Soma'daki
katliamın durdurulmasını isteyen önerge AKP'nin oylarıyla reddedildi!
Türkiye
Manisa'nın Soma ilçesinde yaşayan maden faciasında ölen işçilere ağlarken,
katliam gibi kazanın göz göre göre geldiği ortaya çıktı. Soma'daki kitlesel
işçi cinayetini 6 ay önce öngören ve TMBB'ne bu konuda bir meclis araştırması
açılması için önerge veren CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel'in teklifi AKP
tarafından engellendi. (*)
SOMA
ÖNERGESİ 6 AY SONRA GÜNDEME GELEBİLDİ
Özel'in
23 Ekim 2013 tarihinde verdiği araştırma önergesi, yaklaşık 6 ay sonra, 29
Nisan 2014'te TBMM gündemine geldi. 29 Nisan'da TBMM Gelen Kurulu'nda yapılan
görüşmede, Soma için Meclis Araştırması açılmasına CHP, MHP ve BDP
"Evet" derken, AKP'nin "Hayır" oylarıyla önerge reddedildi.
DENETİMLERİN
ARTTIRILMASI TALEP EDİLMİŞTİ
CHP
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in TBMM'ne verdiği ve AKP'nin oylarıyla
reddedilen önergede, Soma'daki kömür madeninde 4 Eylül ve 4 Ekim 2012
tarihlerinde çıkan yangınlarda ölen işçilere değinilmiş, son olarak da 20 Ekim
2013'te çıkan yangında ise bir işçinin öldüğü, 27 işçinin de yaralandığı
kaydedilerek, iş kazalarının önlenmesi, yaşanan ölümlerin sorumlularının
araştırılması ve kamusal yaptırım ve denetimlerin arttırılması amacıyla Meclis
Araştırması açılması talep edilmişti.
2002-2013
YILLARI ARASINDA13 BİN 442 İŞÇİ ÖLDÜ!
29
Nisan'da yapılan konuyla ilgili görüşmede MHP adına konuşan MHP Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ise, Türkiye'deki işçi ölümleri ortalamasının AB
ülkelerinin 8,5 katı olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye'de 2002-2013
yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 1946'dan 2013 yılına kadar iş kazaları
sonucu ölen işçilerin sayısı ise 61 bin 270'e ulaşmıştır. TÜİK'in '2013 İş
Kazaları Araştırma Sonuçlarına' göre iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör
madencilik ve taş ocakçılığı sektörüdür. Madencilik ve taş ocakçılığı
sektöründeki kazaların toplam kazalar içindeki payı yüzde 13,4'tür. 1955-2013
tarihleri arasında toplam 3 bin 98 kişi maden kazalarında hayatını kaybetmiş, 326
bin kişi de yaralanmış veya sakat kalmıştır" görüşünü dile getirmişti.
SOMA'DA
12 BİN MADEN İŞÇİSİ YER ALTINDA ÇALIŞIYOR
Özelleştirme,
taşeronlaştırma ve rödövans gibi yanlış uygulamalar ve kamusal denetimin
yeterince yapılmamasının iş kazalarının artmasına neden olduğunu kaydeden
MHP'li Erkan Akçay, Soma'da çalışan nüfusun yaklaşık 15 bininin maden işçisi
olduğuna dikkat çekerek, "Maden çalışanlarının yaklaşık 13.500'ü özel
sektörde, 1.500'ü kamu madenlerinde çalışmaktadır. Maden çalışanlarının
yaklaşık 12.000'i yeraltı çalışanıdır. 105 bin kişinin yaşadığı Soma'da, 2013
yılında sadece Soma Devlet Hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil yardım
hizmeti verilmiştir. 2013 yılında Soma'da 5 bin iş kazası olmuştur. Bu
kazaların yüzde 90'ı maden kazalarıdır. Soma'daki TKİ'ye bağlı Ege Linyit
İşletmelerindeki kazalarda çalışan 79 madenci ölmüştür. Soma'da son 10 yılda
özel sektördeki kazalarda 20'den fazla maden işçisi hayatını kaybetmiştir.
Maden kazalarının birçoğunda yanık yaraları oluşmaktadır. Soma Devlet
Hastanesinde yanık ünitesi olmadığı için özellikle maden kazalarındaki yanık
yaralıları başka illere sevk edilmek için saatlerce bekletilmekte bu da
ölümlere neden olmaktadır. Bu nedenle acilen Soma Devlet Hastanesinde'Yanık
Ünitesi' kurulmalıdır" bilgisini vermişti.
Konuşmasında,
yaklaşık 15 bin maden çalışanının bulunduğu Soma'da toz ve meslek
hastalıklarıyla ilgili tespit kurulu bulunmadığının da altını çizen Akçay,
geçen hafta Soma'da meslek hastalığı raporu alan 50 maden işçisinin işten
çıkarıldığına dikkat çekerek, şunları dile getirmişti: "Soma Termik
santraline bacagazı filtresi takılmaması nedeniyle Soma'da hava kirliliği çok
yüksek boyutlara ulaşmıştır. Manisa merkezdeki kükürtdioksit ortalaması 17
iken, Soma'daki kükürtdioksit ortalaması 63 birimdir. Soma kükürdioksit
ortalamasının en yüksek olduğu yedinci yerdir. Soma'da bu hava kirliliği
nedeniyle kanser hastası sayısı dünya standartlarından dört kat daha fazladır.
Soma'da bugün doğan çocukların büyük bir bölümünde astım ve bronşit gibi
hastalıklar vardır.
'TAŞERON
SİSTEMİ KALDIRILMALI'
Maden
kazalarını azaltmak için denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hale
getirilmelidir. Maden ocaklarında taşeron sistemi kaldırılmalıdır. İş sağlığı
ve güvenliğinden sorumlu mühendis, iş akdi ve ücret yönünden işverenden
bağımsız olmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 176 sayılı madenlerde iş
sağlığı ve güvenliği sözleşmesi onaylanmalıdır. İş güvenliği ile ilgili
yeterince denetim yapılmamaktadır. Maden işçilerinin aldıkları ücret
yetersizdir. İş güvenliği taşeron patronların iki dudağı arasındadır. İş
güvenliği yeterli olmayan ocaklarda düşük ücretle uzun mesai saatleriyle
çalışan madencilerimiz, yaptıkları iş ve çalışma koşulları nedeniyle genç yaşta
sağlık sorunları yaşamaktadır.
'MADENCİLERİN
İŞ GÜVENLİĞİ YOK'
Maden
işçileri, İş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret ve uzun
mesai saatleriyle çalışmaktadır. Maden işçileri, yaptıkları iş ve çalışma
koşullarından dolayı genç yaşlarda sağlık sorunları yaşamaktadır. Maden
işçilerinin iş güvencesi yoktur. Yeraltında en az 20 yıl çalışan ve erken
yaşlandığı tespit edilen 50 yaşını doldurmuş madencilere emeklilik hakkı, yer
üstünde çalışan madencilere yılda 90 gün fiili hizmet süresi verilmelidir."
(*)
From: 'yusuf yavuz' via VATAN ve EMEK
Subject: [VATAN
ve EMEK Cephesi] Soma'da 12 bin işçi yeraltında çalışıyor!
“Fotoğraflardan
gördüm/ yüzleri kömür karası adamlar/ bismillahirrahmanirahim yazan ocak kapısından geçerler/ inerler yeraltına, tamam, itirazım yok/ inkar edemem
hâşâ/ şüphesiz Allah rahman ve rahim olandır da/neden o ocak kapısında / “dünyanın
bütün işçileri, birleşiniz” yazmaz... / Neden ölür madenciler onar
onar, yüzer yüzer / Rahman ve rahim olana gitmez mi duaları / yoksa
sadece patronlar için midir o yazı / ki onlar ne ölürler, ne hesap
verirler mahkemede. /neden dua edenler ölür hep...” Abidin yağmur
Ne desem ne yazsam. Öfkemi nasıl anlatsam. Ki defalarca yazdım bu konuda. Ancak bu kez iş cinayeti sözcüğü bile yetersiz kalıyor dramı anlatmaya. 21.yüzyılın en büyük “iş cinayeti” daha doğrusu katliamı ile uyandık güne. Bu gün, bu yazıyı yazdığım saatte açıklanan sayı 232. Soma’da Tam 232 Madencinin cansız bedeni çıkmış toprağın altından. Soma. İtiraf edeyim bu ilçe coğrafyanın hangi köşesindedir haberim yoktu. Adını bile duymamıştım. Oysa Soma'da 101 yıldır Kömür yani 1913'ten beri kömür çıkartılıyormuş. İlçedeki Ege Linyit İşletmeleri'nde 1950'lerden bu yana en az 79 maden çalışanı hayatını kaybetmiş. Sadece geçen yıl 2013'te sekiz işçi iş cinayetinde hayatını kaybetmiş.
Ne desem ne yazsam. Öfkemi nasıl anlatsam. Ki defalarca yazdım bu konuda. Ancak bu kez iş cinayeti sözcüğü bile yetersiz kalıyor dramı anlatmaya. 21.yüzyılın en büyük “iş cinayeti” daha doğrusu katliamı ile uyandık güne. Bu gün, bu yazıyı yazdığım saatte açıklanan sayı 232. Soma’da Tam 232 Madencinin cansız bedeni çıkmış toprağın altından. Soma. İtiraf edeyim bu ilçe coğrafyanın hangi köşesindedir haberim yoktu. Adını bile duymamıştım. Oysa Soma'da 101 yıldır Kömür yani 1913'ten beri kömür çıkartılıyormuş. İlçedeki Ege Linyit İşletmeleri'nde 1950'lerden bu yana en az 79 maden çalışanı hayatını kaybetmiş. Sadece geçen yıl 2013'te sekiz işçi iş cinayetinde hayatını kaybetmiş.
103
yılda iş yasaları değişti. Emekçiler bedeller ödeyerek yeni haklar elde
ettiler. Ama Türkiye bir türlü Uluslararası Çalışma Örgütü'nün(ILO) 176
numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni
imzalamadı. Tüm hükümetler bu konuda duyarsız davrandı ama AKP hükümeti çok
daha fütursuzca “taşeron” sistemini besledi. Soma katliamında hayatını kaybeden
15 yaşındaki çocuk Kemal Yıldız’ın cansız bedeni bu gerçeği bir kez daha
gösterdi.
Yıllar
önce “Devlet – patron işbirliği ve katil kim” adlı bir yazı yazmış ve Metin
yeğin’in bu gün yayınlanan “katil kim” adlı yazısında sorduğu şu soruyu dolaylı
olarak ben de sormuştum: “Neden hiç zenginler toplu halde ölmüyor? Siz
hiç, mesela ‘tahvilleri altında hayatını kaybeden 7 dolar milyarderi’ haberi
okudunuz mu? Ya da ‘borsanın hızla yükselmesi sonucu kalp krizi geçirerek
hayata veda eden 4 borsa zengini’ filan. Yok onlar sadece uzun süreli hastalık
tedavileri sonucunda ‘hayata veda’ ederler…”
Soma’da
ölenleri anarken, sorumluları da işaret etmek gerekiyor. Bu iş cinayetlerinde
Soma holding’in ve AKP hükümetinin yanı sıra dolaylı ya da dolaysız Koç da
suçludur, Sabancı da, Koza’da, Ülker de, Boyner de… Sermayenin dini, imanı,
ırkı, rengi olmaz. İslamcı sermaye kötüdür, Hıristiyan ya da ateist sermayedar
iyidir demek saflık ya da konuyu bilmemekten kaynaklanır. Doğayı kirleten de,
diktatörlere destek veren de bu sermaye sınıfıdır. Özellikle son 30 yılda iş
cinayetlerinin, kirletilen nehirlerin, denizlerin, yağmalanan sahillerin, yok
edilen ormanların ve göllerin sorumlusu-suçlusu emekçiler-çapulcular,
mülksüzler değildir. Büyük mülk sahipleridir. “Ulusal” ve uluslararası tekellerdir.
Bunlardan birisinin kişi olarak “iyi görünmesi” sizi yanıltmasın. Hafızanızı
tazeleyin, Kenan Evren’in darbe yaparken, Tayyip Erdoğan’ın ilk iktidara
gelirken, bu sermaye sınıfı tarafından desteklendiğini anımsayın.
Bu
patronların ellerinde, pazar-paylaşım için çıkartılan savaşlarda öldürülen,
yerlerinden yurtlarından göç ettirilen insanların kanı vardır. Küresel sermaye
sözcülerinin, ‘Küreselleşme iyidir’ safsatalarının arkasında, küresel suç
ortaklığı yatmaktadır. Artık dünyanın tüm büyük patronları aynı örgüt içinde
yer almakta, aynı suç makinesini elbirliği ile çalıştırmaktadır.
Şair
Berdan İldan, olayı duyduğunda yaptığı doğaçlamada; “Uzun sessizliklerin
ardından yine gözyaşları bitmeyecek maden ocaklarında, yağmur damlaları içinde
akacaklar pınarlara. İzleri kalacak yüzlerimizde. Yarın burjuvazi erken
kalkacak, toplantı yapacaklar kendi ekranlarında. Sayım yapacaklar. Sonra bir
kaç gün timsah gözyaşı dökecekler, sonra sarı sendikacılar gelecek. Hesap
vermeden unutulacak. Roboski, Gezi, Sivas, Solingen veTersaneler gibi. Sonra
yine...” demiş. Haklı İldan, ne yazık ki haklı.
Soma,
bizi bir kez daha bu gerçeklerle yüzleştirdi.
Metin
Altıok yıllar önce ifade etmiş bu gün Soma’lı madencilerin yaşadığı öfkeli,
acılı, karmaşık ruh halini:
“Bağırsam
neye yarar, nasılsa duymazlar.
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm;
içimde cesetler ve daha ölmemişler var…”
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm;
içimde cesetler ve daha ölmemişler var…”
Onların
sesini duyalım. Duyuralım. Yeni kazaları, katliamları beklemeden.
From: adil
okay & kayadil@hotmail.com
Sent: Wednesday,
May 14, 2014 3:11 PM
Arslan BULUT-Soma’daki facia hepimize uyarıdır!..
Kimden: Gürsel Albayrak
Ölenlerle, geride kalanlarla birlikte yüzlerce, binlerce insanımızın hayatını kömür gibi karartan Soma’daki facia bir ilk değildir; milletçe zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece son da değildir.
Ölenlerle, geride kalanlarla birlikte yüzlerce, binlerce insanımızın hayatını kömür gibi karartan Soma’daki facia bir ilk değildir; milletçe zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece son da değildir.
Böyle acı günlerde, sadece iktidarı suçlamak kolaycılık olur. Tıpkı her
işimizde başvurduğumuz yol, yöntem gibi... Bir işi dört başı mamur yapmak, daha
fazla kaynak harcayıp önlem almak, hepimize zor gelir. Kapitalizmin mantığı da
emeği, yani insan gücünü ucuza mal ederek, en fazla kârı temin edebilmektir.
Küresel kapitalizm, özelleştirme ister, imtiyaz ister, sermayenin önündeki
engellerin, sınırların kaldırılmasını şart koşar.
Denilebilir ki “Fransa da kapitalist bir ülke, orada da
kömür madenleri işletiliyor. Fransa’da neden 50 yıldır maden kazası olmuyor?”
Çünkü Fransa, özelleştirme çılgınlığına kapılmadı. Özelleştirdiği sektörlerde
de devlet denetimini güçlendirdi. Can güvenliğini sağlamak gibi temel bir
kuralın gereklerini yerine getirmeyenlere çalışma ruhsatı vermedi. Yerin 2 bin
metre altında vardiya değişimi sırasında olsa bile belirli sayıdan fazla işçi
bulundurulmasına izin vermedi. İşçilerin haklarını da ihmal etmedi.
Kapitalizmi, sosyal devlet kuralları ile frenledi.
Türkiye ise vahşi kapitalizmin ilk uygulandığı zamanlara doğru geriliyor. Her geçen gün, sosyal devletten, iş güvenliğinden taviz vere vere madenlerde çalışan işçiler, Güney Afrika’daki altın havzalarında, beyazlar tarafından ölümüne çalıştırılan siyah işçilerin durumuna düşürüldü. Bir grizu patlaması veya son olayda olduğu gibi trafo patlaması olunca da siyasi sorumlular, durumu “takdiri ilâhi” diye mazur göstermeye çalıştı. Manisa CHP Milletvekili Özgür Özel’in Soma Kömür İşletmeleri ile ilgili olarak verdiği Araştırma Önergesi, iktidar tarafından 29 Nisan 2014 günü reddedilmese ve gerekli önlemler alınsaydı, kaza meydana gelse bile can kaybı bu kadar yüksek olur muydu?
Türkiye ise vahşi kapitalizmin ilk uygulandığı zamanlara doğru geriliyor. Her geçen gün, sosyal devletten, iş güvenliğinden taviz vere vere madenlerde çalışan işçiler, Güney Afrika’daki altın havzalarında, beyazlar tarafından ölümüne çalıştırılan siyah işçilerin durumuna düşürüldü. Bir grizu patlaması veya son olayda olduğu gibi trafo patlaması olunca da siyasi sorumlular, durumu “takdiri ilâhi” diye mazur göstermeye çalıştı. Manisa CHP Milletvekili Özgür Özel’in Soma Kömür İşletmeleri ile ilgili olarak verdiği Araştırma Önergesi, iktidar tarafından 29 Nisan 2014 günü reddedilmese ve gerekli önlemler alınsaydı, kaza meydana gelse bile can kaybı bu kadar yüksek olur muydu?
Böyle vahim bir olay sonrasında ilân edilen üç günlük milli
yası bari iyi değerlendirelim ve istisnasız hepimiz kendimizi gözden
geçirelim!
İddia ediyorum; Soma benzeri facialarla karşılaşmamızın sebebi, Cumhuriyet değerlerinden koparak “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” ilkesini tamamen unutmamızdır!
Osmanlı devleti çökerken, Meclis-i Mebusan, Misak-ı Milli’yi yani milli sınırlarımızı tespit etmişti. Daha Cumhuriyet ilân edilmeden, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında ise İzmir’de “Türkiye İktisat Kongresi” toplandı ve yeni ekonominin temelleri atılmaya başlandı. Burada tespit edilen “Misak-ı İktisadi Esasları”ndan üçünü hatırlatacağım:
MADDE 5:
Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evlâdı gibi sever. Bunun için ağaç bayramları yapar, yeniden orman yetiştirir, madenleri kendisi işletir, servetlerini herkesten çok tanımaya çalışır.
MADDE 8:
Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun çoğalması ile beraber, sıhhatimizin, hayatımızın korunması en birinci emelimizdir.
MADDE 9:
Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar istemez.
Bugün Büyükşehirler Yasası ile birlikte, mesela Trabzon ormanları, kapanın, kesenin, yakanın elinde kalıyor. Bütün madenler, birilerinin inhisarına veriliyor ve Türkler, kendi vatanında köleleştiriliyor! Cumhuriyetin kurucu değerlerini esas alarak, A’dan Z’ye her şeye sıfırdan başlamamız gerekiyor. Yoksa sadece kazalarla değil, yaptığımız siyasi tercihler yüzünden savaşlarla yok olmak gibi sonuçlar da bizi bekliyor! Ötüken ormanlarında doğmuş, demiri bulmuş ve üretmiş bir milletin çocukları bu duruma düşmemeli...
İddia ediyorum; Soma benzeri facialarla karşılaşmamızın sebebi, Cumhuriyet değerlerinden koparak “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” ilkesini tamamen unutmamızdır!
Osmanlı devleti çökerken, Meclis-i Mebusan, Misak-ı Milli’yi yani milli sınırlarımızı tespit etmişti. Daha Cumhuriyet ilân edilmeden, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında ise İzmir’de “Türkiye İktisat Kongresi” toplandı ve yeni ekonominin temelleri atılmaya başlandı. Burada tespit edilen “Misak-ı İktisadi Esasları”ndan üçünü hatırlatacağım:
MADDE 5:
Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evlâdı gibi sever. Bunun için ağaç bayramları yapar, yeniden orman yetiştirir, madenleri kendisi işletir, servetlerini herkesten çok tanımaya çalışır.
MADDE 8:
Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun çoğalması ile beraber, sıhhatimizin, hayatımızın korunması en birinci emelimizdir.
MADDE 9:
Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar istemez.
Bugün Büyükşehirler Yasası ile birlikte, mesela Trabzon ormanları, kapanın, kesenin, yakanın elinde kalıyor. Bütün madenler, birilerinin inhisarına veriliyor ve Türkler, kendi vatanında köleleştiriliyor! Cumhuriyetin kurucu değerlerini esas alarak, A’dan Z’ye her şeye sıfırdan başlamamız gerekiyor. Yoksa sadece kazalarla değil, yaptığımız siyasi tercihler yüzünden savaşlarla yok olmak gibi sonuçlar da bizi bekliyor! Ötüken ormanlarında doğmuş, demiri bulmuş ve üretmiş bir milletin çocukları bu duruma düşmemeli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder