8 Ocak 2015 Perşembe

ÖZEL HABER; “Almanya´da KIRK KAPI” YENİ HAÇLI ȘÖVALYELERİ “PEGİDA” İLE; ALMANYA NEREYE? Remzi Uysal, TÜRGEM Başkanı

“Almanya´da KIRK KAPI” YENİ HAÇLI ȘÖVALYELERİ “PEGİDA”  İLE; ALMANYA NEREYE?
Remzi Uysal, TÜRGEM Başkanı
 Pegida, Türkçe açılımı ile“Batı´nın İslâmlaşmasına Karşı Avrupalı Vatanseverler“ örgütü ve katılımcıları her ne kadar ırkçı olmadıklarını söyleselerde, bu farklı ve de aydınların başını çektiǧi yeni haçlı şövalyeleri, güya Almanya ve Avrupa´da  yayılmakta olan islâmlaşmayı önlemek istiyorlarmış. Peki nasıl?
Dünyada okur yazar ortalamasına göre,  günde ortalama 27 dakika  okuyan Alman bireyinin din deǧiştirmeye veya dini inkâr etmeye  karar vermesi bile,  o´nun özgür iradesinden kaynaklanmış olmasının kabul edilmesi zor mu olur?
Aslında olayın  gerçek yüzü, bizce farklı. Üretim dışına çıkmıs, yaşlanmış, Almanların yapmadıǧı en aǧır işlerde çalışmış olup, erken emekli olmak zorunda kaldıklarından, aldıkları emekli maaşı ile geçinemeyip, devlet yardımı ile yaşamak zorunda  bırakılmış, her geçen gün Alman ekonomisine yük olduǧu  iddia edilen ve de  sayıları da her geçen gün artan yabancı kökenli vatandaşlardan kurtulmak mı isteniyor? Yoksa bu  gizli bir devlet politikası da olabilir mi? İnsan elinde olmadan, geçmişte yaşadıǧı acıların etkisinden, böyle şeyleri de düşünmekten, kaygı ve şüphelere kapılmaktan kendini alamıyor, işte.
11 haftadan beri her Pazartesi günü Dresden şehrinde  binlerce kişiyi peşine takıp yürüyen ırkçı grup, bu gücü ve ilhamı kimlerden ve nasıl alıyor?
Pegida, ilk çıkış ve doǧuş yeri olan Doǧu Almanya´nın Dresden şehrinde , 05 Ocak 2015 günü, Yeni Yıl´ın ilk Pazartesi yürüyüşünde, Șansölye Dr. Angela Merkel´in uyarılarına raǧmen 20 bine yakın İslâm karşıtı insanı sokaǧa dökebilmiştir. 
KÖLN, BERLİN, STUTTGART, ROSTOCK ve SCHWERİN´DE DE, "GİDALAR“ DEVREDE
Yine aynı gün Köln şehrinde, şehrin kendine özgü bir ırkçı grubu olarak örgütlenen “Kögida” (Köln´ün Gida´sı) istediǧi sayıda taraftarını toplayamadıǧı gibi, Kögida karşıtı Türk ve Almanlar´dan oluşan binlerce kişi de, Kögida´nın karşısına dikilmiştir. 
Yine aynı şekilde, Pediga tarafından tanınmış olup,  Berlin´de eski bir CDU (Hırıstiyan Birlik Partisi) politikacısının önderliǧinde ve geçen sonbaharda Berlin´de kurulan “Yurtseverler” (Patrioten e.V.) adlı bir derneǧin taraftarları ile 500 ´e yakın yabancı ve İslâm düşmanını “Bärgida”, Berlin´de, halkının diǧer Batı kentlerine göre tutucu olduǧunu söyleyebileceǧimiz  Stuttgart´da da ırkçı bir „Gida“ grubu halkı sokaǧa dökmeyi başarmışlardır. Berlin´deki Alman sol grupları ile Türk toplumu da Berlin marka „Bärgida“nın karşısına dikilip, püskürtülmüştür. Tehlikenin büyümekte olan boyutu bizleri ürkütmektedir. Hamburg kentinde, bir Pediga hareketi oluşmadan, 4000 kişi sokaǧa çıkıp, yabancı düşmanlarına dişlerini göstermiştir.
Rostock kentinde yayınlanan Nordkurier gazetesinin bugün  yayınladıǧı ve az önce bilgilendiǧimiz bir habere göre, Rostock kenti halkı, yabancı veİs lâm karşıtı grupların kıpırdanışlarını sezdiǧinden 05 Ocak Pazartesi günü 800 kişi ile, tıpkı Hamburglular gibi Almanya´daki  yabancı dostlarına sahip çıkmak için, sokaǧa dökülmüşler. Ama buna raǧmen Rostock ve Schwerin kentlerinde İslâm ve Yabancı Düşmanları´nın „Rogida“ ve „Schwegida“ adlı ırkçı kurumlarını oluşturmuş ve 12 Ocak Pazartesi günü için sokaklara çıkmak için hazırlıklara başlamış olduklarını öǧrenmiş bulunuyoruz. Kanser hücreleri gibi vücuda yayılan „İslâm ve Yabancı Düşmanlıǧı“, böyle giderse, bu „Gida“  modası ile  tüm  Almanya´yı teslim de alabilir.
TAPINAK ȘÖVALYELERİ Mİ YARATILMAK İSTENİYOR?
Almanya´daki bu ırkçı gösteriler böyle devam ederse, Almanya´da pek çok kentte, şehrin adının ilk harflerini “….gida” sözcüǧü ile birleştirilmiş pek çok İslam karşıtı kışkırtıcı eylemci grubun, sokaklara döküldüklerine tanık olabileceǧimiz gibi,  bu gösteri ve eylemler diǧer Avrupa ülkelerine de sıçraması mümkün olacaǧı gibi, bu ırkçı şövalyeler, "Tapınak Șövalyeleri´ne“,  12. ve 13. YY´da Anadolu´da,  Ortadoǧu´da, Doǧu Akdeniz ve Ege adalarında tarihin kaydettiǧi acımasız cinayet şebekelerine dönüşebilirler.
IRKÇI GÖSTERİLER BİR ANAYASAL HAK OLABİLİR Mİ?
Almanya Anayasa´sının 5. ve 8. maddeleri, Almanyada yaşayan herkese izin dahi almaksızın „barışçıl yürüyüş,  toplanma ve de gösteri“ yapma hakkı tanımaktadır.
Peki, Pegida denen kitlesel eylem yapan grubun Anayasa´nın 5. ve 8. Maddelerini istismar etmediǧi söylenebilir mi? Bu eylemcilerin, kendilerinden farklı dini inançlara sahip insanlara karşı, halkı kışkırtmaya çalıştıklarını söylersek, yanlış mı olur? Bu kişiler, deǧişik sosyal ve din kültürlerine  farklı yaklaşan kesim,  ”Almanya´yı ve de Avrupa´yı islâmlaştırmak istemiyoruz“ safsatası ile ülkenin iç huzurunu bozmaya ve de ileride yaşanabilecek kitlesel çatışmalara zemin hazırlamaktadır.
Alman Adalet Bakanlıǧı ve de Alman Başsavcılıǧı kışkırtıcı yöne giden bu eylem ve yürüyüşlerin başını çeken kişilere  karşı Alman Ceza Yasası´nın 130. Maddesi´ne dayanarak dava açması gerekmez mi? 
Son 30 yıl içinde bunların, yabancılara, dolayısı ile öncelikle Türkler´e, Afrikalılar´a ve de siyahilere karşı yapılan saldırı ve katliamların acıları bu ülkede yeterince yaşandı. Ve bu acılar tekrar yaşansın istemiyoruz. Almanya´da yaşayan yabancılar arasında, 2´nci Dünya Savaşı sonrası en fazla saldırıya, ve hatta kitle katliamlarına uǧrayan Türkler ve Afrikalı siyahiler olmuştur.
YAȘADIĞIMIZ ACILAR UNUTULMADI
Almanya´da Türklere karşı 18 Aralık 1988 günü yapılan ilk ev kundaklama olayının yaşandıǧı Oberpfalz bölgesindeki Schwandorff  köyünde Can ailesinin 3 bireyi yanarak can vermiştir. Ardından takip eden yangınlarda 1992 yılında Mölln´de 3,  1993 yılında Solingen´ de 5 Türk insanımız  yakılarak öldürülmüşlerdir.
18 Ocak 1996 günü Lübeck Hafenstraße´deki (Lübeck Liman Sokaǧı)  Yangın´da 11 Afrikalı ve Ortadoǧulu mültecinin katilleri halen ortaya çıkarılmış deǧildir.
Lübeck Hafenstraße yangının birgün sonrasında ABD´de Yahudiler´in “Almanlar  yine yakıyor” diye sokaklara dökülmesinden sonra acele bir suçlu aranır ve aynı binada ailesi ile yaşayan bir Lübnanlı kurban seçilir. Bu şekil olsa da  dünyada Almanya´ya yönelik tepkiler bir süre de olsa bastırılmış olur. Yıllar süren duruşmaların sonunda, olay unutturulmaya, en azından etkisinin azalmasına yardımcı olur. Sonunda beraat eden kurban çektiǧi manevi acılarından dolayı, devletten büyük miktarda maddi tazminat alır. Ve böylece devlet ile birlikte suçlanan kurban da aklanmış olur. NSU diye bilinen 3´lü Çete´nin 2003 ilâ 2008 yılları arasında Almanya´nın deǧişik kentlerinde,  dükkanlarında öldürdüǧü 8´i Türk ve de Türk sanılarak öldürülen 1 Yunan vatandaşı ile 1 Alman polisinin (!) davaları,  her geçen duruşmada çözülme ve açıklık kazanma yerine, bir bilmeceye bürünmektedir.
HAVADA UÇAN BEBEĞİMİZ
03 Șubat 2008 günü Almanya´nın Ludwigshafen kenti yangınında,  2 küçük Türk kız çocuǧunun ilk ifadelerinde; yangının bodrum katına inen merdivenlerde çıktıǧını ve bodrum mervinlerinde  yabancı bir yetişkin erkeǧin çocuk arabalarını ateşe verirken gördüklerini söylemişlerdi. Psikologlara bir iki hafta teslim edilen bu kız çocukları, sonraki ifadelerinde  „öyle bir şey görmediklerini“ söylemiş olmaları, halen hafızalarımızdaki yerini korumaktadır. Üstelik Türk polisi araştırmaya dahil edilmedi.
Bu yangında da 9 Türk vatandaşımız canından olmuştur. Ateşin binayı sardıǧı ve kurtuluş yolunun kalmadıǧı bir anda Türk anne 4´ncü Kattan bebeǧini pencereden aşaǧıya fırlatıp, bebeǧinin yaşamını kurtarırken, kendi yaşamını feda etmiştir.„Havada uçan bebek“  beynimizin en ince kıvrımlarına yerleşmiş olup, unutulması mümkün olmayan bir taplo oluşturduǧu için,  halen gözlerimizin önünden gitmiyor.
DEMOKRATİK ALMANYA NEREYE?
Elinde olmadan insan kendine de olsa sormak istiyor!  Avrupa´nın en güçlü polis ve istihbarat teşkilatına sahip ülke Almanya´dır. Bu yaşanmış ve halen yaşanmaya devam eden olayların aslında Almanya´da artık yaşanmaması gerekir. Pegida denen, İslâm ve göçmen, yabancı  karşıtı,  kışkırtıcı olduǧu gün gibi ortada olan bu  grubun durdurulmaması ve eylemlerine son verdirilmemesi halinde, sonuçların;  „2´nci Dünya Savaşı“ sonrası harabeye dönmüş bu ülkenin imarını yapıp, ülke insanlarının refahını artıran insanlara büyük acılar çektirebileceǧi gibi, bu insanlara karşı yapılacak en büyük ihanet olacaktır. 
[ ÖZEL HABER & MAKALE; Almanya/Lübeck, 07 Ocak 2015_Remzi Uysal, TÜRGEM Başkanı]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder