*İHANET ŞEBEKELERİ;
DÖNME, DEVŞİRME, ETKİ AJANI, DÂHİLİ BEDHAH (İÇ / GİZLİ DÜŞMAN), İŞBİRLİKÇİ, ANARŞİST, TERÖRİST, TETİKÇİ VE KRİPTOLARIN ASIRLIK NİFAK TOHUMU, ALÇAKÇA YALANI...
* BABALIK EMRİNDE HAÇLI TETİKÇİLİĞİ YAPAN YALANCI, ÜÇ KAĞITÇI SAHTEKÂR DİYASPORA'NIN
TÜRK MİLLETİ'Nİ SOYUP SOĞAN'A ÇEVİRME, BÖLME VE PARÇALAMA PLÂNI
*İŞTE!..
Türkiye Cumhuriyeti'nin bağrında beslediği yılanlar; Milletin gözünü oymaya, memleketi soymaya, halkı bölmeye kalkışan Kargalar; Bütün nimet, imkân, ihsan ve Milli kaynaklarımızdan herkesten çok yararlanan; Sinsi, iki yüzlü, çoklu standartlı dâhili ve harici bedhah, işbirlikçi; Bilumum anarşi, terör-tedhiş, yıkıcı ve bölücü asilerin elebaşları, AB+ABD, İsrail uşakları, bütün Türk-İslâm düşmanlarının maşaları ve nankör düşmanların iğrenç uzantıları, menfur "kin domuzu" haçlı kalkışması..
* HAKSIZ ÇIKAR sağlama amaçlı çok büyük bir YALAN, insanlık dışı İFTİRA ve GASP-İRTİKAP ve nitelikli sahtekârlıkla yayılan FURYA....
Soykırım Yalanı!..
Eğer haklı ve doğru iseniz; 3000'e yakın Türk ve Müslüman Toplu Mezarına karşın; Hiç olmazsa BİR ADET Ermeni toplu mezarı gösterin. Sizi gidi müfteri, hain düşman ve insanlık dışı yaratıklar... Bu mel'unlara destek veren "ne idüğü belirsiz" mankurtlara da lânet olsun. Aynı dönemde 20 MİLYON Osmanlı (Türk-Müslüman) Askerinin alçakça ŞEHİD edildiğini; BİR MİLYON BEŞ YÜZ BİN (1.500.000) 7'den-70'e korumasız, silâhsız, masum, müsemma, Müslüman Türk ve Kürt'e, kudurmuş Taşnak ve Hınçak (Ermeni) çetelerince; En hain, insanlık dışı, alçakça, kalleşçe ve kahpece SOYKIRIM yapıldığını açıkça iddia, ispat ve ilân edemeyenler de kahrolsun.
Ulusal Haber & Ulusal Ajans, Tarafsız haber, Objektif yorum, Milli analiz, Bilimsel araştırma, İlkeli değerlendirme
24 Nisan 2015 Cuma
HAKSIZ ÇIKAR sağlama amaçlı çok büyük bir YALAN, insanlık dışı İFTİRA, GASP-İRTİKAP ve nitelikli sahtekârlıkla yayılan FURYA.... Doğrusu: Ermeniler tarafından yapılan TÜRK ve Müslüman SOYKIRIMI'dır. Tıpkı KARABAĞ, Gence ve Kelbecer gibi!...
Etiketler:
Dönme devşirme ve kriptolar,
Ermeni soykırım yalanı,
FURYA,
GASP-İRTİKAP,
HAKSIZ ÇIKAR,
insanlık dışı İFTİRA,
nitelikli sahtekârlık,
ULUSAL AJANS,
Ulusal Haber,
YALAN
15 Nisan 2015 Çarşamba
MASKE DÜŞTÜ!.. MENFUR OYUNLAR, KİRLİ ELLER VE İĞRENÇ EMELLER ORTALIĞA DÖKÜLDÜ...
Ermeni diasporasının,
Vatikan Bankası IOR’a 25 milyar dolar aktarma sözü karşılığında Papa’nın
‘Soykırım’ dediği iddia edildi. Ermeni
diasparası "Ermeni diasporanın" son oyuncağı Papa Francis oldu. Önceki gün
Ermeniler için düzenlediği ayinde 1915 olayları için ‘Soykırım’ ifadesini
kullanan Papa’nın, bir anlaşma gereği bu hamleyi yaptığı iddia edildi.

24 NİSAN ERİVAN TAKTİĞİ
Papa
Francis’in 24 Nisan’da Erivan’a gitmemesinin nedeni ise, taraf olduğunun net
olarak ortaya çıkmasından korkması gösterildi. Geçen yıl Moskova’da gözaltına
alınan ve ev hapsinde tutulan Ermeni işadamı Levon Ayrapetyan da Papa’nın ikna
edilmesi konusunda danışmanlarını görevlendirdi.
SON SÖZÜ
SÖYLEDİ

AYRIMCI PAPA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Papa Francis’in Ermeni iddialarıyla ilgili sözleri konusunda açıklamalar yaptı. Çavuşoğlu, “Her şeyden önce hem Papa hem de Ermeni temsilcilerin yaptığı açıklamalar tarihi ve hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bosna ve Ruanda olayları uluslararası mahkemelerce soykırım olarak saptanmasına rağmen bunlara ‘toplu kıyım’ diyor ama hukuken tanınmayan 1915 olaylarıyla ilgili ‘soykırım’ ifadesini kullanıyor. Burada ayrımcılık var” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Papa Francis’in Ermeni iddialarıyla ilgili sözleri konusunda açıklamalar yaptı. Çavuşoğlu, “Her şeyden önce hem Papa hem de Ermeni temsilcilerin yaptığı açıklamalar tarihi ve hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bosna ve Ruanda olayları uluslararası mahkemelerce soykırım olarak saptanmasına rağmen bunlara ‘toplu kıyım’ diyor ama hukuken tanınmayan 1915 olaylarıyla ilgili ‘soykırım’ ifadesini kullanıyor. Burada ayrımcılık var” dedi.
Avrupa
Parlamentosu'nu uyarıyoruz AİHM kararını çiğneyemezsin! Avrupa
Parlamentosu “AIHM YERINE KARAR VEREMEZ!..”
PAPA
Franciscus’un Vatikan’da 1915 olayları için “soykırım” terimini kullanarak
yaptığı kışkırtmanın ardından bugün de “soykırım tasarısı” Avrupa
Parlamentosu’nda (AP) oylanacak. AP, 12 Mart günü, AB Dışişleri Komitesi’nin
hazırladığı ve 77. maddesinde “Ermeni
soykırımının 100. yılında AB üyesi ülkeler tarafından tanınması ve
üye ülkeler tarafından kabulünün tavsiyesi” ifadeleri bulunan raporu kabul
etmişti.
Geçen
günlerde de Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu EPP (Avrupa Halk Partisi)
Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımını tanımaya çağırmış ve gerekenin yapılması
için AB ülkelerine çağrıda bulunmuştu. Yapılacak oylama sırasında Vatan Partisi Avrupa
Temsilciliği, Talat Paşa Komitesi, Türkiye Gençlik Birliği ve Atatürkçü Düşünce
Dernekleri Birliği Avrupa genelinde AB temsilcilikleri önünde olacak. Eşzamanlı basın açıklaması
yapma kararını öğrenen İsveç ve İsviçre’deki Türk toplumunun temsilcileri de AB
temsilcilikleri önünde Vatan Nöbeti’ne destek kararı aldı. Oylamaya karşı dün
de 751 AB parlamenterine mektuplar ulaştırıldı.
‘AVRUPA’DAKİ
TÜRKLER KAYITSIZ KALMAYACAK’
İngilizce
hazırlanan, Vatan Partisi Avrupa Temsilciliği, Avrupa ADD Birliği ve Avrupa
Talat Paşa Komitesi’nin imzasını taşıyan ve 751 parlamentere ulaştırılan uyarı
mektubunda şu ifadelere yer verildi: “Avrupa Parlamentosu, hukuka aykırı
davranıyor, AİHM ve Lahey Adalet Divanı kararı açıkça çiğneniyor. Avrupa’daki 5
milyon Türk, bu hukuksuzluğa kayıtsız kalmayacaktır.”
‘5 MİLYON
TÜRK’Ü HAPSE Mİ ATACAKSINIZ?’
BrükseL’de
bulunan Vatan Partisi Avrupa Temsilcisi Beyhan Yıldırım, Aydınlık’a
yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “751 AB Parlamentosu üyesi vekile
uyarı mektuplarımızı ulaştırdık. Türk toplumunun temsilcileri olarak,
parlamenterlerden görüşme talebinde de bulunduk. 5 milyon Türk’ü ne
yapacaksınız? Hapse mi atacaksınız? Bu dava hukuken ve siyasi olarak
bitmiştir. Görmüyor musunuz? AB Parlamentosu, kendi hukukunu da hiçe
saymaktadır. Açıkça AİHM’nin 2. Dairesi’nin Perinçek-İsviçre davasına ilişkin
aldığı karar, Lahey Adalet Divanı’nın kararı çiğnenmektedir. Avrupa, bu
hukuksuzluktan vazgeçmezse bilsinler ki, Avrupa’daki Türk toplumu gelişmeler
karşısında ayağa kalkmasını bilir. İlk büyük tepkimizi, 24-25 Nisan 2015
tarihinde Frankfurt ve
Berlin’de devasa yürüyüşlerle veriyoruz.”
‘VATAN
SAVUNDUK’
Türkiye
Gençlik Birliği Avrupa’nın da konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunlar
kaydedildi: “Bizler soykırım yapmadık, vatan savunduk! Kanlı tarihinizle
yüzleşin ve bügüne kadar işlemiş olduğunuz insanlık suçlarından dolayı başta
büyük Türk milleti olmak üzere bütün mazlum milletlerden özür dileyin.
1915’lerde Ermeni halkının çekmiş olduğu acıların da sebebi siz, İngiliz,
Fransız ve Amerikan emperyalistlersiniz.
‘POLİTİK BİR
KARAR’
Emekli
Büyükelçi Pulat Tacar, “Avrupa Parlamentosu’nda bu karar yüzde 100 çıkacaktır.
1987 senesinde çıkan karar sırasında orada büyükelçiydim ve o kararın nasıl
çıktığını bizzat gözlemledim. Kararın çıkmaması için her türlü gerekçe vardı.
Karar komitede bütün soykırım kelimeleri yok edilerek genel kurula getirildi.
Politik bir karardır, parlamento yargılayamaz. Doğu Perinçek-İsviçre davası
düşünceyi ifade özgürlüğü davasıdır. AİHM 2. Dairesi’nin aldığı karar
Perinçek’in düşünceyi ifade özgürlüğü çerçevesinde ‘Ermeni soykırımı’
olmadığını ve bunun bir uluslararsı yalan olduğunu ifade etmesinin kendisini
mahkum etmeye yeterli olmadığını söylemişti. AİHM Ermeni soykırımı konusunda
herhangi bir karara varmamıştır.Doğu
Perinçek’in söylemi hukuksal bakımdan önemlidir. Perinçek, hukuksal
bağlamda ‘soykırım’ denemez diyor. Diğerlerinin söyledikleri ise siyasal
bağlamda söylenebilir. Aradaki fark çok önemlidir. Soykırım sözleşmesi hukuksal
metindir. Hukuksal metinde gayet açıkça neye soykırım deneceği ve hangi
şartlarda soykırım deneceği açıktır.”
‘MÜCADELEMİZLE
AVRUPA’YI AYDINLATACAĞIZ’
Talat Paşa
Komitesi Avrupa Sözcüsü Niyazi Öncel de “Bu kararları tanımıyoruz.
Gayriciddidir, hukuki değildir. Talat Paşa Komitesi olarak, yurtdışındaki vatandaşlarımızın yanında ve
önlerinde olmaya devam edeceğiz. Milletimize söz veriyoruz. Büyük kitlesel
yürüyüşlerle Avrupa’ya, ABD’ye gereken mesajlar verilecektir” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’DE
BAŞKA VATİKAN’DA BAŞKA...’
Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Papa’nın Ermeni iddialarını destekleyen açıklamasını
eleştirdi, “Dini liderler nefreti, kini değil, barışı, kardeşliği ön plana
çıkarmalı” dedi. Çavuşoğlu, Papa’nın Türkiye’de farklı, orada farklı
konuştuğunu kaydetti. Bu durumu samimiyetsizlik olarak nitelendiren Çavuşoğlu, “İster
dini lider olun, ister bir ülke lideri, söylemlerimiz birbiriyle tutarlı
olmalıdır” diye konuştu.
ASALA
VATİKAN’DAKİ 2 ELÇİMİZE SALDIRMIŞTI
Türkiye’yi
Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan Vatikan’da görevli 2 Türk büyükelçi, Ermeniterör örgütü
ASALA’nın saldırısına uğramıştı. Emekli büyükelçiler, Papa Franciscus’un
Türkleri Ermenilere soykırım yapmakla suçlaması sonrası Aydınlık’a yaptıkları
açıklamada Papa’ya, Ermeni terör örgütü ASALA’nın Vatikan’da görev yapan Türk
büyükelçilere yönelik saldırılarını hatırlattılar. Emekli Büyükelçi M. Nuri
Yıldırım “Vatikan’da görev yapan Büyükelçi Taha Carım 1977’de Ermeni
teröristlerinin saldırısında yaşamını yitirdi. Yine bir başka saldırıda 1979
yılında bir başka büyükelçimiz Vecdi Türel ve koruması yaralandı. Papa
Franciscus bunları hatırlıyor mu?” dedi.
HOLLANDA’DA
TÜRKLER 127 VEKİLE DAVA AÇIYOR
Hollanda
Türkleri Konseyi, 1915 olaylarıyla ilgili Hollanda parlamentosunun alt kanadını
oluşturan Temsilciler Meclisi üyeleri ve Avrupa Parlamentosu üyelerini
mahkemeye vermeye hazırlanıyor. Konsey Başkanı Sefa Yürükel ve Mustafa Cingöz,
Hollanda parlamentosunda geçen hafta gündeme gelen ve 13 ret oyuna karşılık 127
oyla kabul edilen “Ermeni Soykırımı” önerisinin Türk toplumuna karşı işlenmiş
bir iftira suçu olduğunu belirtti. Yürükel ve Cingöz, hafta sonu düzenledikleri
basın toplantısında, Hollanda parlamentosunda öneriye “Evet” diyenlerin
aldıkları kararla Hollanda’da yaşayan 500 bin Türk’ü rencide ettiklerini
vurgulayarak öneriyi sunan ve buna destek veren partilerle milletvekilleri
hakkında dava açacaklarını kaydetti.
‘PAPA
MAHKEME GİBİ HÜKÜM VEREMEZ’
Papa’nın
düzenlediği ayinde 1915 olayları için “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmasına
tepki gösteren emekli Büyükelçi Onur Öymen, Papalığın bir din devleti olduğuna
dikkat çekerek, “Din devletinin siyasi konularda görüş belirtmesi doğru değil.
Papalık kendini mahkeme yerine koyuyor. Bu konuda, alınmış bir mahkeme kararı
var. AİHM, Perinçek davasında, bu olayın soykırım olarak tanımlanamayacağına
karar vermiştir. Mahkeme kararını bile bile sanki papalık AİHM’den daha üstün
bir makammış gibi hüküm veriyor” dedi. Öymen, Papa’nın tarihi konuları
tartışmaya girerse kendisinin de üzüntü verici bir durumla karşılaşabileceğini
kaydetti.
AVİM BAŞKANI
KILIÇ: PAPA’NIN ÇIKIŞI PLANLI
Avrasya
İncelemeleri Merkezi (AVİM) Başkanı emekli Büyükelçi Alev Kılıç, Papa’nın
sözlerini Aydınlık’a değerlendirdi. Ermeni diyasporasının bugüne kadar soykırım
iddialarını ve kampanyalarını 3 ayak üzerine inşa ettiğini vurgulayan Kılıç,
“Bunlardan biri siyasi, biri tarihi, biri de hukuki. Bu üç ayaktan tarihi ayak
Türkiye lehine döndü. Yapılan aydınlatıcı çalışmalar, incelemeler bunda etkili
oldu. AİHM’in soykırım olmadığını tescil etmesi ise noktayı koydu. Hukuki
ayakta ise hiç başarılı olamadılar” dedi. Diyasporanın elinde bir tek siyasi
propaganda kaldığını kaydeden Kılıç, “Şimdi siyasi boyuta dini boyutu
eklediler. Vatikan’da Papa’nın yaptığı soykırım açıklaması planlı bir olay.
Toplantıya katılanlar da bunun göstergesi” diye konuştu.
(REF: Aydinlik
Gazetesi)
MÜTHİŞ BİR
İDDİA: “Erməni diasporasi qondarma
"soyqırım" eylemi içün pope Fransis'a 25 milyon Dollar rüşvet vermiş!”
From: AzerNews


Cumhuriyyet.az
avropa.info-ya istinadən xəbər verilir ki Erməni diasporasi qondarma
"soyqırım" eylemi icün pope Fransis'a 25-milyon Dollar rüşvet
vermiş! Erməni diasporunun külli miqdarda pul ilə ələ aldığı sonuncu oyuncağı Roma'da Pope
Fransis olub. Pope Fransiskin ermənilər üçün təşkil etdiyi tədbirdə
1915-ci il 1-ci Dünya Savaşi hadisələrini soyqırım adlandırmasının alt səbəbi
bəlli olub.
Basinda
yayılan xəbərlərdə
Pope'ın Erməni diasporuilə razılaşdığı içün bucür açıqlama
verdiyi bildirilir. Xəbərlərdə
Vatikan Bank'ına 25 milyon dollar pul köçürməsin
boynuna alan Erməni diasporu pope'i bu yolila əlaldığı söylənilir.
Xəbərlərə görə İsveç banklarından pulun son hissəsi keçən
həftə
köçürülüb. Bu işin yapımının başadami Las-Vegas
qumarxanalarının içadamlarindan sayılan Kirk Kerkoryan olduğu
bildirilir. Kerkoryan'ın bu pulu 20 Ermeni asilli işadamından
ve... aldığı soylənilir. Beləliklə
qondarma "Ermeni soyqırım" oyunlari bir əsirdir, bir yalanin corəgini yiyən Ermeni diasporu əlilə,
xristian aleminin bir yeni böyük ayıbına civirilir. Sayqılarımla, E. Altunbay - 14.4.2015
Billionaire Kirk Kerkorian
funding a film about the Armenian genocide JoBlo.com -
18 hours ago, The one time
owner of MGM may be 97 years old but that hasn't stoppedKirk Kerkorian from ... More news for kirk kerkorian
ELEŞTİRİ; YORUM VE KATKILAR:
ELEŞTİRİ; YORUM VE KATKILAR:
BÖYLE BUYURMUŞ PAPA EFENDİ HAZRETLERİ
Hristiyanlik insanlik tarihinde yukselen en sapikca
sistemdir. Thomas Jefferson (1743-1826),
Tum mabet ve kiliseler yikilip dumduz edilmelidir. Bunlardan bir iki tanesinin enkazi saklanip, ibret almalari icin, gelecek kusaklara Hristiyanligin yilan yumurtalarini biraktigi yerler olarak gosterilmelidir. Nietzsche (1844-1900)
Tum mabet ve kiliseler yikilip dumduz edilmelidir. Bunlardan bir iki tanesinin enkazi saklanip, ibret almalari icin, gelecek kusaklara Hristiyanligin yilan yumurtalarini biraktigi yerler olarak gosterilmelidir. Nietzsche (1844-1900)
Once sunu belirteyim. Hz İsa'yi seven ve sayan insanlar bu
yazdiklarim icin alinmasinlar. Sozum o kisiye degil, ama onun ogretisini
tarihin en korkunc zulum mekanizmasina ceviren Katolik Hristiyanliga.
Dunyamizda finans-yayilmacilik-din tabanli savaslar surerken,
uzun bir suredir, bakalim Hristiyanlik ne zaman isin icine karisacak diye merak
ediyordum. Sagolsun, Papa hazretleri beni mahcup etmedi, bir demec patlatip,
bizim uyguladigimiz iddia edilen Ermeni soykirimi hakkinda konustu. simdi bu
isin tarihi arka planina deginmeyecegim. Birakalim tarihciler ve siyasetciler
tartissin. Ben geleyim Papa efendiye.
Papa hazretleri, bence, biraksin Ermeni meselesini de, kendi
kilisesine bagli papazlarin senede kac cocuga tecavuz ettiklerinin bilancosunu
cikarsin. Ama dilerse, Vatikan bankasinin Mafya ile olan iliskileri hakkinda
bir vaaz da verebilir. Dinlemek isterim. Hic kimseye hesap vermeden yatirim
yapan Vatikan Bankasini kullanarak, İtalyan Gambino ailesinin eroinden gelen
parayi nasil akladigini dinlemek ogretici olabilir. Ama bu konular isine
gelmiyorsa, Nazi altinlarinin nasil saklandigini veya kendilerine Benito
Mussolini'nin nasil yardim ettigini de anlatabilir.
Daha eskilere gidelim mi? Mesela kara Afrika'sinda yasayan
yerlilerin nasil kole edildiklerini, nasil tasindiklarini anlatalim mi? Elmina
kalesinin ismini kac kisi bilir? 1492 yilinda Gana'da kurulan bu kaleye
zenciler getirilir, tutsak edilir ve kole tacirlerinin gemileri ile yeni
dunyaya gonderilirdi. Orda ise, hem yerel halk, hem de getirilen zenciler
yuzyillarca dovule dovule, akla hayale gelmeyecek iskencelerle calistirildilar.
Yapilanlar inanilacak gibi degildi. Herhangi bir zenci, cagrildigi zaman hemen
kosa kosa "efendisinin" yanina gitmezse kollari bacaklari koparilarak
olduruluyor ve cesedi digerleri gorsun diye sergileniyordu. Kimse bana, efendim
bu islerin Hristiyanlikla ne alakasi var, demesin. cunku beyaz efendiler,
Kuba'dan baslayip, tum Guney Amerika'yi kapsayan istilalarinda, gittikleri
yerlere ilk olarak hasmetli bir kilise dikiyorlar ve onun insaatinda koleleri
kullaniyorlardi. Bu halk sonradan Hristiyan oldu, cogu gecmislerini unuttu,
simdi ise kiliselerinde mutlu bir sekilde ilahiler okuyorlar.
Ya Aborjinler nasil Hristiyan oldu ? Kitaya 18. yuzyilda
İngilizler ve diger beyazlar geldiginde Aborjinlerin goklerdeki kutsal
babamizdan haberi bile yoktu. Bugun ise yerel halkin yaklasik %80'i
Hristiyandir. Avusturalya cok verimliydi. Tarlalarda calistirilan Aborjinlerden
herhangi biri en ufak bir direnis gosterdiginde, parmaklari kopariliyor ve
kendi ailesinin gormesi icin onlarin onune atiliyordu. Kitada cocuk islah
evleri kuruldu. Burda yerli cocuklar, rahibelerin gozetiminde en kati disiplin
kurallari uygulanarak yetistirildiler.
Kuzey Amerika yerlilerine ne dersiniz ? Tarihin gordugu en
korkunc "soykirim". Bu kelimeyi bilerek kullaniyorum. Hic
tartismasiz, tam bir soykirim. Kac milyon kisinin olduruldugu bile belli degil.
Beyaz adamin kitada yayilmasi ile o topraklarda yuzyillardir yasamis olan
zavalli insanlar bir kiyima ugradilar. "Rezervasyon" kelimesinin
anlamini bilir misiniz? Bu kelime, kizilderilileri verimsiz topraklara surmek
icin kullaniliyordu. İrili ufakli onlarca kabile; Navajolar, Cheyenneler,
Apacheler, Creekler, Siyular, Seminoller ve digerleri, corak topraklarda olume
terkedildi. Sonunda buyuk cogunlugu asimile edildiler, bazilari ise alkolik
oldu.
Peki, Papa efendi hazretleri, insanligin buyuk beyinlerinin,
bilimcilerin, sanatcilarin eserlerini nasil seytan isi olarak gorduklerini
aciklamak ister mi? Hani su meshur "Index Librorum Prohibitorum"
Papaligin yasakladigi kitaplar ve yazarlar. Victor Hugo, Balzac, Copernicus,
Spinoza, Kant, Galilei, Hume, Descartes, Andre Gide, Montaigne, Voltarire,
Diderot ve daha yuzlercesi, kendi kutsal palavralarina uymadigi icin nasil
yasaklandi...onu da bir zahmet aciklasinlar.
Ya kadinlarla kedilerin yakilmasi? Kadinlar cadi olarak
goruldukleri ve kediler de ugursuz yaratiklar olarak kabul edildikleri icin kac
milyon kadin yakildi acaba ? 1200'ler ile 1700'ler arasinda surdurulen cadi
avinda, papaligin kadinlari seytan ilan eden kac tane "fetvasi"
yayinladi, acaba aciklama zahmetinde bulunurlar mi? Mesela hafizasini biraz
zorlayip Papa VII ve VIII İnnocent'in "Hristiyanligin kesin emri
olarak" cadilarin kedileriyle birlikte yakilmalarina dair verdigi
fetvalari bir okusa da dinlesek ...simdi inanmasi cok zor gelir; ama kurulan
cadi mahkemlerinde, kediler de aynen insanlar gibi yargilaniyordu. Kadinlar
ise, ciglik cigliga bagirarak seytanla isbirligi yaptiklarini itiraf ediyorlardi.
Elbette engizisyonun yardimi ile !
Burda birakiyorum. Aslinda daha neler neler var...yuzyillara
dayanan kan, iskence ve tecavuz dolu bir tarih.
Saygilar..
Saygilar..
Levent Erturk
13 Nisan 2015 Pazartesi
Yüksek Seçim Kurulu, yaklaşık % 50 fazla "oy pusulasını" neden ve niçin bastırdı acaba!...
22 milyon fazla Oy pusulası nerede kullanılacak?
DEVLET Malzeme Ofisi (DMO), 7 Haziran seçimleri için 73
milyon 988 bin 955 oy pusulası bastıracak.
Prof. Dr. D. ALİ ERCAN
Değerli arkadaşlar, YSK'nun 7 haziran MV Seçimi için
DMO aracılığı ile 74 milyon Oy pusulası bastırması Sandıklarda manipülasyon
söylentilerine haklı bir neden oluşturuyor.
Öncelikle Seçmen sayısını belirleyelim; 18 yaş üzeri
seçmenlerin Toplam nüfus içerisindeki oranı (1-18/y) dir. burada y
toplumun ortalama yaşam süresini gösteriyor, ki 2015 yılı için ortalama
yaşam süresi 61,4 yıldır...*
Öte yandan 31 Aralık itibariyle Türkiye'nin nüfusu
(yurt içi ve yurt dışında yaşayan yurttaşların sayısı) TUIK tarafından 77
milyon 696 bin olarak verilmişti. 2013-2014 yıllık nüfus artış hızı da binde
13,4 olarak verildi; yani 2015 haziranında nüfusumuz kabaca binde 6,7 artmış
haliyle 78 milyon 215 bin olacaktır. Buna göre seçmen sayımız da
(1-18/61,4) x 78,215= 55 milyon 285 bin kadardır.
GERÇEKLER;
KAYGILAR VE İHTİMALLER!..
KAYGILAR VE İHTİMALLER!..
Oysa TUIK Yurt içi + Yurt dışı toplam Seçmen sayısını 56,6
milyon olarak veriyor. Yani 1,3 milyon fazlalık var! (Suriye'den
gelen sığınmacılar olabilir mi?)

Evet, 2015 Haziran seçiminde Seçmen sayımız 55,3
milyondur.
SEÇİMLERE KATILIM ORTALAMASI
Şimdiye kadarki seçimlere katılım ortalaması ~% 80
olmuştur.. hadi %5 fazlasıyla bu sefer %85 katılım öngörelim; buna göre Oy
kullanacak seçmen sayısı maksimum 47 milyon olacaktır. Ortalama %10 kadar
yedek (~ 5 milyon) oy pusulası eklesek en fazla 52 milyon oy
pusulası yeterli iken, YSK'nun 74 milyon oy pusulası bastırması (eğer
belli bir basım evine para kazandırmak amacına yönelik değilse) ya
acınacak bir hesap bilmezlikle, ya da çirkin bir manipülasyon hazırlığı ile
karşı karşıyayız.
Kaygılarımla. Æ (Prof. Dr. A. Ali ERCAN)
(*) TUIK böyle bir kavramı bilmiyor ve kullanmıyor.
Ortalama yaşam süresi bir yıl içerisinde ölen insanların ölüm yaşlarının ortalamasıdır.
7 Nisan 2015 Salı
GÜNEY DOĞU BELEDİYELER DOSYASI: İşte hırsızlığın fotoğrafı "DOĞUDA BELEŞ BATIDA GÖMEŞ"
BELEDİYELER
DOSYASI:
İşte hırsızlığın fotoğrafı
DOĞUDA
BELEŞ BATIDA GÖMEŞ
İşte
Hükümet’in bize ödetmek için yasa hazırladığı kayıp, kaçak ve çalıntı elektriğin tüyler ürperten
fotoğrafları...
İç, Batı, Kuzey ve Güney Anadolu'da devlet şahindir. Özelleştirme denilen "alenen peşkeş" yoluyla özel sektörün eline düşen hizmet sektörleri ise tam bir canavar. Güney Doğu Anadolu dışında, sıkıysa bir vatandaş elektrik, su, telefon, yol, asfalt, kanalizasyon ve sair vergileri gününde ödemesin. En geç üç günde hizmetler kesilir, jet hızıyla icralar gelir vatandaşın ümüğüne çöker. Malına, mülküne, maaşına el konulur. Batıda merhamet, şefkat, müsamaha ve tolerans yoktur. Batıda hükümet desteği ile celâlleşen, canavarlaşan, her ne pahasına olursa olsun yasa, yasak ve kuralları acımasızca bile olsa, mutlaka uygulayan kurumlar, kuruluşlar, özel/güzel sektörler vardır. Fakat hükümetin "hükümferma olamadığı" güney doğuda öyle mi? İki
klimanın sabah akşam çalıştığı gecekondular, kaçak trafolarla çevrilmiş sulama
kanalları, duvarı boydan boya klimalarla kaplanmış iş hanı ve apartman
daireleri…
TASARRUF
ARTIK BOŞ
İktidar,
kaçak elektrik kullananların faturasını dürüst vatandaşın üzerine yıkan
tasarıyı komisyondan geçirdi. Tasarının Meclis genel kurulunda da kabul
edilerek yasalaşması halinde, kaçak elektriğin parası faturalarımıza artık
“yasal” olarak eklenecek. Evindeki
iki lambadan birini söndürüp, televizyonunu karanlıkta izleyerek 5-10 lira
tasarruf etmeye çalışan vatandaş; çifter klimayla soğutulan gecekonduların,
oluk oluk tarla sulayan toprak ağalarının ödemediği milyarlarca liralık kaçak
elektriği de ödemek zorunda kalacak.
Enerji
Bakanlığı’nın hesaplamalarına göre, bugüne kadar kullanılan 33 milyar liralık
kaçak elektriğin parası da dürüst vatandaşa yüklendi. Vatandaş tam dava açıp
haksız yere ödettirilen parayı geri alıyordu ki, yeni yasayla şimdi dava yolu
da fiilen kapatılmaya çalışılıyor. Kaçak kullanımın dürüst vatandaşa yüklenmesi
yasayla güvenceye alınacağı için artık dağıtım şirketleri kaçağın peşine düşmek
zorunda kalmayacak. Tüketilen kaçak elektrik 77 milyon vatandaşın faturasını
yasal olarak eklenecek. Kaçak kullananlar da “nasıl olsa diğerleri ödüyor” diye
savurganlığı daha da artıracak. Sonuçta dürüst vatandaşın elektrik faturası
şişecek.
İŞTE
CAN YAKAN FOTOĞRALAR
Hükümet,
kaçak elektrik kullananları adeta ödüllendirirken, kimlerin faturasını
ödediğimiz fotoğraflara çarpıcı bir şekilde yansıdı. Kaçağın en yüksek
boyutlarda olduğu Güneydoğu’daki Dicle dağıtım bölgesinde çekilen fotoğraflar,
apartman ve işhanlarının dış duvarını tamamını saran klimaları, derme çatma
gecekondularda kullanılan çifter klimaları, kaçak elektrikle sulanan geniş
tarım arazilerini gözler önüne seriyor. Kaçak
trafolar özellikle sulama kanallarında sıklıkla kullanılıyor. Sulama suyunun bu
kanallardan çekilip kilometrelerce öteye taşınabilmesi için büyük bir trafoya
ihtiyaç duyuluyor. O trafo da bırakın evleri, fabrikaların tükettiği elektriği
tüketiyor.
Kaçağın yoğun olduğu Dicle bölgesinde bir apartman.
Apartmanın dış yüzü adeta arı peteğini andıran klimalarla sarılmış. Fotoğraf,
her bir dairenin yanı sıra her bir oda da ayrı ayrı klima olduğunu gösteriyor.
Binanın altındaki deponun ise bedava kaçak elektrikle çalışan klimalarla adeta
soğuk hava deposuna dönüştürüldüğü görülüyor. Devlet bu savurganlığı önlemek
yerine, orada tüketilen elektriğin faturasını bize gönderiyor.
BU TÜKETİM BİZİM FATURADA:
Sulama kanalına kurulan kaçak trafoyla
tarlalar sulanıyor. Çapı yaklaşık 40 cm olan borularla suyun kilometrelerce
ötelere taşınabilmesi için büyük miktarlarda elektrik tüketiliyor.
ELEKTRİK SEBİLİ:
Sulama kanalının dibinde 3 ayrı kaçak trafo kurulmuş.
Enerji Bakanı Yıldız’ın ‘Kaçak kullanımı trafolardan takip edeceğiz” dediği
manzara işte bu. Üç ayrı trafonun tükettiği elektrikle, kilometrelerce ötedeki
üç ayrı bölgeye su pompalanıyor. Görüntü adeta, kullananların para
ödemediği elektrik sebilini işaret ediyor.
TOPRAK AĞALARI:
Teknik uzmanların yaptığı tespitlere göre, su
kanallarına çekilen elektrik direkleri ve trafolar, birden fazla toprak
ağasının binlerce dönüm tarlasını sulamak için kaçak elektrik kullanıyor.
Toprak ağaları bedava sulama sayesinde milyonları kazanırken yoksul vatandaş o
tüketimi kendi elektrik faturasında görüyor.
VAHŞİ TÜKETİM:
Elektrik bedava olunca suyun kaç yüz metre yükseğe
pompalanacağı, kaç kilometre öteye taşınacağı dert edilmiyor. Vahşi tüketim
normal elektrik tüketiminin birkaç kat artmasına neden oluyor.
BİR GECEKONDU 2 KLİMA:
Bedava kullanılan kaçak elektrik yoksul yaşamda
lüks tüketim fırsatı sunuyor. İşte derme çatma bir gecekondu. Bu küçük
gecekondu da bile bir değil iki adet klima var. Klima bu evi yazın soğutuyor,
kışın ısıtıyor. Devlet ise orada tüketilen elektriğin faturasını bize
gönderiyor.
ARADAKİ
FARK
Türkiye
genelindeki konutlarda aylık ortalama 131 kilovatsaat elektrik enerjisi
kullanılıyor. Buna karşılık kaçağın en yoğun olduğu Dicle elektrik dağıtım
bölgesinde kullanılan elektrik tam 606 kwh. Kaçak kullanılan elektrik normal
tüketimin yaklaşık 5 katına ulaşıyor. Yani elektrik kaçak kullanılınca
savurganlık artıyor, ihtiyacın 5 katı tüketim yapılıyor. Kaçaktaki
savurganlık faturalara da aynı şekilde yansıyor. Türkiye genelindeki konutlar
ortalama olarak aylık 43 lira elektrik faturası gelirken, kaçak kullanımın
yaygın olduğu Dicle dağıtım bölgesinde bir konutun ortalama tüketimi faturalara
212 lira olarak yansıyor. Bu faturanın ödemesine gelince denge bir anda değişiyor.
Türkiye genelindeki konutlar 43 liralık faturanın neredeyse tamamına denk gelen
42 lirasını öderken Dicle bölgesinde 212 liralık faturanın sadece 23 lirası
ödeniyor. Onların ödemediği geri kalan 189 lirayı ise dürüst vatandaş ödemek
zorunda kalıyor. Türkiye
genelindeki yaklaşık 37 milyon elektrik abonesi aylık ortalama 500 kwh elektrik
tüketirken Güneydoğu’daki yaklaşık 1,5 milyon elektrik abonesi ise aylık
ortalama 1,266 kwh elektrik tüketiyor. Bu savurganlığın tek nedeni ise,
elektrik parasının nasıl olsa ödenmiyor olması.
[publicize
twitter] [publicize facebook] [category istihbarat]
[tags
BELEDİYELER DOSYASI, hırsızlık, fotoğraf]
***
YORUM; ELEŞTİRİ VE KATKI:
TOPRAK AĞALARI DEĞİL, ELEKTRİK AĞALARI!...
Sayın Grup üyeleri ve değerli Ulusal Haber okuyucuları;
Peki bu durum ne anlam taşıyor? Güneydoğu Anadolu halkı
fakirliğinden mi böyle yapıyor? Ya da mecburiyet mi var? Bilemediğimiz ne sebep
olabilir?
Bir de ama savaşla, ama barışçı yollar meselesi var. Doğrusu
bu işlerin barış yoluyla hallini en çok ben isterim ama emin olun bu hiç olası
değil. Barışçı dediğimiz referandumlar, ortaya çıkan duruma göre mübadele
antlaşmaları. Bu işin savaşla olan şekli çok açık. Katliamlar, etnik
arındırmalar, göçe zorlamalar, hatta işin ucu soykırıma kadar dahi varabilir.
***
YORUM; ELEŞTİRİ VE KATKI:
TOPRAK AĞALARI DEĞİL, ELEKTRİK AĞALARI!...
Sayın Grup üyeleri ve değerli Ulusal Haber okuyucuları;
Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? Bir tarafta 34 milyon aboneyle bütün Türkiye 500 KWH
elektrik tüketiyor. Diğer tarafta Güneydoğu Anadolu’dan 1,5 milyon abone toplam
1266 KWH elektrik tüketiyor.
Korkunç bir durum. Lütfen yukarıdaki cümleyi üç kere
daha okuyunuz.
Şimdi batıda neden elektriği bu kadar pahallı kullandığımızı
anladınız mı?
Aslında bilmelisiniz, aslında ödediğimiz elektrik faturaları
bu tabloya bakarak az bile. Belli ki, devlet ciddi miktarda kaynak aktararak
zararın tamamını halka yansıtmıyor. Sırf elektrik ücreti tahsil edeyim derken
kavga kıyamet kopmasın diye.

Ben size söyleyeyim. Bu tamamen bir hınç, bir öfke meselesi. Güneydoğu
Anadolu halkı Türklerden hınç alıyor, öfkesini çıkarıyor. Eşeğini
dövemeyen semerini döver misali, kendince bir kötülük ediyor. Açıkçası hainlik
yapıyor. Başka hiçbir açıklaması yok.
Güneydoğu halkı kendini ayrı tutuyor, ülkenin kalanında yaşayan
herkesi, Türk halkını, Türk devletini, kısacası Türkleri düşman olarak görüyor.
Peki bu iş nereye kadar gider? Ülke nasıl rahatlar? Bir
çözüm var mı?
Ben yıllardır bu işe kafa yoruyorum. Bölgede bir süre için
çalıştım, şartları az çok bilirim. Fakat iyi bir çözüm yolu göremiyorum. Bu
işin sonu kanlı olacak. Hem de nasıl, kıyamet gibi kan akacak.
Şimdi bazıları sanki hiç düşünülmemiş gibi ayrılmak isteyen
ayrılsın, isteyen çekip gitsin, rahatlayalım, bu iş bitsin diyecek. Onu ben de
düşündüm elbette. Bunun zihin jimnastiğini çok yaptım. Mümkün değil, imkanı
yok. Böylesi bir çözüm huzur getirmez, getirmeyecek. Yine kan akaca, yine oluk
oluk akacak.
Çünkü, Kürtler bilmiyor bu çok açık ama, Türkler ve Kürtler
arasında sınır yok, gerçekten de yok. Çekoslavakya‘da, Bask bölgelerinde başka
bir sürü yerde sınırlar var, ya da az bir çabayla çizmek mümkün. Ama Türkler ve
Kürtler arasında sınırlar çizmek gerçekten imkansız mertebesinde.
Şu sınır çizme olayını bir kez daha düşünelim. Diyelim ki
referandum yapıldı ve Güneydoğu Anadolu’da halkın büyük bölümü ayrılmak için oy
kullandı. Ve yine diyelim ki, referandum sonuçlarına göre bir sınır çizildi.
Peki bu sınırın dışında kalan Kürtler ne olacak, içinde kalan Türkler ne
olacak? İşte en önemli soru bu?
Sınır bu boru değil, bir şeyi bir başka şeyden ayıracak.
Ülkenin bir bölümü bağımsızlık ya da özel statü kazandıktan sonra kalan
bölümünde Kürtlerin durumu aynı olabilir mi? Kürt bölgelerinde zaten Türk
kalmadı, bunu hepimiz biliyoruz.
Bir sürü laf var. Türkiyenin kalan bölümü de federatif bir
yapıya sokulacak, böylece her taraf aynı anda federasyon yapısına sokulunca
Kürt bölgelerinin federatif yapıya bürünmesi göze batmayacak, farklılık
yaratmayacak. Peki sizce buna kim inanır, bence sadece Kadir İnanır. Sonuçta
siz, ben ve herkes biliyoruz. Federasyon talebi bizim talebimiz değildi,
Kürtlerin talebiydi. O halde istemeyenler, uzak durmak isteyenler Kürtler.
İstenmeyenler, uzakta tutulmak istenenler de Türkler. Gönül işidir bunlar.
Gönüller kırıldıktan sonra nasıl olacak, neler olacak peki? O günler geldiğinde
neler olur ben az çok biliyorum. Hiç iyi olmaz.
Kürdistan dışında kalan Kürtler için söylenen bir başka
çözüm, metropollerde bunların çokça bulundukları mahallelerin Kobani gibi özel
statülü siteler olması. Peki sizce İstanbul’un orta yerinde, sağa sola
serpilmiş özerk Kürt siteleri nasıl olur? Tutar mı bu maya?
Kürtler ve Türkler ayrılacaksa bunun tek yolu var. Ama
savaşla, ama barışçı yollarla sınırlar tesbit edilir. Yine ama savaşla, ama
barışçı yollarla halklar kendi taraflarına çekilir. Bu işler bittikten sonra
artık Türkler alfabelerinden K harfini, Kürtler de T harfini çıkarılar. Doğrusu
bu çözümün devamında iyi komşuluk ilişkileri beklemek dahi fazlasıyla lüks
olur. Tıpkı Ermenistan Türkiye komşuluğu gibi bir durum olur.

Aslında Kürtler savaşarak sınır çizme konusunda epeyce
mesafe aldılar ve bu şekilde ayrılmak niyetlerinin olduğu da çok açık.
Bir de fay hatları sadece Kürt etnik ayrılıkçılığından
ibaret değil. Her iki kesimde Sünni, Şii, Alevi ayrımları var. Bu fay hatlarını
kazıyan İran, Suudi Arabistan ve batılı ülkeler var. Velev ki, ülke her iki
halkın kesin sınırlarla ayrıldığı bir siyasi çözüme kavuştu, bu durumda her iki
tarafta günümüz Irak ve Suriyesinden olan dini ve mezhebi çatışmaların da alanı
olacak. Kimse kendini muaf saymasın.
Doğrusu benim tek beklentim, bir mucize eseri Kürtlerin
aklını başına toplamasından ibaret. Yoksa bindik bir alamete gidiyoruz kıyamet
durumu. Sonuçta bir ülkeyi şöyle ya da böyle paylaşmak zorunda iki halkız. Ya
dövüşerek, ya barışarak, ya bir arada ya ayrılarak bu topraklarda yaşayacağız.
Kürtler bu güne kadar dövüşerek pay koparma yolunda gayret sarf ettiler. Ve
yine bu güne kadar sadece kan ve gözyaşı elde ettiler. Doğrusu bu günden sonra
da daha başka bir sonuç elde etmelerini mümkün görmüyorum. Biz Türkler ise
bütün bu kavgada çok fazla dahlimiz olmasa da mağdur olacağız bu çok açık.
Bazı sazanlar çıkıp devletin suçlarını, Türklerin ettiği
mezalimleri anlatacak. İyi güzel de bu işler tarihin hiçbir döneminde düzgün
yürümedi ki. Kürtler hemen her zaman silah kullanmaya çok meraklı oldular.
Elbette bunun da karşılıkları oldu. Kimi zaman orantılı, kimi zaman orantısız.
Kim önce ne yaptı sorusunu sormak ne derece anlamlı onu bilmiyorum. Ama bana
sorarsanız her şeyin bir öncesi, onun da bir öncesi var. Bu silsileyi tarihin
çok öncelerine kadar uzatabilirsiniz. Doğrusu ben sadece bu yüzden önce kim
vurdu sorusunun artık çok değerli olmadığını düşünüyorum.
Elitlerin dünya nüfusunu 2,5 milyara çekmek yönünde bir
planı olduğunu hep duyarız. Dan Brown’un son romanı Cehennem bunu işlemişti.
Komplo teorisyenlerinin çok iyi bildiği bir sırdır bu. Ben şöyle geriye çekilip
baktığımda bu planın yürürlükte olduğunu rahatça görebiliyorum. Zincirin zayıf
halkası Müslümanlar, azaltma operasyonu dünyanın her yerinden önce burada
başladı. Belki de on, ya da yirmi yıldır bu plan yürürlükte. Müslümanlar
sürekli olarak iç savaşlar, etnik arındırmalar, katliamlar, hastalıklar,
açlıklar, ekolojik sorunlarla uğraşıyor. Bilmiyorum bu durumu halka anlatmanın
daha açık bir yolu var mı?
Saygılar. Oraj POYRAZ, (Özgür Gündem & L2fSIJNoA0xfSNxA)
Saygılar. Oraj POYRAZ, (Özgür Gündem & L2fSIJNoA0xfSNxA)
4 Nisan 2015 Cumartesi
İşte Milliyetçilik, Türklük, Vatan, Millet, İnsan, Bayrak ve Toprak Sevgisi Budur
ABD’deki Türklerden dev adım, dev kampanya...
Turkishny.com
ABD Merkezli “Yönlendirme Komitesi” tarafından hazırlanan ve Ermeni meselesinin (Osmanlı Devleti döneminde Ermenilere soykırım yapıldığına dair yalan, iftira, asılsız kampanya, sahte iddia ve furyaların) tarihi gerçeklere bırakılması mesajını veren ilanlar bir ay boyunca Washington
DC'deki 110 otobüs, 30 farklı metro istasyonu ve merkezi konuma sahip 2 dev
billboardlarda yayınlanacak.
145 SİVİL TOPLUM KURULUŞU
ABD Merkezli 145 sivil toplum kuruluşu tarafından ortak
olarak kurulan “Yönlendirme Komitesi” (Steering Committee) 24 Nisan yaklaşırken
“Bizi Birleştirin Bölmeyin” ve “Tarih karar versin” sloganları ile başlattığı,
Türkler ve Ermeniler arasında dostluk köprüleri kurulmasını amaçlayan
faaliyetleri kapsamında Washington DC’de bir reklam kampanyası başlatıyor.
"BİZİ BİRLEŞTİRİN BÖLMEYİN" & "TARİH KARAR VERSİN"
“Yönlendirme Komitesi” tarafından başlatılan kampanya
kapsamında 30 gün boyunca Washington DC'deki 110 otobüs, 30 farklı metro
istasyonu ve merkezi konuma sahip 2 dev billboardlarda (Osmanlı Devleti döneminde, Doğu Anadolu bölgesinde Ermenilere soykırım yapıldığına dair asılsız, yalan, iftira, mesnetsiz kampanya, sahte iddia ve furyaların önlenmesi ve son bulması amaçlı olarak)“Bizi Birleştirin
Bölmeyin” ve “Tarih karar versin” sloganları taşıyan reklam afişleri
yayınlanacak. (Ulusal Haber ve Ulusal Ajans adına girişimci STK'ları yürekten kutlar, tebrik eder, başarılar diler ve alkışlarız.) [CUMA, 3 NISAN 2015 03:14 PM]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)