BU BİR İLK OLABİLİR!
ŞANLIURFA GÖBEKLİTEPE'DE BULUNDU.
ŞANLIURFA GÖBEKLİTEPE'DE BULUNDU.
SON DAKİKA: Şanlıurfa’daki 12 bin yıllık sit alanı
Göbeklitepe’de kazı çalışmaları sırasında parçalanmış halde binlerce insan
kemiğine ulaşıldı. Bunların arasında, üzerinde izler ve delikler bulunan
kafatası parçaları da bulunuyor.
Amerikan
Bilimsel Gelişme Birliği (American Association for the Advancement of Science)
tarafından hazırlanan Science Advances isimli bilimsel yayındaki makalede,
bölgede bulunan 3 yetişkin kafatası parçası üzerinde yapılan incelemelerde, bu
insanların ilk önce derisinin yüzülüp üzerindeki etlerinden arındırıldığı;
ardından da kemiklere çakmaktaşıyla oyuklar açıldığı anlaşıldı. Gazete
Habertürk'ün haberine göre incelemelerde, kafatasını etlerinden ayırmanın
zahmetli bir iş olduğu tespit edildi, zira kasların kemiğe bağlandığı yerlerde
kemikler üzerinde kazımadan kaynaklana çok sayıda çizik bulunuyor.
Bölgede çalışan bilim insanları bu yöntemin bir çeşit kutsama töreni olduğunu
düşünüyor.
Araştırmacılar,
kafataslarındaki izlerin sergilenmek için değil, ip bağlanarak asılmasına
yardımcı olmak için yapıldığını düşünüyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de
bulunan Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Paleopatelog Julia Gresky,
Göbeklitepe’de bulunan bu 3 kafatası parçasının dünyada bilinen ilk oyulmuş
kafatasları olduğunu düşünüyor. Gresky’ye göre Göbeklitepe’yi o dönem
ziyaret eden insanlar, kafataslarını asarak atalarını anıyor ya da düşmanlarını
sergiliyordu. Gresky bunu,
“Ölülerin gücünün canlılara geçtiğine inanıyorlardı” şeklinde yorumluyor. Göbeklitepe’deki başka buluntular da burayı ziyaret edenlerin kafataslarıyla
özel bir ilişkisi olduğu fikrini destekliyor. D yapısındaki dikilitaşlardan
birinde, başı olmayan insan betimlemesi görülüyor. Bunun dışında kimi vahşi
hayvan betimlemeleri, gövdesinden ayrılmış baş olarak yorumlanabilecek yuvarlak
şekillerle birlikte resmediliyor. Science Advances’deki makalenin yazarlarından
Lee Clare, Göbeklitepe’nin ziyaretçi grupların ortak kimliğini sürdürmelerine
yardımcı olduğuna inandığını yazdı. Clare’e göre, kafatası tarikatının
ritüelleri de bunu destekleyen bir unsur olabilir.
DÜNYANIN İLK TAPINAĞI:
GÖBEKLİTEPE
Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemi’ne (MÖ 9.600–7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulunmuştu. 1995 yılında Arkeolog Profesör Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapıların yerleşim amaçlı kullanılmadığı düşünülüyor. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece 6 tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyor. Arkeologlar boyları 3 ila6 metre arasında değişen bu
T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyor.
Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri.
Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemi’ne (MÖ 9.600–7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulunmuştu. 1995 yılında Arkeolog Profesör Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapıların yerleşim amaçlı kullanılmadığı düşünülüyor. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece 6 tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyor. Arkeologlar boyları 3 ila
GÖKTUĞ HALİS
(Simgebilimci ve yazar): ‘Dini bir kutsama ayini’
“Kafataslarına delikler açılması ve bunun hasar vermeden yapılması
bir kafatası kültürünün ve dini ayinlerin olduğunu gösterir. Kafataslarının
oyulmasını, dini görevleri olan kişilerin tanrılaştırılması için kurban
edilmesi sonucunda yapıldığını savunuyorum. Ölen kişiden
intikam almak ya da ölen kişinin intikam hislerini yok etmek amacıyla yapılan
bir ayin olsaydı, o zaman kafatası tahrip edilirdi. Ama dini bir kutsama
ayininde rahip ya da şamanlar, dünyaya tekrar tanrısal vasıflarla dönebilmek
için kurban edilirler ve onların kafataslarına tapınılır. Kafatasları
intikam amaçlı parçalanmışa benzemiyor, özenli ve sistemli şekilde üzerine
delikler açılıyor ya da figürler çiziliyor. Bulunan kalıntılar ‘Ata’ya tapınma
adetini ispatlar nitelikte olabilir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder