15 Mayıs 2014 Perşembe

GERÇEK ORTAYA ÇIKSIN. HATA'MI? İHMAL'Mİ? KASIT'MI? BİLİNSİN!..Soma'da 12 bin işçi yer altında çalışıyor!..

Soma'daki katliamın durdurulmasını isteyen önerge AKP'nin oylarıyla reddedildi!
Türkiye Manisa'nın Soma ilçesinde yaşayan maden faciasında ölen işçilere ağlarken, katliam gibi kazanın göz göre göre geldiği ortaya çıktı. Soma'daki kitlesel işçi cinayetini 6 ay önce öngören ve TMBB'ne bu konuda bir meclis araştırması açılması için önerge veren CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel'in teklifi AKP tarafından engellendi. (*)
SOMA ÖNERGESİ 6 AY SONRA GÜNDEME GELEBİLDİ
Özel'in 23 Ekim 2013 tarihinde verdiği araştırma önergesi, yaklaşık 6 ay sonra, 29 Nisan 2014'te TBMM gündemine geldi. 29 Nisan'da TBMM Gelen Kurulu'nda yapılan görüşmede, Soma için Meclis Araştırması açılmasına CHP, MHP ve BDP "Evet" derken, AKP'nin "Hayır" oylarıyla önerge reddedildi.
DENETİMLERİN ARTTIRILMASI TALEP EDİLMİŞTİ
CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel'in TBMM'ne verdiği ve AKP'nin oylarıyla reddedilen önergede, Soma'daki kömür madeninde 4 Eylül ve 4 Ekim 2012 tarihlerinde çıkan yangınlarda ölen işçilere değinilmiş, son olarak da 20 Ekim 2013'te çıkan yangında ise bir işçinin öldüğü, 27 işçinin de yaralandığı kaydedilerek, iş kazalarının önlenmesi, yaşanan ölümlerin sorumlularının araştırılması ve kamusal yaptırım ve denetimlerin arttırılması amacıyla Meclis Araştırması açılması talep edilmişti.
2002-2013 YILLARI ARASINDA13 BİN 442 İŞÇİ ÖLDÜ!
29 Nisan'da yapılan konuyla ilgili görüşmede MHP adına konuşan MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay ise, Türkiye'deki işçi ölümleri ortalamasının AB ülkelerinin 8,5 katı olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye'de 2002-2013 yılları arasında toplam 880 bin iş kazası yaşanmış, bu kazalarda 13.442 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 1946'dan 2013 yılına kadar iş kazaları sonucu ölen işçilerin sayısı ise 61 bin 270'e ulaşmıştır. TÜİK'in '2013 İş Kazaları Araştırma Sonuçlarına' göre iş kazası oranının en yüksek olduğu sektör madencilik ve taş ocakçılığı sektörüdür. Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründeki kazaların toplam kazalar içindeki payı yüzde 13,4'tür. 1955-2013 tarihleri arasında toplam 3 bin 98 kişi maden kazalarında hayatını kaybetmiş, 326 bin kişi de yaralanmış veya sakat kalmıştır" görüşünü dile getirmişti.
SOMA'DA 12 BİN MADEN İŞÇİSİ YER ALTINDA ÇALIŞIYOR
Özelleştirme, taşeronlaştırma ve rödövans gibi yanlış uygulamalar ve kamusal denetimin yeterince yapılmamasının iş kazalarının artmasına neden olduğunu kaydeden MHP'li Erkan Akçay, Soma'da çalışan nüfusun yaklaşık 15 bininin maden işçisi olduğuna dikkat çekerek, "Maden çalışanlarının yaklaşık 13.500'ü özel sektörde, 1.500'ü kamu madenlerinde çalışmaktadır. Maden çalışanlarının yaklaşık 12.000'i yeraltı çalışanıdır. 105 bin kişinin yaşadığı Soma'da, 2013 yılında sadece Soma Devlet Hastanesinde 650 bin poliklinik, 150 bin acil yardım hizmeti verilmiştir. 2013 yılında Soma'da 5 bin iş kazası olmuştur. Bu kazaların yüzde 90'ı maden kazalarıdır. Soma'daki TKİ'ye bağlı Ege Linyit İşletmelerindeki kazalarda çalışan 79 madenci ölmüştür. Soma'da son 10 yılda özel sektördeki kazalarda 20'den fazla maden işçisi hayatını kaybetmiştir. Maden kazalarının birçoğunda yanık yaraları oluşmaktadır. Soma Devlet Hastanesinde yanık ünitesi olmadığı için özellikle maden kazalarındaki yanık yaralıları başka illere sevk edilmek için saatlerce bekletilmekte bu da ölümlere neden olmaktadır. Bu nedenle acilen Soma Devlet Hastanesinde'Yanık Ünitesi' kurulmalıdır" bilgisini vermişti.
'SOMA'DA ÇOCUKLAR ASTIM VE BRONŞİTLE DOĞUYOR'
Konuşmasında, yaklaşık 15 bin maden çalışanının bulunduğu Soma'da toz ve meslek hastalıklarıyla ilgili tespit kurulu bulunmadığının da altını çizen Akçay, geçen hafta Soma'da meslek hastalığı raporu alan 50 maden işçisinin işten çıkarıldığına dikkat çekerek, şunları dile getirmişti: "Soma Termik santraline bacagazı filtresi takılmaması nedeniyle Soma'da hava kirliliği çok yüksek boyutlara ulaşmıştır. Manisa merkezdeki kükürtdioksit ortalaması 17 iken, Soma'daki kükürtdioksit ortalaması 63 birimdir. Soma kükürdioksit ortalamasının en yüksek olduğu yedinci yerdir. Soma'da bu hava kirliliği nedeniyle kanser hastası sayısı dünya standartlarından dört kat daha fazladır. Soma'da bugün doğan çocukların büyük bir bölümünde astım ve bronşit gibi hastalıklar vardır.
'TAŞERON SİSTEMİ KALDIRILMALI'
Maden kazalarını azaltmak için denetim etkin kılınmalı, yaptırımlar caydırıcı hale getirilmelidir. Maden ocaklarında taşeron sistemi kaldırılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu mühendis, iş akdi ve ücret yönünden işverenden bağımsız olmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 176 sayılı madenlerde iş sağlığı ve güvenliği sözleşmesi onaylanmalıdır. İş güvenliği ile ilgili yeterince denetim yapılmamaktadır. Maden işçilerinin aldıkları ücret yetersizdir. İş güvenliği taşeron patronların iki dudağı arasındadır. İş güvenliği yeterli olmayan ocaklarda düşük ücretle uzun mesai saatleriyle çalışan madencilerimiz, yaptıkları iş ve çalışma koşulları nedeniyle genç yaşta sağlık sorunları yaşamaktadır.
'MADENCİLERİN İŞ GÜVENLİĞİ YOK'
Maden işçileri, İş güvenliğinin hiçe sayıldığı maden ocaklarında düşük ücret ve uzun mesai saatleriyle çalışmaktadır. Maden işçileri, yaptıkları iş ve çalışma koşullarından dolayı genç yaşlarda sağlık sorunları yaşamaktadır. Maden işçilerinin iş güvencesi yoktur. Yeraltında en az 20 yıl çalışan ve erken yaşlandığı tespit edilen 50 yaşını doldurmuş madencilere emeklilik hakkı, yer üstünde çalışan madencilere yılda 90 gün fiili hizmet süresi verilmelidir."
(*) From: 'yusuf yavuz' via VATAN ve EMEK
Subject: [VATAN ve EMEK Cephesi] Soma'da 12 bin işçi yeraltında çalışıyor! 
 “Fotoğraflardan gördüm/ yüzleri kömür karası adamlar/  bismillahirrahmanirahim yazan ocak kapısından geçerler/ inerler yeraltına, tamam, itirazım yok/ inkar edemem hâşâ/ şüphesiz Allah rahman ve rahim olandır da/neden o ocak kapısında / “dünyanın bütün işçileri, birleşiniz” yazmaz... / Neden ölür madenciler onar onar, yüzer yüzer / Rahman ve rahim olana gitmez mi duaları / yoksa sadece patronlar için midir o yazı / ki onlar ne ölürler, ne hesap verirler mahkemede. /neden dua edenler ölür hep...” Abidin yağmur
Ne desem ne yazsam. Öfkemi nasıl anlatsam. Ki defalarca yazdım bu konuda. Ancak bu kez iş cinayeti sözcüğü bile yetersiz kalıyor dramı anlatmaya. 21.yüzyılın en büyük “iş cinayeti” daha doğrusu katliamı ile uyandık güne. Bu gün, bu yazıyı yazdığım saatte açıklanan sayı 232. Soma’da Tam 232 Madencinin cansız bedeni çıkmış toprağın altından. Soma. İtiraf edeyim bu ilçe coğrafyanın hangi köşesindedir haberim yoktu. Adını bile duymamıştım. Oysa Soma'da 101 yıldır Kömür yani 1913'ten beri kömür çıkartılıyormuş. İlçedeki Ege Linyit İşletmeleri'nde 1950'lerden bu yana en az 79 maden çalışanı hayatını kaybetmiş. Sadece geçen yıl 2013'te sekiz işçi iş cinayetinde hayatını kaybetmiş.
103 yılda iş yasaları değişti. Emekçiler bedeller ödeyerek yeni haklar elde ettiler. Ama Türkiye bir türlü  Uluslararası Çalışma Örgütü'nün(ILO) 176 numaralı "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni imzalamadı. Tüm hükümetler bu konuda duyarsız davrandı ama AKP hükümeti çok daha fütursuzca “taşeron” sistemini besledi. Soma katliamında hayatını kaybeden 15 yaşındaki çocuk Kemal Yıldız’ın cansız bedeni bu gerçeği bir kez daha gösterdi.
Yıllar önce “Devlet – patron işbirliği ve katil kim” adlı bir yazı yazmış ve Metin yeğin’in bu gün yayınlanan “katil kim” adlı yazısında sorduğu şu soruyu dolaylı olarak ben de sormuştum: “Neden hiç zenginler toplu halde ölmüyor? Siz hiç, mesela ‘tahvilleri altında hayatını kaybeden 7 dolar milyarderi’ haberi okudunuz mu? Ya da ‘borsanın hızla yükselmesi sonucu kalp krizi geçirerek hayata veda eden 4 borsa zengini’ filan. Yok onlar sadece uzun süreli hastalık tedavileri sonucunda ‘hayata veda’ ederler…”
Soma’da ölenleri anarken, sorumluları da işaret etmek gerekiyor. Bu iş cinayetlerinde Soma holding’in ve AKP hükümetinin yanı sıra dolaylı ya da dolaysız Koç da suçludur, Sabancı da, Koza’da, Ülker de, Boyner de… Sermayenin dini, imanı, ırkı, rengi olmaz. İslamcı sermaye kötüdür, Hıristiyan ya da ateist sermayedar iyidir demek saflık ya da konuyu bilmemekten kaynaklanır. Doğayı kirleten de, diktatörlere destek veren de bu sermaye sınıfıdır. Özellikle son 30 yılda iş cinayetlerinin, kirletilen nehirlerin, denizlerin, yağmalanan sahillerin, yok edilen ormanların ve göllerin sorumlusu-suçlusu emekçiler-çapulcular, mülksüzler değildir. Büyük mülk sahipleridir. “Ulusal” ve uluslararası tekellerdir. Bunlardan birisinin kişi olarak “iyi görünmesi” sizi yanıltmasın. Hafızanızı tazeleyin, Kenan Evren’in darbe yaparken, Tayyip Erdoğan’ın ilk iktidara gelirken, bu sermaye sınıfı tarafından desteklendiğini anımsayın.
Bu patronların ellerinde, pazar-paylaşım için çıkartılan savaşlarda öldürülen, yerlerinden yurtlarından göç ettirilen insanların kanı vardır. Küresel sermaye sözcülerinin, ‘Küreselleşme iyidir’ safsatalarının arkasında, küresel suç ortaklığı yatmaktadır. Artık dünyanın tüm büyük patronları aynı örgüt içinde yer almakta, aynı suç makinesini elbirliği ile çalıştırmaktadır.
Şair Berdan İldan, olayı duyduğunda yaptığı doğaçlamada; “Uzun sessizliklerin ardından yine gözyaşları bitmeyecek maden ocaklarında, yağmur damlaları içinde akacaklar pınarlara. İzleri kalacak yüzlerimizde. Yarın burjuvazi erken kalkacak, toplantı yapacaklar kendi ekranlarında. Sayım yapacaklar. Sonra bir kaç gün timsah gözyaşı dökecekler, sonra sarı sendikacılar gelecek. Hesap vermeden unutulacak. Roboski, Gezi, Sivas, Solingen veTersaneler gibi. Sonra yine...” demiş. Haklı İldan, ne yazık ki haklı.
Soma, bizi bir kez daha bu gerçeklerle yüzleştirdi.
Metin Altıok yıllar önce ifade etmiş bu gün Soma’lı madencilerin yaşadığı öfkeli, acılı, karmaşık ruh halini:
“Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar.
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm;
içimde cesetler ve daha ölmemişler var…”
Onların sesini duyalım. Duyuralım. Yeni kazaları, katliamları beklemeden.
From: adil okay & kayadil@hotmail.com
Sent: Wednesday, May 14, 2014 3:11 PM
Arslan BULUT-Soma’daki facia hepimize uyarıdır!..
Kimden: Gürsel Albayrak 
Ölenlerle, geride kalanlarla birlikte yüzlerce, binlerce insanımızın hayatını kömür gibi karartan Soma’daki facia bir ilk değildir; milletçe zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece son da değildir.
Böyle acı günlerde, sadece iktidarı suçlamak kolaycılık olur. Tıpkı her işimizde başvurduğumuz yol, yöntem gibi... Bir işi dört başı mamur yapmak, daha fazla kaynak harcayıp önlem almak, hepimize zor gelir. Kapitalizmin mantığı da emeği, yani insan gücünü ucuza mal ederek, en fazla kârı temin edebilmektir. Küresel kapitalizm, özelleştirme ister, imtiyaz ister, sermayenin önündeki engellerin, sınırların kaldırılmasını şart koşar.
Denilebilir ki “Fransa da kapitalist bir ülke, orada da kömür madenleri işletiliyor. Fransa’da neden 50 yıldır maden kazası olmuyor?” Çünkü Fransa, özelleştirme çılgınlığına kapılmadı. Özelleştirdiği sektörlerde de devlet denetimini güçlendirdi. Can güvenliğini sağlamak gibi temel bir kuralın gereklerini yerine getirmeyenlere çalışma ruhsatı vermedi. Yerin 2 bin metre altında vardiya değişimi sırasında olsa bile belirli sayıdan fazla işçi bulundurulmasına izin vermedi. İşçilerin haklarını da ihmal etmedi. Kapitalizmi, sosyal devlet kuralları ile frenledi.
Türkiye ise vahşi kapitalizmin ilk uygulandığı zamanlara doğru geriliyor. Her geçen gün, sosyal devletten, iş güvenliğinden taviz vere vere madenlerde çalışan işçiler, Güney Afrika’daki altın havzalarında, beyazlar tarafından ölümüne çalıştırılan siyah işçilerin durumuna düşürüldü. Bir grizu patlaması veya son olayda olduğu gibi trafo patlaması olunca da siyasi sorumlular, durumu “takdiri ilâhi” diye mazur göstermeye çalıştı. Manisa CHP Milletvekili Özgür Özel’in Soma Kömür İşletmeleri ile ilgili olarak verdiği Araştırma Önergesi, iktidar tarafından 29 Nisan 2014 günü reddedilmese ve gerekli önlemler alınsaydı, kaza meydana gelse bile can kaybı bu kadar yüksek olur muydu?
Böyle vahim bir olay sonrasında ilân edilen üç günlük milli yası bari iyi değerlendirelim ve istisnasız hepimiz kendimizi gözden geçirelim!
İddia ediyorum; Soma benzeri facialarla karşılaşmamızın sebebi, Cumhuriyet değerlerinden koparak “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” ilkesini tamamen unutmamızdır!
Osmanlı devleti çökerken, Meclis-i Mebusan, Misak-ı Milli’yi yani milli sınırlarımızı tespit etmişti. Daha Cumhuriyet ilân edilmeden, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında ise İzmir’de “Türkiye İktisat Kongresi” toplandı ve yeni ekonominin temelleri atılmaya başlandı. Burada tespit edilen “Misak-ı İktisadi Esasları”ndan üçünü hatırlatacağım:
MADDE 5: 

Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evlâdı gibi sever. Bunun için ağaç bayramları yapar, yeniden orman yetiştirir, madenleri kendisi işletir, servetlerini herkesten çok tanımaya çalışır.
MADDE 8: 

Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun çoğalması ile beraber, sıhhatimizin, hayatımızın korunması en birinci emelimizdir.
MADDE 9: 
Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar istemez.
Bugün Büyükşehirler Yasası ile birlikte, mesela Trabzon ormanları, kapanın, kesenin, yakanın elinde kalıyor. Bütün madenler, birilerinin inhisarına veriliyor ve Türkler, kendi vatanında köleleştiriliyor!
Cumhuriyetin kurucu değerlerini esas alarak, A’dan Z’ye her şeye sıfırdan başlamamız gerekiyor. Yoksa sadece kazalarla değil, yaptığımız siyasi tercihler yüzünden savaşlarla yok olmak gibi sonuçlar da bizi bekliyor! Ötüken ormanlarında doğmuş, demiri bulmuş ve üretmiş bir milletin çocukları bu duruma düşmemeli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder