31 Ekim 2014 Cuma

Umur-u Devlet tebahur etmiş (buharlaşmış); Hükümet "yok hükmüne", acze düşmüş olmalı!...

Kürdistanlı Peşmergeler (haydutlar ve haramiler) hesap takıp, gasp yapıp Kobani'ye geçmişler!..
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından önceki gece Ayn el Arap (Koban-ecirc)'a karayoluyla gönderilen Kuzey Irak peşmerge grubu, Mardin-Urfa karayolu üzerindeki Demirol Dinlenme Tesisleri'nde yediği yemeğin parasını ödemedi. 80 kişinin yediği yemeğin faturası 1300 lira.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından Koban-ecirc;'ye karayoluyla gönderilen peşmerge grubu önceki gece Şanlıurfa'daki Demirol Tesisleri'nde mola verdi. Mola sırasında çorbadan kebaba kadar restorandaki hemen hemen tüm yemeklerden yiyen peşmergeler, hesabı ödemeden tesislerden ayrıldı. Demirol Tesisleri'nde çalışan bir yetkiliden Hürriyet gazetesinden Ahmet Can'ın aldığı bilgilere göre yaklaşık 80 kişilik peşmerge grubu sabaha karşı saat 6 civarında tesislere geldi. Şirket yetkilisi, peşmergelerin tesislerine geleceğinden önceden haberleri olmadığını ve yemek kapasitesi olarak hazırlıksız yakalandıklarını söyledi.
Hesap 1300 lira
Peşmergelerin çorba, kuru fasulye ve pilavı tamamen bitirdiğini ifade eden tesisin yetkilisi, yemek yetiştiremedikleri için ekstra olarak Urfa Kebabı da yaptıklarını dile getirdi.
Özel Harekat görevlilerinin de peşmerge grubuyla yemek yediğini belirten yetkili, ''Peşmerge grubu hesap ödemeden tesislerden ayrıldı. Şu ana kadar ödemeyle ilgili bize bir bilgi ulaşmadı. Adisyonları sakladık. Hesabın ödenmesini bekliyoruz'' ifadelerini kullandı.
Yetkilinin paylaştığı bilgilere göre tesislerde yemek yiyen bir kişi yaklaşık 13 lira civarında hesap ödüyor. Bu da peşmergelerin yaklaşık 1300 liralık hesabı ödemediklerini gösteriyor.
40 araçlık konvoy
Yetkili ayrıca peşmergelerin top, zırhlı araçlar ve kamyonlarla tesislere geldiğini bu gruba ambulansların da eşlik ettiğini söyleyerek, ''Otoparkımız askeri araçlarla doldu taştı. Peşmergeler yemekten sonra ambulansta kontrollerden geçti. Yaklaşık 1.5 saat boyunca tesislerde dinlendikten sonra, Suruç'a doğru yola çıktı'' şeklinde konuştu.
Öte yandan Koban-ecirc;'ye gönderilen yaklaşık 150 peşmergeden havayolunu kullanan grup, çarşamba günü sabaha karşı saat 01.10'da Şanlıurfa Havalimanı'na indi. Her iki grupta, ''Yaşasın Başkan Obama'' anlamına gelen Kürtçe 'Biji Serok Obama' sloganlarıyla karşılandı. Sıkı güvenlik önlemleri altında 03.00'te Suruç'a ulaşan grup karayoluyla gelenlerle Mürşitpınar Sınır Kapısı yakınlarında buluştu. Dün öğle saatleriyle beraber peşmerge grubu Koban-ecirc;'ye geçmeye başladı.
100 kişi kapasiteli
Demirol tesisleri Mardin ile Şanlıurfa arasında 28. kilometrede yer alıyor. Söz konusu iki şehir arasında çok fazla dinlenme tesisi olmamasından dolayı en uğrak noktaların Demirol tesisleri yer alıyor. Bölgesel yemekleriyle dikkat çeken tesis toplam 350 kişilik kapasiteye sahip. 18 çeşit yemek çıkan tesisin restoran bölümü kapasitesi ise 100 kişi.
Tesise gelen peşmerge sayısı: 80
Ortalama bir peşmergenin yediği yemek tutarı: 13 lira
Peşmergelerin ödemediği hesap tutarı: 1300 lira
Restoranın kapasitesi: 100
Peşmergelerin geldiği araç sayısı: 40 (MSN & GAZETEPORT_31 Ekim 2014)
Soma Katliamı'ndan sonra, şimdi de ERMENEK CİNAYETİ; İşçi şikâyet yağdırmış ama metruk maden şirketi devlete bile bilgi vermemiş!..
Ermenek'teki maden faciasının meydana geldiği Has Şekerler’e ait madenin ruhsat sahibi olan Uyar Ailesi’nin sicili kabarık. 124 işçinin değişik zamanlarda Çalışma Bakanlığı’nı adeta şikayet yağmuruna tutmuş ama bir çare bulunamamış. Söz konusu aileye ait şirketlerin İzmir Kınık’ta 2 arama ruhsatı, Konya’da 1 arama 1 de işletme ruhsatı var.
Hürriyet'ten Hacer Boyacıoğlu'nun haberine göre, işveren, şikayetler üzerine başlatılan denetimlerde kendisinden istenilen hiçbir belge ve kaydı vermedi. Bu nedenle de denetim tamamlanamadı. İş akdi feshedilen 21 işçi de kıdem tazminatları için şikayetçi olmuş, ancak bundan da bir sonuç alınamadı. Enerji Bakanlığı’nın çalışanların alacaklarının verilmesi için ne yaptığı sorusuna ise, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “İşçilerin ödenmemiş kıdem tazminatlarının ödenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır” yanıtını verdi. Ermenek'teki maden ocağının son müfettiş raporu ortaya çıktı
Tek madende 1120 kaza
Söz konusu yanıtlar, MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın konuyla ilgili soru önergeleri üzerine verildi. Akçay’ın Uyar Ailesi’nin madencilik faaliyetleriyle ilgili sorularını yazılı olarak yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, bu ailenin işlettiği Darkale Maden İşletmesi’ne ilişkin detaylı bilgi verdi. Buna göre, Uyar Darkale Maden İşletmesi için işçiler tarafından değişik zamanlarda şikayet dilekçeleri verildi ve bundan sonraki süreç şöyle işledi:
450 işçi hala alacaklı
MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Uyar Ailesi’nin işlettiği Darkale Maden Ocağı’nda 2013 yılında bir iş kazası olduğunu, 2014 yılı başında ise söz konusu maden için yapılan sözleşmenin süresinin bittiğini ve yenilenmediğini söyledi. Bu tarihten itibaren de işçilerin çıkarıldığını belirten Akçay, “Şikayetlerin büyük bir bölümü son 1 yıllık süreci kapsıyor. Halen 450 işçi alacağını alamamış durumda, bu işçiler hakları için mücadele ediyor” dedi. Soma’da Darkale Maden Ocağı’nı işleten şirketle Ermenek’teki madeni işleten firma arasındaki bağlantıyı da açıklayan Akçay, “Aynı aile, farklı farklı şirketler altında faaliyet gösteriyor. Darkale’deki maden kapanınca aile Ermenek’e ağırlık verdi, sonuç ortada. Bu firmanın SGK’dan Elektrik İdaresi’ne kadar birçok yere borcu var ve bunlar dahi alınamıyor. Ailenin kurduğu şirketler sürekli isim değiştiriyor ama sonuç değişmiyor” açıklamasını yaptı.
'Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?'
Belge istendi, verilmedi
“İşçilerin şikayetlerinin ardından Çalışma Bakanlığı iki müfettişi görevlendirdi. İşverenlikten denetimle ilişkin kayıt ve belgelerin verilmesi istendi, ancak bu belgeler verilmediği için denetim tamamlanamadı. Bunun üzerine konunun yargıya intikal ettirilmesi uygun görüldü.
Uyar ailesine bağlı işletmelerde çalışan 21 işçinin bireysel alacakları için de işveren masaya davet edildi, ancak işveren yine davete icabet etmedi. Bunun üzerine işletmeye Manisa Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü tarafından idari para cezası uygulandı ve işçiler bilgilendirildi. Çalışma Bakanlığı kayıtlarına göre Uyar Ailesi’nin işlettiği Darkale Kömür İşletmesi’nde sadece 5 yıl içinde 1120 kaza oldu. 2009
yılında 129, 2010 yılında 179, 2011 yılında 276, 2012 yılında 254, 2013 yılında da 282 kaza oldu. Bu kazalarda toplam 6 kişi hayatını kaybetti.” (MSN & GAZETEPORT_31 Ekim 2014)

28 Ekim 2014 Salı

CUMHURİYET (!) BAYRAMINIZ HAYIRLI VE KUTLU OLSUN., ULUSAL HABER & ULUSAL AJANS

CUMHURİYET NEDİR NE DEĞİLDİR.
Cumhuriyet, Atatürk'ün ifadesiyle, tek başına kalsan da gerektiğinde bir dağ başına çıkıp Türk bayrağına sarılıp, vatan uğruna savaşarak, al kanını o al bayrağa yavaş yavaş yedirip şehit olabilmektir.
Cumhuriyet, herkesin Amerikan ve İngiliz mandası istediği bir ortamda işgalci Haçlı emperyalizminin karşısına geçip "Ya istiklal ya ölüm" diyebilmektir.
Atatürk'ün 1921'de Meclis kürsüsünden ifade ettiği şekliyle, "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme, bizi yutmak isteyen kapitalizme baş kaldırmayı ilke edinmektir." Cumhuriyet.
Cumhuriyet, emperyalizm, İstanbul'daki Osmanlı Meclisi Mebusanı'nı silah zoruyla dağıtmış, milletvekillerini Malta'ya sürgün etmişken, hiç tereddüt etmeden Anadolu'da halkın temsilcilerinden oluşan BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'Ni toplayabilmektir.
Cumhuriyet, 1920'de Anadolu'nun her yanı işgal edilmişken Andolu'nun orta yeri Ankara'daki Meclis'te "Hudud-u milli"den, "Misak-ı Milli"den söz edebilmektdir.
ÖNCE MİLLET DEMEKTİR
Cumhuriyet, ülke işgal altındayken, ısrarla "Milli irade", "Önce millet" diyebilmektdir.
Cumhuriyet, emperyalist işgale karşı mücadele ederken halkı bilinçlendirmek için çıkarılan gazetelere "İrade-i Milliye", "Hakimiyet-i Milliye", adlarını verebilmektir.
Cumhuriyet, aynı anda hem Haçlı emperyalizmine hem de iç ve dış maşalarına başkaldırabilmektir. Hem emperyalizmle hem de yerli işbirlikçileriyle mücadeleyi göze alabilmektir.
Cumhuriyet, bütün imkansızlıklara, yokluğa ve yoksulluğa karşın emperyalizmi ve taşeronlarını Anadolu yaylasına gömebilmektir, kağnıyla kamyonu yenebilmektir.
Cumhuriyet, Türk'e biçilen o daracık emperyalist elbiseyi, SEVR'i yırtıp atabilmektir.
Cumhuriyet, 600 yıldan fazla bir zamandır kendisini "Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak gören sultan/halife "şirk" düzenine baş kaldırıp, bu sakat düzeni yıkıp "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyebilmektir.
KÖYLÜYÜ MİLLETİN EFENDİSİ YAPABİLMEKTİR CUMHURİYET
Cumhuriyet, 600 yıllık dönme/devşirme/yabancı egemenliğine son verip, yüzyıllardır merkezden çevreye itilip aşağılanan bu toprağın insanını yeniden iktidar yapabilmektir.
Cumhuriyet, düşünce özgürlüğüdür, aklın özgürlüğüdür.
Cumhuriyet, cehaleti yenmektir.
Cumhuriyet, fakirliği yenmektir.
Cumhuriyet, hastalıkların kökünü kurutmaktır.
Cumhuriyet, ağalığı yıkmaktır, toprak reformudur Cumhuriyet.
Cumhuriyet, "Köylüyü milletin efendisi yapmak" için mücadele etmektir.
Cumhuriyet, ülkeyi demirağlarla örmektir.
Cumhuriyet, kendi okulunu kendi yapmaktır.
Cumhuriyet, kız çocuklarını okutmaktır.
Cumhuriyet, kadındır; okuyan, çalışan, bilimle, sanatla, sporla uğraşan kadındır. Kadına kadınlık ve insanlık onuruna yaraşır biçimde davranmaktır. Kadını siyasal katılımıcı yapmaktır Cumhuriyet.
Cumhuriyet, fabrikadır, hem de sosyal fabrikadır. Edirne'den Kars'a kadar bacaların tütmesidir, üretimdir Cumhuriyet.
Cumhuriyet, akıldır, bilimdir, akıl ve bilim eşliğinde çağdaşlaşmaktır.
Cumhuriyet, aşağılık kompleksinden kurtulmak, insanlık dünyasının uygar ve eşit bireyi olduğunu haykırabilmektir.
Cumhuriyet, tarihine sahip çıkmaktır. Köklerden beslenip yeni yeni filizler verebilmektir.
Cumhuriyet, Türkçedir, dil bilincidir. 600 yıldır Arapça ve Farsçanın baskısına yok olmaya yüz tutmuş, Türkçeye hiç uymayan Arap harfleriyle yazılmaya zorlanmış, adı bile unutulup Osmanlıca diye adlandırılmış Türkçeyi kurtarabilmektir Cumhuriyet.
Cumhuriyet, sanattır, sanatçıdır, çok sesli müziktir. Aşık Veysel'in görmeyen gözleriyle çalıdığı saz eşliğinde söylenen Atatürk'e Ağıt'tır Cumhuriyet.
Cumhuriyet Halkçılıktır: halktır, Halkevidir, Halkodasıdır, Köy Ensititüsüdür: Aydınlanmanın köyden başlatılmasıdır.
Cumhuriyet, laikliktir, din ve devlet işlerini ayrılmasıdır, inançlara ve inançsızlığa tahammül etmektir, din istismarına izin vermemektir. Dindara saygı, dinciye göz açtırmamaktır Cumhuriyet.
Cumhuriyet, Kuran'ı Kerim'i anlayarak okumaktır.
Cumhuriyet, Milliyetçiliktir: Her türlü ırkçılığı reddedip "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" diyebilmektir.
Cumhuriyet, Devletçiliktir: Devletin ve özel sektörün elele Türkiye'nin kalkınması için mücadele etmesidir. Milli varlıklara sahip çıkmaktır.
Cumhnuriyet Devrimciliktir: Muasırlaşmak, çağdaşlaşmaktır, sürekli yeniliktir, bilimdeki değişim ve gelişimi talkip etmektir. "Dinamik devrimdir" Cumhuriyet. Atatürk'ün 1936'daki ifadesiyle ileride "Ay'a gidecek ayaklar arasında Türk ayakları görebilmenin hayalidir" Cumhuriyet.
Cumhuriyet, Atatürk'tür. Atatürk ise, 11 yıl aralıksız savaşmış, varını yoğunu bu savaşlarda kaybetmiş savaş yorgunu, yıkık bir toplumla Haçlı emperyalizmini yenen; yarı bağımlı, geri kalmış, bu biat toplumundan çağdaş bir ulus devlet ve özgür bireyler yaratan adamın adıdır. Emperylaizme karşı verdiği bağımsızlık ve çağdaşiaşma mücadelesiyle mazlum milletlerin kurtuluş reçetesini yüzyılın başında açıklayan adamdır Atatürk.
Türkiye'de Cumhuriyet, asla sadece bir siyasi rejim değişikliği, bir rejim adı değildir. Türkiye'de Cumhuriyet, önce kağnıyla kamyonu yenmek, yani tam bağımsızlık, sonra da o kağnıyı uçurmaktır, yani çağdaşlaşlıktır. Evet evet yanlış duymadınız Cumhuriyet kağnıyı uçurmuştur. (Cumhuriyetin 10. yılına özel ilk uçak mühendislerimizden Selahattin Alan, yaptığı ilk Türk uçaklarından biri olan MMV1 adlı uçağa amblem olarak bir "kağnı" figürü çizmiştir.)
Atatürk'ün ifadeleriyle, "Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir..."
Yine Atatürk'ün ifadeleriyle, "Cumhuriyet bedava kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık... İcabında... korumak için lazım olanı yapmaya hazırız".
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun....
Ha bu arada: "... işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır..." [facebook//Sinan Meydan]

27 Ekim 2014 Pazartesi

"Ziya Gökalp Müzesi'nin yakılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin kundaklanmasıdır"; Buna rağmen Gaflet, Dalâlet ve Hıyanet galip geldi. Tarih yanıp kül oluncaya kadar hükümet güçleri ve belediye itfaiyesi müdahale etmedi!...

“Ziya Gökalp Müzesi’nin yakılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin kundaklanmasıdır”
PKK’nın ve bağlı örgütlerin HDP kanalıyla yaptığı “başkaldırı” çağrısı üzerine 6-7 Ekim tarihlerinde uyguladıkları vahşet, henüz tüm boyutlarıyla değerlendirilmemiştir. Resmi (yasal) ve gayri resmi (üzerine gidilmemesi) sansür uygulamalarıyla bu ciddi isyan hareketinin üstü örtülmeye çalışılmaktadır. Bu isyan hareketi, tarihteki en önemli “Kürt isyanı”dır. Daha evvelki başkaldırılar hep mevzii (lokal) kalmışken, bu hareket bütün Türkiye’ye yayılmak istenmiştir. Bu isyan KCK’nın “Cemaheriyeler”, “kantonlar” stratejisinin de uygulanmasıdır.
Katil ve yağmacı çapulcuların eylemi basit bir cinayet, linç, yağma, soygun, yakıp yıkma değildir. Bilinçli, planlı, programlı bir “iç savaş” niteliğindedir. Bu son derece bilinçli hareketin amacını en net bir şekilde ortaya koyanZiya Gökalp’in müze evinin yakılması, eşyalarının talan edilmesidir.
Bu bir tesadüf değildir.
Bir kültür, düşünce ve eylem adamı olan Ziya Gökalp, Türkiye Cumhuriyeti’nin de en önemli ideolojik mimarıdır.
“Atatürk’ün fikirlerinin babası”
Büyük Atatürk’ün “Hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir” dediği Gökalp, Atatürk’ün partisinin programını yazan kişidir.
İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve hükümetlerinde “Milli Kültür Politikası”nı başlatan ve ideologluğunu yapan Gökalp, Malta sürgününden sonra, Atatürk’ün isteği üzerine Büyük Millet Meclisi’nin 2. seçim döneminde Diyarbakır Milletvekili olmuştur.
Cumhuriyet Halk Fırkası, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin yerine tek teşkilat olarak ortaya çıktıktan sonra bu partiye katılan Gökalp; partinin ve yeni Türkiye’nin fikri tabanını oluşturacak prensipler üzerinde çalışmıştır.
“Halk Fırkası”nın 6 okuna kaynak teşkil eden aslında Gökalp’in 12 ilkesidir. Gökalp bu ilkeleri “Doğru Yol, Hakimiyeti Milliye ve Halk Fırkası Umdelerinin Tasnif, Tahlil ve Tefsiri” adlı çalışmasıyla açıklamıştır. Ayrıca “Fıkra nedir?”, “Yeni Türkiye’nin Hedefleri”, “Milli Türkiye ve Maarif Meselesi”, “Türk Devleti’nin Tekamülü” gibi eserleriyle yeni Türkiye’nin düşünce temellerini inşa etmiştir.
Diyarbakır’ın yetiştirdiği bu büyük Türk düşünürünün evinin yakılması ve eserlerinin, mirasının yağmalanması tam bir nokta atışıdır. Hedef Gökalp’le birlikte tamamen Türkiye Cumhuriyeti’dir. Diyarbakırlılar yetiştirdikleri bu mümtaz insanın, manevi şahsiyetine yapılanlar için ne kadar utansa azdır.
“Türk kuvvetli olursa, mazlum milletleri kurtarır”
Doç Dr. Mehmet ÖZDEMİR
DEMOKRAT PARTİ
GİK Üyesi ve SPK Başkanı
Çeşitli bahane ve sudan sebeplerle, güya mazlum akrabalarını savunmak için ortaya çıkan vahşiler, daha evvelki isyanlarda olduğu gibi emperyalizmin emrinde birer maşadır. Daha önce de Kürtçülük bahanesiyle kendi insanlarını da felakete sürüklemişlerdi. Bu Türklük ve Türkiye düşmanları, kendi “akrabalarının” geçmişte de gerçek hamilerinin Türkiye olduğunu bilmiyorlar mı?
Bunu Gökalp çok net bir şekilde göstermişti: “Hatta ben olsaydım Kürt, Arap, Çerkez/ ilk gayem olurdu. Türk Milleti!/ Çünkü Türk kuvvetli olursa mutlak/ kurtarır her İslam olan milleti..” Amaç Türkiye’yi güçsüz bırakmaktır.
AKP hükümetleri isyancı Kürt unsurlara 12 yıldır taviz üzerine taviz vermiştir. Her tavizle birlikte biraz daha şımarmalarına sebep olmuştur. Bu olayların mutlaka gerektiği gibi üzerine gidilmesi, müsebbiplerinden yargıda hesap sorulması gerekir. Maalesef görüyoruz ki bunun tam aksi yapılıyor. Eşkıya başına yeni tavizler konuşuluyor. 6-7 Ekim olaylarına sebep olanlar cezalandırılmak bir yana, sanki ödüllendirilmek isteniyor.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak, temellerini dinamitlemek isteyenlerden mutlaka hesap sorulacaktır. Hesap sormayanlardan da hesap sorulacaktır.
Mehmet Özdemir;
Demokrat Parti (DP) GİK Üyesi, Siyaset Planlama Kurulu Başkanı
*
İsyancılar, Ayn-el Arap, kobani hezimeti (ışid) protestolarını bahane ederek ülkeyi alçakça, kalleşçe ve düşmanca yağmaladılar
[Ulusal Ajans Haber Merkezi // Ulusal Haber]
IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde eylemcilerin saldırdığı bin 113 binadan 212′sinin eğitim kurumu olması dikkati çekti.
IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde, eğitim ve kültür kurumları da eylemcilerin hedefi oldu. Gösterilerde en ağır bilançonun yaşandığı iller arasındaki Diyarbakır ile Mardin’de saldırılan 70 okuldan 15′i kullanılamaz hale geldi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 6 Ekim’de, Kobani’de (Ayn el Arap) yaşananlara karşı bütün uluslararası kurumların, demokratik kitle, emek ve meslek örgütlerinin harekete geçmesi gerektiği yönündeki çağrısının ardından IŞİD terör saldırıları bahane edilerek 35 ilde gösteriler başladı.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın iki gün önce açıkladığı resmi rakamlara göre, sivil ve polis araçlarına yapılan saldırıların yanı sıra gösterilerde 25 kaymakamlık binası, 67′si emniyet, 29′u siyasi parti, 212′si okul olmak üzere bin 113 bina da hasar gördü. Çok sayıda kentte okul binaları molotofkokteyli atılarak yakıldı. Öte yandan Diyarbakır, Siirt ve Muş’un Varto ilçesindeki müze, kültür merkezi ve kütüphaneler de saldırıların hedefi oldu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, yakılan okullara ilişkin tepkisini İstanbul’da yaptığı açıklamayla ortaya koymuştu. Avcı, olaylara ilişkin değerlendirmesinde, “Bir kere daha hatırlatıyoruz. Bu tür terör girişimleriyle Türkiye’de ve o bölgede eğitimin önünü kesemezler. O halk çocuklarının eğitimini engelleyemezler. Bir kere daha şiddetle kınıyoruz. Eğitim kurumlarını kundaklamak halk düşmanlığıdır. Bununla eğitimin önünü kesemezler, biz o okulların daha iyisini yaparız” demişti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Basın Müşavirliği ve çeşitli illerdeki il milli eğitim müdürlerinden alınan bilgiye göre, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki illerde bulunan eğitim kurumları, saldırıların hedefi haline geldi. Saldırılar, genellikle molotofkokteyli ve taş atılarak gerçekleşti. Okulların önemli bölümü, çıkan yangınlar sonucu kullanılamaz hale geldi. Buna göre, Tunceli merkezde gösterilerin başlamasından bugüne kadar 2 okul ve bir spor salonuna Molotof kokteylli ve taşlarla saldırı düzenlendi.
Camları kırılan ve idari bölümlerinde yangın çıkan okullar ile spor salonunda 140 bin liralık hasar meydana geldi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, söz konusu binalarda onarım başlattı. Okullarda yarın eğitime başlanması hedefleniyor.
Mersin ve Tarsus’ta 3 okul saldırganların hedefi oldu. Abdullah Günaydın ve Alsancak Lions İlköğretim Okulları ile Tarsus Fen Lisesi göstericilerin saldırısına uğradı. Kundaklanan Tarsus Fen Lisesi, kullanılamaz hale geldi.
DİYARBAKIR VE ŞIRNAK’TA 47 OKULA SALDIRI
Diyarbakır’da ise 34 okula saldırıda bulunuldu. Bunlardan 10′unun, eğitim yapılamaz durumda olduğu belirtildi. Şırnak’ta yaşanan olaylarda 13 eğitim kurumu saldırıya uğradı. Yakılan Silopi Milli Eğitim Müdürlüğü binası kullanılamaz hale geldi.
İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Alagöz, ağır hasar gören okullar için bin 500 sıra ve masa sipariyi verdiklerini belirterek, “Binalarda onarım çalışmalarına başlandı. En kısa sürede bu kurumlarda eğitim öğretime yeniden başlanılacak. Bu okullardaki öğrenciler onarım çalışmaları tamamlanana kadar yakın okullarda eğitim görecek” açıklamasını yaptı. Saldırganların hedefinde Adıyaman’daki bir okul da vardı. Yetkililer, ilde eğitim öğretimde bir aksama olmadığını bildirdi.
Batman’da 4 okul ile bir öğretmenevine de saldırıda bulunuldu. Bunlardan bir ilkokul ile bir anaokulu kullanılamaz hale geldi.
DİYARBAKIR’DA HASARIN BEDELİ 8 MİLYON LİRA
Diyarbakır Valiliğinden yapılan açıklamada, izinsiz gösterilerde hasar gören 34 okuldan 10′unun kullanılamaz halde olduğu belirtildi. Bu 34 okuldan 6′sının Bağlar, 2′sinin Yenişehir, 11′inin Silvan, 4′ünün Bismil, 1′inin Ergani, 4′ünün Kocaköy, 2′sinin Hani ve 4′ünün Lice ilçesinde bulunduğu ifade edilen açıklamada, okullardaki zararın (inşaat onarımı, bilgisayar ve teknoloji altyapısı, masa, sıra vesair tefrişatlar dahil) yaklaşık 6 milyon lira tutarında olduğu kaydedildi.
Sur ilçesindeki Ziya Gökalp Müzesi’ne 5 gün önce gelen 60-70 kişilik grubun avlunun ahşap kapısını kırdıktan sonra içeri girdiği ve güvenlik görevlisini etkisiz hale getirip müze binasını yanıcı madde kullanarak ateşe verdiği hatırlatılan açıklamada, “14 eser ile 11 kamera ve kayıt cihazının çalındığı binanın tamamen tahrip edildiği, müzenin demirbaşına kayıtlı çok sayıda kitabın yandığı tespit edilmiştir. Diyarbakır Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü teknik personeli tarafından yapılan değerlendirmede restorasyon için tahmini 2 milyon liralık bir ödeneğe ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi.
ŞANLIURFA’DA 19 EĞİTİM KURUMUNDA HASAR
Şanlıurfa’daki izinsiz gösterilerde 19 eğitim kurumu zarar gördü.
İl Milli Eğitim Müdürü Metin İlci, Ceylanpınar’da 6, Suruç’ta 7, viranşehir’de 4 ve Hilvan’da 2 olmak üzere 19 eğitim kurumuna eylemciler tarafından taş ve molotof kokteyli ile saldırı bulunduğunu bildirdi. Okullarda hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini belirten İlci, “Eğitimin aksamaması için her türlü tedbiri aldık. Büyük çapta zarar gören okullarda eğitim gören öğrenciler, yakın bir okulda eğitimlerine devam edecek” değerlendirmesinde bulundu.
Bitlis’te ise 8 okula saldırı düzenlenirken, eğitim öğretim faaliyetlerinde aksamanın olmadığı öğrenildi.
Bursa’da göstericilerin saldırdığı Hasan Ali Yücel İlkokulu ile Fatih Sultan Mehmet Ortaokulu’nun camları kırılırken, güvenlik kameralarının da hasar gördüğü bildirildi. Gösterilerde Gaziantep’teki bir okul da hedef alındı.
MARDİN’DE 5 OKUL KULLANILAMAZ DURUMDA
Mardin’de 36 okula saldırı düzenleyen eylemciler, 5 okulu kullanılamaz hale getirdi. Kentin bazı ilçelerinde okulların tatil edildiği belirtildi. Mardin Milli Eğitim MüdürüMevlüt Kuntoğlu, hasar gören eğitim kurumlarında hasar gören okullarda onarım çalışmalarına başlandığını belirtti.
Muş’taki gösterilerde ise 6 okul hedef alınırken, bu okulların tamamı kullanılamaz hale geldi. Saldırıya uğrayan Bulanık İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binası da ağır hasar gördü.
İSTANBUL’DA 11 OKUL
İstanbul’daki eğitim kurumları da IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerin hedefi haline geldi. Valilikten alınan bilgiye göre, kentteki 11 okul eylemcilerin saldırısına uğradı. Bu okulların bazılarında hasarın büyük olduğu bildirildi.
IŞİD’i bahane eden göstericilerin çıkardığı olaylarda, Bingöl’e bağlı Karlıova ilçesindeki Karlıova İmam Hatip Anadolu Lisesi, Karlıova Halk Eğitim Merkezi ve 11 Mart İlkokullarının camları kırıldı. Söz konusu okullar, hasarın giderilmesinin ardından eğitim-öğretime açıldı.
Hakkari’deki eğitim kurumları da eylemcilerin hedefleri arasında yer buldu. Kent merkezinde 4, Yüksekova’da 17, Çukurca’da 5 ve Şemdinli’de 2 olmak üzere 28 okulda hasar meydana geldi. Ayrıca Yüksekova ilçesinde kaymakamlığa bağlı etüt merkezi ile kültür merkezine de zarar verildi. Çukurca ilçesinde ise halk eğitim binası tahrip edildi.
Siirt’te 13 okul ve 2 halk eğitim merkezi binasına saldırıda bulunuldu.
Siirt Milli Eğitim Müdürü Fethi Suay, kent merkezindeki Hürriyet Ortaokulu, Akşam Sanat Okulu ve Halk Eğitim Müdürlüğü ile bir anaokulu binasının kullanılamaz hale geldiğini söyledi.
VAN’DA 18 EĞİTİM KURUMU HEDEF ALINDI
Van’da IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde 18 eğitim kurumu hedef alındı. İl genelinde bazı öğretmenevi, kültür müdürlüğü ve milli eğitim müdürlüğü binaları da tahrip edildi.
MÜZE VE KÜTÜPHANELERE DE SALDIRI
Öte yandan gösterilerde eğitim kurumlarının yanı sıra Diyarbakır, Siirt ve Muş’un Varto ilçesindeki kültür kurumları da eylemcilerin hedefi oldu.
Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Ziya Gökalp Müzesi, 7 Ekim’de molotofkokteylleri ile yapılan saldırıda çıkan yangın sonucu kullanılamaz hale geldi. Saldırıda ayrıca müzenin envanterinde bulunan 20 eser çalındı, çok sayıda kitap yandı.
Siirt’te ise molotofkokteylleri ile yapılan saldırının ardından çıkan yangında 3 katlı İl Halk Kütüphanesinin zemin katında bulunan arşiv, çocuk ile engelliler bölümleri hasar gördü. Büyük bölümü kullanılamaz hale gelen kütüphanenin 1964 yılından bugüne kadarki tüm arşivi kül oldu. Kütüphanedeki 58 bin kitabın yüzde 80′i ise kurtarıldı.
Muş’un Varto ilçesinde ise bünyesinde 190 kişilik çok amaçlı salon, kütüphane, sergi salonu, atölyeler ile idari ve teknik mekanlar bulunan kültür merkezi de saldırılardan büyük zarar gördü.
***
Yakılan tarihi (Ziya Gökalp)müzeyi söndürmek için halk yardım etmiş
DİYARBAKIR'da olaylar sırasında göstericilerin molotof atarak yakıp tahrip ettiği Ziya Gökalp Müzesi'ndeki yangını çevredekilerin söndürmek için seferler olduğu ortaya çıktı.
Diyarbakır'da IŞİD'in Kobani'ye saldırılarını protesto gösterilerinde çıkan ve 12 bireyin ölümü ile şehirde sokağa çıkma yasağına kadar giden olayların başladığı 6 Ekim gecesi merkez Sur İlçesi'nde bulunan Ziya Gökalp'in doğduğu ve daha sonra müze biçimine getirilen evi de amaç oldu. Ziya Gökalp Müzesi, yüzleri maske ile kapalı göstiriciler sebebi ile molotof atılıp yakılırken içindeki 20 tarihsel yapıt çalındı, eşyalar tahrip edilerek kullanılamaz bir vaziyete getirildi.Kapılarına kilit vurulan Ziya Gökalp Müzesi'ne yapılan saldırıya Şahit bulunan mahalle sakinleri iri korku yaşadıklarını dile getirdi. Bir görgü şahidi bulunan molotofların sebep bulunduğu yangının müzenin etrafını sardığını yangın esnasında göstericilerin ellerinde kimi heykellerin bulunduğunu bu heykelleri de yere atarak kırdıklarını gördüklerini söyledi. Yangın esnasında itfaiyeyi defalarca aradıklarını lakin itfaiyenin vakalar sebebiyle alana gelemediğini belirten görgü tanıkları, yangına kendilerinin müdahale ettiğini belirtti. İsmini eda etmek istenmeyen bir şahıs şunları anlattı:'Cadde başında vakalar sürüyordu. Balkonlardan vakaları olup biteni izliyorduk. Bu sırada müzeden gürültü sesleri geldi. Bir grubun müzenin arasında olduğunu gördük. Her şeyi yerlere atıp parçalıyorlardı. Birden içeriden bir alev yükseldiğini gördük. Göstericilerde ellerinde heykel şekli şeyleri alarak çıktı. Bazılarını yerlere attılar. Alevler daha yeni başlamıştı. Herkes itfaiyeyi aradı. Ama itfaiye vakalar sebebiyle gelemiyordu. Biz de tüm komşular toplandık kova ve hortumlarla kendi çabamızla söndürmeye çalıştık. Ama yetişemiyorduk. Yangın bir anda büyüdü ve yandaki apartmanlara da sıçramaya başladı. Herkes seferber oldu lakin söndüremedik.'Olayın peşinden Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, önceki gün yaptığı açıklamada müzeden 20 tarihsel eserin çalındığını aşırı sayıda tarihsel kitabın da yakıldığı belirtmişti.
(Gazeteler_Ajanslar & cesurgazete@gmail.com)

23 Ekim 2014 Perşembe

Başkan Mehmet Bozdemir açıkladı: "Demokrasi'de Birlik Vakfı (DEVA) ve İnsani Değerler Derneği (İDD) çizgisinde siyasete vaziyet ve yeni oluşum için start verildi."

Değerler Hareketi yeni bir siyasi parti kuracak
ANKARA; Demokraside Birlik Vakfı (DEVA) ve İnsani Değerler Derneği (İDD) Genel Başkanı Mehmet Bozdemir, Türk siyasetini yeniden yapılandırma projesi olan ‘Değerler Hareketi’ isimli bir proje başlattıklarını söyledi. Değerler Hareketi olarak bir siyaset seferberliği ilan ettiklerini belirten Bozdemir, “Türk siyasetine yeniden şekil verme projesidir. Lider odaklı olmayan "Ortak Akıl, Demokrasi ve Uzlaşma Kültürü; Yani Hizmet Odaklı" olan, ülke meselelerine çözüm odaklı olan, toplumsal uzlaşmayı ve barışı sağlayan bir anlayış. Misyonumuzu, programımızı ve vizyonumuzu çok iyi oluşturduktan sonra şuan yaptığımız iş kadrolarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu kadro daha sonra liderini seçecek. Parti başkanını seçecek. Onu da önümüzdeki günlerde açıklayacağız.” Diye konuştu.
İNSANİ DEĞERLER VE DEMOKRASİ SOHBETLERİ
Demokraside Birlik Vakfı’nın düzenlediği ‘İnsani Değerler ve Demokrasi Sohbetleri’nin bu haftaki konuşmacısı Demokraside Birlik Vakfı (DEVA) ve İnsani Değerler Derneği (İDD) Genel Başkanı Mehmet Bozdemir oldu. Bozdemir sohbette ‘Yeni Siyasete Yeni Parti’ konulu bir konferans verdi.
YENİ SİYASET;
YENİ OLUŞUM VE
YENİ BİR SİYASİ PARTİ
Darbelerle siyasi yapının kimyasının bozulduğunu ve kirlendiğini ancak düzeltmeye gidilmediğini belirten Bozdemir, “Siyasi partiler kanunu hiç değiştirilmedi. Ülkemizde en önce sorgulanması gereken siyasi yapıdır. Bu mevcut siyasi yapı ülkenin meselelerini çözemediği gibi toplumsal uzlaşmayı ve barışı da sağlayamadı. Toplumda kin ve nefret söylemleri ile toplumda büyük bir kutuplaşma ve kamplaşma meydana geldi. Sosyal barışı bile temin edememiştir. Kuvvetler ayrılığından yargıyı bozan yargıyı kirleten yargıya müdahale eden mevcut siyasi yapıdır. Bürokrasiyi bozan ve yanlış yönlendiren mevcut siyasi yapıdır. İş dünyasında kirlilik meydanagetiren yine mevcut siyasi yapıdır.” Diye konuştu.
SİYASİ LİDERLER (PARTİ SAHİPLERİ) AYRILDIĞINDA, KURDUKLARI PARTİLER KAPANMAKTA
Türkiye’deki siyaset kurumunun lider odaklı bir yapılanması olduğunu anlatan Bozdemir, “Lider odaklı derken kesinlikle parti içi demokrasinin işlemediği, tek adamın yönetiminde bir siyasi yapı ortaya çıkıyor. Siyasi liderler ayrıldığında veya hakkın rahmetine kavuştuğunda o partiler kapanmakta. Bunu yakın siyasi tarihte yaşadık. Sayın Demirel Doğru Yol Partisi’nden ayrıldığı zaman Tansu Çiller’le uzatmaları oynadılar ama kapandı o parti. Rahmetli Özal partisinden ayrıldıktan sonra Mesut Yılmaz’la uzatmaları oynadılar o partide kapandı. Rahmetli Türkeş’ten sonra MHP’nin eski cazibesi kalmadı. Rahmetli Erbakan’dan sonra eski Milli Görüş cazibesi kalmadı. Rahmetli Bülent Ecevit’ten sonra da DSP’nin herhangi bir varlığı kalmadı. Siyaset yapımız lider odaklı olduğu için bugün aynı şeyde yaşanacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan partisinden ayrılmıştır. Lider odaklı bir partiydi, aynı şekilde geçmişte de yaşadım Rahmetli Özal cumhurbaşkanı olduğunda o zaman Başbakan Akbulut’a çok müdahale etmeye kalktı bu eşyanın tabiatına aykırı olduğu için bir takım krizler yaşandı bundan sonra da yaşanacak.” şeklinde konuştu. 
ÇÖZÜMSÜZ VE KADÜK, VERİMSİZ BİR SİYASİ YAPI
Ülkemizdeki Demokrasi; İnsan Hakları, Adalet, Hukuk ve Siyaset standartlarını dünya normları ile karşılaştırıldığında hemen hemen çok cılız hatta olmayan bir demokrasi görüldüğünü anlatan Bozdemir, “Bugünki sıkıntıları temeli ülkenin meselelerini çözemeyen bir siyasi yapının oluşması. Bunun çıkış yolu yeni siyasettir. Lider odaklı olmayan hizmet, kadro, misyon, program ve proje odaklı bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmemiz lazım. Bunu yapamadığımız takdirde hiçbir meseleyi çözemeyiz. Şuan itibariyle böyle bir zemin oluşmuştur. Türkiye’nin meselelerine ilgi duyan ve çözüm arayan bir sivil toplum kuruluşu olarak şuan geldiğimiz nokta bu siyasi yapının ülkenin hiçbir meselesini çözemeyeceği noktadadır. Lider odaklı olmayan çıkar odaklı olmayan bir yeni siyaset. Bizim yeni siyaset anlayışımız şu. Siyaset sadece ve sadece ülkeye ve insanlığa hizmet için yapılır. Ülkenin sorunlarını çözmek için yapılır ve ehil insanlar la yapılır. Bilgili insanlarla yapılır. Değerler Hareketidiye bir hareket başlattık.” açıklamasında bulundu. 
KADRO "BEYİN TAKIMI" TEŞKİLİNDE OLDUKÇA BÜYÜK BİR MESAFE ALDIK
Değerler hareketinin Türk siyasetini yeniden yapılandırma projesi olduğunu vurgulayan Bozdemir şunları söyledi: “Türk siyasetine yeniden şekil verme projesidir. Lider odaklı olmayan hizmetodaklı olan, ülke meselelerine çözüm odaklı olan, toplumsal uzlaşmayı ve barışı sağlayan bir anlayış. Türk siyasetinin yeniden şekillenmesi ve yapılanması gerekiyor. Güzel gidiyor. Önce iyi bir misyon koyalım ve program hazırlayalım dedik. İyi bir vizyon oluşturalım dedik ve vizyon olarakdeğerler hareketi Türkiye. Türkiye gerçekten çok önemli bir ülke. Eğer siyasetin bu yeniyapılanması düzgün olursa sadece ülkemiz ve bölgemize değil inşallah bütün insanlığa barış getirecek bu hareket. Bunu herhangi bir siyasi parti çalışması olarak düşünürseniz yanlış olur. Misyonumuzu, programımızı ve vizyonumuzu çok iyi oluşturduktan sonra şuan yaptığımız iş kadrolarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. 
Ülkemizde çok iyi insanlar yetişti
Bu kadrolar mesleğinde yetişmiş uzmanlaşmış hatta dünya çapında birçok meseleleri vakıf insanları bir araya getirerek ama hiçbir ayrım yapmadan merkeze insanı koyan ve mesleğinde temayüz etmiş insanları ve Türkiye’nin meselelerini çözen insanları bir araya getiren bir kadro oluşturuyoruz. Bu kadro oluşumunda oldukça mesafe aldık. Bu kadro daha sonra liderini seçecek. Parti başkanını seçecek. Parti başkanı kim olacak diye soruyorlar. Türkiye ne çektiyse parti içi demokrasiyi işletmeyen lider odaklı bir siyasetten bu günlere geldi. Türkiye’deki güzel insanları bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bu bir kadro hareketidir bu kadro oluştuktan sonra bir misyon, program ve proje var. Bu proje yeni siyaset ve yeni siyasetle Türkiye siyaset kurumunun yeniden yapılanması. Bu misyonunu ve kadroyu en iyi temsil eden ve kadronun emrinde olan ve en iyi temsil eden bir kişiyi en kısa zamanda çıkarıp işte bu Türkiye’ye yakışan bu kadroları ve siyasihareketi temsil edecek götürecek başkanımız diye yakında açıklayacağız. Değerler hareketiolarak bir siyaset seferberliği ilan etmiş durumdayız.”
(DEVA, İDD, Ulusal Ajans // Ankara.23 Ekim 2014) 

16 Ekim 2014 Perşembe

TBMM AYAKTA; DARBE GİBİ YASAYA TEPKİ YAĞDI

DARBE GİBİ YASAYA TEPKİ YAĞDI
Hükümetin özgürlükleri kısıtlayan yeni yargı paketine tepki yağdı AK Parti’nin insan hakları ve özgürlükleri kısıtlayıcı yeni yargı paketi görüşmesi Adalet Komisyonu’nda muhalefetin tepkisi nedeniyle ertelendi. Teklifin hukuk cellatlığı ve insan hakları ihlali olduğu vurgulandı.
TBMM Ada­let Ko­mis­yo­nu Ah­met İyi­ma­ya baş­kan­lı­ğın­da top­lan­dı. Ko­mis­yo­nun gün­de­min­de HSYK se­çim­le­ri ön­ce­si ha­kim ve sav­cı­la­ra ‘rüşvet ya­sa­sı­’ ola­rak ni­te­len­di­ri­len ta­sa­rı ile avu­kat­la­rın so­ruş­tur­ma dos­ya­la­rı­nın içe­ri­ği­ni gör­me­le­ri­ni en­gel­le­yen ya­sa tek­li­fi var­dı
AK Par­ti­li mil­let­ve­kil­le­ri­nin ge­ce ver­dik­le­ri tor­ba ya­sa tek­li­fi ko­mis­yo­nu ger­di. İç tü­zü­ğe gö­re; Mec­li­s’­e ge­li­şi­nin üze­rin­den 48 sa­at geç­me­den ko­mis­yon­da gö­rü­şü­le­me­ye­cek olan ya­sa tek­li­fi­ni AK Par­ti, ben­zer tek­lif­ler­le bir­leş­ti­re­rek alt ko­mis­yo­na gön­der­mek için mu­ha­le­fe­ti ik­na etmeye ça­lış­tı. Tek­li­fi ka­bul et­me­me­le­ri du­ru­mun­da mu­ha­le­fe­te Mec­li­s’­in ka­pa­lı ol­du­ğu cu­ma gü­nü ça­lış­ma so­pa­sı­nı gös­ter­di.
Mu­ha­le­fet ise ya­sal sü­re geç­me­den ka­nun tek­li­fi­nin gö­rü­şü­le­me­ye­ce­ğin­de ıs­rar­cı ol­du. Mu­ta­ba­kat sağ­la­na­ma­yın­ca Ko­mis­yon Baş­ka­nı Ah­met İyi­ma­ya, top­lan­tı gü­nü­nü ken­di­si­nin be­lir­le­ye­ce­ği­ni ifa­de ede­rek top­lan­tı­yı ka­pat­tı.
ALTI AY ÖNCE DEĞİŞTİRDİNİZ

CHP’­li Tur­gut Di­bek, AK Par­ti­’nin 6 ön­ce in­san hak­la­rı­nı te­mi­nat al­tı­na al­ma söy­lem­le­ri ile yap­tık­la­rı dü­zen­le­me­le­ri ge­ri­ye gö­tür­dü­ğü­nü an­lat­tı. 6 ay ön­ce dü­zen­le­nen kuv­vet­li şüp­he ve din­le­me­ler­le il­gi­li Ağır Ce­za Mah­ke­me­le­ri­’nin oy bir­li­ği ile ka­rar ver­me uy­gu­la­ma­la­rı­nın bu­gün ge­ri­ye gö­tü­rül­me­si­nin yan­lış ol­du­ğu­nu söy­le­di.
Hü­kü­me­tin 2023 he­def­le­ri­ne gön­der­me ya­pan Di­bek, “Ne 2023 he­def­le­ri, siz bur­nu­nu­zun ucu­nu, 6 son­ra­sı­nı gö­re­mi­yor­su­nuz. Ko­mik du­ru­ma dü­şü­yor­su­nuz. Ak­lı­mız­la alay edi­yor ve hu­ku­ku kat­le­di­yor­su­nu­z” de­di.
HUKUKEN DEĞERİ YOK
MHP Mil­let­ve­ki­li Mu­rat Ba­şes­ki­oğ­lu ise, iç tü­zü­ğe gö­re tek­li­fin üze­rin­den 48 sa­at geç­me­di­ği için hu­ku­ken bir de­ğe­ri bu­lun­ma­dı­ğı­nı be­lirt­ti. AK Par­ti­’nin son za­man­lar­da ba­kan­lık­la­rın ha­zır­la­ma­sı ge­re­ken ka­nun­la­rı ta­sa­rı ola­rak ge­tir­mek ye­ri­ne ka­nun tek­li­fi ola­rak Mec­li­s’­e ge­tir­me­si­ni “AK Par­ti­’nin iç tü­zü­ğü do­lan­ma­ya ça­lış­ma­sı­” ola­rak ni­te­len­dir­di.
HDP VE CHP LİDERİ ALINIR MI?
HDP Mil­let­ve­ki­li Ha­sip Kap­lan da so­mut de­lil ye­ri­ne ma­kul şüp­he dü­zen­le­me­si­ni şu ör­nek­le özet­le­di: “Cum­hur­baş­ka­nı ve Baş­ba­kan, mu­halefet li­der­le­ri­ne ha­in der­se bu söz ma­kul şüp­he­ye gi­ri­yor mu? Ya­ni bu ki­şi­le­rin em­rin­de­ki kol­luk CHP li­de­ri Kı­lıç­da­roğ­lu ve HDP Baş­ka­nı De­mir­ta­ş’­ın ka­pı­sı­na da­ya­nır mı?”
Kap­lan, tek­li­fin sa­vun­ma hak­kı­nı or­ta­dan kal­dır­an sa­kat bir dü­zen­le­me ol­du­ğu­nu söy­le­di. Ce­be­rut, bas­kı­cı devlet uy­gu­la­ma­sı ol­du­ğu­nu belirtti.
HANİ TORBA OLMAYACAKTI?
CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ise HSYK teklifinin yeni getirilen teklif içine alınarak bir oldu bittiye getirilmeye çalışıldığını ancak buna izin vermeyeceklerini söyledi. Yılmaz, “Bundan sonra torba kanun olmayacak denmişti ve yine bir çorba kanun geliyor” dedi. CHP’li Ömer Süha Aldan da teklifi yargının torbası olarak niteledi. Hükümetin sektörel bazda torbalar getireceğini söyleyen Aldan, teklifin Cumhurbaşkanı açıklaması sonrasında gelmesini ‘manidar’ olarak nitelendirdi.
TASARI NELER GETİRİYOR?

- Sü­per yet­ki­li Sulh Ce­za Ha­kim­le­ri, ör­güt­lü suç­lar­da Tür­ki­ye ge­ne­lin­de ara­ma, ta­kip ve din­le­me ka­ra­rı ala­bi­le­cek.
- Ara­ma ka­ra­rı için so­mut de­lil ye­ri­ne ma­kul şüp­he ye­ter­li ola­cak.
- ‘A­na­ya­sal dü­zen ve dev­le­tin gü­ven­li­ği­ne­’ iliş­kin suç­lar­da giz­li so­ruş­tur­ma­cı gö­rev­len­di­ri­le­bi­le­cek. Ana­ya­sal dü­zen ve dev­le­te kar­şı iş­le­nen suç­lar­da tu­tuk­la­ma, din­le­me, iz­le­me ve mal var­lı­ğı­na el koy­ma ka­ra­rı ve­ri­le­bi­le­cek.
- Avu­kat­lar, dos­ya­yı id­di­ana­me ka­bul edi­le­ne ka­dar gö­re­me­ye­cek.
- Tüm cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı özel yet­ki­li sav­cı­ya dö­nü­şe­cek.
- Ha­kim­lik-sav­cı­lık sta­jı­nı yap­tık­tan son­ra HSYK ta­ra­fın­dan mes­le­ğe uy­gun gö­rül­me­yen ki­şi­le­re de dö­nüş yo­lu açı­la­cak.
- Avu­kat­lık­tan ha­kim-sav­cı­lı­ğa ge­çiş­te ara­nan 5 yıl­lık mes­le­ki tec­rü­be kri­te­ri de 2 yı­la dü­şü­rü­le­cek.
- Ad­li yıl açı­lış tö­ren­le­ri kal­dı­rı­la­cak.
POLİS DEVLETİ OLUYORUZ
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök: Hızla polis devleti olma yolunda ilerliyoruz. AKP, demokrasi, insan hakları kavramlarını ve hukukun üstünlüğünü bir kenara bırakmış. Sulh Ceza Mahkemeleri, AKP’nin özel yetkili mahkemeleridir. Sulh Ceza Mahkemeleri bu amaçla kuruldu. AKP’nin Türkiye’ de hukuk sistemini çok daha geriye götürecek önerileri Meclis’e getireceği anlaşılıyor. Bunlar hukuk devletinin dışında uygulamalardır.
BAKAN YAPBOZU KABUL ETTİ
Tek­li­fin gü­ven­lik pa­ke­ti ol­ma­dı­ğı­nı ile­ri sü­ren Ada­let Ba­ka­nı Be­kir Boz­dağ, tek­lif ile yar­gı­nın yapboz tah­ta­sı ha­li­ne gel­di­ği eleş­ti­ri­le­ri­ne ka­tıl­dı.
Tek­li­fin ‘pa­ra­lel ya­pı­’ id­di­asıy­la mü­ca­de­le için ge­ti­ril­di­ği eleş­ti­ri­le­ri­ni ka­bul et­me­yen Boz­dağ, “Yapboz eleş­ti­ri­si ya­pı­la­bi­lir ona iti­ra­zı­mız yo­k” dedi.
ARTIK İÇİME SİNDİREMİYORUM
Ulu­dağ Üni­ver­si­te­si Hu­kuk Fa­kül­te­si Ana­ya­sa Hu­ku­ku Ana Bi­lim Da­lı Öğ­re­tim Üye­si Prof. Dr. Ke­mal Göz­ler, hu­kuk an­la­yı­şı ge­re­ğin­ce si­ya­sal olay­lar kar­şı­sın­da sus­ma­yı il­ke edin­di­ği­ni di­le ge­tir­di. 2007’de­ki cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi son­ra­sı sus­kun­lu­ğu­nu sulh ce­za ha­kim­li­ği uy­gu­la­ma­sıy­la ‘Ar­tık içi­me sin­di­re­mi­yo­ru­m’ di­ye­rek boz­du­ğu­nu an­lat­tı.
Göz­ler, sulh ce­za hâ­kim­lik­le­ri­nin; ad­li­ye­nin iyi iş­le­me­si gi­bi saf ka­mu­sal amaç­lar­la de­ğil, bir­ta­kım art ni­yet­ler­le ku­rul­duk­la­rı yo­lun­da­ki id­di­ala­rı te­yit eden ge­liş­me­ler ya­şan­dı­ğı­nı söy­le­di. Göz­ler şun­la­rı kay­det­ti: “Ta­bi­i hâ­kim (do­ğal yar­gıç) il­ke­si, hâ­ki­min, uyuş­maz­lı­ğın doğ­ma­sın­dan ön­ce ka­nu­nen bel­li ol­ma­sı­nı ön­gö­rür. Bu il­ke­nin ama­cı; ya­sa­ma or­ga­nı­nın be­lir­li bir ola­yı yar­gı­la­mak için olay­dan son­ra mah­ke­me kur­ma­sı­nın önü­ne geç­mek­tir. Sırf o olay için ku­rul­muş ve hâ­ki­mi o olay için atan­mış mah­ke­me­de suç­la­nan ki­şi­ler ma­sum ol­sa­lar bi­le mah­kum ola­bi­lir­ler.”
YASSIADA MAHKEMESİ GİBİ
1920-1927 yıl­la­rı ara­sın­da fa­ali­yet gös­te­ren ‘İs­tik­lal Mah­ke­me­le­ri­’nin ta­bi­i hâ­kim il­ke­si­nin ih­lâ­li ni­te­li­ğin­de ol­du­ğu­nu kaydeden Göz­ler, “Çün­kü bu mah­ke­me­ler, yar­gı­la­ya­cak­la­rı olay­dan son­ra ku­rul­mak­ta, hâ­kim­le­ri olay­dan son­ra atan­mak­tay­dı. Yi­ne 1960 dar­be­sin­den son­ra ku­ru­lan ve Yas­sı­ada Mah­ke­me­si ola­rak bi­li­nen Yük­sek Ada­let Di­va­nı da olay­dan son­ra ku­rul­muş, hâ­kim­le­ri son­ra atan­mış, ola­ğa­nüs­tü mah­ke­me ni­te­li­ğin­dey­di. Sa­nık­la­rın be­ra­at et­me ih­ti­mal­le­ri fev­ka­la­de dü­şük­tü. Çün­kü mah­ke­me, sırf on­la­rı yar­gı­la­mak için ku­rul­muş, hâ­kim­ler on­la­rı mah­kûm et­tir­mek ama­cıy­la atan­mış­tı­” di­ye ko­nuş­tu.
Prof. Göz­ler, olay­la­rın sey­ri­nin sulh ce­za ha­kim­lik­le­ri­nin, pa­ra­lel ya­pı id­di­asıy­la tu­tuk­la­ma için ku­rul­du­ğu, hâ­kim­le­rin özel atan­dı­ğı id­di­ala­rı­nı des­tek­le­di­ği­ni söy­le­di. Sulh ha­kim­le­ri­nin 17 Tem­muz 2014’te atan­dı­ğı­nı 22 Tem­mu­z’­da sa­hur ope­ras­yo­nu ya­pıl­dı­ğı­nı ha­tır­lat­tı.
İKTİDAR ADALETİN DENETİMİNİ İSTİYOR
Sa­ban­cı Üni­ver­si­te­si Öğ­re­tim Üye­si Prof. Dr. Er­sin Ka­lay­cı­oğ­lu, ik­ti­da­rın HSYK se­çim­le­ri­ne mü­da­hil ol­ma­sı­nı eleş­tir­di. Ka­lay­cı­oğ­lu, “İk­ti­dar, ken­di­si­ni sı­kın­tı­ya so­ka­cak so­ruş­tur­ma­la­rın sür­dü­rül­me­me­si ve de­rin­leş­ti­ril­me­me­si için ada­le­tin de­ne­ti­mi­ni is­ti­yor. Ada­let me­ka­niz­ma­sı­nın ola­bil­di­ğin­ce ken­di­si­ne ya­kın dur­ma­sı­nı is­ti­yo­r” de­di.
Ka­lay­cı­oğ­lu, “Se­çim­ler bir öl­çü­de Ese­d’­in ve­ya Ma­li­ki­’nin yap­mış ol­du­ğu Ira­k’­ta­ki, Su­ri­ye­’de­ki se­çim­le­re ben­zer ha­le ge­ti­ril­di­” di­ye ek­le­di. HSYK se­çim­le­ri ön­ce­si yar­gı men­sup­la­rı­na zam müj­de­si­ni de eleş­ti­ren Ka­lay­cı­oğ­lu, “Bu ne­za­ket ku­ral­la­rı­na uy­gun de­ğil, hak­ka­ni­ye­ti ze­de­le­yen bir du­rum. Rüş­vet ve­ri­yor­muş gö­rün­tü­sü na­ho­ş” ded­i. HSYK se­çim­le­ri son­ra­sı bir hâ­ki­min İs­tan­bul Ad­li­ye­si­’n­de ‘Pa­ra­lel yar­gı­yı af­fet­me­ye­ce­ğiz, pa­ra­lel­ler ce­za­sı­nı çe­ke­ce­k’ şek­lin­de ba­ğır­ma­sı­na da de­ği­nen Ka­lay­cı­oğ­lu, şun­la­rı söy­le­di:
İKİ YANLIŞTAN DOĞRU ÇIKMAZ
“Ka­nıt ge­re­ki­yor. Ama ka­nıt uy­du­rul­du­ğu­nu da çok gör­dük. Birta­kım da­va­lar­da im­za­sız ih­bar mek­tup­la­rı, de­di­ko­du­lar, şun­lar bun­la­r… Bun­la­ra da­ya­na­rak ka­rar ve­ren mah­ke­me­ler var. Bun­lar çok sa­kat uy­gu­la­ma­lar. Bun­la­rı tek­rar eder­sek iki ke­re yan­lış yap­mış ola­ca­ğız.
İki yan­lış­tan da bir doğ­ru çık­maz, iki ta­ne yan­lış çı­kar. Yar­gıç­lar, mah­ke­me ka­rar­la­rı ile ko­nu­şur. Si­ya­si kamp­lar do­ğu­yor ve bir­bi­rin­den he­sap so­ran bir hu­kuk ca­mi­ası or­ta­ya çı­kı­yor. Bu da ka­rar­la­rın si­ya­si ola­rak ve­ril­me­si de­mek.”
İSTİKLAL MAHKEMESİ
Mi­zan Hu­kuk Der­ne­ği Baş­ka­nı Avu­kat Fa­tih Öz­de­mir: De­ği­şik­le­r si­ya­si ve AY­M’­den dö­ne­r. Sulh ce­za hâ­kim­le­ri­ne ve­ri­le­cek yet­ki, İs­tik­lal Mah­ke­me­le­ri'ni ha­tır­la­tı­yor. Da­va­ de­ta­yı­nı bil­me­yen hâ­kim, na­sıl ka­rar ve­ri­le­bi­lir? İk­ti­dar, elin­deki dos­ya­lar­da delil bu­la­ma­dı­ğı­nı ama de­li­le ya­kın şey­ler­le bu işi yap­mak is­tiyor. 17 ve 25 Ara­lık sü­re­ci­nin ar­dın­dan hü­kü­met, dos­ya­la­rın içe­ri­ği­ni gö­re­bil­mek için de­ği­şik­lik yap­tı. Sa­vun­ma hak­kı­ kı­sıt­lıanıyor.
SAVUNMA HAKKI BALTALANIYOR
Emek­li Sav­cı Sa­cit Ka­ya­su: Avu­kat­la­rın id­di­ana­me ka­bul edi­lin­ce­ye ka­dar dos­ya­yı gö­re­me­me­si sa­kın­ca­lı­dır. Avu­kat dos­ya­yı gö­r­me­li ki savun­ma ya­pa­bil­sin. Sa­vun­ma hak­kı bal­ta­la­nı­yor. Sulh ce­za hâ­kim­le­ri­nin tüm yurt­ta ka­rar ver­me­si­nin önü açı­la­rak yet­ki or­ta­dan kal­dı­rı­lı­yor. Böy­le saç­ma­lık ol­maz. Ye­ni so­run­lar yar­gı­yı çık­ma­za sü­rük­ler.
GE­Rİ­YE GİDİLEMEZ
Yar­gı­tay es­ki Baş­ka­nı Ha­san Ger­çe­ker: De­mok­ra­tik hak­la­rın ve öz­gür­lük­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si ge­re­kir­ken böy­le ön­lem­ler alın­ma­sı doğ­ru değildir. Ge­ri­ye de­ğil ile­ri­ye adım atıl­ma­lı.
12 EYLÜL'Ü ARATMAYAN TEKLİF
AK Par­ti­’nin Mec­li­s’­e sun­du­ğu ye­ni yar­gı pa­ke­ti tek­li­fi­ne si­ya­si­ler tep­ki gös­ter­di. De­mok­ra­si­ye uy­gun ol­ma­dı­ğı vur­gu­la­nan tek­lif “Ge­ri­ye gi­di­ş” ola­rak ni­te­len­di­ril­di.
ÖZGÜRLÜKLERE KELEPÇE TAKILIYOR
CHP Ge­nel Baş­kan Yar­dım­cı­sı ve Par­ti Söz­cü­sü Ha­luk Koç: Va­tan­da­şa dev­let ke­lep­çe­si ta­kıl­mak isteniyor. Bir pa­nik ya­sa­sıy­la, bir 12 Eylü­l’­ü anım­sa­tan ya­sa dü­zen­le­me­siy­le Tür­ki­ye kar­şı kar­şı­ya. Bir şey­le­re ha­kim ola­ma­dı­nız. Tür­ki­ye­’yi uçu­ru­ma gö­tür­me­niz an me­se­le­si.
Son ya­şa­nan kış­kırt­ma ve pro­vo­kas­yon­lar ge­rek­çe gös­te­ri­le­rek en de­mok­ra­tik hak­lar, ki­şi­sel öz­gür­lük­ler ke­lep­çe­len­mek is­te­ni­yor. Te­le­fon dinle­me­le­ri, ön­le­yi­ci gö­zal­tı­na al­ma kav­ram­la­rı ve ya gö­zal­tın­da tut­ma yet­ki­si, tu­tuk­luk­la il­gi­li dü­zen­le­me­ler bir ta­kım ka­ta­log suç­lar imal edilme­si. Bü­tün bun­lar ka­bul edil­me­si müm­kün ol­ma­yan uy­gu­la­ma­la­r.
DEMOKRASİYE UYGUN DEĞİL
MHP Grup Baş­kan Ve­ki­li Yu­suf Ha­la­çoğ­lu: Po­lis dev­le­ti­ne gö­tü­re­cek an­la­yı­şın ka­bul edil­me­si müm­kün de­ğil. Po­li­se, hu­kuk­suz bi­çim­de din­le­me ka­ra­rı ver­mek, ye­ter­li de­lil ol­ma­dan ki­şi­le­rin evi­nin aran­ma­sı­nı mah­ke­me­le­re ve­re­rek sağ­la­mak de­mok­ra­si­ye uy­gun de­ğil. Özel yet­ki­li mah­ke­me­ler ye­ri­ne bun­la­rı oluş­tur­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. Hu­kuk adil ol­maz­, hak­ka­ni­ye­te da­yan­maz­sa ve birta­kım özel yet­ki­ler­le do­na­tı­lır­sa bun­lar hu­ku­kun çar­pık ol­du­ğu­nu gös­te­rir.
SOKAK OLAYLARINI ÖNLEMEZ
CHP Grup Baş­kan Ve­ki­li Meh­met Akif Ham­za­çe­bi: AK­P’­nin ka­nun an­la­yı­şı yap­boz şek­lin­de or­ta­ya çı­kı­yor. De­mok­ra­si ve öz­gür­lük adı­na ya­pı­lan dü­zen­le­me­ler­den ge­ri adım ata­bi­li­yor. Ken­di ih­ti­ya­cı­na gö­re ka­nun yap­ma an­la­yı­şı var. Bu tek­lif de bu­nun ti­pik ör­nek­le­rin­den. Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu­’n­da yer alan ma­kul kav­ra­mı so­mut de­lil­ler ola­rak de­ğiş­ti­ril­miş­ti. Şim­di bu­nu ma­kul ola­rak de­ğiş­ti­ri­yor. Son de­re­ce an­ti­de­mok­ra­tik hü­küm­ler. Ki­şi­ye, du­ru­ma gö­re dü­zen­le­me­ler. De­mok­ra­siy­le bağ­daş­tı­ra­mı­yo­ruz. Böy­le bir pa­ket ile so­kak olay­la­rı­nı şid­de­ti ön­le­mek müm­kün de­ğil. En bü­yük ya­nıl­gı da bu­ra­da.
DARBE DÜZENLEMESİ
BBP Ge­nel Baş­kan Yar­dım­cı­sı Rem­zi Ça­yır: Mec­li­s’­e sevk edi­len ya­sa ta­sa­rı­sı, sı­kı­yö­ne­tim dö­ne­mi­ne ait hu­sus­lar içe­ri­yor. Dar­be dö­nem­le­rin­de rast­la­dı­ğı­mız birta­kım un­sur­lar var. Tür­ki­ye de­mok­ra­tik­leş­me­yi bek­ler­ken böy­le bir ya­sa ta­sa­rıy­la kar­şı­laş­ma­sı üzün­tü ve­ri­ci. Ağır ce­za mah­ke­me­le­ri var­ken, sulh ce­zay­la ya­ni tek hâ­kim­le işi hal­let­me yön­te­mi­ne gi­dil­me­si çok an­la­şı­lır de­ğil. Ar­ka­sın­da fark­lı şey­ler arı­yo­rum. Ada­let duy­gu­su ze­de­le­ne­cek. Bu eği­lim ve adım­lar doğ­ru de­ğil. Tür­ki­ye­’ye ya­zık edi­li­yor.
PARTİ YARGISINA DÖNÜŞÜYOR
DSP Genel Başkanı Masum Türker: Teklif yeni sorunları üretecek. Devletin, milletin değil AKP’nin HSYK’sı haline getirme amacı taşıyor. Bu teklif kanun hazırlama tekniğine uygun olarak oluşturulmadığı için paydaşların görüşü alınmamıştır. Mahkemelere verilen yeni yetkiler ya da ortaya konulan yeni yapı, iktidarın yargıyı kendisine göre biçimlendirme isteğinden kaynaklanmaktadır. Bununla yargıyı parti yargısına dönüştürmeye çalışıyorlar.      
ALLAH BUNLARIN ŞERRİNDEN KORUSUN
CHP Milletvekili İhsan Özkes: AK Par­ti­’nin Mec­lis’e getirdiği yar­gı dü­zen­le­me­si­ne CHP Mil­let­ve­ki­li İh­san Öz­kes tep­ki gös­ter­di. Öz­kes, or­ta­da bir oyun ol­du­ğu­nu söy­le­ye­rek “Er­do­ğan Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mı­na çı­ka­na ka­dar­ki ya­sa­lar fark­lı. Er­do­ğan, ma­ka­mı­na otur­duk­tan son­ra­ki ya­sa­lar ter­si­ne dön­me­ye baş­la­dı. De­mek ki, mak­sat bu za­tı muh­te­re­mi o ma­ka­ma oturt­mak­mış. On­dan son­ra­sı ma­ale­sef toz du­man şek­lin­de­ki bir an­la­yı­şa doğ­ru gi­di­li­yor. Al­lah bun­la­rın şer­rin­den ko­ru­su­n” ifa­de­le­ri­ni kul­lan­dı.
SIKIYÖNETİM DÖNEMİNİ ANDIRIYOR
CHP Milletvekili Durdu Özpolat: AK Par­ti­’nin ye­ni yar­gı pa­ke­ti tek­li­fi­ni CHP Mil­let­ve­ki­li Dur­du Öz­po­lat, “Göz­le­ri doy­ma­dı. Şim­di de yar­gı­nın ta­ma­mı­nı kon­trol ede­bi­le­cek­le­ri ko­nu üze­rin­de ça­lı­şı­yor­la­r” di­ye­rek eleş­tir­di. Yar­gı pa­ke­ti­nin sı­kı­yö­ne­ti­mi an­dır­dı­ğı­nı ak­ta­ran Öz­po­lat şu ifa­de­le­ri kul­lan­dı: “Tür­ki­ye, de­mok­ra­si ve hu­kuk dev­le­tin­den uzak­la­şı­yor. Ama bu yar­gı ve bu halk mut­la­ka bu­nun he­sa­bı­nı so­ra­cak. Yap­tık­la­rı kir­li, pis iş­le­ri­ni ka­pa­ta­bi­le­cek­le­ri yar­gı dü­ze­ni kur­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar.”
[16-10-2014, ulusal haber & ulusal ajans // Ankara]

2 Ekim 2014 Perşembe

HÜKÜMETİN “SAVAŞ (!) TEZKERESİ” ?... ONAYLANDI !...

HÜKÜMETİN “SAVAŞ TEZKERESİNİN” TAM METNİ:
4 Ekim 2014'ten itibaren hükümetin bir yıl süreyle yetki istediği Irak ve Suriye tezkeresinin tam metni şöyle:
"Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikâmetinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümûl, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde TSK'nın gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasa'nın 92. Maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) bir yıl süreyle izin istenilmesi, Bakanlar Kurulu'nca 30.09.2014 tarihinde kararlaştırılmıştır."
Gerekçeden...
Tezkerenin gerekçesinde Türkiye'nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğine dönük risk ve tehditler son dönemde yaşanan gelişmelerle ciddi biçimde arttığı belirtildi. "Irak'ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlıklarını sürdürmektedir. Öte yandan Suriye ve Irak'ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditlerde önemli artışlar gözlenmektedir" ifadesi kullanıldı.
Gerekçede; "Nitekim bu nedenle BM Güvenlik Konseyi 2170 ve 2178 sayılı kararlarıyla Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terörist faaliyetleri kınamış;, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere 1373 sayılı BMGK kararı ve uluslararası hukuk çerçevesinde sorumluluklara uygun şekilde gerekli tedbirleri alması çağrısında bulunmuştur" denildi. [Ulusal Haber, Ankara // 02 Ekim 2014 - 18.25]
Savaş tezkeresi AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi
TSK’ye sınır ötesi, yabancı askere Türkiye izni tanıyan tezkere kamuoyundaki bütün itirazlara rağmen Meclisten geçti. AKP Hükümetinin savaş ve işgal tezkeresine MHP “evet” derken CHP ve HDP “hayır” dedi. Tezkere 298 oy ile kabul edilirken, oylamada 98 red oyu kullanıldı. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, tezkere oylamasının ardından yaptığı açıklamada, “Tezkere çözüm sürecini olumsuz etkilemez” dedi.
TBMM’de Irak ve Suriye tezkeresi görüşüldü. HDP’nin itirazı üzerine usül tartışması açıldı. Usül tartışmasının ardından görüşmelere geçildi. Tezkerenin Mecliste görüşüldüğü sırada Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Genel Kurula gelmemesi de dikkat çekti.
'MHP EVET DİYECEK'
MHP adına kürsüye çıkan grup başkanvekili Mehmet Şandır, tezkereye desteğin partisinin milli hassasiyetlerinden kaynaklandığını belirterek şunları söyledi. “Milli hassasiyetlerimizden kaynaklanır tezkerelere verdiğimiz destek. Ülkemizde bir saldırı ihtimali varsa buna karşı koymak bir savunma politikasıdır. Bu tezkere çözüm sürecinin bir çözülme süreci olduğu ve Ortadoğu’nun yanlış okunduğunun göstergesidir.”
BAKAN KONUŞTU: TEZKERENİN AMACI...
Usül tartışmasının ardından tezkerenin görüşülmesine geçildi. Kürsüye çıkan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tezkerenin gerekçelerini anlattı. Türkiye’nin güney sınırındaki risk ve tehditlerin son dönemde arttığını söyleyen Yılmaz, “Risk ve tehditlerin en çok etkilediği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir” dedi. PKK ve IŞİD’i aynı kefeye koyan Yılmaz şunları kaydetti: “Bu tezkerenin amacı mümkün mertebe sınırlarımızda yaşanmakta olan çatışmaların ülkemize olan olumsuz etkilerini azaltmaktır. Savaş yüzünden her şeyini kaybetme noktasına gelen, canını bile zor kurtaran insanlara kapılarımızı açtık. Ancak sadece kapılarımızı açıp canını kurtarmak için gelenlere kucak açmakla bu meselenin çözülemeyeceği de görülmektedir.”
HAMZAÇEBİ: IŞİD 1 YERDE GEÇİYOR
CHP’li Akif Hamza Çebi, tezkereye karşı çıkarak, “Bu bir savaş tezkeresidir” diye konuştu. Tezkerede IŞİD’in adının sadece bir yerde geçtiğini söyleyen Çebi, “Bir yerde bir kelimeyle PKK geçiyor, bir kelimeyle de IŞİD geçiyor. Sokağa çıkalım, bütün dünyayı dolaşalım, televizyonlara bakalım, her yerde IŞİD teröründen bahsediliyor” dedi. Hamzaçebi “Yabancı silahlı kuvvetler Türkiye’ye gelecek, konuşlanacak, gidecek. Türkiye’nin nerede duracağı belli değil. Türkiye’yi maceraya sürüklemeye, Mehmetçik’in kanı üzerinden bu ülkeyi felakete sürüklemeye hakkınız yoktur” diye konuştu.
Ayrıca, AKP adına konuşan Emrullah İşler, “IŞİD’in Süleyman Şah Karakolu bölgesindeki mevcudiyeti kaygılarımızı artırmaktadır. Türk anavatanının ayrılmaz bir parçası olan Süleyman Şah karakolunu savunmak Türkiye’nin asli görevidir” dedi. CHP adına konuşan Faruk Loğoğlu ise, “Güvenli bölge uçuşa yasak bölge komşuya saldırı anlamına gelir” dedi. Hükümetin derdinin IŞİD olmadığını söyleyen Loğoğlu, “Tezkerede bir defa IŞİD kelimesi kullanılırken Suriye rejimi kelimesi defalarca kullanılmıştır” diye konuştu.
TSK’YE SINIR ÖTESİ, YABANCI ASKERE TÜRKİYE İZNİ
Irak ve Suriye için tek metin olarak hazırlanan tezkere metninde şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı, güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı, hükümetçe takdir ve tayin olunacak.”     
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanan tezkerenin gerekçesinde ise şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde artmıştır. Irak’ın kuzey bölgesinde, silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artış gözlenmektedir. Nitekim bu nedenle, BM Güvenlik Konseyi, 2170 ve 2178 sayılı kararlarıyla Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BM üyesi tüm ülkelere, 1373 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.” 
Tezkere dünya basınında: Türkiye savaşa gidiyor
TÜRK Silahlı Kuvvetlerine Suriye ve Irak’ta sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulü dünya basınında geniş yer buldu.
BBC, “Türkiye’nin parlamentosu Suriye’de askeri eyleme izin verdi” dedi. İngiliz yayın kuruluşu BBC, tezkerenin “Hükümete Suriye’nin içine kuvvet göndermeye veya Suriyeli hedefleri vurmaya izin verdiğine” dikkat çektiği haberinde “Hükümet kaynakları, Türkiye’nin Suriye’ye savaş ilan etmeyi planlamadığını söylüyorlar” dedi.
Wall Street Journal gazetesince “Türkiye’nin parlamentosu, Başbakan Erdoğan tarafından önerilen ve hükümete “yabancı ülkeler”e asker göndermek için geniş yetkileri veren bir önlem onayladı” sözleriyle duyuruldu.
New York Times gazetesi, üst düzey yetkililerin Suriye’ye karşı bir savaş istememesine rağmen tezkerenin onaylandığına dikkat çekti. ABD’nin önemli gazetesi New York Times, TBMM’nin Suriye’ye karşı askeri eylemi onayladığını belirterek, “Üst düzey yetkililer, NATO müttefiki Türkiye’nin Arap komşusuyla savaşmasını ve Suriye’deki kanlı iç savaşı bölgesel bir çatışmaya çevirebilecek bir gerilimi istememekte ısrarlı olmasına rağmen bir kaç saat sonra, Başkent Ankara’da kapalı bir oturumda tezkere onaylandı” diye yazdı.
ALMAN BASINI: IŞİD’E KARŞI KARA HAREKATI
Günlerdir Türkiye’nin IŞİD’e karşı net bir politika izlemediği iddialarıyla ilgili haber yapan Alman basını, tezkerenin kabulünü; ‘Türkiye’nin IŞİD’e karşı kara harekatına hazırlandığı’ şeklinde yorumladı. Alman basınında tezkerenin kabulüne ilişkin çıkan haberler şöyle: IŞİD’e karşı mücadelenin önemli bir aşamaya geldiğini kaydeden Der Spiegel, tezkerenin kabulünü, ‘NATO üyesi Türkiye, gecikmeyle de olsa, sonunda IŞİD’e karşı koalisyonda yer almaya karar verdi. Türkiye, acil durumda Suriye ve Irak’a kara harekatına hazırlanıyor. Türkiye savaşa gidiyor’ diye duyurdu. Dergi, IŞİD’in buna tepki olarak, Türkiye’de eylem yapabileceğini öne sürerken, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, tezkerenin kabul edilmemesi durumunda, barış görüşmelerini kesmekle tehdit ettiğini ileri sürdü. 
(Ulusal Haber & Ulusal Ajans, Ankara: 02 Ekim 2014 )