30 Haziran 2017 Cuma

SON DAKİKA: Şanlıurfa’daki 12 bin yıllık sit alanı Göbeklitepe’de kazı çalışmaları sırasında parçalanmış halde binlerce insan kemiğine ulaşıldı.

BU BİR İLK OLABİLİR! 
ŞANLIURFA GÖBEKLİTEPE'DE BULUNDU.
MÜTHİŞ GİZEM VE TARİHİ SIR ORTAYA ÇIKTI...
SON DAKİKA: Şanlıurfa’daki 12 bin yıllık sit alanı Göbeklitepe’de kazı çalışmaları sırasında parçalanmış halde binlerce insan kemiğine ulaşıldı. Bunların arasında, üzerinde izler ve delikler bulunan kafatası parçaları da bulunuyor.
Amerikan Bilimsel Gelişme Birliği (American Association for the Advancement of Science) tarafından hazırlanan Science Advances isimli bilimsel yayındaki makalede, bölgede bulunan 3 yetişkin kafatası parçası üzerinde yapılan incelemelerde, bu insanların ilk önce derisinin yüzülüp üzerindeki etlerinden arındırıldığı; ardından da kemiklere çakmaktaşıyla oyuklar açıldığı anlaşıldı. Gazete Habertürk'ün haberine göre incelemelerde, kafatasını etlerinden ayırmanın zahmetli bir iş olduğu tespit edildi, zira kasların kemiğe bağlandığı yerlerde kemikler üzerinde kazımadan kaynaklana  çok sayıda çizik bulunuyor. Bölgede çalışan bilim insanları bu yöntemin bir çeşit kutsama töreni olduğunu düşünüyor.
‘DÜNYADAKİ İLK OYULMUŞ KAFATASI OLABİLİR’
Araştırmacılar, kafataslarındaki izlerin sergilenmek için değil, ip bağlanarak asılmasına yardımcı olmak için yapıldığını düşünüyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Paleopatelog Julia Gresky, Göbeklitepe’de bulunan bu 3 kafatası parçasının dünyada bilinen ilk oyulmuş kafatasları olduğunu düşünüyor. Gresky’ye göre Göbeklitepe’yi o dönem ziyaret eden insanlar, kafataslarını asarak atalarını anıyor ya da düşmanlarını sergiliyordu. Gresky bunu, “Ölülerin gücünün canlılara geçtiğine inanıyorlardı” şeklinde yorumluyor. Göbeklitepe’deki başka buluntular da burayı ziyaret edenlerin kafataslarıyla özel bir ilişkisi olduğu fikrini destekliyor. D yapısındaki dikilitaşlardan birinde, başı olmayan insan betimlemesi görülüyor. Bunun dışında kimi vahşi hayvan betimlemeleri, gövdesinden ayrılmış baş olarak yorumlanabilecek yuvarlak şekillerle birlikte resmediliyor. Science Advances’deki makalenin yazarlarından Lee Clare, Göbeklitepe’nin ziyaretçi grupların ortak kimliğini sürdürmelerine yardımcı olduğuna inandığını yazdı. Clare’e göre, kafatası tarikatının ritüelleri de bunu destekleyen bir unsur olabilir.
DÜNYANIN İLK TAPINAĞI: GÖBEKLİTEPE 
Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemi’ne (MÖ 9.600–7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulunmuştu. 1995 yılında Arkeolog Profesör Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapıların yerleşim amaçlı kullanılmadığı düşünülüyor. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece 6 tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyor. Arkeologlar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyor. Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri.
GÖKTUĞ HALİS (Simgebilimci ve yazar): ‘Dini bir kutsama ayini’
“Kafataslarına delikler açılması ve bunun hasar vermeden yapılması bir kafatası kültürünün ve dini ayinlerin olduğunu gösterir. Kafataslarının oyulmasını, dini görevleri olan kişilerin tanrılaştırılması için kurban edilmesi sonucunda yapıldığını savunuyorum. Ölen kişiden intikam almak ya da ölen kişinin intikam hislerini yok etmek amacıyla yapılan bir ayin olsaydı, o zaman kafatası tahrip edilirdi. Ama dini bir kutsama ayininde rahip ya da şamanlar, dünyaya tekrar tanrısal vasıflarla dönebilmek için kurban edilirler ve onların kafataslarına tapınılır. Kafatasları intikam amaçlı parçalanmışa benzemiyor, özenli ve sistemli şekilde üzerine delikler açılıyor ya da figürler çiziliyor. Bulunan kalıntılar ‘Ata’ya tapınma adetini ispatlar nitelikte olabilir.”

28 Haziran 2017 Çarşamba

SON DAKİKA: "BİNLERCE ÖĞRETMEN'in Sabırla ve Heyecanla, Merakla Beklediği Haber Geldi!.."

BİNLERCE "ÇİLEKEŞ ÖĞRETMEN ADAYI'NIN" ÜMİT, MERAK VE HEYECANLA BEKLEDİĞİ HABER GELDİ!..
SON DAKİKA… Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, mülakatları tamamlanan 20 bin öğretmenin atamasının gelecek ay yapılacağını söyledi. (İHA)
Milli Eğitim (MEB) Bakanı İsmet Yılmaz,  Sivas  Belediyesi  tarafından Şeyhşamil Mahallesi'ne yapılan Osman Seçilmiş Mesire Alanı'nın açılış merasimine katıldı.  Açılış töreninde bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Öğrencilerimize, evlatlarımıza 21'inci yüzyılın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum, davranış ve değerleri kazandırmak istiyoruz. Bunun için de biz Türkiye olarak milli gelirin 5,8'ini eğitime ayırıyoruz. OECD ülkeleri bize göre eğitime milli gelirlerden daha az oranda pay ayırmaktalar. Biz onlardan çok daha fazla pay ayırıyoruz. Bu gün 18 milyona yakın öğrenci bizim bakanlığımız bünyesinde; 7 milyonun üzerinde yüksek öğrenim de var. Böylece Toplam 25 milyonun üzerinde (her derece ve düzeyde) öğrencimiz var. Türkiye'nin yarını ve geleceğini işte bu 25 milyon insan şekillendirecektir" dedi.
YENİ MÜFREDAT
Öğrencilere daha kaliteli bir eğitim ve öğretimin sunulması için çalıştıklarını söyleyen Yılmaz, "İstiyoruz ki evlatlarımıza gerçekten çağın gerektirdiği bilgi, beceri ve değerleri kazandıralım. Bunun için ne yapıyoruz? 2005'te değiştirilmiş olan müfredatı değiştiriyoruz. Normalde her yılda 5 bir müfredatların değiştirilmesi lazım. Bize gelene kadar, 2010'da değiştirilmesi lâzım... Son değiştirilmesinden bu zamana kadar 12 yıl geçmiş. Ama normal değiştirilmesinden bu zamana kadar 7 yıl geçmiş yani geçmişte beklenilen şeyleri şimdi biz yaptık. 51 program hazırlandı. Onayı alındı. İnşallah kitapları yazılıyor. Önümüzdeki 1,5 ve 9'uncu sınıflar yeni müfredatla eğitime başlayacaklar. Ondan sonraki 2'nci, 3'üncü, 4'üncü sınıflar, 6,7 ve 8'inci sınıflar ile 10, 11, 12'inci sınıflar eğer yapabilirsek gece gündüz çalışacağız. 2018 -2019 eğitim-öğretim yılında her sınıfta yeni müfredatla eğitime başlamış olacağız. Biz bunu verirsek inşallah o zaman evlatlarımız ve öğrencilerimiz bilgiyi ve teknolojiyi sadece kullanan değil, bilgiyi ve teknolojiyi aynı zamanda üreten olacak. Gaye kullanmak değil, üretici kılmaktır. Allah nasip ederse bu yeni müfredatla evlatlarımızı bizim aldığımız eğitimden çok daha iyi bir eğitime kavuşturacağız" diye konuştu.
20 BİN ÖĞRETMENİN ATAMASINI YAPACAĞIZ 
Ekonomide dünyada ilk 20 ülkenin içinde olmayı eğitim sistemine borçlu olduklarını ifade eden Yılmaz şunları söyledi: "Peki niye ilk 10'a giremedik onu da eğitimimize borçluyuz. Çünkü daha yüksek nitelikli ürünler üretemiyoruz. Niçin eğitimde eksiklikler var. Fakat birçok şeyi başardık. İlk 20 ülkenin arasına girmek başarıdır. Ama dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmek istiyorsak daha çok çalışmamız lazım. Gerçekten milli eğitimde her dönemde çok önemli reformlar hayata geçirildi. Her yenilikte yeni bir kazanım getirdi evlatlarımıza. Son bir yılda da gerçekten zorlu bir dönemden geçtik. Önemli yenilikleri de bu dönemde eğitime kazandırdık. Bir yıl içerisinde 20 bin derslik yaptık. Sözleşmeli öğretmen uygulamasını başlattık. 20 bin öğretmenin mülakatını yaparak atamasını gerçekleştirdik. 20 bin öğretmenin de mülakatını tamamladık. Önümüzdeki ay atamasını yapacağız. Dershanelerin tek bilim dalında açılabileceğini dair kanuni değişiklik yaptık. Etüt merkezlerini kapattık. Çıraklık eğitim merkezini zorunlu eğitim kapsamına aldık. Çünkü eğer iyi çırak yetiştiremezsiniz o zaman el sanatlarınız, esnafınız, küçük sanayiiciniz ölür"   Konuşmanın ardından Bakan Yılmaz ve beraberindekiler kurdele kesere mesire alanının açılışını yaptı. Yılmaz, daha sonra vatandaşlarla bayramlaştı.

21 Haziran 2017 Çarşamba

Lânetli Bir Anarşi Terör ve Tedhiş Örgütü (FETÖ) Tarafından Alçakça ve Kalleşçe Düzenlenen Bu Tuzak ve Kumpas Hukuken Yok Hükmündedir. Aksi Takdirde Terör ve Tedhiş Örgütü Muhatap Alınmış Sayılır!..

ERGENEKON DAVASINDA FLAŞ GELİŞME
Lanetli Terör ve tedhiş örgütü fetö tarafından organize edildiği ortaya çıkan ve nihayetinde Yargıtay’ın bozma kararı verdiği "Türk Milletini Aşağılama, Orduyu Dumura Uğratma ve Devleti Savunmasız Duruma Düşürme amaçlı" Ergenekon davası bugün (21 Haziran 2017 - Çarşamba) yeniden görülmeye başlandı. Cumhuriyet Savcısı, İlker Başbuğ, Dursun Çiçek ve Mustafa Bakıcı'nın da aralarında bulunduğu bazı sanıklar hakkındaki yargılamanın durdurularak, bu sanıklar hakkında soruşturma izni alınmasını talep etti.
FOTOĞRAF>>
Yargıtay’ın bozma kararı verdiği Ergenekon davası bugün yeniden görülmeye başlandı. Duruşmada 274 sanığa Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasını isteyip istemediği sorulacak.
YENİDEN YARGILAMA!..
Yargıtay tarafından yeniden yargılama yapılması için bozulan  eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Iğsız, emekli Tuğgeneraller Veli Küçük, Levent Ersöz ile Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın da aralarında olduğu 274 sanıklı Ergenekon davasında, yeniden yargılama bugün İstanbul 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.İlk duruşmaya Danıştay saldırısı hükümlüsü tutuklu sanık Alparslan  Arslan ile CHP Milletvekili Dursun Çiçek, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu  Perinçek  ve gazeteci Yalçın Küçük'ün de aralarında olduğu 70'i aşkın sanık  katıldı. Duruşmaya gelmeyen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker  Başbuğ ile diğer sanıkları ise avukatları temsil etti.
SAVCI MÜTALA VERDİ 
Duruşmada mütalaası sorulan savcısı, aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Dursun Çiçek’in de olduğu 19 sanığın yüce divanda yargılanması gerektiğinden 19 sanık hakkındaki yargılamanın durdurularak dosyanın ayrılmasına ve yargılama için Başbakanlık'tan izin alınmasına karar verilmesi talep etti.
DANIŞTAY DOSYASI AYRILSIN
Cumhuriyet Savcısı ayrıca Ergenekon ana davasıyla birleştirilen Danıştay saldırısı dosyasının ayrılarak yetkisizlik kararıyla Ankara'ya gönderilmesini, Danıştay saldırısı faili Alparslan Aslan'ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Duruşma savcısı, Ergenekon davasında yargılandıkları sırada hayatını kaybeden 11 sanığın dosyasının ise düşme kararı verilmek üzere ayrılmasını talep etti.  
ÜMRANİYE'DE BİR GECEKONDUDA BULUNAN BOMBALARLA BAŞLADI 
Ergenekon soruşturması, 12 Temmuz 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 el bombasıyla başladı. 27 Temmuz 2007'de, daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle birinci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım'ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci yazar Güler Kömürcü, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı. Daha sonra kısa aralıklarla soruşturma kapsamında operasyonlar devam etti. Pek çok farklı kesimi kapsayacak şekilde genişledi. İlk iddianame 14 Temmuz 2008'de, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. İlk iddianamede Ergenekon, "terör örgütü" olarak tarif edildi ve "üyeleri ve yöneticileri" darbe teşebbüsüyle suçlandı. İddianame 25 Temmuz 2008'de mahkeme tarafından kabul edildi ve ilk duruşma 20 Ekim 2008'de yapıldı. İkinci iddianame 25 Mart 2009'da kabul edildi ve Ergenekon ana davasıyla birleştirildi. Ağustos ayında ise birleştirme talepli üçüncü iddianame ana davaya eklendi. 
2013'TE KARAR VERİLDİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Ağustos 2013'te kararını açıkladı. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan "darbeye teşebbüs suçundan" ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptırıldı. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Mahkeme, Mehmet Haberal'ı 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay'ı 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün'ü 13 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum ederken, diğer sanıklara da çeşitli cezalar verdi.
ANAYASA MAHKEMESİ HAK İHLALİ KARARI VERDİ 
Bazı sanıklar, davaya bakan ve kapatılan özel yetkili mahkemenin gerekçeli kararı yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. AYM, sanıkların haklarının ihlal edildiğine hükmetti. İhlal kararı üzerine, kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler sanıkları tahliye etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi.
DAVA 21 NİSAN'DA BOZULDU
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 21 Nisan 2016'da 275 sanıklı Ergenekon Davası'na ilişkin kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozmuştu. Yargıtay, Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiğini belirtmiş, Ergenekon terör örgütünün varlığına ilişkin somut delil ortaya konulamamasını da esastan bozma gerekçesi yapmıştı. Davanın da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi kararlaştırılmıştı. 
FETÖ İDDİANAMELERİNDE KUMPAS DAVASI OLARAK GEÇİYOR
Fetullahçı Terör Örgütü FETÖ PDY'ye ilişkin hazırlanan hemen hemen tüm iddianamelerde, Ergenekon soruşturması; FETÖ'nün amacına yönelik kurgulanan "kumpas" soruşturması olarak gösteriliyor.  

19 Haziran 2017 Pazartesi

KORKUNÇ BİR SKANDAL: "Manisa’da kışlada 27 günde dördüncü kez gıda zehirlenmesi yaşandı. 731 asker hastanelere kaldırıldı. Sözleşmesi feshedilen firmanın 6 kez isim değiştirdiği ortaya çıktı."

GERÇEK ORTAYA ÇIKTI! 
SUÇLU: KIŞLAYA YEMEK VEREN ŞİRKET!.. 
Manisa’da kışlada 27 günde dördüncü kez gıda zehirlenmesi yaşandı. 731 asker hastanelere kaldırıldı. Sözleşmesi feshedilen firmanın 6 kez isim değiştirdiği ortaya çıktı.
Manisa'da kışlada 27 günde dördüncü kez gıda zehirlenmesi yaşandı. Son olarak Manisa 1. Piyade Er eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda gıda zehirlenmesi tanısıyla 731 asker Hastanelere kaldırıldı. Askerlerin büyük bölümü taburcu edildi, 24'ünün tedavisi sürüyor. Daha önce 23 Mayıs'ta bir askerin öldüğü zehirlenme vakalarıyla ilgili çok yönlü soruşturma başlatıldı. Kışlaya yemek sağlayan firmanın sözleşmesi feshedildi, 21 çalışan gözaltına alındı.
21 KİŞİ GÖZALTINDA
Manisa'da 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda akşam yemeği sonrası gıda zehirlenmesi yaşandı. Yemek sonrası bulantı, kusma, baş dönmesi şikayetiyle 731 asker hastanelere kaldırıldı. Yemekte askerlere çorba, tavuk, pilav, cacık ve tatlı verildiği öğrenildi. Daha önce 23 Mayıs'ta yaşanan ve bir askerin ölümüyle sonuçlanan olayın tekrar etmesi nedeniyle soruşturma genişletildi. Akşam yemeğinde servis edilen tavuk ve diğer gıdalar ile kullanılan sudan örnekler alınıp, incelemeye gönderildi. Soruşturma kapsamında kışlaya yemek hizmeti veren firma çalışanı 21 kişi gözaltına alındı. Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde konuyla ilgili özel bir büro oluşturuldu. Gözaltına alınan kişiler arasında kışlaya yemek veren firmanın denetim, gözetim ve kontrol sorumlusu olarak tespit edilen kişiler olduğu öğrenildi. Gözaltına alınan şirket çalışanları sağlık kontrolü için Manisa Devlet Hastanesine getirildi. Şüphelilere hastane çıkışında vatandaşlar tepki gösterdi.
İPTAL EDİLMİŞ
Kışlaya yemek hizmeti veren Rota isimli firmanın daha önce 6 kez isim değişikliği yaptığı öğrenildi. 4 ortaklı firma son olarak Rota ismiyle 7 Şubat 2015'te Manisa'daki kışlaya yemek ihalesini 3 yıllığına almıştı. Firmanın 2015 Maliye Bakanlığı personeli yemek ihalesini de aldığı ancak gıda zehirlenmesi yaşandığı ve bakanlığın ihaleyi iptal ettiği öğrenildi. Son dakika: Savcılık açıkladı! Manisa’da 731 asker yedikleri yemekten zehirlendi! Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda dün akşam yemeği sonrası rahatsızlanan çok sayıda asker hastaneye kaldırıldı. Manisa Savcılığı zehirlenme olayı ile ilgili açıklamasında akşam yemeğinden 731 askerin etkilendiğini, yemek şirketinden 21 kişinin de gözaltına alındığını açıkladı. Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer, gıda zehirlenmesi sonrası askerlerin yemek ihtiyacının Valilik koordinasyonunda Tugay  Komutanlığı ve belediyelerle birlikte karşılandığını açıkladı. Vali Güvençer, hastanedeki 44 askerden 7'sinin taburcu edildiğini belirtti. Manisa 1'inci Piyade Er eğitim Tugay Albay Arif Seyhun Kışlası'nda dün akşam yemeğinin ardından çok sayıda asker rahatsızlandı. Bulantı ve kusma şikayetiyle revire başvuran askerler ambulanslarla kentteki hastanelere sevk edildi. Hastaneler, mesaisi bittikten sonra evlerine giden personeli acil koduyla göreve çağırdı. Zehirlenme şüphesiyle hastanelere getirilen askerlere serum tedavisi uygulandı.
SAVCILIKTAN SON DAKİKA AÇIKLAMASI
Manisa Savcılığı zehirlenme olayı ile ilgili açıklamasında akşam yemeğinden 731 askerin etkilendiğini, yemek şirketinden 21 kişinin de gözaltına alındığını açıkladı. İşte o açıklama:  17.06.2017 tarihinde, Manisa İlimizde bulunan Albay Arif SEYHUN kışlasında akşam yemeğini müteakip bir grup askerin başdönmesi ve mide bulantısı şikayeti ile müracaatı üzerine gıda zehirlenmesi tanısı konulmuş ve ilimiz merkezinde bulunan çeşitli hastahanelere ilk belirlemelere göre 731 askerimizin sevki sağlanarak tıbbi müdahale gerçekleştirilmiştir. Tedavi sonucu ;şuan itibariyle hayati tehlike riski olan askerimiz yoktur. Cumhuriyet Başsavcılığımızca meydana gelen mükerrer vakia üzerine(24.05.2017 tarihinde ilk zehirlenme) ikinci bir soruşturma başlatılmış,mağduriyete uğrayan askerlerimizden kan ve idrar örnekleri, akşam yemeğinde servis edilen tavuk ve gıdalardan, kullanılan su ve diğer bütün kullanım malzemelerinden numune alınmış gerekli uzman bilirkişi incelemesine gönderilmiştir. Yürütülen soruşturma kapsamında, Manisa Emniyet Müdürlüğümüzde, özel bir büro oluşturarak gerekli çalışmalar en titiz bir şekilde devam etmektedir. İlk etapta Kışlaya yemek veren yüklenici Firmanın denetim gözetim ve kontrol sorumlusu olarak tespit edilen 19 kişi şüpheli sıfatıyla gözaltına alınmış, bu sayı an itibariyle 21 e ulaşmıştır.  Konu ile ilgili en ufak bir husus atlanmaksızın her türlü emare araştırılmaktadır. Halkımızın ve kamuoyunun provokasyona meydan verecek yaklaşımlardan uzak durması ve gelişmelerin kendileri ile paylaşılacağının bilinmesi  gerektiğini belirtir. Saygılar sunarım.
Akif Celalettin Şimşek Manisa Cumhuriyet Başsavcısı
BAKAN IŞIK: 'ASKERLERİN HAYATİ TEHLİKESİ YOK'
Olayın ardından Milli Savunma Bakanı Fikri Işık  Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak  ile Manisa'ya gitti. Bakan Işık Manisa Merkez Efendi Hastanesi'nde tedaviye alınan askerleri ziyaret etti.
'SUDA HERHANGİ BİR PROBLEM YOK'
Olayın ardından hızlı bir şekilde tedbirlerin alındığını ifade eden Bakan Işık, şunları söyledi:"Hiç yemek yemedim dediği halde rahatsızlanarak hastaneye gelen de var, sadece çorba içtim ve cacık yedim şikayetiyle hastaneye gelen de var. Menüdeki çorba, tavuk, pilav, cacık ve tatlının hepsini yedim diyerek hastaneye gelen de var. Bütün bu ifadelere de dikkatlice bakıyoruz. Alınması gereken hangi tedbir varsa alınması gayreti içindeyiz. Olay olur olmaz hemen iki UMKE çadırı kışlada kuruldu. Tiraj birimi olarak 1 sahra çadırı kuruldu. Kışlada görevli 3 askeri tabip, 14 hemşire, 7 sağlık personeline ilave olarak, Sağlık Bakanlığı 15 doktor ve 51 sağlık personelini görevlendirdi ve müdahaleler hızlı şekilde yapıldı. Halk sağlığı ekiplerinin yaptığı ilk değerlendirmede suda herhangi bir problem olmadığı belirlendi. Şu anda müşahede amaçlı tutulan askerlerimiz dışında önemli bir problemimiz gözükmüyor. Yoğun bakımda ya da hayati tehlikesi olan asker yok."
'YEMEK YEMEK ŞİRKETİNİN İHALESİ FESHEDİLDİ'
23 Mayıs'ta Batı Kışla'da 1 askerin ölümü ile sonuçlanan zehirlenmeyle ilgili de açıklama da yapan Bakan Işık, "Bir askerimizin hayatını kaybettiği vakayla ilgili toplam 5 bin 820 askerimiz o gün yemek yiyor. Yemekten etkilenen asker sayımız bin 47, hastanelere sevk edilen asker sayımız 209. Bu 209 askerimizin hepsine tedbir amaçlı serum takıldı. Sağlık Bakanlığımızın ve askeri birimlerimizin yaptığı analiz sonuçlarında salmonelle bakterisini çıktığı tespit edildi. Cumhuriyet Başsavcılığımız adli incelemeyi başlattı. Milli Savunma Bakanlığı olarak biz de bu ihalenin feshedilmesi kararını aldık. Şimdi resmi işlemleri yürütüyoruz. Hayatını kaybeden Hüsnü Özel kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum. Şuanda yoğun bakımda olan bir askerimiz var, ona da acil şifalar diliyorum" diye konuştu.
YEMEK ŞİRKETİNİN 21 ÇALIŞANI GÖZALTINDA
Albay Arif Seyhun Kışlası'nda 731 askerin zehirlenme şüphesiyle tedaviye alınmasının ardından başlatılan soruşturma kapsamında kışlaya yemek sağlayan şirketin 21 çalışanı gözaltına alınıp sorgulanmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.Gözaltına alınanlar arasında firmanın yöneticileri ve mutfak personeli var. Manisa Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen 19 kişinin sorguları bugün yapılacak. Söz konusu firmanın Ankara merkezli olduğu, yapılan ihaleyi kazanarak yemek temin işini yaptığı öğrenildi. Firmanın Ankara ayağıyla ilgili de soruşturma yürütülüyor.
SAĞLIK BAKANLIĞI: UZMAN EKİP GÖNDERİLDİ
Sağlık Bakanlığı, Manisa'da 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda 590 askerin zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılmasıyla ilgili açıklama yaptı. 12 kişilik uzman ekibin, inceleme yapmak için kente gönderildiği belirtilen açıklamada şöyle denildi:17 Haziran 2017 tarihinde Manisa Batı Kışlada askerlerimizde, bulantı ve kusma ile seyreden bir durum ortaya çıkmıştır. Manisa İl Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği olaya gerekli müdahaleyi derhal yapmıştır. Ayrıca Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Şencan başkanlığında enfeksiyon hastalıkları, epidemiyoloji, klinik toksikoloji ve mikrobiyoloji laboratuvar uzmanlarından oluşan 12 kişilik, işinde uzman bir ekip, olayın sağlık yönünü incelemek üzere özel uçakla yola çıkmıştır. Uzman ekip, hızlı tanı ekipmanları ile olay yerinde incelemeler yapacak olup, sonuçlar ivedilikle ve sağlıklı bir şekilde değerlendirilecektir. Yapılacak incelemeler sonucunda elde edilecek veriler kamuoyuyla paylaşılacaktır."
AK PARTİLİ Selçuk ÖZDAĞ HER TÜRLÜ İHTİMALİN DÜŞÜNÜLMESİ GEREKİR
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ askeri birlikte yaşanan besin zehirlenmesinin ardından Manisa Merkezefendi devlet Hastanesinde tedavi olan askerleri ziyaret etti. Ziyaret sonrası bir açıklama yapan Özdağ her türlü ihtimalin düşünülmesi gerektiğini söyledi. Ak Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, "Bu konularla ilgili sabotaj ihtimali de araştırılmalıdır. Daha önceki zehirlenmeyle ilgili. Her ihtimali düşünmemiz gerekiyor. Eğer ihtimalleri düşünürsek o ihtimallere göre tedbirler alırız. Şuan için burada bir sabotaj ihtimali yok, bugünkü psikolojik havayla veya biz hastalandık denen ifadelerle ilgili ama daha önceki ifadeleri de değerlendirmekte fayda var. Orada çalışan kişilerden orada görev yapan herkese kadar gerek yemek alınan yerden gerek burada kazanların başında duran kişilere kadar da bir araştırma yapılması hem emniyetimizin hem askeri istihbaratımızın hem de milli istihbarat teşkilatımızın görevidir diye düşünüyorum" dedi
4'ÜNCÜ ZEHİRLENME OLAYI
23 Mayıs tarihinde Manisa 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda 1049 asker gıda zehirlenmesi nedeniyle hastaneye kaldırılmış, er Hüsnü Özel yaşamını yitirmişti. Bu olaydan 4 gün sonra, 27 Mayıs tarihinde bu kez, Kırkağaç 6'ncı Jandarma Komando Er Eğitim Alayı'nda zehirlenme vakası yaşanmış, 70 asker hastaneye kaldırılmıştı. Önceki gece de Manisa 1'inci Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı General Seyfettin Çalbatur Kışlası'nda 69 asker hastanede tedaviye alınmıştı.
YEMEĞE GEÇİCİ ÇÖZÜM
 Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer, 1. Piyade Er  Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlasındaki görülen gıda zehirlenmesi  vakaları sonrası askerlerin yemek ihtiyacının  bugünden itibaren geçici olarak Valilik koordinasyonunda Tugay  Komutanlığı ve belediyelerle birlikte karşılandığını bildirdi. 3 öğün  olarak hazırlanan kumanyalar askerlere dağıtılıyor
7 ASKER TABURCU EDİLDİ 
 Güvençer,yaptığı açıklamada, kışladaki zehirlenme  şüphesiyle hastaneye kaldırılan askerlerin hayati tehlikesinin bulunmadığını  kaydetti. Halen hastanede bulunan 37 askerin durumlarının iyiye gittiğini dile  getiren Güvençer, zehirlenmenin nedeninin uzman ekiplerce araştırıldığını ifade  etti.   Güvençer, şu bilgileri verdi: "Türkiye Halk Sağlığı Kurumu  Başkanlığı Enfeksiyon Hastalıkları birimi uzmanlarından oluşan bir heyet, dün  geceden bu yana çalışma halindeler. Kara Kuvvetler Komutanlığı Eğitim Doktrin  Komutanlığı (EDOK) heyeti ile Cumhuriyet Başsavcılığı da olayla ilgili tahkikatı  sürdürüyor. Hastanede tedavi gören 44  askerden 7'si taburcu edildi.
***
SON GÜNLERDE  ARTAN ZEHİRLENMELERE KARŞI ADLİ BİLİMCİLER DERNEĞİ TARAFINDAN ÖNCEDEN DE GÜNDEME GETİRİLEN BAZI NOKTALARI 4 ANA BAŞLIK HALİNDE  TEKRAR HATIRLATIYORUZ
Ekteki Yazılarımız:
1-Biyoterorizim ve Gıda Savunması. Prof.Dr.Nevzat ARTIK Adli Bilimciler Derneği Adli Gıda Komisyon Başkanı
2-İÇME SUYUNA yapılacak sabotajlar ve onlemler. Yasin Andırıcı-Prof.Dr.Hamit Hancı –Dr.Hilal Yılmaz Tokgöz-
3- BİYOLOJİK VE KİMYASAL SİLAH OLARAK TOKSİNLER. Adli Bilimciler Derneği
4-Biyolojik silah olarak parazitler. E.Sümer
***
1-Biyoterorizim ve Gıda Savunması. Prof.Dr.Nevzat ARTIK Adli Bilimciler Derneği Adli Gıda Komisyon Başkanı
Gıda Savunması
Gıda Savunması, gıda ürünlerinin, normal şartlarda üretim zinciri içinde yer almayan biyolojik, kimyasal, fiziksel ve radyolojik etkenlerle kasıtlı olarak kontamine edilmesini önleme çabasıdır.
Gıda Güvenliği
Gıda Güvenliği, gıda ürünlerinin, normal şartlarda üretim zinciri içinde yer alabilecek olan (Yani E. coli i, Salmonella, Listeria gibi) mikroorganizmalarla, kasti olmayan kontaminasyonunu önleme çabasıdır. Varlık: Kasıtlı bir eylem ya da bir biyoterörist eylemde kullanılabilecek biyolojik, kimyasal, radyolojik zehir. Tehlike:Hastalığa ya da yaralanmaya yol açabilecek biyolojik, kimyasal, radyolojik veya fiziksel madde. Zaaf:Proseste, bir kötü niyetli kişinin, bir varlığın veya sistemin uygulanması veya çalıştırılmasını aksatmak için kullanabileceği bir zayıflık. Zayıflık değerlendirilmesi: Bir gıda operasyonunda zayıflıkları (zaafları) tespit etmek ve bu alanda öncelikler tayin etmek süreci. Bu süreç, gıda temin zincirinde, kasıtlı kontaminasyonun en fazla ekonomik ve halk sağlığına yol açabileceği spesifik noktaların tespitinin yapılmasıdır.
CARVER + Şok, gıda sanayiinde bir sistem alt yapısı içersinde bulunan zayıflığı değerlendirme aracı olup, bu zayıflığın değerlendirilerek önceliklendirmesi için kullanılabilir. Bir gıda i fabrikasını ya da sürecini, CARVER + Şok ile değerlendirirken, yöntemi uygulayan kişi, sisteminde bulunan en hassas noktaların korunmasına odaklanmalıdır.
CARVER aşağıda sayılan, değerlendirme yaparken, bir hedefi bir saldırgan için cazip kılacak altı özelliğin İngilizce baş harflerinden oluşan bir kelimedir.r:
•Kritik önem - bir saldırının kamu sağlığı ve ekonomi üzerinde yaratacağı etkilerin ölçüsü •Erişilebilirlik - bir hedefe fiziksel olarak erişimden sonra kaçabilmek kaabiliyeti
•Telafi edilebilirlik - sistemin bir saldırıdan sonra kendine gelebilme kaabiliyeti
•Zaaf - bir saldırının kolayca gerçekleşebilmesi
•Etki - bir saldırı sonucunda oluşan zararın üretimdeki zarar olarak ölçümü
•Tanıyabilmek - Hedefin kolayca tespiti
Bir hedefin saldırgan için çekiciliği, bu yedi özellikle yapılan değerlendirmeler çerçevesinde 1 den 10 a kadar bir skala içinde sıralanabilirler. Daha az çekici olmasıyla ilişkili şartlar (veya zaafların az olması) mevcutsa bunlara düşük değerler verilir (yani 1 veya 2), öte yandan bir hedefi saldırgan için çekici yapan şartlar mevcutsa (zaaf derecesinin yüksek olması gibi) bunlara yüksek değerler (yani, 9 veya 10) verilir. 
Önlem: Bir olayın oluşmasını önlemek ya da oluşması halinde müdahale edebilmek ya da gerçekleşmeden önce durdurmak için girişilen eylemler.
Müdahale: Bir olayın direkt etkilerini hedef alan kısa vadeli faaliyetler (yani, can ve mal kaybını önlemek ya da sınırlandırmak, temel insani ihtiyaçları karşılamak, acil durum planını uygulamak, sonuçları hafifletmek için zeka ( Karen intelligence derken istihbarat mı demek istiyor karar veremedim HK) göstermek, aşılama ve kolluk kuvvetleri operasyonları gibi)
İyileştirme: Bir olayı müteakip, tüketiciyi ürünlerin emin ve güvenlikli olduğuna ikna etmek için, hükümetin ve sanayinin giriştiği hizmet faaliyetlerine geri dönülmesi. Olaydan etkilenen topluluklar için hizmetlerin yeniden sunulabilmesi ve tesisin yeniden açılabilmesi için mevcut planın geliştirilmesi ve koordinasyonu, kamu operasyon ve hizmetlerinin yeniden başlaması, bireysel , özel sektör, sivil toplum örgütleri ve halka yardım programlarının harekete geçirilmesi
Gıda Savunma Planı:Kasıtlı kontaminasyonu önlemek için yazılı plan. Bu döküman uygun olduğu durumlarda aşağıdaki unsurları içermelidir
Kritik önemdeki altyapı/ Kilit Kaynaklar: Sistemler ve aktif kıymetler, ister fiziksel olsun isterse sanal, o kadar hayati önem taşır ki, bu aktif kıymetlere, sistemlere, ağa, fonksiyonlara veya bunlardan her hangi bir kaçına, sekte vurulması ya da bunların tahribi güvenlik, ulusal kamu sağlığı ve güvenliği üzerinde çok fena bir etki yaratır
Kasıtlı Kontaminasyonu Önlemek için Gıda timleri kurulmalıdır
Gıda İkmalini Korumak: Gıda mamulleri güvenliği - Gıda ikmalinde varolması muhtemel madde ve organizmalar yüzünden kazayla meydana gelmesi mümkün (kasıtsız) kontaminasyonu önleme çabaları
Kontaminasyonun doğal / çevresel kaynakları
Gıda Savunması - Normal şartlarda gıda ikmalinde var olması muhtemel olmayan biyolojik, kimyasal, fiziksel veya radyolojik varlıklar tarafından the kasıtlı
kontaminasyonunu önleme çabaları Kontaminasyon kaynağı olarak insan
Neden Kaygılanıyoruz ?
Kasıtlı kontaminasyon oluyor
teröristler gıdaları kontamine etme  konusunu tartışıyor.
Gıdanın kasıtlı kontaminasyonu ile ilgili el kitapları yaygın olarak mevcut Gıda ikmali
kolay hedef; korunması zor küresel—hepimizin koruması lazım
Gıda Savunmasının Faydaları
Güvenlik ve Kalite Girişimlerini Destekler
Daha çok rastlanan güvenlik sorunlarının maliyetini azaltır
(hırsızlık, talan, etik olmayan işletme uygulamaları vs.)
İşletme sürecini ve yetersizliklerini ortaya çıkarır
Tahripkar olay riskini azaltır
Küçük çaplı olayların etkisini azaltır
Dünyanın pekçok yerinde gıda savunma kapasitesinde boşluklar var
Gıda ikmaline yönelik bir saldırı sadece hedef alınan ülke için ciddi sonuçlar yaratmakla kalmaz, başka ülkeleri de etkileyecek şekilde yayılır
Gıda Savunma Planı Nedir?
Kasitli bir kontaminasyon olayı potansiyelini kontrol etmek/asgariye indirgemek ve böylelikle besin oprasyonunun genel zaafını azaltmak için uygulanacak eylemleri kayda geçirmekte kullanılan yazılı bir plan
2-İÇME SUYUNA yapılacak sabotajlar ve onlemler. Yasin Andırıcı-Prof.Dr.Hamit Hancı –Dr.Hilal Yılmaz Tokgöz-
Su çok eski tarihlerden beri, en değerli doğal kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Kullanılabilecek tatlı su oranı toplam miktarın sadece % 2,5
u kadardır.
Harp sanayiinin , sınai, ticari, zirai üretim araçlarının ve ürünlerinin, enerji üretim ve ulaşımına ait tesislerin, her türlü ulaşım ve muhabere sistem ve araçlarının, milli ekonomiye, milli kültüre ve sağlık hizmetlerine katkısı bulunan sair tesislerin, harp
silah ve vasıtalarının, personelin ve idari yapının tamamen veya geçici bir süre için faaliyet dışı kalmasını sağlamak amacıyla tahribine yönelik saldırgan yıkıcı faaliyetler sabotaj olarak
tanımlanır.
Sabotajlar temelde 2 ye ayrılır.
 a) Aktif Sabotajlar;
  (1) Yangınla sabotaj,
 (2) Patlayıcı maddelerle sabotaj,
(3) Mekanik sabotaj,
(4) Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Kimyasal sabotaj.
 b) Pasif Sabotajlar;
      (1) Fikri sabotaj,
      (2) Psikolojik sabotaj.
*Sivil içme suyu ve gıda malzemeleri genellikle tarih boyunca
askeri seferler sırasında sabote edilmiştir ancak son zamanlarda böyle
sabotajlar açık savaş durumuyla ilgili değil ,terör maksatlı veya
sivil nüfusu sindirmek için kullanılmıştır.
Amaç daha çok hedef ülkede siyasi istikrarsızlık yaratmaktır. Özellikle ekonomik olarak yaygın panik ve bozukluğa sebep olmak için kitlesel zahiyat verdirmek gerekli
değildir. İçme suyunun kasıtlı kontaminasyonu insanların hastalanmasına sebep olur fakat içme suyu tedariğinin uzun dönemde kesilmesi halk sağlığı ve güven duygusu için felaket sonuçlar
doğuracaktır.
Başarılı bir terörist saldırı ister kontaminasyon/bulaş olsun ister patlayıcılar gibi diğer fiziksel araçların kullanımı vb. sabotajın diğer şekilleriyle olsun aylarca büyük bir şehrin su kaynağı teminini hem halk hemde sanayi ve ticaret için bozabilir.
Yukarıda belirtildiği gibi su kaynaklarının kullanımı, devletlerin, kentlerin veya toplulukların arasında bir çatışma nedeni olabilirken, bunun yanında savaş ve çatışma sürecinde karşı tarafı zayıf düşürmek için kontrol edilmeye çalışılan ve saldırılan ilk hedeflerden biri olabilmekte ve bu dönemlerde stratejik bir öneme
sahip olabilmektedir.
Çatışma ortamlarında özellikle baraj ve su taşıma boru
hatları ve askeri tesis içme suyu kaynakları öncelikli hedeflerden birkaçıdır.
Bir patojen veya toksinin, yiyecek, içecek, gıda katkı maddeleri veya ilaçlara katılması: Bu yöntemin başarılı olması halinde
yüzlerce olgu ortaya çıkabilir.
Gelecek 5 yıl içinde yiyecek ve su kaynaklı patojen veya
toksik kimyasalların terörist amaçlı kullanımının güçlü bir olasılık
olduğundan bahsedilmektedir.
Parazitlerin, bakteriyel ve viral ajanlar gibi aerosol şeklinde
kullanımı mümkün olmadığından su ve yiyecek kaynaklı kontaminasyon
olasılıkları yüksektir.
3- BİYOLOJİK VE KİMYASAL SİLAH OLARAK TOKSİNLER. Adli Bilimciler Derneği
Bitkiler, bakteriler, mantarlar, algler ve bazı hayvanların ürettiği, diğer canlı organizmalara zararlı etkisi bulunan maddelere Toksin adı verilmektedir.
Üretildikleri yer bakımından biyolojik, yapıları bakımından kimyasal olarak değerlendirilebilen  Toksinler, etkileri keşfedildiğinden itibaren potansiyel bir silah adayı olmuşlardır. Geçmişe bakıldığında özellikle suikast amacıyla kullanımları yaygın olarak görülmektedir.
Ölümcül olabildikleri gibi, ekonomik olarak zayıflatma ve stratejik olarak güçten düşürme aracı olarak da kullanılabilirler.
Geçmişe bakıldığında özellikle suikast amacıyla kullanımı yaygın olarak görülmektedir. Abrin ve Risin bitkisel, Botulinum toksinleri, Enterotoksin B ve Şiga toksin bakteriyel, Saksitoksin, Anatoksin ve Tetradotoksin deniz kökenli, Batrakotoksin hayvansal, T-2 en çok bilinen fungal toksinlerdir. Özellikle risin, abrin, botilinum toksin ve T-2düşük dozlarda bile ölümcül olabilmektedirler.
Ricinus communis tohumlarından elde edilen risinin medyan ölümcül dozu (LD50), inhalasyonda ve enjeksiyonda kilogram başına 22 μg (ortalama 1.78 mg). Abrus precatorius bitkisinden elde edilen abrin ise risinden çok daha toksik olan bir bitkisel toksindir. Kilogram başına 3.3 μg abrinin inhalasyonu insan için ölümcüldür. Bir protein ve nörotoksin olan botulinum toksin, Clostridium botulinum bakterisi tarafından üretilir. İnsanda LD50 değeri ortalama, kilogram başına 3 ng'dır. Böylesine güçlü etkilere sahip olan toksinlerin biyolojik ve kimyasal silah olarak kullanılması oldukça büyük tehlike yaratabilir.
Modern toksikolojinin kurucusu Paracelsus’ un ünlü sözü olan "Her madde zehirdir. Zehir olmayan madde yoktur; zehir ile ilacı ayıran dozdur.", bu durumu en açık şekilde ortaya koymaktadır. Zararsızlık limitlerine bakıldığında bazı maddeler yüksek miktarda alınmasına rağmen toksik bir etki yaratmazken bazıları eser miktarda bile organizmanın yaşamını tehdit etmektedir. Bu özellikler fark edildiğinden beri, her dönem insanoğlunun ilgisini çekmiş ve toksinleri çıkarları doğrultusunda silah olarak kullanmaya yöneltmiştir.
Biyolojik ve kimyasal silahlar, canlılar üzerinde metabolik, fizyolojik, fiziksel ve psikolojik tahribat yapan silahlardır. Toksinler ise canlı hücreler veya organizmalar tarafından üretilen zehirli bileşenlerdir.
Özellikle bitkiler başta olmak üzere, bakteriler, mantarler, algler ve bazı hayvanların ürettiği maddelerdir. Bu maddeler üretildikleri yer bakımından biyolojik, yapıları bakımından kimyasal olarak değerlendirilebilirler. Yapılan Cenevre Protokolü (1925), Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (1993) ve Biyolojik Silahlar Sözleşmesinde (1972)toksinler diğer kimyasal ve biyolojik materyallerden ayrım gözetmeksizin bulunmaktadır.
Toksinler, etkileri keşfedildiğinden itibaren potansiyel bir silah adayı olmuşlardır. Etkileri bakımından ölümcül olabildikleri gibi, ekonomik olarak zayıflatma ve stratejik olarak güçten düşürme aracı olarak kullanılabilirler.
Düşük dozlarda etkili olması, doğal koşullara dayanıklı olması, üretiminin görece kolay olması, taşınmasının kolay olması, özel bir tedavi yöntemlerinin ve aşılarının bulunmaması gibi nedenler toksinleri diğer pek çok biyolojik ve kimyasal silaha göre ön plana çıkarmaktadır.
Biyolojik ve kimyasal silah olarak toksinler yalnızca terör ve suikast amaçlı değil, ekonomik sabotaj amaçlı olarak da kullanılabilir ve bu da toksinlerin diğer bir silah potansiyelini yaratmaktadır.
Toksinler sağlık ve güvenlik bakımından çok geniş çapta tehdit oluşturabilecek maddelerdir.
 sağlık çalışanlarının ve halkın bu konular hakkında bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.
4-Biyolojik silah olarak parazitler. E.Sümer
BİYOLOJİK SAVAŞ: Zehirli maddeler kullanılarak insan, hayvan, teçhizat ve bitkilerin öldürülmesi ya da etkinliklerinin kısıtlanmasına yönelik bir savaş yöntemidir.
BİYOLOJİK SİLAH (BİYOLOJİK AJAN): Yukarıda sayılan
biyolojik savaş hedefleri üzerinde (insan, hayvan, teçhizat ve bitki türleri üzerinde) ölüm, hastalık, bozulma veya  kullanılmaz hale getirme etkileri gösteren biyolojik savaş araçlarıdır.
BİYOLOJİK SALDIRI VE DOĞAL SALGININ AYRILMASI
Daha önce bölgede görülmeyen hastalık (mikrobu)
•      Alışılmadık antibiyotik direnci
•      Tipik olmayan klinik görünüm (Olgu dağılımının coğrafi ve/veya zamansal olarak tutarsız olması, örn. kısalmış zaman seyri).
•      Diğer tutarsız elemanlar ise şunlardır;
A.        Olgu sayısı
B.        Hastalanma veya ölüm oranları
C.        Hastalık görülme sıklığından sapmalar
Biyolojik Ajanlar
VİRÜSLER BAKTERİLER RİKETSİYALA KLAMİDYALAR TOKSİNLER MANTARLAR olabilir
PARAZİT, DİĞER BİR CANLININ ÜZERİND VEYA İÇİNDE BUNUN ZARARINA OLARAK YAŞAMAYA ADAPTE OLAN CANLI ANLAMINA GELİR.
PARAZİTLERİN BİYOLOJİK SİLAH OLARAK KULLANILMASININ SEBEPLERİ
ÖLDÜRÜCÜLÜK ÖZELLİĞİNİN OLMASI
ÇEVRE KOŞULLARINA DAYANIKLI OLABİLMESİ 
SU, YİYECEK VE CANLILAR YOLUYLA KOLAYLIKLA YAYILABİLMES
DEPOLANBİLİR VE İSTENİLDİĞİ ZAMAN KULLANILABİLİR OLMASI
 İNSANDAN İNSANA BULAŞMA ÖZELLİĞİNİN OLMASI
DOĞAL SALGINDAN AYIRT EDİLEMEMESİ
KULUÇKA SÜRESİNİN OLMASI
ENFEKTE YİYECEK VE İÇEÇEKLER İNSAN VEYA HAYVAN DIŞKISININ KARIŞTIĞI SULAR la bulaş olmaktadır.
biyolojik savaşın amacı düşmanı savaş alanında veya dışında savaşma yeteneğini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak azaltmaktır ki bunu tüm milli güç unsurlarını hedef alarak yapmak olasıdır. Günümüz dünyasında en önemli şeyin insanın kendisi olduğu görüşü önem kazanmışken toplum üzerindekorku ve telaş yaratmak, toplumun savaşma arzusunu kırmakanahtar faktördür.
Saygılarımızla kamuoyunun dikkatine sunulur
Prof. Dr. İ. Hamit HANCI
Adli Bilimciler Derneği Başkanı

17 Haziran 2017 Cumartesi

SON DAKİKA: "Türkiye'de adaletin adresi parlamentodur. Yollar yürümekle aşınmaz. Eğer yürümekle aşınacağını sanıyorlarsa bu mümkün değildir. Yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın!"

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYİP ERDOĞAN: "BU YOLLA HUKUK ELDE ETMELERİ MÜMKÜN DEĞİL"
Ekonomideki tüm göstergeler de hızla bir toparlanmaya işaret ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yönelik sürekli bir kumpas gayreti içerisinde oldukları ortada" dedi.
"Türkiye'de adaletin adresi parlamentodur" diyen Erdoğan, Yollar yürümekle aşınmaz. Eğer yürümekle aşınacağını sanıyorlarsa bu mümkün değilr. Yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın!" ifadesini kullandı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:
Sanayi üretimindeki tırmanışın devam etmesi büyümenin üretime dayalı olduğunu gösteriyor. İstihdamda başlattığımız seferberlikle işsizliğin bir puan düşmesi önemli. İş gücüne katılım oranı yükseldiği için fark yavaş yavaş azalmaktadır. İstihdam artışı devam edecek ve işsizlikte tek haneli rakamları yakalayacağımızdan eminim. Tabi bu gelişmelerin karşısında içeride ve dışarıda ülkemizde olumsuz hava estiği algısını yaratmalarına rağmen gerçekleşmesi önemli...
Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik kumpas yaptıkları ortada. Türkiye satın alma gücü bakımından dünyanın en büyük 13. ülkesidir. Aynı şekilde kişi başına düşen milli gelir bakımından bulunduğumuz 64. Sıranın da gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. AB üye ülkeleri ile ülkemin bulunduğu konumun aynı olması mümkün değil. Öyle lafta kişi başına düşen milli gelir bu demekle olmaz. Gidip oraları gördüğünüzde fark ediyorsunuz. Yakında olmamız gereken sıralara geleceğiz. Onun için kayıt dışı ve yastık altı.. Bunların hepsini piyasaya sokmanın gayreti içinde olmalıyız. Yaşadığımız onca badireye rağmen 14 yılda 3 kat büyüttüğümüz ülkemizi 3 kat daha büyütmek bizlerin elindedir. Bu başarıyı inşallah hep birlikte yakalayacağız.
BİR SORUN BİTMEDEN DİĞERİ İLE...
Kurulmaya çalışılan yeni düzende bir sorun bitmeden diğeri ile karşılaşıyor onunla mücadele ederken bir başkasının kapımıza dayandığını görüyoruz. Katar meselesi son örneğidir. Katar'a yönelik ithamların doğru olmadığını açıkça söyledik Körfezdeki kardeşlerimizin daha güçlü bir dayanışma içinde olması gerektiğini söyledik. Temennimiz bu meselenin bayrama kadar çözülmesidir. Türkiye körfezdeki bütün kardeşlerimizin ikinci evi olmayı sürdürecektir. Gönlümüzde kapımızda açıktır.
BİZ ÖYLE BİR MÜDAHALE YAPARIZ Kİ BUNA TATLI GEÇİŞ DENİR...
Hükümetimiz ekonomiyi destekleyen çok önemli tedbirler aldı, almaya devam edecek. Yatırımlar için açıklanan tedbirler, faizler konusunda sayın Başkan ile aynı şeyi düşünüyorum, bu konuda müdahalemizi sürdüreceğiz. Biz öyle bir müdahale yaparız ki buna tatlı bir geçiş denir, o tatlı geçişle de biz yatırımcıların önünü açmış oluruz. Yüksek faizlerle yatırımcıyı köşeye sıkıştırırsak, üretim de istihdam da durur. Biz netice almaya kararlıyız, bu işi başaracağız.
"YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMAZ"
Burada bir şeyi daha söylemem lazım. Dayanışmamız çok önemli... Biz bir beraber iri ve diri olursak Türkiye'yi kimse yakalayamaz. Ama bakıyorsunuz biz hukuka saygı duyuyorum deyip anayasanın hükümlerini aşağı alacak şekilde vatandaşı sokağa çağırmak ne kendilerinin ne ülkelerinin yararına olacaktır. Rahmetli Demirel'i anmadan geçemeyeceğim: Yollar yürümekle aşınmaz. Eğer yürümekle aşınacağını sanıyorlarsa bu mümkün değil. Zira ortada bir vaka var. Nedir o? Meşhur MİT tırlarının, FETÖ'cü yargı mensupları tarafından durdurularak dünyaya servis edilmesi ve bu işin içinde rol alan kişinin bu rolünü başka meslektaşı ile paylaşarak attığı adımlar ve ülkede ciddi bir skandalın yaşandığı bir süreç var. Eğer yargı bu tür baskılar altında kalırsa biz yargıdan adaleti nasıl bekleyeceğiz Kusura bakmayın, öyle elde adalet pankartı taşımak adaleti getirmek. Parlamentoda kürsüde adalet için ne diyeceksen de! Başında olduğun kurumda ne kadar adalet var? Unutmayın 138. madde sadece siyasetçiler için değil A'dan Z'ye herkes için çalışır. Yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın! Böyle bir Ramazan ayı içinde milleti sokağa dökmek suretiyle bu yürüyüşe başlamak doğru değil. 15 Temmuz'da Atatürk Havalimanı'ndan belediye başkanının evine sığınan kişinin tankların önünde duran kişinin o gece neyin üzerine çıktığı belli olmuştur.

14 Haziran 2017 Çarşamba

SON DAKİKA... ABD ŞOKTA!.. TERÖR TERS TEPTİ, NAMLU SAHİBİNE DÖNDÜ KONGRE ÜYELERİNE SİLAHLI SALDIRI... YARALILAR VAR

ABD ŞOKTA!.. 
TERÖR TERS TEPTİ, NAMLU SAHİBİNE DÖNDÜ. KONGRE ÜYELERİNE SİLAHLI SALDIRI... 
YARALILAR VAR
ABD'nin Washington kentinde düzenlenen silahlı terör saldırısında ABD'li Kongre üyesi Steve Scalise vuruldu. Reuters haber ajansı 15 ile 25 arasında Kongre üyesinin olayın gerçekleştiği esnada bölgede bulunduğunu aktardı. Uzun namlulu otomatik silah kullanan terörist saldırganın olaydan hemen sonra, çok kısa bir sürede gözaltına alındığı ifade ediliyor. Beyaz Saray'ın açıklamasında Başkan Trump'ın vahim olayla ilgili gelişmeleri takip ettiği ve olaydan 'derin bir üzüntü' duyduğu belirtildi. Anarşi, terör ve tedhiş olayında 5 kişi yaralandı. Ayrıca, Texaslı Kongre üyesi Roger Williams'ın da saldırı esnasında yaralandığı belirtildi. ABD'li Kongre üyelerinin YMCA beyzbol sahasında maç yaparken silahlı saldırı gerçekleşti. Olayda Temsilciler Meclisi üyesi Steve Scalise vuruldu. Aralarında Scalise'in danışmanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. CNN'in haberine göre 50-100 kurşun sesi duyuldu.
UZUN NAMLULU TAM OTOMATİK TÜFEKLE ATEŞ EDİLDİ
Alexandria Polis Departmanı, Twitter'dan yaptığı açıklamada yaralıların "mümkün olan en kısa süre içinde" hastaneye kaldırıldığını ve derhal tıbbi müdahalenin başladığını duyurdu. Scalise'nin ve silahlı saldırıda yaralanan iki polis memurunun durumunun 'stabil' olduğu ifade edildi. Polis, silahlı saldırının yaşandığı bölgeyi güvenlik çemberine alırken, olaya başlangıcından 3 dakika sonra müdahale edildiğini açıkladı. Fox News'a bilgi veren Cumhuriyetçi Senatör Mike Lee, Scalise'in kalçasından vurulduğunu ve durumunun iyiye gideceğini söyledi. Lee, saldırganın tüfekle ateş açtığını ifade etti.
"10 DAKİKA BOYUNCA ATEŞ ETTİ"
ABD Başkanı Donald Trump'ın olay konusunda anında bilgilendirildiği belirtildi. Terörist saldırganın olay yerinde gözaltına alındığı ve zararsız hale getirildiği ifade ediliyor. ABD'li Senatör Jeff Flake ise saldırganın olay yerinde polis tarafından vurulduğunu ifade etti. Flake, saldırganın orta yaşlı, beyaz bir erkek olduğunu söyledi. Flake, saldırganın 10 dakika boyunca sürekli ateş ettiğini söyledi. Trump, olay ile ilgili tweet'inde "İyi bir dost ve vatansever Louisiana'dan Cumhuriyetçi Steve Scalise, kötü yaralandı fakat tamamen iyileşecek. Düşüncelerimiz ve dualarımız onunla" ifadesini kullandı. ABD’de bazı Kongre üyeleri, yıllardır başkentte faaliyet gösteren bazı yardım kurum ve kuruluşlarına para toplamak için, "sivil toplum kuruluşları yararına" beyzbol maçı yapıyor. Scalise de 1909’dan bu yana düzenlenen etkinlik öncesi antreman yaparken vuruldu.
STEVE SCALISE KİMDİR?
1965 doğumlu Scalise, ABD Temsilciler Meclisi üyesi. Scalise, Temsilciler Meclisi'nde partisinin grup başkanı ve Louisiana eyaleti temsilcisi. 

13 Haziran 2017 Salı

Beka ve basiretten yoksun; İSLÂM ile zerrece alâkası olmayan, sözde Müslüman ülke yöneticilerinin cehalet ve değersizliği dünya barışını tehdit ediyor

ARAP BİRLİĞİ DAİMİ TEMSİLCİSİ:
İSRAİL'İN AFRİKA'YA OLAN NÜFUZU ARAP ULUSAL GÜVENLİĞİNİ ETKİLİYOR
Filistin'in Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği Daimi Temsilcisi Şevbeki, İsrail'in Afrika'ya olan nüfuzunun Arap ulusal güvenliğini etkilediği uyarısında bulundu. 
(KAHİRE) Filistin'in Kahire Büyükelçisi  ve  Arap Birliği Daimi Temsilcisi Cemal Şevbeki, İsrail'in Afrika'ya olan nüfuzunun Arap ulusal güvenliğini etkilediği uyarısında bulundu.
Şevbeki, Filistin'in talebi üzerine "İsrail'in Afrika kıtasında büyüyen nüfuzu" gündem maddesiyle Arap Birliği daimi temsilciler düzeyindeki olağanüstü toplantısında, "Arap ülkelerine, işgal devleti İsrail nüfuzuna karşı Arap ulusal güvenliğinin korunması için harekete geçme" uyarısında bulundu.
Afrika kıtasında 1974 yılında sadece 5 ülkeyle diplomatik ilişkileri olan İsrail'in, bugün 45 Afrika ülkesiyle ilişkiler kurduğuna dikkati çeken Şevbeki, "İsrail, kendisini komşu ülkelerin sorunlarına çözüm bulan bir devlet gibi pazarlıyor ve çevresindeki ülkelerin kurtarıcısı olduğunu iddia ediyor. Öyle görünüyor ki İsrail, dünyaya Filistin halkına yaşattıklarını unutturmaya çalışıyor. Sömürgecilik ve yerleşim konusunda ısrarcı davranan bir devlet, nasıl oluyor da uzun yıllar sömürgeciliğin kurbanı olan ülkelerle dost ve müttefik olabiliyor." diye konuştu.
Arap ve Afrika ülkeleri arasındaki ikili siyasi diyalog ve işbirliklerinde Filistin davasının gündemde tutulmaya devam edilmesi çağrısında bulunan Şevbeki, "Birkaç yıl öncesine kadar Arap ülkeleri tarafından kuşatılan İsrail, Arap dünyasında yaşanan çekişme ve krizleri fırsat bilerek, hepimizi kuşatmış ve bizim Arap ulusal güvenliğimizin muhitine nüfuz etmiş durumda." ifadelerini kullandı. Muhabir: Mahmut Geldi (Anadolu Ajansi - 12.06.2017
BİR YORUM: Körfez'deki çürümüş Arap ve Afrika'daki ülkeler, İsrail'le güzel gözleri için yakınlaşıyorlar. Bu işler cehaletle, teroristleri besleyip hasetten çatlamakla olmuyor. Çalış sen de yap. Mentes Azuz

12 Haziran 2017 Pazartesi

İhanet Şebekelerinin "Kiralık Kellelerine" PARLAMENTER OLMA HAKKINI VERENLER KAHROLSUN!..

TÜRK ASKERİ'NDEN HDP'Lİ VEKİLE TOKAT GİBİ CEVAP!
HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü'nün güvenlik güçleri ile tartışmasında, noktada görevli askeri personel," Ben senin için değil,bu bayrak için ölürüm" diye cevap verdi.
Valilik, yol kontrol noktasında bulunan güvenlik güçlerinin,görevlerinin yerine getirmelerinin engellendiğini yönünde şikayette bulunduğunu ve soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Tunceli-Erzincan karayolu Sütlüce yol kontrol ve arama noktasında güvenlik güçleri ile HDP milletvekili Alican Önlü arasında yaşanan olayla ilgili TunceliValiliği açıklama yaptı.
KİMLİĞİNİ GÖSTERMEK İSTEMEDİ
HDP Milletvekili Alican Önlü'ye ait aracın, milletvekilinin içinde olmadığı anda durdurularak kontrol edilmek istendiği belirtilen açıklamada, " Araçta milletvekili Önlü'nün eşi olduğunu beyan eden şahıs kimlik göstermek istememiş, güvenlik güçlerimizin görevlerini yerine getirmelerini, usulüne göre arama yapmalarını engellemeye çalışmış ve aracın milletvekili aracı olduğunu söyleyerek aranamayacağı gibi sözler söylemiştir. Bahse konu araç güvenlik güçlerimizce gözle kontrol yapılarak bölgeden ayrılmasına izin verilmiştir. Yol kontrol ve uygulama noktasından ayrılırken 'Ben milletvekili eşiyim, benim aracımı kontrol etmek ve bana kimlik sormak ne demek burada bekleyin siz göreceksiniz' gibi söylemlerde bulunarak bölgeden ayrılmıştır"denildi.
"ARACIMI ARAYAMAZSINIZ..."
Daha sonra yol kontrol noktasına HDP Milletvekili Alican Önlü'nün gelerek güvenlik güçleri ile konuşmaya başladığı aktarılan açıklamanın devamında," Önlü, aracının durdurulamayacağı, aranamayacağı gibi sözler söyleyerek, güvenlik güçlerimizin görevlerini yerine getirmelerini engellemeye çalışmıştır. Bahse konu yol kontrol noktasında bulunan güvenlik güçlerimiz görevlerini yerine getirmelerinin engellendiği yönünde şikayette bulunmuş ve konu hakkında gerekli soruşturma başlatılmıştır" ifadelerine yer verildi.
"BEN SENİN İÇİN DEĞİL BU BAYRAK İÇİN ÖLÜRÜM"
Olayla ilgili kameraya yansıyan görüntülerde, HDP'li Önlü ile görevli personel arasında terörist tartışması yaşandığı, Önlü'nün askeri personele'Sen FETÖ'cüsün, senin komutanın FETÖ'den alındı gibi sözler söylediği yansıdı. Ayrıca görüntülerde askeri personelin HDP'li Önlü'ye, "Ben senin için değil,bu bayrak için ölürüm" diyerek cevap vermesi de görüntülerde yer aldı.
TUNCELİ VALİLİĞİ'NDEN HDP'Lİ ÖNLÜ İLE VE ASKERİN TARTIŞMASINA SORUŞTURMA
Tunceli Valiliği, HDP Milletvekili Alican Önlü'nün yol kontrol noktasında görevli askerlerle ilgili tartışmasına ilişkin soruşturma başlatıldığı açıkladı. Valilik açıklamasında, soruşturma başlatıldığı belirtilirken şöyle denildi: Tunceli-Erzincan karayolu ilimiz Sütlüce yol kontrol ve arama noktasında 10 Haziran 2017 günü güvenlik güçlerimizce HDP Milletvekili Alican Önlü'ye ait araç, milletvekilin olmadığı anda durdurularak kontrol etmek istenmiştir. Araçta milletvekili Alican Önlü'nün eşi olduğunu beyan eden şahıs kimlik göstermek istememiş, güvenlik güçlerimizin görevlerini yerine getirmelerini, usulüne göre arama yapmalarını engellemeye çalışmış ve aracın milletvekili aracı olduğunu söyleyerek aranamayacağı gibi sözler söylemiştir. Bahse konu araç güvenlik güçlerimizce gözle kontrol yapılarak bölgeden ayrılmasına izin verilmiştir. Yol kontrol ve uygulama noktasından ayrılırken 'Ben milletvekili eşiyim, benim aracımı kontrol etmek ve bana kimlik sormak ne demek burada bekleyin siz göreceksiniz' gibi söylemlerde bulunarak bölgeden ayrılmıştır. Daha sonra yol kontrol noktasına gelen HDP Milletvekili Alican Önlü güvenlik güçlerimizle konuşmaya başlamış, aracının durdurulamayacağı, aranamayacağı gibi sözler söyleyerek, güvenlik güçlerimizin görevlerini yerine getirmelerini engellemeye çalışmıştır. Bahse konu yol kontrol noktasında bulunan güvenlik güçlerimiz görevlerini yerine getirmelerinin engellendiği yönünde şikayette bulunmuş ve konu hakkında gerekli soruşturma başlatılmıştır.
SABAHATTİN ÖNKİBAR: HUU BARZANİ ‘REFERANDUM’ DEDİ, DUYAN YOK MU?
Ve Barzani kararını açıkladı;
Bağımsızlık referandumu 25 Eylül 2017’de!
Türkiye’yi yönetenler haberi duymamış gibi davranıyor, neden?
Ne yani Suriye’de Kürdistan kurmak Türkiye için savaş sebebi de, Irak’ta Kürdistan’ı ilan etmek bayram vesilesi mi?
Ha 100 kilometre ötesi, ha berisi ne fark edecek?
Açık yazalım Irak Kürdistanı’nın kurucusu Barzani değil, Kerkük’ü peşkeş çekip Irak Kürdistanını imar ve inşa eden AKP iktidarıdır.
Bu gidişle Suriye Kürdistan’ı da kurulup güneydoğumuzdan toprak istenecek!
ABD, AKP’yi neden kurdurup destekledi anladınız mı şimdi!
KATAR İŞGALİNDE TÜRKİYE SORULARI!
Evet Katar pasif ya da kansız olarak, ABD -Suudi ve Mısır tarafından işgal edildi çünkü abluka altında!
Dahası, geleceği karanlık, zira Katar Emiri El Sani Trump’ın Beyaz Saray davetini reddetti ki bunun anlamı kaleminin kırıldığını görmesidir.
Peki böyle bir zeminde Türkiye’nin Katar’a fedai olması ve alelacele asker göndermek için TBMM’den karar çıkarması doğru mudur?
Tayyip Erdoğan kendi söylüyor, yaşananların arka planını bilmeden Mehmetçik’i Katar’da nöbete dikmek neden?
Bu kararla Katar ‘a karşı olan Arap dünyası ile ilişkilerimiz zarar görmeyecek mi?
Yoksa Türkiye’yi yönetenler Katar Emiri’ne mecbur mudur?
ABD ve Suud, Katar’da El Sani Hanedanını devirir ve işbirlikçi birini Emir yaparsa her şey ters-yüz olmayacak mı?
Bunlar sorular... Bizim hükmümüz şudur:
Katar olayı sanki Paxamerica’nın bölgedeki işbirlikçileri ile sadece İran’a değil,Türkiye’ye yapılacak hamlelerin başlangıcı gibidir…
BYLOCKÇU 12 VALİ!
Üç gündür başta Adalet ve İçişleri Bakanı olmak üzere hükümetten açıklama bekliyorum tık yok.
Oysa iddia vahim olmanın bile ötesinde!
Görevdeki bir savcı çıkıyor ve diyor ki, halen görevde olan 12 vali ByLockçu.
Konuyu gündeme getiren isim Fatih Altaylı.
Beyler bu ülke Muz Cumhuriyeti değil.
Adalet Bakanı niye susar ve “Elimiz- kolumuz bağlı” diyen Savcı’ya neden cevap vermez?
İçişleri Bakanı neden harekete geçmez?
En önemlisi o Savcı neden kanunlara değil de siyasilere boyun eğer?.
Yok hadise yalan ise niçin yalanlanmıyor?
İki oğlundan büyüğüne Fetullah; küçüğüne Gülen adını koyan valilerden söz ediliyor, doğru mu bunlar?
DÖRT PARMAK İŞARETİ!
Eğri oturup doğru konuşalım, dört parmak işareti Mısır’daki ihvan kalkışması sürecinde ortaya çıkıp oradan ithal edilmedi mi?
Var mıydı ondan önce böyle bir işaret?
Yok idi ise kastedilen , “Tek Vatan, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayraktır” şeklindeki savunma kimse kusura bakmasın ama İhvan’ın sembol işaretinin gizlenmesidir.
Bırakın bu İhvan işaretini, bu ülkeyi yönetenler İhvancı Mursi’yi sahiplenmek adına Mısır gibi bir büyük devleti ilişkileri sıfırlamadı mı?
REŞAT'A O SUİKASTİ PAS GEÇ DİYEN Mİ VAR?
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek’i biliyorsunuz yakın geçmişe kadar Fetullah yandaşıydı.
İşte bu Reşat darbe ile alakalı komisyon raporuna Muhsin Yazıcıoğlu olayını almadı ki AKP’li üye Selçuk Özdağ bunun için özellikle ısrarcı olmuştu.
Pardon ama Reşat Petek, Özdağ’ın bile talep ve konmayınca feveran ettiği o konuyu pas geçmesi için bir yerlerden emir mi aldı?
Söyleyin unuttuk demesi inandırıcı olabilir mi?
Muhsin Yazıcıoğlu cinayetinde çok ama çok gizemli noktalar var haberiniz ola!...

10 Haziran 2017 Cumartesi

Bu Ne Perhiz, Ne Lahana Turşusu! Daha dün “Aba Altından Sopa Gösterilirken" Dün Suud, bugün İran'la ne yaman bir alış-veriş. Acaba "KATAR bu işin neresinde?” Ortalıkta çok kirli işler dönüyor gibi!.. Bu ne İş?..

ABD VE İRAN ARASINDA DEV ANLAŞMA!
"katar bu işin neresinde?"
İran'a uygulanan ambargonun kalkmasının ardından, ülkenin ABD ile ticari hacmi büyümeye devam ediyor. 2017 başında Boeing firmasından 80 uçak alan Aseman Havayolları, 60 adetlik yeni bir sipariş daha verdi. İran devlet ajansı IRNA tarafından verilen bilgiye göre, ülkenin en büyük havayolu şirketi Aseman Airlines, filosuna 60 uçak daha katıyor. Uçaklar, Şikago merkezli Amerikalı havacılık firması Boeing tarafından tedarik edilecek. İki firma yetkilileri başkent Tahran'da düzenlenen bir seremoniyle anlaşmayı duyurdu. AP haber ajansı tarafından Cumartesi günü duyurulan anlaşmanın detaylarına göre toplam 60 adet uçak, iki parti hâlinde sevkedilecek. 30 jetlik ilk parti 737 tipi uçaklardan oluşacak ve teslimatının 2019 yılında yapılması bekleniyor.
İKİNCİ UÇAK ALIMI
İran ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üye ülkeleri ABD, Birleşi Krallık, Rusya,Fransa, Çin ve Almanya arasında oluşturulan ve 2016 yılında yürürlüğe giren tarihi nükleer anlaşmadan sonra Boeing ikinci kez İran'a birinci el uçak satmış oldu. İran'a uygulanan ambargonun kalkmasından sonra, 2016 eylül ayında Washington tarafından Boeing ve Avrupalı rakibi Airbus için İran'a uçak satma izni verilmişti. Geçtiğimiz aralık ayında da Aseman ve Boeing arasında devasa bir anlaşma yapılarak, 16.6 milyar dolar karşılığında Boeing tam 80 uçağı İran'a sattığını açıklamıştı. Aseman Havayolu şirketinin CEO koltuğunda oturan Hüseyin Ali, Reuters'a yaptığı açıklamada bir yıl süren müzakereler sonrasında yapılan anlaşmadan memnuniyetini dile getirdi. Yaklaşık 3 milyar dolar tutarındaki anlaşmada finansmanın yüzde 5'i Aseman tarafından karşılanırken, geri kalan miktar için farklı arayışların olduğu belirtiliyor. (Kaynak: Ajanslar//Ulusal Haber Ajansı)

6 Haziran 2017 Salı

ALDATAN PUT ZUHUR ETTİ, ŞEAMET YİNE SAHNEDE. KATAR krizi dünya gündeminde ilk sırada

ALDATAN PUT ZUHUR ETTİ. SELEFİLER PANİKTE, GERİLİM TIRMANIYOR. DOKUNAN YANABİLİR!..
KATAR KRİZİ NEDİR NEDEN ÇIKTI ASIL DERT ÇOK BAŞKA!
KATAR krizi dünyanın gündeminde ilk sıraya oturdu. Peki nedir bu Katar krizi neden çıktı, hangi ülkeler ambargoya katılıyor? Katar krizinde görünen gerekçe teröre bu ülkenin destek verdiği iddiası. Görünmeyen dertse çok başka..
5 Arap ülkesinin Katar ile tüm siyasi ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde son yıllarda görülen en büyük diplomatik krize yol açtı. Peki Katar krizinin asıl sebebi ne? Hangi ülkeler Katar ile diplomatik ilişkilerini kesti, Katar iddialar için ne diyor, bu kriz neden önemli? 
Katar krizi nedir : Katar krizi Suudi Arabistan'ın başını çektiği 6 Arap ülkesinin kararıyla başladı.Altı ülke dün sabah itibariyle Katar ile olan tüm diplomatik ilişkilerini kestiler. Hava sahalarını da bu sabah saat 07.00'den itibaren Katar'a kapattılar. Katar'ın diplomatlarına ülkelerini terketmeleri için 48 saat, vatandaşlarına da 14 gün süre verdiler. Suudi Arabistan liman ve hava sahasının yanı sıra Katar'a olan kara sınırını da kapattı. Katar krizi nasıl çıktı sebep ne?: Katar'a ambargo kararı alan ülkeler özellikle de Suudi Arabistan bir süredir Katar'ın bazı terör gruplarına maddi destek sağladığı ve İran'la işbirliği yaptığı iddialarını gündeme getiriyordu.
KATAR İLE İLİŞKİYİ KESEN ÜLKELER
*Suudi Arabistan
*Mısır
*Libya
*Bahreyn
*Birleşik Arap Emirlikleri
*Yemen                              
Ürdün, Uman ve Kuveyt Katar'la ilişkilerini sürdüreceğini açıkladı.
SEBEP NE?
Karara gerekçe olarak "Katar'ın terörizme destek vermesi" gösteriliyor. Katar, IŞİD ve El Kaide dahil çeşitli militan grupları destekleyerek "bölgeyi istikrarsızlaştırmakla" suçlanıyor. 
Körfez ülkelerinin iddiasına göre Katar İran'la işbirliği halindeydi. Aynı zamanda Körfez ülkelerinin terör grubu olarak tanımladığı Müslüman Kardeşler ve DAEŞ'e maddi destek sağladıkları da iddialar arasındaydı.
Katar ne diyor? : Katar hükümeti 'teröre destek verdiği' iddialarını uzun süredir yalanlıyor ve bu iddiaların hiçbir kanıta dayanmayan mesnetsiz suçlamalar olduğunu söylüyor. Doha yönetiminden yapılan son açıklamalarda da Katar'a karşı bir karalama kampanyası başlatıldığı savunuldu. Katar Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı yazılı açıklamada diplomatik ilişkilerin kesilmesi kararının şaşkınlıkla karşılandığı belirtilirken suçlamalar için "dayanağı olmayan, gerçek dışı iddialar" yorumu yapıldı. Katar krizini başlatan siber saldırı nedir?: Suudi Arabistan'ın başını çektiği iddialar geçen hafta Katar Ulusal Haber Ajansı'nın sosyal medya hesaplarına yapılan bir siber saldırı sonrası krize dönüştü.
Katar Resmi Haber Ajansı QNA sitesinde 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'ye atfedilen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayınlamıştı. Açıklamalar kısa bir süre içinde medyada geniş bir şekilde yer almıştı. Bundan birkaç saat sonra açıklama yapan Katar hükümeti İletişim Dairesi Direktörü Şeyh Seyf bin Ahmed Al Sani, QNA sitesinin siber saldırıya uğradığını duyurmuştu. Katar Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında, QNA'nın siber saldırıya uğradığını ve yayınlanan haberlerin gerçeği yansıtmadığı, medya organlarından bu açıklamaları dikkate almalamalarını talep etmişti.
Suudi Arabistan bahane yaptı: Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan basını başta olmak üzere Ortadoğu'daki basın yayın organları yalanlamaları dikkate almayarak siber saldırı girişimini Katar aleyhine bir kampanyaya dönüştürdü.
Katar krizinin arka planı ne? Trump'ın kılıç dansı: Katar krizinin şimdiye kadar aktardıklarımız görünen yüzündeki sebeplerdi. Bir de işin perde arkası var. Herşey Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti ile başladı. Trump'ın kılıç dansı yaptığı o ziyarette Suudlardan terör konusunda somut icraatler istedi. Trump'ın ziyaretinden kısa süre sonra Katar krizinin patlak vermesi de asıl aktörün ABD olduğunu gösteriyor. Katar krizi bazı uzmanlara göre yeni Amerikan yönetiminin Ortadoğu vizyonunun nasıl olacağını da gösteriyor. Suudi Arabistan ise bölgede kendi gücünü ve siyasetini hissettirmeye çalışıyor. Bunu da ABD güdümünde olan ülkelerle Katar üzerinde deniyor.
HANGİ ÜLKE NE YAPTI?
Suudi Arabistan haber ajansı SPA, Katar ile sınırların kapandığını; kara, deniz ve hava bağlantılarının kesildiğini açıkladı. Mısır da hava sahasının ve limanlarının Katar ulaşımına kapandığını duyurdu. Birleşik Arap Emirlikleri, Katarlı diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 48 saat süre verdi. Bahreyn haber ajansı da "ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit ettiği ve içişlerine karıştığı için" Katar ile ilişkilerin kesildiğini aktardı. Yemen'in uluslararası toplum tarafından tanınan hükümeti de Katar ile ilişkileri kestiğini duyurdu.
Katar krizinde asıl mesele İran : Uzmanlara göre Suudi Arabistan'ın başı çektiği Katar karşıtı hareketin asıl hedefi İran'ın bölgedeki nüfusunu arttırmasına engel olmak. Katar'ın İran'la yakın ilişkileri özellikle sünni körfez ülkeleri arasında uzun süredir kriz sebebi. Kriz Türkiye'yi nasıl etkiler :Katar'ın Körfez ülkeleriyle yaşadığı bu sıkıntı Türkiye'yi deyin yerindeyse iki arada bir derede bırakacak. Körfez ülkelerinin tamamıyla ilişkisi iyi olan Türkiye'nin Katar'la ilişkisi de sorunsuz. Öyle ki Türkiye'nin tugay düzeyinde bir askeri üssü bulunuyor. Uzmanlara göre, Katar'a karşı olası bir askeri harekat Türkiye'yi çok zor durumda bırakabilir. Türkiye'nin Katar'daki askeri üssünde 13 subay, 19 astsubay ve 56 uzman görev yapıyor. Katar ile Türkiye arasında ticari ilişkiler de üst düzeyde. Türkiye Katar krizi için ne diyor: Türkiye Katar ile Arap ülkeleri arasındaki krizi çözmek için diplomasi trafiği başlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar konusundaki gelişmelere ilişkin Katar Emiri Al Sani, Rusya Federasyonu Başkanı Putin, Kuveyt Emiri Sabah ve Suudi Arabistan Kralı Selman ile telefonda görüştü. Bölgede barış ve istikrarın önemine işaret edilen görüşmelerde, mevcut gerilimin düşürülmesinde diplomasi ve diyalog yolunu tercih etmenin öneminin vurgulandığı kaydedildi.
ŞİMDİ DE KATAR KRİZİ…
BİR UZMAN YORUMU (TURKISHFORUM)
NECDET BULUZ
Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri Katar’la tüm diplomat ilişkilerini kesme kararının ardından, son dönemlerin en büyük krizlerinden birinin de yaşanmaya başladığı görülüyor.
Bu satırlar yazılırken, adı geçen ülkelerle birlikte Yemen, Libya ve Maldivler’in de Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiği haberleri geliyordu. Bu ülkelere yenilerinin de eklenebileceği ifade ediliyor.
Suudiler, Katar’a karşı başlatılan bu eylem için şu açıklamayı yapıyor:
“Doha’nın açık ve gizli gerçekleştirdiği ciddi ihlaller, terör örgütlerini barındırarak teröre destek vermesi, basın yayın organlarında terör örgütlerinin propagandasını yapması, Katif ilindeki İran bağlantılı terör eylemlerini desteklemesi, aşırıları barındırması, Yemen’deki Husi militanları desteklemesi sonrasında Suudi Arabistan bu kararları almak durumunda kalmıştır.”
Katar ve Suudi Arabistan arasındaki çatlak, Suriye’deki iç savaşın ilk yıllarına dayanıyor. Müslüman Kardeşler nedeniyle birbirine giren taraflar, Mısır’da olup bitenlerin ardından artık aynı cephede görünseler de aslında rakip olarak biliniyor. Taraflar, dip akıntı şeklinde devam eden krizi resmen ilan etmiş oldu.
Konuyu enine boyuna incelediğimizde Katar ile İran’ın yakın ilişkisi Suudilerin tepkilerine neden oluyordu. Bugün ortaya çıkan krizin en önemli nedenlerinden birinin de Katar-İran yakınlaşması olarak yorumlanıyor.
Bir başka konu daha var, kısaca ona da değinelim:
Katar, başından beri Suriye’de Müslüman Kardeşleri destekliyor. Müslüman Kardeşler yanlısı ve bir Esad karşıtı ordu kurmaya çalıştı. Bunu engelleyen ülke ise, Suudi Arabistan oldu. Çünkü, Riyad yönetimi Müslüman Kardeşlerin bir ülkede güçlenmesini istemedi. Önünde Mısır örneği vardı.
Doha ve Riyad yönetimleri arasında başlayan çatlak, Mısır’da Muhammed Mursi’nin başa gelmesiyle büyümüştü. 2013 yılında seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi’yi hedef alan askeri darbenin sonrasında Suudi Arabistan General Sisi’yi destekledi. Batı dünyası da Sisi’nin arkasında durdu. Katar yönetimi ise tüm bunlar olurken Müslüman Kardeşler üyelerini ülkede ağırladı. Doha’nın Hamas üyelerini de ülkede tutmasıyla gerilim daha büyüdü ve elle tutulur hale geldi.
Zaten Suudilerin açıklamasındaki “Katar, İran bağlantılı terör eylemlerine destek oluyor” açıklaması Katar-İran yakınlaşmasından duyulan rahatsızlıkları bütün açıklığı ile zaten ortaya koymaktadır.
İranlı siyaset uzmanı Hasan Hanizade, Katar’ın İran’la diyalog başlatma niyetinin bu ülkeye karşı agresif medya kampanyasının başlatılmasına yol açtığını belirtiyor. Hanizade “Katar, çatışmaya girmemeye ve İran ile iş ilişkileri korumaya çalışan tek Körfez İşbirliği Konseyi üyesi. Ama medyada, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin sert yanıtı üstün geldi” şeklinde olayların bu noktaya nasıl geldiğini yorumlamaya çalışıyor.
İranlı uzmanın görüşüne göre, Katar’ın stratejisi, Riyad’dan bağımsız dış politika yürüten Kuveyt ve Umman gibi ülkeler tarafından anlayışla karşılanabilir.
Aslına bakılacak olursa konu Suudi Arabistan ile Katar’ın güç mücadelesi olarak da değerlendirilebilir. Uzmanlar, Körfez ülkeleri arasındaki bu çatlağın kolay giderilemeyeceğini ve daha da artabileceğini söylüyor.
Rusya Devlet Beşeri Bilimler Üniversitesi uzmanlarından Profesör Grigoriy Kosaç, Sputnik’e verdiği röportajda, Ortadoğu ülkeleri arasındaki gergin ilişkileri anlattı. Kosaç, Doha’nın Körfez ülkelerinin arasında ‘ikinci güç odağı’ haline gelmek istediğini ve bu nedenle Riyad ile ihtilafa girdiğini, ilişkilerde görülen gerginliğin bir ilk olmadığını vurguladı.
Rus uzman, “Doha’nın ve Riyad’ın birçok İslami örgüte karşı yaklaşımlarında büyük farklılıklar var. Örneğin Hizbullah ve Müslüman Kardeşler, Katar’ın gözünde terörist değil, ancak Suudi Arabistan onlara karşı daha farklı tutum içerisinde. Suudi Arabistan’dan farklı olarak Katar’da neredeyse hiç Şii yok. Doha, İran’la yakınlaşma yollarını daha rahat arayabiliyor, hatta Suudilerin etkisi altına girmemek için bunu yapmak zorunda. İslam’daki Vahabi akımını tanıyan iki ülkenin arasındaki rekabeti de unutmayalım. Katar’ı yöneten aile, dini reformcu Muhammed bin Abdülvahhab’a kendini yakın tutuyor ve bu alanda farklı konuma talip. Aynı zamanda Katar’daki İslami kurallar o derece katı değil. Suudi Arabistan’da kadınlar araç kullanamazken Katar’da bunu yapabiliyorlar” diye konuştu.
Türkiye, bu durum karşısında nasıl bir adım atacak?
Dikkat edilecek olursa Türkiye, hem Suudi Srabistan, hem de Katar ile iyi ilişkiler içinde bulunuyor. Ticaret anlamında da büyük iş yapıyor. Dengelerin bozulması ile Türkiye’nin bu işten zararlı çıkabileceği düşünülebilir.
Nitekim Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, konu hakkında yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımız da devreye girdi. Çok sayıda telefon görüşmesi yaptı. Önemli bir kriz gibi görünüyor. Daha fazla büyümeden çözülmesi gerekiyor. Türkiye olarak üzerimize düşeni yerine getireceğiz.” dedi.
Ancak, bize göre Türkiye tarafsız kalmaya özen gösterecek ve arabuluculuk rolünde bulunup sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek adımlar atmaya çalışacaktır. Gelişmeler ışığı altında nasıl adımların atılacağını da zaten hep birlikte görmüş olacağız. 
necdetbuluz@gmail.com, www.facebook.com/necdet.buluz