1 Mayıs Gerilimi Son Bulmalıdır
1 Mayıs'ın
tarihçesiyle ilgili çok şeyler yazılabilir.
Ancak
bizim yazımızın konusu, 1 Mayıs üzerinden yaratılan gerilimin ve bölünmüşlüğün
sona erdirilmesi gerektiği üzerinedir.
1977'de
gerçekleşen Kanlı 1 Mayıs'ın günümüzde gerilime ve ayrışmaya yol açmasına artık
izin verilmemelidir.
Kanlı 1
Mayıs, 1 Mayıs 1977'de 34 kişinin yaşamını yitirdiği, 136 kişinin yaralandığı
olaydır.
1 Mayıs
1977 günü, o yıllardaki tanımıyla İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere çeşitli
illerden İstanbul`a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK'in organizasyonuyla Taksim
Meydanı'nı doldurur. Katılımın yüksek olunca kortejlerin alana girmesi zaman
alır ve miting de uzar.
Saat 19.00
sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde
etraftan silah sesleri duyulur.
Sular
İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu
ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başlar.
Kısa bir
süre sonra Etap Marmara Oteli'nin (Bugün The Marmara Oteli) üst katlarından da
ateş açılır.
İnsanlar
panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye
ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu'na itmeye başlar.
Bir
kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu'ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalık
panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam eder.
28 kişi
ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer
altında kalarak yaşamını yitirir, yaklaşık 130 kişi de yaralanır.
Ölenlerin
çoğu Kazancı Yokuşu'nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak
ölmüşlerdir.
470 kişi
göz altına alınır fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamaz. Ateşi kimin açtığı
tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır.
İşte bu Kanlı 1 Mayıs olayı nedeniyle sosyalistler, 1 Mayıs kutlamalarını Taksim Meydanı'nda yapmak ısrarı içindedirler.
İşte bu Kanlı 1 Mayıs olayı nedeniyle sosyalistler, 1 Mayıs kutlamalarını Taksim Meydanı'nda yapmak ısrarı içindedirler.
80 öncesi
sağ-sol kutuplaşmasında sosyalistler için karşı cephe ülkücülerdir.
Soğuk savaş dönemi mantığını bugün de devam ettirmekte inat eden bazı sendikalar, 1 Mayıs 1977'den sızan kanları bugüne taşımış olmaktadırlar.
Eğitim Sendikaları arasında 1 Mayıs'ın nerede ve nasıl kutlanacağına dair derin görüş ayrılıklarının temelinde sağ-sol kutuplaşmasını devam ettirmeleri vardır.
Soğuk savaş dönemi mantığını bugün de devam ettirmekte inat eden bazı sendikalar, 1 Mayıs 1977'den sızan kanları bugüne taşımış olmaktadırlar.
Eğitim Sendikaları arasında 1 Mayıs'ın nerede ve nasıl kutlanacağına dair derin görüş ayrılıklarının temelinde sağ-sol kutuplaşmasını devam ettirmeleri vardır.
Kürtçü-sosyalist
Eğitim Sen ve bağlı olduğu KESK, diğer Eğitim Sendikaları ve kamu çalışanları
konfederasyonlarıyla değil yönetimi sosyalistlerden oluştuğu için DİSK, TMMOB
ve TTB ile birlikte hareket etmekte ve 1 Mayıs kutlamalarını Taksim Meydanı'nda
yapmak istemektedir.
Türk-İslam
sentezcisi ve ülkücü Türk Eğitim
Sen ve bağlı olduğu
Türkiye Kamu Sen ise yine mesleki birlik temelinde değil
ideolojik temelde hareket ederek 1 Mayıs kutlamalarını Türk-İş ile birlikte
Kadıköy'de yapmak istemektedir. Bugüne dek 1 Mayıs için alanlara inmeyen bu
cenahın 1 Mayıs aracılığıyla temsil ettiği kitle için talepler dile getirecek
olması da ufak da olsa olumlu bir adımdır.
Ümmetçi
çizgideki Eğitim-Bir Sen ve bağlı olduğu Memur Sen de
diğerleri gibi ideolojik temelde hareket etmekte, AKP hükümetinin son derece
tehlikeli açılım politikalarına angaje biçimde 1 Mayıs kutlamalarını
Diyarbakır'da yapacağını açıklamıştır.
Eğitim-Sen'den
ayrılarak kurulan sosyalist Eğitim-İş ve bağlı olduğu Birleşik Kamu İş ise Kesk, DİSK, TMMOB, TTB dörtlüsüne sitemde bulunmakta ve bu
dörtlü tarafından davet edilmediklerinden dem vurarak sızlanmaktadır.
1 Mayıs,
eski kutuplaşmalardan uzak biçimde, yasal sınırlar çerçevesinde kalınarak
kutlanabilmelidir.
1 Mayıs'ın ideolojik saplantılara takılıp
kalınarak kutlanıyor olması memurların ve işçilerin taleplerinin ağız
birliğiyle ve gür biçimde dillendirilmesini engellemektedir.
ATASEN
olarak bizler ortak bir alanda ve Genel Başkanların önceden üzerinde
uzlaşacakları ortak bir metinle çalışanların taleplerinin yüksek sesle ve güçlü
biçimde dillendirileceği 1 Mayıs kutlamalarına ulaşmak arzusundayız.
Böyle bir
tutum, toplumsal birlik ve dayanışma anlayışımıza da ciddi katkılar sağlayacak
ve geçmişin gerilimlerinin günümüze taşınmasını engelleyecektir.
İdeolojik
mücadele için yılın 364 günü daha bulunmaktadır ve bu mücadele zaten
yapılmaktadır.
Ayrıca
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başkenti Ankara'dır ve doğal olarak bu
taleplerin en güçlü biçimde duyurulması gereken yer sürekli tartışmalara konu
olan İstanbul değildir.
1 Mayıs
tartışmaları, Hz. Muhammet'in doğum günü Mevlit Kandili olmasına rağmen kasıtlı
biçimde ortaya atılan Kutlu Doğum Haftası uydurmasıyla da birleşerek ULUSAL
EGEMENLİK ve Çocuk Bayramı'nı kutladığımız Nisan ayında gündemi boğmaktadır.
Ulusal egemenlik kavramı üzerine düşünülmesi
ve kapsamlı etkinlikler yapılması gereken koca bir ay boyunca toplum gereksiz
biçimde yorulmakta ve gerilmektedir.
Vatan ve
üzerinde huzurlu yaşayan toplum olmadan emek kavramının hiçbir değeri yoktur.
En yüce değer
olan zihinsel emekle geçimini sağlayan öğretmenlerin, akademisyenlerin ve bütün
eğitim çalışanlarının 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü şimdiden kutlarız.
Ulusal
Haber olarak, Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikasının bildirisini
yayınlamayı uygun bulduk.
Gerçekten 1 Mayıs çok önemli.
İşçiler
emeklerini ülkenin kalkınması için harcayan ağır işçilerdir. Onların emeğine
saygı duymak gerek.
Bir
tarafta Hükümet yasakları sıralarken, öbür tarafta sendikalar, yasakları delme
çabası içerisindeler.
Taksim meydanı bu nedenle inşallah
nahoş olaylarla kana bulanmaz.
Aşağıda 1
Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nın kısa tarihçesini de yayınlamayı uygun
bulduk.
1 Mayıs
İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında
kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki
pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te
resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında,"Emek ve Dayanışma
Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de
kabul edilen YASA ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.
Tarihçesi
İlk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde
taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne
Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi
Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün
olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago'da
yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil'de
(Kentaki) 6
binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil'deki
parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte
Ulusal Park'a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte
yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış
oldu' şeklinde yorumlanmıştır.
Bu
gösteriler 1 Mayıs'ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs'ta
kanlı Haymarket Olayı'na yol açtı.
Uygulanan
yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir
işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayısgününün
tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına
karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında
yapılabildi.
Zamanla 8
saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin
birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde
sosyalist ülkelerde (Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha
birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs'ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar;
bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder