9 Mayıs 2014 Cuma

Lozan ihaneti ne zaman konuşulacak? (1 & 2) Fuat Uğur,

Lozan ihaneti ne zaman konuşulacak? (1)
Fuat Uğur, fugur1864@gmail.com
Cenaze törenlerinde namazı kıldıran imamın “merhumu nasıl bilirdiniz” veya “hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorularıdır en çok yakınlarını duygulandıran...
Tarihimize bir “Kahraman” olarak monte edilen İsmet İnönü’nün cenaze törenine yetişseydim acaba bu soruya nasıl bir cevap verirdim? Geçen gün, bunu bir kez daha sordum kendime. O gün Ergün Diler ile Bekir Hazar’ın a Haber’deki Yaz Boz programında konuk olan İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Hakan Sağlam’dan Lozan Anlaşması adı verilen ihanet antlaşmasının hiç bilmediğim yönlerini dinlediğim gündü.
Eminim, benim gibi pek çok kişi de derin ve içten bir “Ah” çekmiştir.
Şimdi aşağıdaki şu fotoğrafa bakın lütfen: (aşağıda)
Üzerindeki tarih; 
15 Mayıs 1915; 
Arıburnu Şehitlerinin fotoğrafı.
Anzak Koyu diye adlandırılan ve Anzak askerlerinin çıkarma yapıp, gemileri demirledikleri bir iç liman. Yaklaşık 1500 metrekarelik bir arazi. Hepimizin bildiği gerçek; on binlerce şehit verilir. İşte o şehitlerin, toprağa düşenlerin fotoğrafıdır bu acı veren görüntü.
Bir de Arıburnu’nun haritadaki yerini ve günümüzden bir fotoğrafını görelim.
Türkiye Devleti savaşı kazanan taraf olarak Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladığında tarih 24 Temmuz 1923’tü ve Çanakkale Savaşı’nın üzerinden tam 8 yıl geçmişti.
İmzalayan heyete, Ankara’ya “Lozan Kahramanı” olarak dönen İsmet Paşa (İnönü) başkanlık etmekteydi.
ÇANAKKALE’DE İNGİLİZ TOPRAĞI OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?
Derin bir nefes alın. Ve nihayet Lozan anlaşmasının 129. Maddesi:
Türkiye Hükümetince verilecek arsalar içinde, özellikle Britanya İmparatorluğu için 3 sayılı haritada gösterilmiş olan Anzak adlı kesim (Arıburnu) de bulunacaktır.
Yanlış okumadınız.
Şu anda, Türkiye sınırları içinde Çanakkale’de İngiliz toprakları var. İşte o düşmana geçit vermemek için on binlerce şehidin verildiği topraklar; Anzak Koyu'ndaki 1500 metrekarelik Arıburnu toprağı İngilizlere verilmiş.
Aklınızdaki soruyu cevaplayayım. Evet, ben bunu yeni öğrendim.
Ama bu durum, İnönü’yü Lozan kahramanı olarak takdim edip İngilizlere toprak verdiğini gizleyenlerin ortak sorumluluğunu, suçunu görmezden gelmemizi gerektirmiyor.
SEVR YALANI İLE LOZAN’I BAĞLADILAR
 Üstelik Lozan’da kaybedilenler bununla sınırlı değil. Dr. Mehmet Hakan Sağlam’a telefon açtım. Hastanedeydi, elinden ameliyat olmuştu. Aşağıdakiler bunlardan sadece biri:
“Lozan’da kaybedilen aslında 12 milyon metrekare topraktı. Türkiye devleti Lozan’da masaya oturduğunda Orta Doğu’dan Sudan’a kadar geniş toprakların sahibiydi. Ulusalcıların iddia ettiği gibi Sevr Anlaşması adlandırılan metin değildi İsmet’in elini kolunu bağlayan. Çünkü Sevr Anlaşması diye adlandırılan o metni ne Osmanlı onaylamıştı, ne İngiltere, ne de Fransa meclislerinden geçirmemişti. Hiçbir bağlayıcı değeri yoktu. Ama İsmet İnönü Lozan’da öyle bir anlaşma yaptı ki Sevr’in içindeki maddelerin yüzde 50’si orada yer aldı zaten.”
Savaşı kazanan taraf olarak oturulan bir barış masasında, en hafif deyimiyle ülkesini hovardaca bağışlayan bir başka heyet var mıdır dünyada?
NE HARİKULÂDE BİR HAYAT!
ABD’nin Lozan Müşahidi, yani gözlemcisi John Grew görüşmelerin yapıldığı Beau Rivage Palace’da, yani Güzel Yalı Otelinde Türk heyetinin düzenlediği bir yemekte İsmet Paşa peş peşe o kadar çok içer ki artık incir çekirdeğini doldurmayan şeylere gülüp kahkaha atmaya başlar. Yaşamanın ne harikulâde bir şey olduğunu söylemektedir boyuna. Tuhaf bir durumdur yaşadığı John Grew’un.
HALI TÜCCARI HEYET!
İsmet Paşa için hayat hakikaten harikulâdedir. Alelade bir subayken artık Türkiye gibi, öyle ya da böyle sınırları olan bir ülkede ikinci adam olacağını az çok öngörmektedir. Artık “Bitse de gitsek” haleti ruhiyesi içindedir ve ne varsa vermeye hazırdır. Bu nedenle Lord Amery Türk heyetini halı satıcılarına benzetir; tam kapıdan çıkarken müşterinin verdiği fiyata razı oldukları için. Nitekim baş tüccar İsmet Paşa İngiliz heyetinin başkanı Lord Curzon’a aynen şunu demektedir:
“Musul ve Kerkük’ün sizde kalmasında hiçbir sakınca yok”
İsmet İnönü tarihteki gerçek yerini almalı. Üstelik Lozan tek gerçek sebep değil bunun için.
Lozan ihanetinin savunucuları için (2)
Salı günü “Lozan İhaneti Ne Zaman Konuşulacak?” diye sormuş ve İsmet Paşa başkanlığında Lozan’a gidip anlaşmayı imzalayan heyetin, Lord Amery’nin ifadesiyle “tam kapıdan çıkarken müşterinin verdiği fiyata razı olan halı tüccarlarından farksız davranıp”, 12 milyon kilometrekare vatan toprağını nasıl tek tek elden çıkardıklarını yazmıştım.
Öyle ki Çanakkale’de İngilizlerin çıktığı Anzak Koyu'ndaki Arıburnu’nda, 1500 metrekarelik tabii liman ile iki arsa İngilizlere hediye edilmişti. Siz “hediye” sözcüğü yerine başka bir kelime kullanabilirsiniz.
Ama Lozan’da Türkiye’ye atılan kazık bununla sınırlı değildi.
Anadolu’yu işgal edip Polatlı’ya dek ilerleyen Yunan ordusunun verdiği hasarı, zarar ve ziyanı kurulan bir komisyon hesapladı. O zamanki parayla 5 milyar liraydı. 1923 yılında bir Osmanlı altınının 7 lira olduğunu düşünürseniz Yunan ordusunun bu ülkeye verdiği zarar 4 bin 762 ton altındı. Bugünkü parayla 190 milyar dolar. Barış görüşmeleri için oturulan masada tam da bunun için, yani Yunanistan’ın Türkiye’ye savaş tazminatı ödemesiyle ilgili bir madde var. Ancak İsmet Paşa, milletin kesesinden, cebinden, onun döktüğü kan ve kaybettikleri üzerinden sorumsuzca hovardalık yaparak 190 milyar dolar değerindeki zarar-ziyanı bağışladı. Hem de kimse bu teklifi yapmadığı hâlde. Yunanistan’ın bu parayı ödeme ihtimalinin bulunmadığını ifade ederek Türkiye’nin tüm haklarından, alacaklarından vazgeçtiğini belirterek bu saldırgan ülkenin borçlarını bir kalemde sildi.
İşte o madde:
“Madde 59-Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak Anadolu’da Yunan Ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımı yükümünü tanır. Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’ın savaşın uzamasından ve onun sonuçlarından doğan parasal durumunu göz önünde tutarak onarım konusunda Yunan Hükümetine karşı her türlü talebinden kesinlikle vazgeçer.”
Düşünelim. Yunanistan’ın ülkeye verdiği zarar 4 bin 762 ton altın olarak hesaplanıyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin altın rezervi 400 ton civarında. İsmet Paşa, bu “âlicenap”lığının karşılığını aldı mı dersiniz? Nerede? Osmanlı’nın, bugünün parasıyla 40 milyar dolar değerindeki borçlarını kabul etmekte bir sakınca görmedi. Peki, Türkiye Yunanistan’dan daha iyi durumda mıydı o vakitlerde?
Türkiye bu parayı 1954’e kadar ödedi ve ancak o zaman kapattı.
Daha bitmedi.
Osmanlı devleti 1911 yılında İngiltere’ye iki savaş gemisi sipariş etmişti ve bunun için de 70.5 ton altın ödedi. Nakit. Gemilerin yakıt parasına kadar hem de. İngiltere bu gemileri yaptı ama 1914 yılında patlayan Birinci Dünya Savaşını bahane ederek teslim etmedi. İşte aynı İngilizler Lozan’a bu konuda da bir madde koydurdular.
Anlaşmanın 58. Maddesinin son fıkrası.
Okuyun siz karar verin:
“Türkiye, Osmanlı Hükümetince İngiltere'ye ısmarlanmış olup Britanya Hükümetince 1914 yılında müsadere edilmiş savaş gemileri için ödenmiş bulunan paraların geri verilmesini, ne Britanya Hükümetinden, ne de onun uyruklarından istememeyi kabul eder ve bu konuda her türlü talebinden vazgeçer.”
İngiltere’nin 3 milyar dolarlık borcu hovarda İsmet Paşa tarafından yine bir kalemde silinir.
İsmet Paşa, Lozan’a askerî okuldan hocası Haim Nahum’u da götürür. Haim Nahum İngilizlere aynen şu sözü verir: “Siz toprakları parçalanmış Türkiye’nin bütünlüğünü tanıyın, ben bunlara İslâmiyeti ve Halifeliği ayaklar altına aldıracağım.”
Bu satırlar Haim Nahum’un anılarında geçiyor.
İsmet İnönü Lozan anlaşmasını imzalayıp Ankara’ya döndüğünde kendisini garda karşılayan Kazım Karabekir’e, onun mütedeyyin kişiliğine bir parmak bal çalarak yaptığı satış sözleşmesini şu sözlerle yutturmaya çalışıyor:
“Biz Hıristiyan olsaydık bu toprakları kaybetmezdik.”
Salı günkü yazımdan sonra gelen tepkilerin çoğunluğu tıpkıbasım:
“Ne var yani, 4-5 dönümlük bir mezarlık yeri verilmiş İngilizlere. Türkiye bugün gayrimenkul satışlarıyla yabancılara toprak ve konut satmıyor mu?”
Bu feraset yoksunluğunu Allah’a havale ediyor, akıl fikir ve zihin açıklığı diliyorum.
3.5.2014 & Fuat Uğur, fugur1864@gmail.com
(Ref: 2, http://www.turkiyegazetesi.com.tr/fuat-ugur/580381.aspx )
***
YORUM; ELEŞTİRİ VE KATKILAR:
Re: ULUSAL HABER" bir projedir,,,,,,,,RE: Sayin Fuat UGUR´un 09 Mayis 2014 günlü "LOZAN IHANETI NE ZAMAN KONUSULACAK???" baslikli yazisi‏
Uysal, Remzi Almanya
Kime: ULUSAL HABER & ULUSAL AJANS
Degerli Dostum Mustafa Nevruz Bey,
ULUSAL AJANS´in cok degerli hizmet verdigine bizzat tanigim. Anavatan´dan uzakta yasayip, Anavatan´a güclü duygu, kopmaz baglarla sarilmis biz insanlara duydugunuz sevgi ve göstermis oldugunuz alakayi, bu ajans yayinlarindan yansittiginiza, duygularimizi yine bu ajans üzerinden ileriye aktarmis oldugunuza, en yakindan tanik olanlardan biriyim. 
Bu nedenle de size büyük bir saygi ve minnet duygularimi iletmek istiyorum.Yazimin yayinlanmasi icin degil, "link" sizden geldigi icin, yüregimde aniden kabaran duygularimi size iletmek ve sizinle paylasmak istedim. Sayin Fuat Ugur,  09 Eylül 1922 günü Izmir´de Ordumuz´da "son kursun" un da tükenmis oldugunu bilmis olsaydi, Lozan´i ihanet olarak tanimlayamazdi. Bunu bilip ögrenmek ve de yorumlayabilmek icin, yüksek ögrenimlerle, master ve doktora ünvanlarina gereksinim de yoktur. Bizim toplumumuzda, milletin kahramanlari da olsalar, bazi isimlere (!) karsi önyargilar, aileden baslayip, icine girilen grup ve teskilatlarda beyinlere siringa edilebiliyor. Tanri Türk milletine bir daha kurtulus mücadelesi vermeyi nasip etmesin. 
Türkiye´ye - Anavatan´a  esim ile yeni geldik. Insallah bu defa Ankara´ya bizzat sizi ziyarete gelecegim. Hic bir zahmete girmenizi istemedigimden, sürpriz yapmayi ve sizinle Arslanli Yol´da yürümek ve daha önce de dillendirdigim gibi, ATAMIZ´nin ebedi huzurevi olan Anit Kabir´i seyredebilecegimiz bir mekanda -Tanri izin verirse- 40 yil unutulmayacak kadar aci bir kahve icmek isterim. Ögretmenevlerinde konaklayacagim icin, size yakin ögretmenevlerin adreslerini de bana bildirebilirseniz, sevinecegim. En icten selam ve sevgilerimle
Remzi UYSAL
***
Mustafa Nevruz SINACI <gercek.demokrat@hotmail.com> schrieb am 11:48 Freitag, 29.August 2014:
Çok Sevgili ve Değerli Remzi Bey'ciğim,
ULUSAL HABER'in koordinatörü ben'im. Sahibi yakın bir dostumuz ve arkadaşımızdır. Bu gazete, Türkiye Cumhuriyeti gümrüklerinde yaşanan büyük sıkıntı, ıstırap, haksızlık ve kanunsuzlukları yansıtmak, alternatif çözümler üretmek ve uygulanması için ilgili mercilere önermek amacıyla kuruldu. Bir hayli rağbet görüp, ilgi, alâka ve takdire mazhar olunca, Gazeteyi "tam anlamıyla objektif, realist ve demokrat" bir yayına “Serbest Kürsü” ve “Özgür bir yayın platformuna” dönüştürmeye karar verdik. Dolayısıyla; Açık surette insanlık, vatan ve millet aleyhine olmadıkça; Yalan, iftira, fesat ve tefrika içermedikçe; Anayasa, ahlâk ve hukuk kuralları muvacehesinde "her haber, fikir ve yoruma" burada yer vereceğiz. Bu minval üzre; Aşağıdaki yorumunuzu ilgili yazının altına mutlaka ekleyeceğim. Aslında bunu siz de yapabilir ve dilediğiniz yazının altına yorumunuzu ekleyebilirsiniz. Kalbi şükran, selâm, sevgi ve sağlık dileklerimle… Mustafa Nevruz SINACI 
***
Date: Fri, 29 Aug 2014 01:56:36 +0100  From: uysalremzi@yahoo.de  Subject: Sayin Fuat UGUR´un 09 Mayis 2014 günlü "LOZAN IHANETI NE ZAMAN KONUSULACAK???" baslikli yazisi  To: gercek.demokrat@hotmail.com  CC: turgem@yahoo.de
***
Cok Degerli ve Kadim Dostum Mustafa Nevruz SINACI Bey,
Yukarida dün göndermis oldugunuz "ULUSAL AJANS - GÜNCEL HABER"  link´indeki yazilari her zamanki iletiniz gibi, büyük bir dikkat ve özenle okudum. Link´in icindeki pek cok yazi, haber ve makaleden cok esinlendim ve bilgi dagarcimi zenginlestirdim.
Sayin Fuat UGUR´un yazdigi 09 Mayis 2014 günlü "Lozan Ihaneti Ne Zaman Konusulacak (1)?" yazisinin tamamini da okudum. Hic bir vijdana sigmayacak ve hic bir namuslu beynin algilamak istemeyecegi bölümlerle dolu bir yazi.  
1. Dünya Harbi sonunda 1918 yilinda kaybedilmis ve savas galibi devletler tarafindan, büyük bölümü de Ingilizler tarafindan, isgal edilmis 12 milyon m2 (!?) Osmanli topragini, nasil olur da LOZAN´da kaybetmis olabiliriz?
Haddim olmayarak söyleyebilirim ki;  okuyan, yazan, düsünen ve de arastiran bir TÜRK insanyim. Sayin Ugur´un yazisindaki bazi  satirlari okuyunca, büyük zorluklarla kurtarilip, bizlere vatan kilinmis bu topraklarda nefes almamiz ve hayat bulmamiz saglanmisken, hangi vijdan ve beyin namusu "Lozan´da 12 milyon m2" toprak bagislanmistir diyebilir, diye düsündüm? Burunlarindan kin ve nefreti üfleyen insanlar icin, kirli haberlerin batakliga da dönüsebildigi sanal medya ve dünyasi, bulunmaz bir firsat ve de nemalanan nimet olduguna, sizin kadar ben de inaniyorum. 
Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK´ün: "Biz kahranlari kadar hainleri de bol olan bir milletiz!" sözünü, yaziyi okurken pek cok satirinda animsadim. Nur icinde yatsin, Mustafa Kemal  ATATÜRK o sözünü sadece Kurtulus Savasi yillarinda palaskasi, kasaturasi, postali, matarasi, mavzeri ve diger techizati ile ordudan, dolayisi ile dünyada bu tür ihanetin cok az millette görülebilecek sayida, savastan kacan askerler icin degil de, yaklasik bir asir önce bugünün bazi partizan, yürek ve beyinleri cürümüs yazar ve cizerleri icin söylemis, diye düsündüm.
Yazarimiz Sevket Süreyya AYDEMIR, bu ihanetleri kitaplarinda cok berrak bir sekilde yazip, anlatmaktadir. Benim rahmetli anneannem Birinci Dünya (Cihan) Harbi´ne "Alman Harbi", Kurtulus Savasimiza´da "ESKIYALIK Devri" derdi. Cünkü Kurtulus yillarinda savastan kacan, askeri donanimli tam techizatli kackin hainler Kurtulus Savasi süresince memleketlerine gidemedikleri icin, savasin bitimini bekliyor, daglarda eskiyalik yapiyor, bilhassa köyleri basip ninelerimizin kulaklarindan küpelerini yirtarak aliyor, sakli altinlari olduklarina zannetikleri yasli dedelerin göbeklerinden karinlarina kaynatilmis kizgin sivi yaglari huni ile akittiklari hikayeleri, yasamis olanlarin ve bizim kusagin "dede" dedigimiz cocuklarindan dinleyerek büyümüstük.
Bugün halen Anadolu´nun pek cok yerinde, kasabadan köyüne dönerken pusuya düsürülüp, sattigi ürünün parasi elinden alindigi  ve hatta öldürüldügü bazi soygun ve cinayet yerleri  "eskiya yatagi", "eskiya gecidi", "eskiya kisigi" gibi isimlerle anilir. Iste o, anneannemin "Eskiyalik Devri" dedigi Kurtulus Savasi yillarinda, Susurluk´tan kafile ile köyüne dönerken asker kacagi eskiyalar  "Hatabin Deresi" nde dedemin altindaki atini ve yelegindeki köstekli saatini alip, canini bagislamislar. Sayin Fuat Ugur´un üzerinde kalem oynattigi "o",  "12 milyon metrekare ?!" alan TÜRK yurdu olmusmuy du?
Sayin Ugur, yazarimiz Falih Rifki ATAY´in "ZEYTINDAGI" veya Alman yazar Peter HOPKIRK´in "ISTANBUL´un DOGUSUNDA BITMEYEN OYUN"  kitablarini okumus olsa idi, o yaziyi yazmakta büyük tereddüt gösterebilirdi, diye de düsündüm.
Üstelik o topraklarda yasayanlar, sözümona müslüman olup (!), isbirligi icinde olduklari Ingilizler ile birlikte, askerlerimizin karinlarini yarip, mide ve barsaklarinda "altin" aramislardi.  Gönderdiginiz ve de göndereceginiz haber ve iletiler icin size cok ve cok tesekkür ediyorum.
En icten selam, saygi, sevgi ve muhabbetlerimle, saglicakla kaliniz, kadim dostum.
Remzi UYSAL
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mustafa Nevruz SINACI <gercek.demokrat@hotmail.com> schrieb am 15:02 Donnerstag, 28.August 2014:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder