Görmeyeceksiniz, Çıkmayacaksınız!
Uzun yıllar, valilik görevlerinde bulunan Nuri Okutan,
Dağlıca'daki terör saldırısıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Uzun yıllar, Bitlis, Siirt, Van ve Şanlıurfa'da valilik
görevlerinde bulunan ve şimdi milletvekili olarak Meclis'te bulunan Nuri Okutan,
çözüm süreci sırasında, güvenlik birimlerine terör örgütüne operasyon yapmaması
için baskı yapıldığını söyledi.
Nuri Okutan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Orada o hale getirildi ki bizim terörle mücadele eden
birliklerimiz bir tarafta duruyor. Çıplak gözle görülebilecek terör örgütünün
kampları bir tarafta duruyor. Mahkemeleri bir tarafta duruyor. Karakollardan
birliklerden güvenlik güçlerimiz terörle mücadale ekiplerimiz çıkarılmadı.
Onlara telkinde bulunuldu hatta talimatlar verildi. Görmeyeceksiniz,
çıkmayacaksınız şeklinde talimatlar verildi. Bu tabloyu ortaya çıkan kadroyu da
milletimizin sorgulaması icab ediyor." (http://www.ulkucumedya.com/teror-bolgesinin-eski-valisi-anlatti-gormeyeceksiniz-cikmayacaksiniz-14376h.htm,
08.09.2015 00:18)
Günah keçisi bulundu; devlet!.
Ahmet TAKAN (*)
Kahpeler bildik kahpeliklerini yaptılar!.. Dağlıca'dan, acı eşiğimizin en yüksek olduğu noktadan
vurdular...
Kahpece kurdukları tuzağın yönteminde ise en ufak bir
değişiklik yok. Yıllardır yaptıklarının aynısı...
"Onca tecrübeye rağmen hâlâ bu bildik tuzaklara nasıl
düşüyoruz" demeyeceğim. Cevabı ayan beyan ortada; terörle mücadelede
deneyimli, birikimli askerlerimizin polislerimizin uğradıkları kıyım hâlâ
hafızalarda çok taze...
Bölgeden nasıl sürüldüklerini sorun Google'a, bakın kaç yüz
tane haber bulacaksınız. Terör örgütü ile mücadele ettikleri için hâlâ bu
ülkede paşalar yargılanıyor paşalar!.. Kahpelerin, adını duyduklarında it
sürüsü gibi kaçtığı paşalar, hesap veriyor "neden PKK ile mücadele ettin.
Teröriste kurşun sıktın" diye!..
AKP TARAFINDAN EKİLEN
PKK (BALDIRAN) ZEHİRİ
AKP iktidarının özellikle son 3 yılında ekilen "PKK
baldıran zehri tohum verdi, zakkum açtı"... Bölgeyi kan gölüne çevirdi.
AKP ekti, PKK biçiyor. Hem de ne biçiyor!.. Bizim aslanlarımız Dağlıca'da
toprağa düşerken ülkenin geçici-seçilmemiş vekil "Başbakan"ı AKP'nin
atanmış genel başkanı Ahmet Davutoğlu, Konya'da Hollanda maçında 1 Kasım seçim
çalışması yapıyor. Babası yeni şehit olmuş minicik yavrunun eline oyuncak
tutuşturmuşlar tribünleri selamlıyorlar. Tezahürat yaptırıyorlar. Neyin
tezahüratı bu Allah aşkına?.. Maç boyunca topu, golleri değil şehit yetiminden
gözlerimi ayıramadım. Yavrucuk, Başbakan kılıklı adam gollerde yerinden
hoplayıp zıplarken, tribünlere şov yaparken o hiç gülmüyordu. Belki yaşı biraz
büyük olsa "Başbakan" olduğunu söyleyen adamın gömleğinden çeker
sorardı; "Senin görevin beni buraya maça getirmek mi yoksa benim babamla
birlikte maça gelmemi sağlamak mı" diye... İnanın bana!.. Henüz üstünden
bu acı travmayı atlatamayan bir çocuğu maça götürme olayı Avrupa'da gerçekleşse
adamı "insanlık suçu işlemekten" direkt yargı önüne çıkarırlar.
Üstelik o çocuğa en az 1 yıl psikolojik tedavi uygularlar. Amaa!.. AKP
zihniyeti bu; söz konusu saltanat ise gerisi teferruattır!..
Tüm bunlar olurken, Dağlıca'da hava muhalefeti nedeniyle
yardımın gidemediği Mehmetçik hain tuzaklarda bir bir şehit oluyor. R. Erdoğan
ise hâlâ 7 Haziran öncesinde yaptığı gibi "400 verin huzur gelsin"
propagandası ile meşguldü. Havuzun beyaz camına 400 vekil hesabıyla çıkıyordu.
Dağlıca'dan şehit haberleri gelmeye başladığı saatlerde aynanın karşısına geçip
makyajını tazeliyordu güya.
Bakın tam bu noktada gözlerden kaçmaması hatta gözlerimizin
içine sokulması gereken bir ayrıntıyı önünüze koyacağım. R.Erdoğan ne dedi
havuz ekranında?.. Yalanlama, dün söylediklerini bugün inkâr etme temel
karakterleri olduğu için havuzun yazılı basınından aynen alıyorum;
1- "Genelkurmay Başkanımızın izahatları hakikaten
üzücü".
2- "Çözüm sürecini bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen
Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler ve çok
ciddi silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içerisinde, güvenlik
güçlerimiz tabii 'herhangi bir çatışmaya, şuna buna giremeyelim' dediler." Gördüğünüz gibi; tüm sorumluluğu askere atma, işin içinden
sıyrılma niyetinde. Tüm günahların sorumlusu Devlet ve TSK. Öyle mi?..
AKP, PKK ile silahlı mücadele istemiş TSK engel olmuş. Öyle
mi?..
Herhalde, biz uzaydaydık, "çözüm süreci"ni TSK
uygulamaya soktu. İmralı canisi ve Kandil ile de görüşen onlardı. Hatta
Dolmabahçe mutabakatında da onların imzası vardı. Hatta ve hatta "çözüm
sürecinde ne oluyor bitiyor hükümet bize bilgi vermiyor" diye avaz avaz
bağıran eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel de yalan söylüyordu!..
Şimdi, Genelkurmay Başkanlığı'ndan; süreçte R. Erdoğan ve
iktidara "aman ha çatışmaya girmeyelim" dediler mi demediler mi?..
Bir açıklama beklemek herhalde en doğal hakkımız. Bir de, Dağlıca'daki son tuzakta PKK'lı kahpelerin yanında
kimler vardı?.. Koalisyon güçlerinin gayri nizami bazı yapılanmalarının
askerleri orada mıydı?.. Net ve teyitli bilgi varsa bu sorunun da acil cevap
bulması lazım.
Şimdi, asla ve asla unutulmaması için yineleyerek devam
edelim;
2011'den itibaren KCK operasyonlarını, 2013'ten itibaren de
PKK operasyonlarını bu ülkede bitiren bizzat R. Erdoğan ve AKP iktidarıdır...
Bunu unuttururcasına yine işin yönünü başka tarafa çevirmekle meşguller. Evet,
PKK, 2004'lü yıllarda kurduğu KCK ile 2007'den itibaren büyük illerde ve
ilçelerinde paralel devlet yapılanmasına geçti. Sözde PKK devletini kurmak için
yoğun bir hain çalışma içine girdi. O dönemde devletin duyarlı birimlerinin
çabası sonucunda 2011 yılına kadar PKK/KCK'nın canına okundu. Ancak hep
saltanat hesabı yapan AKP, bunu tam da bitirilecekken engelledi. KCK
operasyonlarının engellenmesinde, BDP'li belediye başkanlarının eline kelepçe
takılarak tutuklanma görüntülerinin basına yansıması neden oluşturdu. O dönemde
kelepçe emri Ankara'dan İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Beşir Atalay'ın
makamından verilse de bu durum polisin üzerine bırakıldı. Ve bu olayın ardından
KCK operasyonlarında yetki, savcılık ve polisin elinden alındı. MİT'in eline
geçti. MİT'in de KCK'ya operasyon yapmak yerine çözüm sürecinin başlatılmasının
önünü açtığını biliyoruz. Mücadele yerine müzakere başlatıldı. Ve 2011'de
savcılık/Emniyetten alınan KCK olayı MİT gölgesinde büyüdü... Serpildi...
Bugünlere gelindi. Artık, KCK her yerde var, istihbaratı var, halkın içinde,
silahı var, propagandası var... Var oğlu var. O nedenle askere, polise pusu
kolay oluyor!.. Onları tespit edecek Emniyet birimleri de darmadağın edildi.
Terörle mücadele eden mahkemeyi boyladı, askerler kodeslere tıkıldı... KCK'nın
açtığı alanda PKK, hain eylemlerini bir bir gerçekleştiriyor.
Bu satırları kaleme adlığım saatlerde (dün) Ankara'da hâlâ
resmi bir açıklama yoktu.
"Tüm bu acı olaylar olurken SARAY-AKP ne yapıyordu
dün" derseniz. Kısacık, "ikbal çalışması" yürütüyorlardı
diyeceğim. Detaya girip, aziz şehitlerimizin ruhlarına saygısızlık
etmemek için bugünlük nokta koyacağım. (Ahmet TAKAN-yeniçağ & Kalkanöz VATAN, 07.09.2015 - 1 ek, 171,9
KB)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder