27 Haziran 2014 Cuma

MUSUL (Konsolosluk Rehineleri ve Esir edilmiş TIR Şoförleri) İLE İLGİLİ SENARYOLAR

OYUN İÇİNDE OYUN!‏..
MUSUL REHİNELERİYLE İLGİLİ ANKARA'DA 2 SENARYO?
Musul'da IŞİD tarafından rehin alınan Başkonsolosluk rehinelerini kim kurtaracak? Ankara'da konuşulan 2 senaryo var... Erdoğan mı yoksa İhsanoğlu mu?
Musul'da kontrolü ele geçiren IŞİD militanları 11 Haziran günü Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğunu basıp, 49 konsolosluk çalışanını rehin almıştı.
Türk ekibinden hala haber yok.... Süreçle ilgili spekülasyona açık iddiaların ise ardı arkası kesilmiyor.
SENARYO 1
Ankara kulislerinde dalgalanmaya sebep olan iddiaya göre Başkonsolosluk çalışanları 1 Temmuz'a kadar salıverilecek. Bu öngörüde bulunanların dayanağı, Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını 1 Temmuz Salı günü açıklayacak olması... Bu çevreler rehin alınma olayının başlangıçtan itibaren bir senaryo dahilinde gerçekleştiğini savunuyorlar...
Buna gerekçe olarak da;
AKP Hükümeti'ni bir süredir IŞİD militanları ile arayı iyi tuttuğu, Türkiye'den IŞİD'e CHP ve MHP'nin de dile getirdiği gibi "çeşitli yardım" sevkıyatı yapıldığı, Örgütün önde gelenlerinin Türkiye'de tedavi edildiği, Örgüt militanlarının Hatay üzerinden bölgeye transit geçiş yapma imkanı sağlandığını...
iddialarını öne sürerek, IŞİD'den küçük bir "jest" istenmiş olabileceği iddia ediliyor.
1 TEMMUZ'A KADAR SERBESTLER Mİ?
 Buna göre 1 Temmuz Salı gününe, yani Başbakan'ın Cumhurbaşkanı adaylığını şaşalı bir törenle açıklayacağı ana kadar Başkonsolosluk personeli Türkiye'ye doğru yola çıkmış, hatta belki de Ankara'ya varmış olacak...
Erdoğan da adaylığını böylesi bir başarı hikayesi ile taçlandırmış olacak...
Bu salıverme olayı ile kamuoyu "49 rehineyi IŞİD gibi kanlı bir örgütün elinden, bir kişinin bile burnu kanamadan alan, ancak bölgenin önemi bir lideri olabilir" mesajı verilmiş olacak...
Hatta iddialara göre Salı gününe kadar Türkiye'nin IŞİD ile "danışıklı-dövüş"lü bir çatışmaya bile gireceğini iddia edenler var...
SENARYO 2
İşte tam da bu noktada devreye ikinci bir senaryo daha giriyor. Buna göre ise "çatı aday" Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu geniş diplomasi ağını kullanarak rehineleri serbest bıraktıracak....
İhsanoğlu'nun dünya genelindekü güçlü diplomatik ilişkileri ve etkili bağlantıları dünyaca biliniyor...
Bu ilişkiler bütününde Arapların yerinin çok daha ayrı olduğu görülüyor.
İşte son günlerde Ankara kulislerinde son günlerde böyle ilginç senaryolar konuşuluyor. Gerçeğin nasıl şekilleneceğini ise önümüzdeki birkaç gün gösterecek... (REF: UNİTED-TURKS GRUP; 27.06.2014-ANKARA)
YORUM VE KATKI:
İşte..............! Olabilir mi................? Neden olmasın.............? Ecevit'e Apo'yu CIA-MOSSAD getirtmedi mi...............? Ecevit Başbakan olmadı mı.....................?
Posted by: ZEKI SAHIN zekisahin@yahoo.com
[UNITED-TURKS]  Bülent ESİNOĞLU-Mezhepçi, ABD vesayetli dış siyaset ve Türkmenler
[T.C. Oraj POYRAZ included below]
Dünyanın en kaypak, en kararsız, en iradesiz milletini tebrik ediyorum. Şu topraklarda yaşayanlar güvenip de yola çıkan herkes yaya kaldı. Son üç yüz yılımız utanç hikâyesidir. Dünyanın en pahallı gayri menkulü üzerinde oturuyoruz. Ve bir kalabalık oluşturmaktan başka bir özelliğimiz yok. Bir koyun sürüsü gibi başka milletlerin bize biçtiği rolleri oynamaktan çok keyif alıyoruz. Biz buyuz. Ya utanın kendinizi düzeltin, ya da utanmayın, kolay, rahat bir yolda devam edin. Bu kadar basittir. Oraj POYRAZ & L2fSIJNoA0xfSNxA
Bülent ESİNOĞLU-Mezhepçi, ABD vesayetli dış siyaset ve Türkmenler
1990’lı yıllarda başlayan Amerika’nın bölge tasallutu; bölgeyi cehenneme cevirdi.
Bölgeyi Amerikan çıkarlarına göre düzenlemek, bölge ülkelerinin çıkarları ile çatışan bir amaçtı.
Amerika, bölgedeki çıkarlarına ulaşmanın en kestirme yolu olarak, İslam ülkeleri arasındaki çelişkileri kullandı....
İngilizlerden miras aldıkları bu stratejinin temeli; Sünni Şii çatışmasıydı.
Amerika’nın bu dış siyaset öngörüsüne, Davutoğlu nasıl yorumluyordu?
Amerika’nın bölge politikaları bizim politikalarımızla örtüşüyor.
Nasıl bir felaketle örtüştüğümüz artık cümle âlemin bildiği bir şey…
Amerika, İran’ı dize getirmek adına, Sünni Hilal, Sünni Blok adına ne derseniz deyin, bir güç bloku oluşturdu.
Sünni Blok’ta Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Ürdün yer aldı.
ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan; Sünni Terörüne silah ve lojistik verdi.
Suriye halkı ve devleti, Sünni Mezhepçi terörle, üç buçuk yıldır uğraştı.
Uğraşmaya devam ediyor.
Sünni yobazlık adına, Emevi Camiinde namaz kılmayı çok arzu ediyorlardı.
Şam’da namaz kılmak adına, Sünni terör örgütlerine tonlarca silah gönderildi.
Suriye, Rusya ve İran’ın yardımıyla, Sünni terör örgütü IşiD’ı Suriye’den Irak’a sürdü.
Sorun aynı sorun olarak Irak’a taşındı.
Şimdi IŞİD terör örgütü, ABD ve Türkiye tarafından Maliki’ye karşı kullanılıyor.
Tıpkı Suriye’de Esad’ı devirmek için kullanıldığı gibi…
Irak’a karşı, ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın tertiplediği Sünni terör yürütülüyor.
ABD ve Türkiye bir yandan IŞİD’ı örtülü olarak desteklerken, öte yandan, Maliki konusunda siyasi karşıtlık yürütüyor.
Anlayacağımız, gene bildik siyasetler; Sünni Şii çatışması…
Gerek Suriye’de, gerek Irak’taki Türkmenler Şii olduklarından çatışmanın ortasında kaldılar.
Yani Sünni terörünü destekleyen AKP’den Şii Türkmenleri koruması beklenemezdi.
Öyle de oldu. AKP iktidarı Türkmenlerin liderlerini çağırıp nasihat geçiyor.
Bir şey yapıyormuş gibi rol kesiyor.
Belki IŞİD’a yalvarıyordur, aman Türkmenlere saldırmayın bir zorda kalırız diye…
AKP iktidarı içine düştüğü yobaz siyaset yüzünden, Türkmenlere de sahip çıkmıyor.
Susun diyor. Bölgede ki, Sünni/Şii çatışması öyle boyutlara yükselecek ki, yobaz ve ABD vesayetindeki AKP siyasetleri, Suriye’deki gibi çökecek, bu siyasetleri yürütenleri de içine alacaktır. Bir şey dikkatinizi çekiyor mu?
Erdoğan, kendisine karşı söylenmiş incir çekirdeği kadar eleştirilere, saatlerce cevap verirken, her gün ajanslar, gazeteler Türkiye’den Irak ve Suriye’ye silah sevkiyatını yazarken, Erdoğan’dan çıt yok. AKP iktidarı için Türkmenlerin Sünni Araplar kadar değeri yoktur.
Çünkü onların varlığı; AKP’nin Sünni siyasetlerine karşı.
Kerkük’te ne oldu derseniz? AKP, Türkiye’yi bölme müttefiki Barzani’ye ittifakın hediyesi olarak bahşetti.
Orada Türkler varmış! Hadi canım sende… Sünni değiller ki…
Mezhepçi, gerici, ABD vesayetçisi siyasetlerle, Türkiye’nin hakları savunulamaz ki…
25.6.2014, bulentesinoglu@gmail.com

14 Haziran 2014 Cumartesi

Gizlenen pazarlık!.. Şoförleri öldürme tehdidinde bulunan IŞİD’in rehinelere karşılık militanlarını istediği ileri sürüldü.

Gizlenen pazarlık
Şoförleri öldürme tehdidinde bulunan IŞİD’in rehinelere karşılık militanlarını istediği ileri sürüldü.
Rehine krizinde 3 günü geride bırakan hükümet, aşiret liderleri aracılığıyla temesa geçtiği IŞİD ile uzlaşma sağlayamadı. Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre; IŞİD'den Türk rehinelere karşılık Ankara'ya bir talep iletilmedi. Bu durum, rehine sürecinin çabuk sonuçlanmayabileceği, daha devam edebileceğinin göstergesi olarak yorumlandı. Hükümetin konsolosluk baskınının hemen ardından rehinelerin bırakılacağına ilişkin iyimser açıklamalarına karşın, sürecin uzama sinyallerinin gelmesi, ''Bilinmeyen büyük bir pazarlık mı'' var sorularına neden oldu. Türkiye, 7 gün gecikmeyle Türk vatandaşlarına Irak'ı terk etmeleri için çağrı yaptı. Dışişleri Bakanlığı, ''Musul, Kerkük, Selahattin, Diyala, Anbar ve Bağdat'ta bulunan vatandaşlarımızın can güvenlikleri bakımından her koşulda müteyattız bulunarak, mümkün olan en kısa sürede bu vilayetlerden ayrılmaları ve bu vilayetlere seyahat etmekten kaçınmaları kuvvetle tavsiye edilmektedir'' açıklamasını yaptı. Önceki gün saat 22.10'da yapılan seyahat uyarısının geri çekilmesinin ardından dün yapılan açıklamada, Irak'taki Türk vatandaşlarına Bağdat, Basra ve Erbil'deki temsilciliklerle temasa geçilmesi önerildi. Oysa ilk açıklamada, Türklerin Irak'tan ayrılmaları için kullanacakları kara ve hava güzergahları yer almıştı.
Tahliye için koordinasyon
Musul'da Başkonsolosluğu basan IŞİD'in Başkonsolos ve diplomatlarla personeli rehin almasının ardından önceki gün muhalefet partilerini ziyaret ederek bilgilendiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dün de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın yanı sıra Enerji ve Ulaştırma Bakanları ile Dışişleri Bakanlığı'nda bir koordinasyon toplantısı düzenledi. Toplantıda, hem Irak'tan enerji sevkiyatı, hem de 5 binden fazla mazot taşıyan kamyoncunun durumu ele alındı.
Ankara, 80 rehine kurtulmadan bir operasyona sıcak bakmıyor. Değerlendirmelerde, önceliğin Türk vatandaşları olduğu belirtilirken, diğer yandan da olması bir ABD operasyonu öncesinde Türk vatandaşlarının Irak'tan ayrılması için hazırlıklar yapılıyor. Toplantıda, olası tahliye koşulları da gözden geçirildi. Bu çerçevede, THY, yolcu kapasitesi yüksek uçaklarını ve ek seferlerini Irak'tan ayrılmak isteyen Türkler için hazırlamaya başladı. Önümüzdeki günlerde THY'nin uçaklarının tahliye için harekete geçmesi bekleniyor. Toplantıda, Irak'taki Türk vatandaşlarının tahliyesi için başta uçak seferlerinin arttırılması olmak üzere tedbirler masaya yatırıldı.
Başkonsolosluk ekibi tek yerde
Kaynaklar, IŞİD'in elindeki 49 rehine ile kısıtlı iletişim olanağı sağlanabildiğini belirtti. Başkonsolos Öztürk Yılmaz'ın da, çalışanlarla birarada olduğu, rehinelere yemek sağlandığı ve birlikte tutuldukları öğrenildi. 31 kamyon şoförü ile de iletişimin ayrı bir hattan devam ettiği belirtilirken, sağlıklarının iyi olduğu öğrenildi.
Diplomatik kaynaklar, IŞİD ile doğrudan görüşme yapılıp yapılmadığı sorularına, ''Gerekli olan herkesle görüşüyoruz'' yanıtını verirken, temasların özellikle Sünni Aşiret liderleri aracılığıyla sürdüğü öğrenildi. Türk rehinelerin önce serbest bırakıldıkları, daha sonra bir başka grubun devreye girdiği iddialarına ise yalanlama gelmedi.
Pazarlık aracısı aşiret liderleri
Hükümet, Türk rehinelerin bırakılması için IŞİD ile hem doğrudan hem de dolaylı temas halinde. Görüşmelerin bir ucunda ise Kürt bölgesinin önde gelenleri var. Aşiret ağaları aracılığıyla kurulan temasa karşın, IŞİD içinde de farklı görüşlerin dile getirildiği haberlerine yer verildi. Hükümete yakın basın organları, Türk rehineler için, IŞİD'in ''Onlar rehine değil, misafirimiz'' ifadesine yer verirken, diplomatik kaynaklar ise farklı bir tanımlama yaparak, ''Onlar rehine değil, alıkonulmuş Türk vatandaşları. Rehine olsalardı bir talep sunulurdu. Sunulmuş bir talep yok ancak vatandaşlarımızın yurda dönmesi için herkesle her düzeyde temas halindeyiz'' ifadesini kullandı.
''Türkiye, IŞİD'e göz yumdu''
IŞİD baskını sonrası Irak'taki son gelişmeleri ORSAM'ın düzenlediği konferansa katılan konuşmacılar olayları değerlendirdi;
Goran Hareketinden akademisyen Serdar Aziz: ''Peşmergelerin şuan Kerkük'te çünkü Irak hükümeti güvenliği sağlayamıyor ve güvenlik sağlanana kadar da orada kalacaktır. Bu hükümet ile kürt hükümeti arasındaki bir anlaşmanın sonucu. Şimdi yeni bir dönem ile karşı karşıyayız. Sünni Araplar marjinalleşti. Ordu kaynıyor ve yıllarca eğittikleri ordu 10 gün bile kalamadı. ABD'nin bir operasyonu durumu daha kötü yapabilir. Bence Sünnilerin de kendilerine ait bir federasyon hakkı var. Türkiye, gözlerini kapatarak IŞİD'e göz yumdu. IŞİD önce Suriye'de güçlendi daha sonra bölgeye geldi. Bu süreçte Türkiye de Maliki de hatalıydı, yanlış yaptı.''
Bağdat'taki Hivar El Fikr Enstitüsünden Dr. Ali Abdülemir: ''Bu olaylar bizim de emniyet güçlerimize dikkat etmemiz gerektiğini gösterdi. Irak bu bölgeyi yakın zamanda geri alacaktır. Türkiye'nin bu önemli durumda istihbarat gibi yardımı önemli olacaktır, fırsattır. Kerkük'te peşmergenin görev yapmasını Maliki kendisi istedi. Onlar da Irak askeridir.
Irak Kerkük'teki varlıklarını bırakmaz.
Selahaddin Üniversitesi'nden Osman Ali: Kürt liderler açıkça 'geliyor' dediler ama Maliki ortaklığı bitirmeyi tercih etti. Seçimlerin sonunda en çok kaybeden Türkmenlerdir. Maliki grupları marjinalize etti bunun sonucunda da ordu dağıldı. Irak İletişim ve Medya Komisyonu Temsilcisi Salem Maskhour: ''Irak'ta ciddi bir bölünme söz konusu. Iraklılar, IŞİD'i Suriyelilerin desteklediğini düşünüyorlar. IŞİD, Esad'a karşı mücadele eden gruplara karşı güç kullandı. Türkiye'nin buradaki tutumu kimden yana net değildi. IŞİD; ABD ile bölgesel güçlerin desteği ile büyüdü. Bu güçlerin kimler olduğu belli. IŞİD sünni bir örgüt ise niçin sünnilere saldırıyor. Sünni olan El Nusra cephesiyle savaşıyorlar.''
'Her gün bir şoför öldürürüz'
Irak'ta 32 Türk şoförü kaçıran IŞİD'in, istedikleri 5 milyon dolarlık fidye ödenmediği takdirde her gün bir şoförü öldüreceği tehdidinde bulunduğu iddia edildi. Bir petrol firmasına bağlı olarak çalışan ve İskenderun Limanı'ndan Musul yakınlarındaki Geyara bölgesindeki bir termik santrala akaryakıt taşıyan 32 TIR şoförü, Musul'u ele geçiren IŞİD örgütü tarafından rehin alındı. IŞİD'in kaçırdığı şoförler için Gaziantep'teki firmayı telefonla arayarak toplam 5 milyon dolar fidye istediği, paranın verilmemesi halinde her gün bir şoförün öldürüleceği ve bir TIR'ın da yakılacağı tehdidinde bulunduğu ileri sürüldü. 100 bin 5 milyon'a çıktı IŞİD'in rehin aldığı şoförlerden bazılarının yakını Kuzey Irak'ın Erbil kentine gelerek burada gelişmeleri takip etmeye başladı. Aileler sık sık Mahmur Bölgesi'ne geçerek burada umutla bekliyor, Erbil'de 5 gündür bulunan, kaçırılan şoför Mehmet Nezir Çakar'ın amcası Abit Çakar, daha önce 100 bin dolar civarında olan fidyenin, söz konusu kişiler tarafından bu kez 5 milyon dolara çıkarıldığını ve bu paranın şoförlerin bağlı olduğu şirketten istendiğini söyledi. Şoförler ile görüşemediklerini kaydeden Çakar, ''Hepsinin pasaportları ellerinden alınmış. Araçlarıyla birlikte bir parka çekilip burada başlarına silahlı adamlar konulmuş. Türkiye'deki yetkililerin işi sadece konuşuyorlar. Çoluk çocukları tedirgin onları bekliyoruz.'' dedi. '5 milyon doları nereden bulacağız?' Oğlu Mustafa Tezdöner'in de Musul'un Geyara bölgesinde rehin tutulduğunu belirten Abdülvahap Tezdöner ise, ''Firmanın bu Geyara bölgesindeki köylülerin çalışmalarına karşı paralarını vermediği söyleniyor. Bu ne kadar doğru tabii bilmiyoruz. Biz 5 milyon doları nerede bulacağız. Açlıktan nefesimiz kokuyor zaten'' dedi.
(©DHA & GAZETEPORT, www.gazeteport.com.tr, Güncelleme: 14.6.2014 11:34)
Ahmet Türk'ten bomba iddia!
MARDİN Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, ''Türk hükümeti IŞİD çetelerinin sınırdan Suriye’ye geçişine yakın zamana kadar izin verdi'' dedi. Mardin’e gelen Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Stefano Manservisi, yanında bir grup Türk ve yabancı gazeteciyle Mardin Büyükşehir Belediyesi’ni de ziyaret etti. Büyükşehir Belediye Başkanı bağımsız Ahmet Türk, basın mensuplarının Musul’da yaşananlar ve çözüm sürecine ilişkin sorularını yanıtladı.
SINIRDAN RAHATÇA GEÇTİLER
IŞİD militanlarının Türkiye- Suriye sınırında rahatça hareket ettiği söyleyen Ahmet Türk, hükümeti de yakın zamana kadar buna izin vermekle suçladı. Ahmet Türk, "Türk hükümeti IŞİD çetelerinin Suriye’ye geçmelerine izin verdi. Çünkü, PYD’nin kuzey Suriye’de güçlenmesini istemiyordu. Hem IŞİD çetelerine destek verip, hem barış sürecinden söz etmek samimiyet değildir" dedi.
TÜRKİYE’DE TEDAVİ EDİLDİLER
Suriye’de çatışmalarda yaralanan IŞİD militanlarının Türkiye’de tedavi edildiği görüşünü de savunan Ahmet Türk, şunları söyledi: "IŞİD çeteleri silahlı bir şekilde Türkiye’den Suriye içine gittiler ve bunlara Türk hükümeti tarafından yakın zamana kadar göz yumuldu. Mardinliler bu gerçeği gözleriyle gördü. Bunların fotoğrafları elimizde mevcut. Suriye’den gelen IŞİD militanları Türk sınırında kabul edildi, tedavileri yapıldı ama yaralı ve yaşlı Suriyeli Kürtlerin girişine izin verilmedi."
Ahmet Türk, Türk ve yabancı gazetecilerle görüşmesinde "IŞİD çetelerinin Türkiye’nin başına bela olacağını hep gündeme getirmiştik" diye konuştu.
(DHA | 13 Haziran 2014 Cuma) 
***
Türkmen Katliamına Seyirci Kalmayacağız
Demokrasi getirmek vaadiyle topraklarına girilen ancak etnik bir ayrışma ve bölünmeye doğru itilen sınır komşumuz Irak’ta yaşanan gelişmeler gün geçtikçe bölgeyi içinden çıkılmaz bir duruma sürüklemektedir.
Yıllardır Kerkük’te soydaşlarımıza yönelik uygulanan asimilasyon çabaları aralıksız devam ederken geçtiğimiz günlerde Musul’da konsolosluğumuza yapılan baskın ve akabinde bir Türkmen kenti olan Telafer’de soydaşlarımızın yaşadığı zulüm ve maruz kaldığı katliam artık sabırlarımızı taşırmıştır.
YENİ ORTADOĞU'NUN DOĞUM SANCILARI....
“Yeni Ortadoğu’nun doğum sancıları” diyerek Irak devletini bölüp parçalayan zihniyet bugün yaşananların zeminini hazırlamış ve bölgeyi bir ateş sarmalının içine atmıştır. Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu gibi Türkmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı kentlerde peş peşe yaşanan olaylar ise bu coğrafya’da Türk isminin silinmesi için çabalayan şer odaklarının ekmeğine yağ sürmektedir.
Yüzyıllardır Türkmen kardeşlerimizin huzur içinde yaşadığı bu topraklarda yapılmak istenen bu asimilasyonu dünya devletlerinin seyirci kalması asla kabul edilemez Hükümetin bölgede yaşananlara karşı sergilediği tavır ise akıllara ziyan bir yaklaşımdır.
Kenar-ı Dicle’deki koyunun hesabının kendilerinden sorulacağını ifade edenler acaba Türkmeneli’ndeki soydaşlarımızı ne olarak görmektedirler? Her sözlerinde tek millet, tek bayrak, tek vatan diyenler soydaşlarımızın yaşadıkları katliam karşısında neden sessiz kalmaktadırlar?
Bölgede IŞİD adında bir terör örgütü peydah olmuş Müslümanlık ve Cihad adı altında Türkmenleri ve Türk vatandaşlarını hedef almaktadır. Peşmerge yıllardır soydaşlarımıza zulm etmektedir. Terör örgütü bölgede kendine bir yer edinmiş ve Türkmeneli adını tarihten silmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki, bölgedeki kardeşlerimiz tam bir ateş çemberinin ortasında bırakılmıştır.
Katliamına Seyirci Kalmayacağız
Tüm bunların karşısında Türkiye Cumhuriyetini yöneten siyasi irade ise kınama mesajları ve cılız çıkışlarla olan biteni sineye çekmektedir. Ne acıdır ki, ülkemizi yönetenler bölgeyi kan gölüne çeviren, toplu katliamlar yapan terör örgütü IŞİD’i hala “Terörist” olarak değil “IŞİD UNSURLARI” olarak tanımlamaktadırlar.
Ortada olan tek gerçek, Bayrağımız yerlerde, soydaşlarımız ise sürgün yollarındadır ve katledilmektedir. Katliamlar her geçen gün artarak devam etmekte, bölge adım adım felakete sürüklenmektedir. Bölgede yaşananlara başta Türk Hükümeti olmak üzere tüm dünya devletleri kısa zamanda müdahale etmeli ve Irak’ın toprak bütünlüğü derhal sağlanmalıdır. Türkmen soydaşlarımıza yönelik sürdürülen hain saldırılar engellenmeli ve Suriye’den kaçıp gelen insanlara gösterilen özveri onlara da sunulmalıdır. Türkmen kardeşlerimize yapılan katliamı ve bu katliama sessiz kalanları şiddetle kınıyoruz.
Türkiye Kamu-Sen İstanbul Teşkilatı olarak, çeşitli Sivil Toplum kuruluşları ile birlikte Irak’taki Türkmen Katliamını kınamak için 19 Haziran 2014 Perşembe günü saat 19.00’da İstanbul Üniversitesi önünde toplanarak Sultanahmet’e yürüyoruz.  Sultanahmet’te Ayasofya Camii Meydanında kitlesel basın açıklamasıyla zulme ve katliama seyirci kalınmamasını ve insanlığın görevini yapması için çağrıda bulunacağız.  Yürüyüş ve Kitlesel Basın Açıklamasına bütün duyarlı Kamu Çalışanlarını ve Vatandaşlarımızı bekliyoruz.
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen
İstanbul İl Başkanı 

KAMU-SEN & TÜRK EĞİTİM SEN, 18.06. 2014

2 Haziran 2014 Pazartesi

Üzgünüz.., Doğu Türkistan Kapsama Alanı Dışında!.. Ahmet (hakiki/gerçek) TÜRK

Üzgünüz.., 
Doğu Türkistan Kapsama Alanı Dışında!..
Türkiye'nin üç katı toprak genişliğine sahip olan Doğu Türkistan; bağımsız bir devlet iken Çin tarafından işgal edilen, en ufak bir hak arama talebine matuf nümayişte dahi Çin askerlerinin gerçek mermilerle insanları taradığı baskı ve zulüm yurdu… Öyle bir baskı ve zulüm yurdu ki; bırakın cinayetleri idamları, 1964’ten bu yana 50’ye yakın nükleer deneme gerçekleştirilen bu turan topraklarında, dozajları zaman zaman değişmekle beraber “sürekli ve planlı” birliğini mezalim var! Onca iğrenç ve insanlık dışı uygulamalara rağmen hala Birleşmiş Milletlerin koruyucu şemsiyesi altına giremeyen ve bu yönde yapılan tüm başvuruların geri çevrildiği Doğu Türkistan’da şu anda 40 milyon Müslüman Türk var olma savaşı veriyor!
BAYRAKLARI TÜRK 
Maalesef ülkemiz ve dünya Müslümanlarının, dünyanın belirli yerlerindeki mazlumiyet ve mağduriyet alanlarına gösterdikleri ilgi ve duyarlılıklarda birliktelik yok; çoğu ait oldukları ve hizmet ettikleri gücün işareti ve onayına endeksli hale gelmiş durumda. İsmet Özel’in dediği gibi, bir dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır… Haliyle "varoluş" mücadelesi veren Uygur Türklerinin maruz kaldıkları zulüm karşısında ümmetin bu denli bir sessizliğe bürünmesi gerçekten çok üzücü…
Algı mühendislerinin kontrolü altındaki enformasyon ve medya araçlarının önlerine koyduğu her şeyi afiyetle ve ayırt etmeden yemeye hazır milyonlarca vatandaşımızın, Doğu Türkistan adlı bir yerdeki bizimle aynı dili konuşan milyonlarca soydaşımızın varlığından ve yaşadıkları eziyetlerden haberli olduğunu hiç zannetmiyorum. Haliyle Devletlerin kayıtsız kaldığına milleler de kayıtsız kalıyor! Ya da milletler bilinçaltında kayıtsız kalmayacak şuura sahip lakin devleti yönetenlerin duruşu ve tavırları nedeniyle bu potansiyel asla kinetiğe dönüşmüyor.
ÇİN MEZALİMİ
Artık her türlü ilişkilerde dengeler gözetiliyor ve hassasiyetler dengeler adına belirleniyor… Amerika’ya bakıyorsunuz yükselen güç Çin’e karşı tedbir almak zorunda hissediyor kendini, Çin’deki Türkistan muhalefetini açıktan desteklemeye cüret edemiyor. Onun yerine rakibi Hindistan’ı güçlü tutmaya çalışıyor. Hindistan’ın düşmanı Pakistan’a bakıyorsunuz zorunlu olarak o’da sırtını Çin’e dayamış durumda ve Uygur Türklerine karşı İslami bir dayanışma içine giremiyor. Son üç yıldır Batı ile kavgalı olduğu için haliyle aynı zamanda doğuya da tavır alma lüksüne sahip olamayan Türkiye; mevcut ticaret hacmi ve askeri teknoloji ithalatı ve dahi Çin’in Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunan ve pkk'ya hiç bir şekilde destek vermeyen politikalarına karşılık Çin’i kızdırmak bir yana dursun, Çin’in kaşlarını çatmasına bile sebep olacak bir hareketten kaçınıyor! Üstüne üstlük ‘devletin duruşu, onu hangi zihniyetin yönettiğine bağlıdır’ ilkesi mucibince “Türk” alerjisi olan suyun başını tutan bir kısım kozmopolit yöneticilerimizin “çizgisi”ni de göz önünde bulundurursak, Türkiye Uygur Türkleri hakkında “doğal” bir çaresizlik içerisinde!
BASKI, ZULÜM, İŞKENCE...
Kadim Türk ülkesi Doğu Türkistan; Türkiye’nin kendine, tarihine, kültürüne, insanlığına, samimiyetine, dış politika anlayışına ve dünyayı okuyuşuna dair bir aynadır. Ortak dil ve kültür köklerine sahip bu kardeşlerimizle çeşitli sebeplerle aralarına engel koyanları hatta burun kıvırarak onları küçümseyenleri kınıyorum!
Oralara kadar gidip onlara her tülü desteği vereceğini taahhüt eden, gözyaşları içerisinde yanak yanağa resim çektirip Doğu Türkistan’ı milli bir tatmin unsuru haline getirenlerin gazını almaya çalışan, buraya geldiğinde ise orada yaşanan zulümleri "Çin'in iç meselesi sayılması gerektiği" şeklindeki resmi cümlelerle değerlendiren, “dengeler adına” vaziyet alan ve istikamet belirleyen hariciyemize de aşırı kızgınım! Hariciyemize kızmam ve ayıplamam tamamen “elinde imkân olupta neleri yapmıyor” sorusunun cevabıyla alakalı…
VE ALÇAKÇA
KALLEŞÇE SOKIRIM!..
Aklı başında hiç kimse Türkiye’den böyle bir ortamda "bağımsız Doğu Türkistan" hayali üzerinden siyaset üretmesini istemiyor ki… Türkiye, önümüzdeki yirmi - otuz yılda dünyanın en başat gücü olma yolunda hızla ilerleyen Çin'e, öncelikli olarak Uygur Türklerine daha da sert müdahalelerde bulunmak için meşru bir zemin oluşturacak fırsatları vermeden, ivedilikle yapması gerekenleri masaya yatırıp bir istikamet edinmeli. Millet bilinciyle ele aldığı Uygur Türklerinin sorunlarına aktif bir şekilde eğilmesi için yurt içinde ve yurt dışında baskı grupları oluşturmalı… Bağımsızlık gibi imkânsız hedeflerin peşinde değil; asimilasyon politikalarının değiştirilmesi, Uygur Türklerinin temel haklarının garantiye alınması, baskı görenlerin Türkiye’ye ilticasının kolaylaştırılması gibi gerçekçi amaçlar doğrultusunda çalışılmalıdır. İnanın bunların hiç biri yapılmıyor!
Hülasa…
Dünyada iplerin çoktan koptuğu istisnai yerlerden biri olan Doğu Türkistan’da varlık mücadelesi veren milyonlarca Uygur Türkü bu ümmetin imtihanı olmuştur! Bu imtihanın sonucu şimdiden malumdur; Allah taksiratımızı affetsin!
Bırakın işgale uğradığı 1949 yılından beri katledilen 35 milyon Uygur Türkünü; daha geçtiğimiz günlerde bir stadyumda 7 bin kişinin izlediği bir duruşmada haklarında idam kararı verilen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin ve 17 gün Atatürk Havalimanında çile çektirip zalime iade korkusu yaşattığımız 35 kardeşimizin medyaya yansıyan görüntülerindeki gözlerine iyi bakın!.. Burnumuzun dibindeki ülkeden onca mülteciye sınırlarımız içerisinde yer açıldığı bir konjonktürde, aynı gerekçelerle 100’lü 150’li gruplar halinde Türkiye’ye gelmek isteyen ama kapılardan geri çevrilen Türkistanlı ailelerin gözlerine iyi bakın! Ziraboynuzsuz koçun boynuzlu koçtan hakkını alacağı yargı gününde o gözlerden helallik dileneceğiz. Umalım da onlar bize karşı bizim kadar insafsız olmasınlar!
“…Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir…" (Bakara-249)
Bu mutlak gerçeğin tecellisine mazhar olmak ve insanlık tarihinin en büyük yasalarından birini gerçekleştirmek, her devrin mazlumu Gök Bayrağın altındaki bu kardeşlerimize nasip olur inşâAllah…
Ahmet Türk; 02 Haziran 2014 Pazartesi - ahmetturk1@gmail.com
YORUM; ELEŞTİRİ VE KATKILAR:
Müzmin Zulüm; Ziya_Cengiz_Gürel
Ahmet Beğ müzmin zulüm tanımını yapmış doğrudur. Dünyadaki mazlum milletlere konjonktürel ve kesintili zulümlere maruz kalmışlardır. Uygur Türkleri 250 yıldır aralıksız zulüm görüyor ve direniyor. Müthiş ir sınav!' Kolay değil zalim Çin’in gözlerine baka baka “ben Türk’üm” diye haykırmak. Kolay değil Allah’tan gayrı tutunacak dal bulunmazken “ben Müslümanım” diye gürlemek… Bu arada AKP'nin "Türk" kavramı ile barışık olmadıkları yönündeki görüşlere neredeyse katılacağım artık!!, 02 Haziran 2014 Pazartesi 13:32
*
elde imkan olupta yapılmayanlar; Şekerbaba
Uygur Türklerinin yaşadığı dram ve imdat çığlıkları, medyamızda en etkili zaman aralıklarında fazla değil üç gün peş peşe tüm detaylarıyla haber olsa, bu yoğun gündemle STK’lar sahaya inse, akabinde yurt dışında devlet destekli lobiler oluşsa, sonrasında uluslararası kurumların gündemine taşınsa mazlum Doğu Türkistan Müslümanlarının durumuna karşı yaşanılan kayıtsızlık olur mu?.. Bunları yapmak zor değil! Suriye olayında yapıldı.Yapılmadığına göre harbiden Dışişlerimiz Çinden tırsıyor!!!, 02 Haziran 2014 Pazartesi 12:32
*
dış politika; vatandaş42
başbakan ve hükümetin dış politikasını siyonizm belirlediği için sadece arzı mevdud toprakları ile ilğililer onun dışında dünyada ne oluyor ne bitiyor umurlarında degil varsa yoksa arzı mevdud topraklarının bulundugu ülkelerin topraklarından kopartılarak ara geçişte kürdistan ilerde israile baglanması projesinde emek sarfediyorlar.Tarih herşeyi yazıyor görünen ve görünmeyenleride, yazık uygur türkleri kardeşlerimize kendilerine zerre kadar yardım yapılamıyor., 02 Haziran 2014 Pazartesi 10:58
*
Doğu Türkistan konusu çok netameli ve enteresan!...
Türkistan konusuna gelince: Bu konuda hem bilgi akışından mahrum kaldık hem de Okullarımızda Cumhuriyetin başından beri sanki ülkemiz dışında Türkler yokmuş gibi yetiştirilmiş olmanın meydana getirdiği ilgi ve bilgi açığını kapatabilecek gayreti gösteremedik. Bu konuyu daha fazla gündemde Tutup Dış işleri ve MİT’ de Doğu Türkistan ve Asya Türkleri masası diye yeni ve maddi kaynakları sağlam olan başarılı personelden yeni bir birim açılması için daha fazla çabalarımızı artırmamız lazımdır diye düşünüyorum. Artık Türkiye bu konulara bütçe ayırabilecek bir konuma geldi. Tabi Türkiyeyi bu durumdan düşürmek için yapılan Gezi kalkışmaları ve Türkiyeyi Batı lehine durdurmak amaçlı sokak hareketleri de asla onaylanmayıp daima kınanmalıdır. Türkiye Osmanlıyı da İstanbul'un sokaklarında kaybetti. Aklımızı başımıza alıp Boğazdaki Simonlara çalışmayalım. Türkiye eskiden hayal bile edemeyeceği sadece bir milyar dolar hibe karşılığında bütün hava ve deniz limanlarımızı ABD ye açmak teklifini kabul etmezsek batarız ölürüz yağvelerin den Gezi olayları ile başlayan hareketler sonucu 120 milyar doların üzerinde parayı İstanbul dukalığının yurt dışındaki daha büyük patronlarına aktarmaları sonucu kaybettik. Hükümet ile uğraşanların dedikoduları bırakıp düşmana sazanlık etmek yerine daha fazlası nasıl yapılır ve daha hangi projeler öne çekilip uygulanmalıdır diye tartışan Muhalefet partileri ile Muhalif aydınlara ihtiyacı var.
Boğazdaki simonlar ile onların yurt dışındaki patronları lehine Türkiyeyi durdurmakta sokağı ve geleneksek CHP siyasetini sürdürenlerde artık ya akıllarını başlarına Toplayıp Türkiye’ye çalışmalılar ya da yeni ve yeni dünya’ya uygun yatırımcı kalkınmacı ve güçlendirici politikalar üretebilecek kapasitede yeni partilerin kurulması için yazışmalı ve iktidarı değil neden hiçbir işe yaramadan seksen yıldan fazladır Türkiye'nin frenine basmış bırakmıyorsun ve hala da basmaya devam ediyorsun diye CHP ye yol gösterip akıllarını başlarına almaları sağlanmalı ve Muhalefetin normal dünyadaki muhalefet partilerinin durumuna geçmeleri sağlanmalıdır. Aksi halde hepimiz suçlu olduğumuzu ve kötü gelişmelerden kendimizin de suçlu olacağımızı asla unutmamalıyız. Selamlar. 02 Haziran 2014 - A.D.Şimşek
*
Aşağıdaki yazıyı yazanın adı Ahmet TÜRK.... Kürt Ahmet'le karıştırmayın... Bu sahici TÜRK.
İnşallah pusula şaşmaz artık ibre doğru yöne dönmüşken...
Ağrı hezimeti bir işe yarar mı dersiniz? Yoksa tarih boyunca "yol kesen eşkıya tayfası" yeni mi fark edildi?
Acaba bu yol kesen türedilere izin verilmese Ağrı kaybedilir miydi? Her şeyi Başbakan mı akıl edecek?
Başbakan'dan başka adam yok mu bu memlekette. Bari Başbakanı kendi haline bırakın ve yanıltmayın!
2 Haziran 2014 15:49 tarihinde ZEKI SAHIN <zekisahin@yahoo.com> yazdı: