KÜRT KORİDORUNU TAMAMLAMAK İÇİN SON ADIM HATAY’IN
DÜŞMESİ VE KUKLA PKK & PYD (SÖZDE KÜRDİSTAN) DEVLETİ'NİN (BOP YANDAŞI, TÜRK, İSLÂM VE İNSANLIK DÜŞMANI DOMUZ KENELERİ "KRİPTOLAR" ELİYLE) KURULMASIDIR..
İŞTE ŞU AN, HARİCİ VE DAHİLİ BEDHAHLAR (GİZLİ DÜŞMANLAR VE İHANET ŞEBEKELERİ) BU MENFUR EMEL VE SEVR'E DAYALI LÂNETİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN VAR GÜÇLERİ İLE (VE AMANSIZ BİR İHANET RUHU, ŞUURU MUVACEHESİNDE) ÇALIŞIYORLAR... DAMARLARINDA "ASİL KAN" TAŞIYANLAR FARKINDA, AYIK, DİKKATLİ VE UYANIK OLMALI... GAFLET, DÂLÂLET VE HIYANET İÇİNDE DEĞİL!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder