30 Mayıs 2015 Cumartesi

Bilimsel Araştırmacı (CNRS-Paris) Üyesi, Dünya Çapında Türk Bilim Adamı HALÛK TARCAN Açıkladı:

29 Mayıs İstanbul'un "Fethi" Değil "İstirdadı"; Yani, Zaten Bizim Olanın Geri Alınmış Olması’dır!..
Cumhuriyetin kuruluşundan, Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün 10 Kasım 1938'de aramızdan ayrılışına kadar, Türkiye Cumhuriyetinde her şey doğru, aslının aynı, orijinal ve objektif idi. Örneğin: Tarih konusunda asla yalan söylenmez; Büyük Türk Milleti ve Medeniyeti'nin yüksekliği konusunda bütün dünyaca malum hakikatler gizlenmezdi. Fakat, 11 Kasım 1938'da yapılan "karşı devrim" sonrası, özellikle de Celâl BAYAR'ın Başvekillik görevinden alınmasından sonra, başta tarih olmak üzere, eğitim ve bilimde kendi medeniyetimiz ve öz değerlerimiz unutturularak veya ört bas edilerek, kompleks bir batı taklitçiliği ülkemizde hakim kılınmaya çalışıldı. İşte İstanbul'un, gerçekte kurucusunun Türkler, yani biz olduğumuz hakikati de, bu meyanda unutturulmak ve milli hafızadan silinmek istenen tarihi gerçekler arasındadır. Oysa, Fatih Sultan Mehmet Han, bu hakikatin farkında idi. Elbette, büyük kurucu ve kurtarıcı Mustafa Kemal ATATÜRK'de; Buyrun, işte tarihi gerçekler:    
• İstanbul’un tarihi, 100.000 yıl önce Yarımburgaz mağarasında başlar. Burada mastodont (ilk filler) kemikleri bulunmuştur (Prof. Ş. A. Kansu, Prof. Kökten - 1964/9182 Sec. Prehis. İst. Üni.- Ercüment Özbay) 
• Prof. A. Batur bu tarihi 300.000’e indirir; bulgular arasında üzerinde “Tanrıyla Özdeşleşme” anlamına gelen OZ ve OQ damgaları işlenmiş iki toprak kap bulunur. 
İkinci yerleşim bölgesi:
• Bugün metrobüs durağının bulunduğu FİKİRTEPE HÖYÜĞÜ’dür; üzerinde, “günahsız olma”, “yeryüzü kişisi” demek olan OQ damgaları bulunur. OQ damgalarının diziliş şekli dört cihanda Tanrı’ya ermiş yani, GÜNAHSIZ olma anlamını veren şekil oluşmuştur.
• İstanbul Arkeoloji Müzesinde 3442 ve 7750 numaralar ile kayıtlı bu iki kabın tarihi, Müze Müdürü Prof. Alpay Pasinli tarafından, M.Ö. 6.000 olarak tespit edilmiştir. (İstanbul Arkeoloji Museum A.Turizm y.1995 İst.) Ön-Atalarımız bu tarihlerde İstanbul yöresine yerleşmiş bulunmaktadırlar.
Üçüncü yerleşim bölgesi:
• Silâhtarağa. Bakır Çağı’ndan sonra çıkar. Kalemi Kâzım Mirşan’a bırakalım:
• M.Ö.1980 yıllarına Anadolu ve Rumeli arasında Orta Asya’dan at üstünde gelen kişiler AT ÖZE, AQ URUQ SÖK(erek)İstanbul Boğazı’nı geçerek Erenköy’de ak mermer sütunlu ve süslü mermer kornişli bir saray yapmışlar ve binanın giriş kapısının üstüne güzel bir Ön-Türkçe ile UW-ON: AT-ATA, UÇ ËTİLİS ËSİS cümlesini yazmışlardır.
Anlamı: 
• Uw = Kutsal… ON = Hun… 
At-Ata = Ata ad’lı… Uç = Lider…Ëtilis = Ediliş… Ësis = Anısına Cümle hâlinde: Kutsal Hunlar: ATA’nın Lider Ediliş Anısına Orta Asya’dan gelip yerleştikleri Erenköy’den genişleyerek İstanbul’da ilk Ön-Türk devletini kurmuşlardır: OY-URUM ATIN…Ve Başkent’in adı: OY-OĞ, İstanbul’un ilk adı (Orta Asya’dan itibaren bu tarih, Moğolistan’da bulunmuş olan Şİne-Usu ve Taryat Bitig taşlarında okunur, Yazıları taşa vuran Öñre- Biñabaşı - Anadolu Proto Türkleri K. Mirşan…
İstanbul sonradan
• ASTAN-BOLIQ adını almış bu, Selânikli gramerci Nikeferos tarafından EİS-Tin POLİN şekline sokularak Grek olduğu tüm dünya ve tarihçilerine yutturulmuştur.
AS   TAN   BO  LIQ
EİS   TİN    PO  LİN
Ön-Türkleri bilmeyen ya da bilmek istemeyen tarihçiler Oy-Urum Atın’ı atlayarak Dördüncü yerleşim bölgesi diye Sarayburnu’nu vermişlerdir:
• Delf tapınağındaki kâhinlerin önerisiyle yola çıkıp Sarayburnu’na yerleşen ve İstanbul’un tarihini M.Ö. 900’lerde başlatan VYAZ’ın yerleştiği LİGOS adlı balıkçı köyü.
Tarihçilerin kabul ettikleri bu 9’uncu yüzyıldan sonra tarih birden M.S. 330’a sıçrar.
• Putperestliğini korumuş olan Roma İmparatoru Konstantin İstanbul’u Başkent yaparak DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU’nu kurar. Bu İmparatorlukla, kudretini kaybetmiş, gevşemiş ve yozlaşmış olan Ön-Türk siyasal kuruluşunun yerini bir Hıristiyan devleti olan Doğu Roma’ya bırakması üzerine İstanbul’a yerleşmiş olan Hıristiyanlık.
• Esas olan halk Ön-Türk halkı ve esas dil Ön-Türkçe olduğu için hıristiyan âyinleri Ön-Türkçe olarak yapılmıştır. Bu âdet yaklaşık M.S. 800’lere kadar sürmüştür. İstanbul’daki Aya İrini ve Aya Sofya ve Trabzon’daki Aya Sofya kiliselerinde Ön-Grekçe denildiği halde bir türlü okunamayan yazılar Kâzım Mirşan tarafından Ön-Türkçe okunmuşlardır (Anadolu’nun Esas Sahipleri Ön-Türkler, H.Tarcan 2013 İst.) Yukarıda gördüğümüz balıkçı köyünün adı LİGOS, burada akan suyun bu köye verdiği addır; fakat Ligos ad değil, Ön-Türkçe bir cümledir.
• ËL-İG OS…El= Halk…İG= Su…Os= Yüce …Halkın yüce (şifâlı) suyu Bizans adına gelelim: Dünyayı Grek yapmak becerisini gösteren Yunanlılar Doğu Roma İmparatorluğunun adını Doğu Roma Grek İmparatorluğu şeklinde tarihçileri alıştırmışlardır.
Ön-Türkçe olan BİZAS’ı Doğu Roma’nın bir öteki adı sanıp bundan Bizans, Byzantium şekilleri icat edilmiştir. (Bütün yönleri, tarihi senet ve belgeleri ile gerçek olan bu bilgi; Acaba niçin Türk Tarih kitaplarında yazmaz ve neden? niçin? 17 Bin yıldır Türk Milleti Anadolu'nun asli unsuru ve mutlak sahibi olduğu halde; Israrla 1071 masalı uydurulur? Türkiye Cumhuriyeti'nde adının başında MİLLİ sözcüğü bulunan 2 bakanlıktan biri olan Milli Eğitim Bakanlığı, neden ve niçin milli meseleleri ve milli hakikatleri müfredatına almaz? Bunun ağılıklı, takipli ve en ciddi biçimde sorgulanması gerekmez mi?..) 
Burada (A) şeklinin Ön-Türkçe AT, ruhun Tanrıya atılması demek olduğunu bilmemektedirler. Bu damganın varlığı BİZAS diye okunan kelimenin aslında ÖN-Türkçe bir cümle olması gerektiğini de düşünememektedirler. Hafrleri sırayla damga olArak okursak: ÖK  UY  OZ  AT  OZ  ortaya Ön-Türkçe bir cümle çıkacaktır. Okumak için 39 Orta Asya Türkçelrşnden  4 / 5 ini bilmek gerekir !. Bu nedenle Avusturyalı Dilci Paul Kretschermer, Bizans kelimesinin kökenini 
• BİEZAS; BUEZAS; BEUSANTİS kelimeleri arasında aramış ve bir türlü bir köken bulamamıştır. (Prof.A.Erzen, İstanbul’un Kuruluşu) Bu cümlenin Kâzım Mirşan tarafından okunmasını bekliyoruz. Ortaya çıkacak cümle Ön-Türklerin buradaki varlığı hakkında büyük ipuçları verecektir. İstanbul’u Bizans sanıp onu Konstantinopolis diye ısrarla söylerken Türklere diş gıcırtmaları artık sona erecektir.
BİR KERE DAHA: • 1453 İstanbul’un esas Sahibi Türkler’e dönüş tarihidir; şenliklerimizi buna göre değerlendirelim. (*) “İstirdat”, Arapça geri alma demektir.
Halûk Tarcan Bilimsel Araştırmacı (CNRS-Paris) 29 Mayıs 2013 / 29 mayıs  2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder