22 Şubat 2014 Cumartesi

Medeni Bir Hukuk Devleti ve İslâm Ülkesinde "Hayvan Katliamları, Jenosid, Vahşet ve Mezalim" Önlenebilecek mi?...

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BASIN AÇIKLAMALARI TBMM ÇEVRE KOMİSYONU...    
Hayvan Hakları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarısı, TBMM Çevre Alt Komisyonu'na sevkedildi.
(Ankara, TBMM-19 Şubat 2014 Çarşamba)
AK Parti (Adalet (!) ve Kalkınma Partisi) İstanbul Milletvekili Erol Kaya başkanlığında toplanan komisyon, 11 Eylül 2012 yılında TBMM'ye sevk edilen "Hayvan Haklarını Koruma ile ilgili" tasarıyı ele aldı. Komisyon görüşmelerine, Haytap dâhil olmak üzere çok sayıda hayvansever, gönüllü, sivil toplum örgütü temsilcileri ile Sanatçı Yonca Evcimik katıldı. Kaya, düzenlemenin içeriği hakkında bilgi vererek, tasarı komisyona sevkedildikten sonra STK ve hayvanseverleri dinlediklerini, önerilerin mümkün olduğunca tasarıya dercedileceğini söyledi.
BAKAN VEYSEL EROĞLU 
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, tasarıyla ilgili sunuş konuşmasında, "Bizim kültürümüzde hayvanları sevmek çok önemlidir. Biz diğer ülkelerden çok daha ilerideyiz. Onlarda uyutma var, uyutma dediğimiz aslında hayvanı yok etme, bir hayvanı öldürmek asla kabul edilebilecek bir şey değil. Bizim kültürümüzde bir hayvanı öldürmek yoktur. Türkiye’de şöyle bir problem var, çocuğu hayvanı seviyor diye alıyor, bir hafta sonra usanıyor sonra sokağa atılıyor, bu kabul edilebilecek bir şey değil" dedi.
Yeni bir düzenlemeye niçin ihtiyaç duyulduğuna ilişkin olarak Eroğlu, öngörülen tedbirlerin koruma için yeterli olmadığını, görev ve yetki boşlukları meydana geldiğini, cezaların yetersiz kaldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Tehlikeli hayvanlar ve sahipsiz hayvanlar büyükşehirlerde toplum sağlığını tehdit eder duruma gelmiştir, geçici hayvan bakım evleri yetersiz kalmış ve yönetim zafiyetleri oluşmuş, sahiplendirmede istenilen seviyeye ulaşılamadı. Daha önce ormanlardan hayvan barınakları ve rehabilitasyon merkezleri için yer verilmiyordu. 
Biz ilk defa büyük bir cesaretle hayvan barınakları ve rehabilitasyon merkezleri için ormanlık alanlarda geniş alanlar verilebilir diye böyle bir madde koyduk. Şu anda 3 tane dünyada en güzel örnek kuruyoruz. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte Kandıra yolu üzerinde çok geniş bir ormanlık alanı verdik. Bir bakarsanız burası sizin istediğiniz manada. Burada hayvan hastaysa tedavi edilecek, kısırlaştırma, aşılama, küpeleme ve sahiplendirme yapılacak. Bu maksatla doğal hayat parkları ilave edildi. 
Maksat hayvanların toplanıp buraya atılması değil. Kanun da bir eksiklik varsa bunu telafi edebiliriz. Hayvanlar adeta daracık hapishane gibi yerlerde bulunmasın. Geniş ormanlık alanlarda rehabilite edilsin. Sahiplenmeyi kolaylaştırmak için çok özel bir veri tabanı oluşturuyoruz. Doğal Hayat Parkları denilince bir tepki oldu, sanki bütün hayvanlar alınıp oraya tıkılacak gibi bir uygulama yok. Aynı şeyi Trabzon’da ve şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na çok büyük bir alan verdik. Bunu ben de kafa yordum, yanlış anlamayın barajlardan daha çok buna kafa yoruyorum. Böylece sahipsiz hayvanlar bulundukları anda yerel yönetimler tarafından hayvan bakımevlerine götürülecek, müşahede altına alınacak, aşılanacak, işaretlenecek, kısırlaştırılacak, gerekirse rehabilite edilecek, sahiplendirilinceye kadar bakılacak. Kati süratle öldürme, uyutma yok. Kırsal alanda ise özel idarelere görev vermeyi planlıyoruz." 
Tasarıyla, meskenlerde bulanabilecek hayvan tür ve sayısı belirlendiğini, tehlikeli köpek ırklarını sahiplenme yasağı getirildiğini, sahipsiz hayvanların ormanlık alanlara bırakılmasının yasaklandığını anlattı. 
Eroğlu, "Hayvanlara işkence yapmak, psikolojik acı çektirmek, hayvanları dövmek, aç ve susuz bırakmak, hayvanları sokağa terk etmek, aşırı soğuk veya sıcağa maruz bırakmak artık cezai müeyyideye giriyor. Cinsi istismarda bulunmak, tehlikeli köpek ırklarını üretmek, sahiplenmek, ülkemizi girişini, satışını ve reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklar kapsamına alınıyor. Ev ve süs hayvanı satışı yapılan yerlerde yırtıcı ve zehirli hayvanları satmak yasak. Hayvanları işkence yaparak öldürmenin büyük bir cezası var. Cezalar çok ağırlaştırıldı, 2 yıla kadar hapis cezaları var. Kanunda verilen idari para cezalarının 1 ay içinde ödenmesi hükme bağlanıyor. Bu tasarı bu haliyle bile, bütün Avrupa ülkelerinden çok daha gelişmiş bir düzenleme" dedi. 
İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MELDA ONUR
Komisyon gündeminde bulunan yasa teklifinin sahibi CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, tasarıda sakıncalı bulduğu bazı düzenlemeler olduğunu belirterek, hayvanlarla ilgili en acil konunun hayvanlara yapılan işkence, öldürme ve tecavüzün cezalandırılması olduğunu anlattı. Kısa bir süre önce bir gencin kedisini işkenceyle öldürmesinin tasarıyı gündeme getirdiğini savunan Onur, işkence, işkenceyle ölüme sebebiyet verme ve tecavüze hapis cezası verilmesi ve bu cezanın paraya çevrilmemesini istedi. Tasarıda öngörülen doğal hayat parkları, meskende barındırılacak tür ve sayının belirlenmesi, tehlikeli türlerle ilgili düzenlemelerin yanlış olduğunu ifade eden Onur, Komisyon Başkanı Kaya'ya, "Oğlunuzun Dogo Argentino'su olduğunu biliyoruz. Bunu tasarıdan kurtarırız diye düşünüyorum" dedi.
CHP İstanbul Millevekili Mahmut Tanal, borcu nedeniyle hayvanların haczedilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek, insanlar üzerinde yapılan deneylerde alınan koruma önlemlerinin hayvanlar için de olması gerektiğini söyedi. Lazer ışınları, kazalarda çarpmanın etkisini ölçmek, leopar kürkünün tümüyle çıkarılması için hayvanlara eziyet edildiğini anlatan Tanal, Türkiye'de "Hayvan Hakları Bakanlığı" kurulması gerektiğini söyledi. Tanal'ın bu sözlerine, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "İnsan haklarını da oraya bağlayalım" diye laf attı.
KARABÜK MİLLETVEKİLİ OSMAN KAVVECİ
AK Parti Karabük Milletvekili Osman Kahveci'nin, gelecek süreçte sokak hayvanlarının sayısının sahiplendirme ve kısırlaştırma yoluyla azaltılabileceğini belirterek, "Sokak hayvanları çok masum değil, bazıları insanlara saldırabiliyor. Çok şikayet alıyoruz. Benim küçük çocuğuma site içinde sokak hayvanı saldırdı" demesine, bazı STK temsilcileri, "tinerciler de insana saldırıyor" diye tepki gösterdi.
CHP Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, "Keşke hayvan haklarına gösterdiğiniz duyarlılığı insan haklarında da gösterseniz" demesine bazı hayvanseverler ve STK temsilcileri, "Bunu hakaret sayarız" dedi.
Kaplan, "Hayat parkı eğer toplama kampı olacaksa anlamı yok. Okullarda çevre dersinde hayvanlarla yaşam konusunda eğitim verilmesi zorunlu olmalı" görüşünü savundu.
MHP'li Türkkan, "Bir canavarın kediyi vahşice öldürmesi bu tasarının gündeme alınmasına neden oldu. Sayın Bakan bir gün herhangi bir belediyenin barınağına gidin. O kediyi vahşice öldürülmesinden farkı olmayan tablolar göreceksiniz. Belediyelerin yaptığı hayvanlara eziyet haline gelmiş durumda. Şimdiden Kandıra'dan feryatlar geliyor. İstanbul'dan ne kadar atılan hayvan varsa buraya getiriliyor. Bu kadar hayvanı orada bakacak imkan yok. Belgrad ormanı sahipsiz hayvanlarla dolu. Petshop'lar hayvana eziyet yerleridir, oralarda 20. yüzyılın esir pazarı görüntüleri var" diye konuştu.
Komisyonda daha sonra hayvan severler ve 
STK temsilcilerine söz verildi
Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Nesrin Çıtırık, sahipsiz sokak hayvanlarının sahiplenilmesinin "kandırmaca" olduğunu, sokak hayvanlarının değil, evinde atılan cins hayvanların sahiplenildiğini belirterek, "Kedi ve köpekler orman hayvanı değil, bunları doğal hayat parklarına koyamazsınız. Bu hayvanların bulundurulacağı yer en fazla 300-500 metre olmalı ki bir kavgada ölmesin. Sahipsiz hayvanların ormanlık alana konulması asla kabul edilemez. Meskenlerdeki hayvanların sorumluluğu sahibine aittir. Niye evde 30-40 kedi ve köpek besliyor çünkü belediyeler bu hayvanları doğru koşullarda tutmuyor. Kimse aklını kaçırmış değil, bu hayvanları petsohplardan almadı, belediyelerin elinden kurtardı. Çünkü belediyeler bu hayvanları pisliğiyle, açlığıyla yaşamaya mahkum ediyor" dedi.
Bazı belediyelere ait hayvan barınaklarının durumuna ilişkin fotoğraflar gösteren Nesrin Çıtırık (HAYTAP),
"Sokaklarda sahipsiz hayvan bulundurulmamasına ölümüne karşıyız. Bunların toplanmasına ve doğal yaşam parklarına götürülmesine de ölümüne karşıyız. Anadolu'da 50 binden fazla pitbull var. Devletin gözü önünde üretildi, insanlar bunlardan para kazandı ama şimdi yaşamına izin vermiyor. 50 hayvana bakamayan belediye, bunlara nasıl bakacak? Tasarıdaki tehlikeli hayvan kavramı değiştirilmeli. Ayrıca, hayvanlara işkence yapmak serbest ama işkenceyle ölürse ceza veriliyor. Sokaktaki gariban hayvan, milyonda bir insana saldırır" görüşünü savundu. 
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Taner Dodurka, Türkiye'de geniş ve insanının gidemeyeceği yerlerde rehabilitasyon olamayacağını savunarak, hayvanlara işkence edilmesine mutlaka hapis cezası getirilmesi gerektiğini söyledi.
Sanatçı Yonca Evcimik, hayvanlar konusunda belediyelerin çalışmadığını ifade ederek, "Tehlikeli ırk değil, tehlikeli sahip var. Hayan dövüşleri yapılıyor. Bir süre önce bunu haber aldık. Ekip olarak gece oraya gittik, onları takip ettik. 155 hattına ihbarda bulundum. Bir polis arabası önlerini kesmedi. 30 kişilik basın ordusu gelince polisler geldi. 
Ama onlara baskını gerçekleştiremedik. 150 bin avro gibi paralar döndüğünü öğrendik" dedi. 
Bakan Eroğlu, eleştirileri yanıtlarken, tasarının yasalaşma sürecinde tavsiyelerin dikkate alınacağını belirterek, hayvanları korumak için yeteri kadar bütçe ayırdıklarını söyledi. Hayvanları korumada eğitimin önemli olduğunu vurgulayan Eroğlu, Türkiye'de bu alanda eksiklik olduğunu, konunun okullarda ders olarak okutulması gereğine işaret etti.
Kandıra'da yapılacak rehabilitasyon merkezinin toplama yeri olmayacağının altını çizen Eroğlu, petshoplarla ilgili eleştirilerin doğru olduğunu söyledi. Eroğlu, kendisinin de bundan çok rahatsız olduğunu kaydederek, yapılacak düzenlemede bununla ilgili gerekenin yapılacağını ifade etti.
Kedisinin olduğunu ifade eden Eroğlu, "Çocukken köpeklerin saldırısına uğradım. Ama büyüklerimiz bizi eğitmişti. Bayırdan bisikletle inerken büyük 3 kopek üzerime saldırdı, ben de hemen zınk diye durdum. Çoban ıslık çalınca köpekler gitti" dedi.
Eroğlu, bir gencin kedisine işkenceyle ölümüne neden olmasıyla ilgili olarak, "Kedi parçalanmasına ben de çok üzüldüm. Bu kanun çıksaydı 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı. Bizim de niyetimiz bu konuda en iyi kanunu çıkartmaktır. Ben de en az sizler kadar hayvanları seviyorum. Hayvanı sahiplenen, 'artık çocuğum istemiyor' diye sokağa atamayacak" diye konuştu.
Konuşmaların ardından tasarı, alt komisyona gönderildi.
*****
TOPLUMSAL ETİK DERNEĞİ; "HAYVAN HAKLARI" HAKKINDA
Sayın: Mustafa Nevruz SINACI    
Siyaset Bilimci –Hukukçu, Araştırmacı, Gazeteci - Yazar
Hayvan haklarında insan haklarını da beraber düşünerek savunmamız gerekmektedir. Ülkemizde, insanlar köpeklerin korkusundan sokağa çıkamıyorsa, sahipsiz köpeklerce parçalanarak öldürülüyorsa, sorumluluğu hiçbir kurum üslenmiyorsa en ideal kanunları yapsanız bile o kanunlar geçersiz kalmaya mahkûmdur. Aşağıda detaylarını verdiğimiz ve “sokak köpekleri ilgili” kanunun uygulayıcısı ve takipçisi Orman ve Su İşleri Bakanlığı başta Büyükşehir ve ilçe belediyeleridir.
Ahmet AKGÜN
Toplumsal Etik Derneği
Genel Başkanı
Hayvan hakları konusu 1960’ların başından bu yana dünyanın çeşitli yerlerinde ele alınmış, tartışılmış ve bu süreç "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi"nin kabulü ile sonuçlanmıştır. Türkiye’de ise hayvan hakları ile ilgili ilk kanun tasarısı 1995 yılında Tarım ve Orman Bakanlığınca TBMM’ne sunulmuş ve 1 Temmuz 2004 yılında “Hayvanları Koruma Kanunu” 5199 sayı ile yürürlüğe girmiştir.
Kanunun; hükümet ve TBMM gündeminde bulunduğu 9 yıl boyunca çeşitli kurum ve kuruluşlar lehte veya aleyhte görüş alarak kanunlaşmıştır. Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Kanunun getirdikleri ve amacı incelendiğinde hayvanların genel olarak korunmasını kapsamakla birlikte, en çok sokaklardaki sahipsiz kedi ve köpeklerin rehabilitasyonuna yönelik olduğu görülecektir. Kanunun çıkarılmasının ana nedenlerinden bir tanesi ve belki de en önemli gerekçesi sokaklardaki sahipsiz hayvanların belediyelerce sokak ortalarında öldürülmesidir. Bu durum; etik anlayışa uymamaktadır.
Kanun yürürlüğe gireli yaklaşık yedi yıl olmasına rağmen ülkemizde bu sorunla ilgili pek bir şey değişmemiştir. Kanunun uygulamasını yapacak Orman ve su işleri Bakanlığı’nın konu ilgili bir alt yapısı mevcut değildir. Kanun TBMM’nde görüşülürken bu durum hiç dikkate alınmamıştır. Bakanlığın merkez ve taşra örgütlenmesi orman hizmetleri ağırlıklıdır; personel istihdamı ve iş planlaması da bu hizmetler göz önüne alınarak yapılmaktadır. Hayvanları Koruma Kanunu, Bakanlığa yeni ve bünyesine uygun olmayan görevler yüklemiştir. Bakanlığın bu yapısı ile bunun üstesinde gelmesi mümkün görülmemektedir. Kanunun getirdiği görevler veteriner hekimlerinin uğraşı alanlarına girmektedir. Oysa Bakanlığın bünyesinde 10 civarında veteriner hekim bulunmaktadır.
Kanunun omurgasını teşkil eden sahipsiz sokak hayvanlarının rehabilitasyonunu yapacak olan belediyelerin konu ile ilgili olmaları gereken çok mesafe bulunmaktadır. Her şeyden önce sokak hayvanlarına bakış açılarını ve onların yaşam hakları olduklarına kendilerini inandırmaları, ona göre bütçe, personel, araç-gereç tedarik etmeleri ve uygun bir alt yapı oluşturmaları gerekmektedir. Kanunu ülke genelinde uygulayacak Bakanlığın bu yapısı ile bu işi yapması mümkün görülmemektedir. Bunu yapabilmesi için merkezde bu işlerle ilgili bir genel müdürlük, taşrada ise il müdürlükleri bünyesinde bu işlerle ilgili şube müdürlükleri ve her ilçede de teşkilatlanması, gerekecektir. Her şeyden önce bu iş için ayrılmış bütçe gerekmektedir. Kanunun çıkış nedeni olan sahipsiz sokak hayvanlarının sayılarının kontrol altına alınması için kısırlaştırma önemli bir çare olarak görülmelidir. Belediyelerin yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu işleri önemsemeleri ve imkânlarını buna göre ayarlamaları gerekmektedir. Başlangıçta ülke genelinde kamu ve bu işle ilgili sivil toplum kuruluşlarının topyekûn bir kısırlaştırma kampanyası başlatarak üremenin azaltılmasını sağlamaları belediyelerimizin işlerini kolaylaşacaktır.
Sahipli ve sahipsiz tüm kedi ve köpeklerin kayıt altına alınarak, sahipli kedi ve köpeklerin sokağa terk edilmeleri halinde sahiplerinden para cezası alınmalıdır. Bu paralar bir fonda tutularak yine sokak hayvanları için sarf edilmelidir. Yeterli barınaklar yapılarak sahipsiz kedi ve köpekler bu barınaklara yerleştirilmelidir. Hayvanlara, acı, ızdırap ve eziyet çektirerek ölümlerine sebep olanlara idari para cezası yerine ceza kanunlarına konulacak hükümlerle cezalandırılmalıdırlar.
            Medeni ülkelerde sokaklarda başıboş dolaşan, insanlara saldıran, sahipsiz köpeklere rastlanamaz. Çünkü merkezi ve mahalli idareler kesinlikle görevlerini aksatmayarak kanunları uygulamaktadırlar. Büyük şehirlerde insanlar, sokak köpeklerinin korkusundan sokağa çıkamaz durumdadırlar. Bu sorun, sürüncemede bırakılarak büyümektedir. Sorunun çözümü için ilgililer ve yetkililerin ciddi adım atmalarını beklemekteyiz. Her konuda en iyi kanunları yapıyoruz. Ama kanunlara vatandaşlar uymadığı gibi maalesef denetimde yeterli olamıyor. Onun için kanunları çiğneyenlere hak ettikleri ceza verilemiyor.
Saygılarımızla… Ankara, 22 Şubat 2014 – Cumartesi,
AHMET AKGÜN
Yönetim Kurulu Adına
                                                                                                          Genel Başkan
İLETİŞİM:
Toplumsal Etik Derneği Genel Merkezi
0532. 434 32 32 - 0543. 409 29 39
e-mail: ahmet.akgun06@hotmail.com
***
HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ
Giriş:
Yaşamın tek olduğunu.,
yaşayan bütün canlıların ortak bir kökeni olduğunu ve türlerin evrimi yönünde farklılaştığını, 
yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunu ve sinir sistemi olan her hayvanın kendine özgü hakları bulunduğunu., 
bu doğal hakların küçümsenmesi ve hatta kolayca göz ardı edilmesinin doğa üzerinde ciddi zararlar doğuracağını ve insanoğlunun hayvanlara karşı suç işlemesine sebebiyet vereceğini, 
türlerin birlikte olmasının diğer hayvan türlerinin yaşama hakkının insanoğlu tarafından tanınmasını ifade edeceğini., 
insan oğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesinin bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulamayacağını dikkate alarak, ilan edilir ki;
Madde 1: Bütün hayvanlar biyolojik denge kavramı içerisinde var olmak bakımından eşit haklara sahiptir.
Madde 2: Bütün hayvanlar saygı gösterilme hakkına sahiptir.
Madde 3: 1. Hayvanlara kötü muamele edilemez veya zalimane davranışlarda bulunulamaz.
2. Eğer bir hayvanın öldürülmesi gerekiyorsa, bu bir anda, acısız ve korku yaratmaksızın yapılmalıdır.
3. Ölü bir hayvana saygıyla davranılmalıdır.
Madde 4: 1. Vahşi hayvanlar yaşama hakkına ve kendi doğal çevrelerinde özgürce üreme hakkına sahiptirler.
2. Vahşi hayvanların özgürlüğünden uzun süreli alı konulması, avlanma ve balık tutma geçmiş zamana ait olup hangi sebeple olursa olsun vahşi hayvanların bu şekilde kullanımı hayati olmayıp, akis davranışlar bu temel hakka karşıdır.
Madde 5: 
1. Bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her hayvan uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahiptir.
2. Hiçbir koşul atında terk edilemez veya adil olmayan bir şekilde öldürülemezler.
3. Her tür soy üretme ve hayvan kullanımında soyun fizyolojisine ve kendi türüne özel davranışlarına saygı gösterilmesi zorunludur.
4. Hayvanları içeren sergiler, gösteriler ve filmler hayvanların onuruna saygı göstermek zorunda olup hiçbir şekilde şiddet içeremezler.
Madde 6:
1. Hayvanlar üzerine yapılan fiziksel ya da psikolojik acı çekmeye sebep olan deneyler hayvanların haklarının ihlalidir.
2. Soyu tükenen hayvanların ya da yok edilen bir hayvanın yerine yenisinin ikame edilmesi yöntemleri geliştirilmeli ve sistemli olarak devam ettirilmelidir.
Madde 7: Gereği olmayacak şekilde bir hayvanın öldürülmesini içeren her kanun ya da buna yol açan her karar yaşama karşı işlenmiş suç kapsamındadır.
Madde 8: 1. Vahşi bir hayvan soyunun hayata kalma onurunu hiçe sayan her yasa ve böylesi bir harekete sebep olan her karar soykırıma eşdeğer olup soya kaşı işlenmiş suçtur.
2. Vahşi hayvanların katledilmesi ve üreme yumurtalarının kirletilmesi, yok edilmesi soykırım cürümüdür.
Madde 9:
1. Hayvanların kendilerine özgü yasal statüleri ve hakları hukuk tarafından tanınmak zorundadır.
2. Hayvanların güvenliğinin koruma altına alınması hususu Devlet örgütleri düzeyinde temsil edilmelidir.
Madde 10: Eğitimden ve okullaşmadan sorumlu merciler, vatandaşlarına çocukluktan itibaren hayvanları anlamayı ve saygı göstermeyi öğrenmeleri için olanak sağlamak zorundadır.
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’teki UNESCO Merkezi’nde törenle ilan edilmiştir. Bu metin, 1989 yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında UNESCO Genel Direktörü'ne sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır.
*
YORUM, KATKI VE ÖNERİ:
Hayvan haklarına saygı duymayan ve "zorunlu, mecburi ve hayati beslenme ihtiyacı dışında" hayvan katline/cinayetine izin veren yönetimler insanlık dışı ve gayrimeşru; Buna seyirci kalan sorumsuz "insan formu görüntülü varlıklar" hayvan altı; Süfli ve hayvan cinayetleri sonucu elde edilen ürünleri kullananlar; Akıl, iman ve ahlâken malûl necis mahluklardır!..
TALEP: TCK'NUN "GASP, DARP, CEBİR, İŞKENCE, CİNAYET VE ŞİDDET'E İLİŞKİN HÜKÜMLERİ", HAYVANLAR İÇİN'DE AYNEN TEŞMİL EDİLMEK VE GEÇERLİ KILINMAK ZORUNDADIR.  
Eğer (yasa yapıcı muhataplar) İnsan, Müslüman ve Evrensel (doğal) Hukuka saygılı iseler elbet!.....
Mustafa Nevruz SINACI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder